61d707de248f0__1.jpeg

Salgın Tehdidinin Altındaki Beynimiz

06.01.2022

Emma Kavanagh

Bir süredir göremediğimiz bir tehdit ile karşılaştığımız için hepimiz zor günler yaşıyoruz. Bitkin düşen beyinlerimize biraz merakla yakından bakalım.

Pandemi döneminde kendinize çok yüklenmeyin. Hepimizin biraz rahatlamaya ihtiyacı var. 

Benim için bir ayakkabıydı. Kayıp ayakkabı. Dürüst olmak gerekirse, harika bir ayakkabı bile değildi, sadece köpeğimi gezdirdiğim sırada giydiğim bir ayakkabıydı. Ama şimdi gitmişti. Görünüşe göre tüm çorapların gittiği aynı yere, ayakkabı cennetine. Geçirdiğimiz iki yıldan sonra bu duruma takılmamam bekleniyor olabilir. Ne de olsa Covid-19 geçirmiş ve kurtulmuş biriyim.

Ama onun yerine en alt basamağa oturdum ve ağladım.

/website/assets/images/my1/images/61d707ec8e04b__2.png
Bu son iki yıl bizi sınırlarımıza ve bazen de ötesine doğru itti. Sürekli ve görünmez bir tehdit ortamında yaşadık. Tehdit duygusu limbik sistemi tetikler. Limbik sistem harikadır çünkü beynimizin daha karmaşık kısımlarında uzun bir yol kat etmek zorunda kalmadan bilgiyi bize iletir. Bu sayede olaylara anında tepki verebiliriz. 

Stres altında olduğumuzda beynimizin bu kısmına çok daha fazla güveniriz. Yaklaşmakta olan otobüslerden korunmanız için harikadır, ancak daha karmaşık şeyler yapmaya çalışırken çok işe yaramaz. 

Prefrontal korteksimiz yani beynimizin o karmaşık kısmı stres altındayken daha az aktivite olur. Ve böylece hataya daha açık hale geliriz çünkü rasyonel düşünmek zorlaşır. Limbik sistem devreye girdiğinde elinizde kalan tek şey duygulardır. Bu durumdaki bir kadın oturup kayıp bir ayakkabı için ağlamaya başlayabilir.

Bu durumlarda daha iyi olmamız gerektiğini düşünürüz. Yine de çoğumuzun beyni yüksek alarm halindedir. Limbik sistemimiz devrededir ama bu da iyidir zira kelimenin tam anlamıyla bunun için tasarlanmıştır.

Ancak bunun anlamı, daha önce yaptığımızdan daha duygusal tepki verebilecek olmamız. Daha az hatırlayacağız, öfkemize daha çok teslim olacağız. Böylece her şey için kendimizi azarlamaya başlarız. 

Bu durumla baş etmek için yeniden değerlendirme tekniği gibi yollarda faydalanabiliriz. Böylece prefrontal korteksin limbik sistemle konuşmasını sağlayarak limbik sistemi sakinleştirebiliriz.  Lakin prefrontal korteks yorgun olduğunda veya hasta olduğumuzda veya stresli olduğumuzda bunu yapmak zorlaşır.
/website/assets/images/my1/images/61d708079798e__3.jpeg
Psikolojik araştırmalara göre, şu anda herkesin bir çeşit sınırda hissettiği ama kimsenin gerçekten nedenini açıklayamadığı bir aşamadayız. Bunun sebebi ise bir felaketten çıkmaya çalışıyor olmamızdır. Bunca şey yaşanırken küçük sorunlar bile bizi bir anda çökertebilir.

Araştırmalar da bize bu durumun geçeceğini söylüyor. Beynin uyum becerisi muazzamdır ve beynimiz bu dönemi de atlatmanın bir yolunu bulacaktır. Afetzedelerde az oranda travma sonrası stres bozukluğu görülmektedir. Büyük çoğunluk ise hayatına uyumla devam eder. Başka bir grup ise travmadan daha da büyümüş ve olgunlaşmış olarak çıkarlar. Yaşadıkları zorluklar onları daha güçlü yapar. Örneğin yakın zamanda yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre, üzücü bir olayın ardından görülen travma sonrası büyüme oranı %40-75 arasında gerçekleşmiştir.  

Pandeminin etkilerine ilişkin analizler için henüz erken, ancak Emma PeConga meslektaşlarının makalesinde yer alan “uzun vadeli dayanıklılığın en yaygın sonuç olacağı” argümanı umut verici.
Şu an için daha iyisini yapamam. Yaşadıklarını ve hala katlandıklarını değiştiremem. Söyleyebileceğim tek şey şu; sorun değil. Oturup kayıp bir ayakkabı için ağlamakta sorun yok. Kısa bir yoğun çalışma sonrası yorgun hissetmek veya hiç konsantre olamadığınızı hissetmekte de sorun yok. Çökkün hissetmekte de sorun yok.

Psikolojik araştırmalar, duygularımızı karşı gelmek yerine kabul ettiğimizde bunun birkaç etkisi olduğunu göstermiştir. İkincil stres etkenini azaltır. Duygular dikkatten beslenir. Onları hissettiğimiz için kendimizi azarladığımızda onlara olan dikkati artırmış oluruz. O zaman giderek daha olumsuz hissetme olasılığımız daha yükselir. 
/website/assets/images/my1/images/61d708a4f3453__4.jpeg
Hafızamız duruma bağlı olarak çalışır, üzgün hissettiğinizde üzgün olduğunuz diğer durumları hatırlamak daha kolaydır. Ve bu durum kartopu gibi giderek büyüyerek devam eder. 

Duyguyu yargılayıcı olmayan bir şekilde adlandırmak mümkündür. Nasıl hissettiğimizi adlandırdığımızda prefrontal korteks tekrar harekete geçer ve limbik sistemi sakinleştirir. Kötü duygu yoktur. Duygular, çevremizde dikkat etmemiz gereken bir şey olduğuna dair işaretlerdir. Nasıl hissettiğimizi tanımak ve kendimize bu şekilde hissetmek için izin vermek önemlidir.
Kaybolan bir ayakkabı için ağlayabilirim çünkü yorgun beynime çok küçük bir olay bile o anda çok fazla gelebilir. Beyniniz salgın yüzünden yorulduğunda bazen yapabileceğiniz tek şey budur. Küçük tersliklerin yasını tutmak için kendinize izin verin ve kendinize yalnız olmadığınızı hatırlatın.

 

Çeviren: Klinik Psikolog Rabia Yavuz
E-posta: rabia.yavuz@gmail.com
Instagram: @klinikpsikolograbiayavuz
Kaynak: https://www.theguardian.com/commentisfree/2021/oct/24/invisible-threat-had-pushed-us-to-limits-small-wonder-our-brains-overwrought

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR