618176fdd54b2__heart-1213475_1920.jpg

Neden Sevdiklerimizi İncitiyoruz ve Onların Bizi İncitmesine İzin Veriyoruz?

02.11.2021

Steven Stosny

Aynaya baktığınızda kimin yansımasını görüyorsunuz?

Yaklaşık otuz yıldır, bir şekilde ya sevdiklerine ihanet etmiş ya da ihanete uğramış insanlarla çalıştım. Son yıllarda hem kendi pratiğimde hem de meslektaşlarımın uygulamalarında ihanetin sıklığı ve türleri oldukça arttı. Artık birçok insan, “ben öyle hissediyorum” ya da “ihtiyaçlarımı karşıladım" ifadelerine dayanarak, sevdiklerinin güvenine ihanet etme hakkını kendisinde görüyor.
Yakın ilişkilerde ihanet, bir partnerin yalan söylemesi, aldatması, aile bütçesini gizlice kullanması, sürekli eleştirmesi, engellemesi, bağırması veya suistimal etmesi ile gerçekleşir. Bu eylemlerden her biri, bize sevme cesaretini veren, ilk başta verilen o örtük sözü ihlal eder: Ne olursa olsun, sevdiğiniz ve güvendiğiniz kişi...
1. İyiliğinizi önemseyecek
2. Sizi asla bile isteye incitmeyecek

/website/assets/images/my1/images/61817788943a6__lilly-and-reflection-1543380-1279x940.jpg

Neden Bu Kadar İncitiyor?

Romantik ilişkiler, iç benliğin aynalarıdır. Sevilmeye ne kadar değer olduğumuzu ve sevgimizin başkaları için ne kadar kıymetli olduğunu ancak sevdiğimiz insanlarla etkileşime girerek öğreniriz. Küçük çocuklar, kendilerine bakım verenler ve akranları tarafından yansıtılan kendilerine ilişkin izlenimlerini asla sorgulamazlar. Çocuklar, eleştirel, stresli annelerinin ya da öfkeli babalarının sadece kötü bir zamandan geçtiklerini ya da kendi zor çocukluklarını toparlamaya çalıştıklarını düşünmezler. Küçük çocuklar, önemsediği kişilerden gördükleri kendilerine ilişkin olumsuz yansımaları kendi yetersizliklerine ve değersizliklerine bağlarlar.

Beden imgenizi, eğri büğrü gösteren bir aynada gördüğünüz yansıma üzerinden içselleştirdiğinizi düşünün. Büyük bir problemle karşı karşıya olduğunuzu ve hiçbir diyetin yardımcı olamayacağını düşünürdünüz. Böyle olumsuz bir beden imgesini bir kez içselleştirdikten sonra, doğru aynalara dahi güvenmezsiniz.

Yeme bozuklukları nedeniyle zayıflamış insanlar, bir deri bir kemikten biraz daha fazlasını yansıtan bir aynaya baktıklarında kendilerini kilolu olarak görürler. Diğer yandan, yeme bozukluğu olmayan ancak kendilerine çocukken çok zayıf oldukları defalarca söylenen kişilerin, birkaç kilo fazla gösteren aynadaki yansımalarına rağmen kendilerini zayıf yetişkinler olarak görmeleri muhtemeldir.

Fiziksel görünüm söz konusu olduğunda, en azından eğri büğrü yansımaları karşılaştırmak için başka birçok aynaya başvurabiliriz. Ancak sevginin, sevdiğimiz insanlardan aldığımız sevgiden başka hiçbir yansıması yoktur. Sevilmeye layık olup olmadığınıza, incitmeden sevemeyen birinin yansıtmalarına dayanarak karar verirseniz, ister istemez kendiniz hakkında çarpık ve yanlış bir bakışa sahip olursunuz.

/website/assets/images/my1/images/618177213ed8e__barbed-wire-2-1234670-1280x960.jpg

Sevdiklerimizin benliğimiz hakkında yansıttığı bilgilere inanma içgüdüsü, yaşlandıkça biraz zayıflar ancak yaşam boyunca aktif kalır. Muhtemelen saçlarınızın yeşil olduğunu ima eden bir yabancıya güleceksinizdir —ya da en azından sinirlenmeyeceksinizdir— ama eğer eşiniz bunu söylerse, muhtemelen hemen bir aynaya koşarsınız. Genel kabule göre, eğer eşiniz sizden hoşnut değilse, sizinle ilgili bir sorun olmalıdır ve kendinizi korumak için öfke veya kızgınlığa ihtiyacınız vardır.

Sevdiklerimizle, yaptıkları eleştiriler ve küçümsemeler üzerine ne kadar tartışırsak tartışalım, farkında olmadan da olsa, onlara inanmamız kuvvetle muhtemeldir. Belirli bir şeyin bir kusur olduğu konusunda aynı fikirde olmayabiliriz ancak daha derinlerde bir yerde, onu düzeltilmesi gereken bir eksiklik olarak algılarız. Bir yanımız, sevdiğimiz kişinin kim olduğumuzu çarpıttığını zihnen bilse de, sevginin aynasından yansıyan "kusurlar"ı satın alır. Bu iç gerilim, neden başarılı ve güçlü insanların, aşk ilişkilerinde birçok ihanet biçimine karşı herkes kadar savunmasız olduklarını açıklıyor.

Tabii ki, sevginin aynası iyi şeyler de yansıtabilir. Şefkatli bakım verenlerden sevgiye layık olduğunuzu ve sevginizin değerli olduğunu öğrenirseniz, doğal olarak romantik ilişkilerinizde kendinize daha gerçekçi bir bakış açınız olur. Bazen hayal kırıklığına uğrar ve üzülürsünüz ancak kendinizi yetersiz, değersiz veya sevilmeye layık değil gibi hissetmezsiniz.

/website/assets/images/my1/images/618177e71903e__3.jpg

Benzer şekilde, üzüldüğünüzde veya hayal kırıklığına uğradığınızda, içinde bulunduğunuz durumu değiştiremediğinizde bile duygusal durumunuzu iyileştirmek için bir şeyler yapabileceğinizi bilirsiniz. Üzüntünüz kısa süreli olur; bir süre kendinizi kötü hissedebilirsiniz ancak sonrasında yeniden toplanır ve tekrardan değerli hissetmenizi sağlayacak bir şeyler yaparsınız.

Sevginin aynası, değerli olduğumuzu yansıttığında enerji üretir ve yansıtmadığında enerjiyi tüketir.

İhanet Edenin Gerekçesi: Aynayı Suçlamak

Sıkıntı yaşayan veya yaramazlık yapan bir çocuk, bize ebeveyn olarak başarısız ve tamamen yetersiz olduğumuzu hissettirebilir. Öfkeli veya reddedici bir ebeveyn, bir çocuğa güçsüz, yetersiz ve sevilmeye layık olmadığını hissettirebilir. Dengesiz, talepkâr veya saldırgan bir sevgili, bize kendimizi ihmal edilmiş, değersiz ve reddedilmiş hissettirebilir. Acı verici ilişki problemlerinin üstesinden gelmeye çalışan insanlarla uzun süredir yaptığım çalışmalardan sonra, yaptıkları davranışlar için değil, sevginin aynasındaki acı yansımalarımıza karşılık olarak sevdiklerimizi cezalandırmak için kızgınlık ve öfkeyi kullandığımıza ikna oldum. Aynaya saldırmak istiyoruz çünkü oradaki yansımayı sevmiyoruz.

Bu bataklıktan kurtulmanın tek yolu, duygusal acıyı bir başkasının uyguladığı bir ceza olarak görmeyi bırakmak ve buna, sağaltım, iyileşme ve gelişme için içsel bir motivasyon olarak muamele etmeyi öğrenmektir. Bu, daha derin bir öz şefkate yol açacak ve en derin değerlerimizle daha fazla temas etmemizi sağlayacak ve bu da birbirimize daha fazla şefkat uyandıracaktır. İncitmeden sevebilirsiniz ama bunun için acıyı, cezalandırmak için değil, iyileşmek ve gelişmek için bir sinyal olarak kullanmanız gerekir.

Yakın ilişkilerdeki her tür ihanet (aldatma, yalan söyleme, istismar, hırsızlık, engelleme, bağırma veya eleştirme), ortak bir temel motivasyon taşır. Genellikle farkında olunmayan bu motivasyon, sevdiklerinizin duygusal iyiliğini önemsemek gibi daha derin değerleri ihlal etmenin getirdiği adrenalin yükselişiyle anlık bir güçlenme duygusu kazanmaktır. Adrenalin salınımı süresince kişi kendini daha canlı hisseder. Adrenalin düştükçe, kendinden şüphe ve depresyon ortaya çıkar ve daha fazla uyarıcı için bir dürtüyü harekete geçirir. Her türlü uyarımda olduğu gibi, aynı etkiyi yaratmak için daha fazlasına ihtiyaç vardır. İhanetin, hangi biçimde olursa olsun, müdahale olmadığında, zaman içinde sıklığı ve yoğunluğu artacaktır.
/website/assets/images/my1/images/618177c11e039__2.jpg

Hem ihanet edenler hem de ihanete uğramış kişiler için çözüm, her insanın hayatta daha fazla değer ve anlam yaratmasıdır. İhanetten etkilenen bir çift, zarar gören ilişkiyi onarmaya karar verse de vermese de, bu kesinlikle gereklidir. İhanetin kanayan yaralarıyla ilişkiyi onarmaya çalışmak -ya da ilişkiden ayrı yeni bir hayat kurmaya çalışmak- nafiledir ve nihayetinde cesaret kırıcıdır. İhanete uğradığınızı hissettiğinizde, iyileşme ve büyüme, zarar görenin siz değil ilişkiniz olduğunu fark ettiğinizde başlar. Önce iyileşmelisiniz ve eğer isterseniz daha sonra onarmaya çalışmalısınız.

Sevmek ve dolu dolu yaşamak için önce iyileşmelisiniz. Duygusal çabalarınızı iyileşme ve büyümeye odaklayın; sağlıklı ilişkiler ardından takip edecektir.

Çeviri: İclal Eskioğlu Aydın, Uzm. Klinik Psikolog
Kaynak: https://www.psychologytoday.com/us/blog/anger-in-the-age-entitlement/201408/why-we-hurt-the-ones-we-love-and-let-them-hurt-us?amp=&s=03

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR