60198c878d726__1.jpg

Psikolojik olarak dayanıklı insanların beyinleri bize ne öğretebilir?

02.02.2021

Laura Moreno-López

Bu, onun ilk kar kayağı (snowboard) atlaması ya da yaptığı en kötü atlayış değildi. Havalı bir dönüş ya da bir çalım denememişti. Ancak Cisco García, Aralık 2015'te, o gün dengesini kaybetti ve 10 metre uçtuktan sonra sırtı üstüne sert bir şekilde düştü ve omuriliği kırıldı. 33 yaşındaydı.

Rehabilitasyonu uzun ve zordu. Hayatının bir daha asla aynı olmayacağını kabul etmek zorunda kaldı. Ancak, rehabilitasyonunu henüz bitirmemişken, García öfkesinin altında yatan üzüntüsünü tamamen değiştirdi. Öfke, bağımsız olması, hayatını dolu dolu yaşaması için onu girişken olmaya ve mücadele etmeye yönlendirdi. Tenis her zaman tutkularından biri olmuştu. Bu nedenle, arkadaşları ona tekerlekli sandalye tenisinden bahsettiğinde, çalışmalara başlaması uzun sürmedi. İlk yılında García'nın amacı, dünyanın en iyi 200 ve İspanya'nın en iyi sekiz oyuncusu arasında oynamaktı, böylece ulusal Ustalar ile rekabet edebilecekti. Bu, imkansız gibi görünüyordu. Ama o bunu başardı: bugün, García dünyada 66. ve İspanya'da 5. sırada yer alıyor.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/60198cfa0084c__2.jpg

Günlük zorluklardan, sevilen birinin ölümü veya yaşamı değiştiren bir kaza gibi travmatik olaylara kadar zor zamanlar kaçınılmazdır. Aslında, çoğumuz hayatımız boyunca en az bir tane önemli bir travmatik olay yaşayacaktır. Ancak, herkes stres, travma ve felakete aynı şekilde tepki vermez. Bazıları için, travmatik bir olayın neden olduğu stres kronikleşecektir; korkunç, davetsiz anılar ve kabuslar bu kişileri günler, aylar hatta yıllar boyunca ziyaret edecektir. Bu kişiler travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon veya anksiyete (kaygı) belirtileri geliştirebilirler. Bazıları acılarını uyuşturmak ve anılarını donuklaştırmak için içki ya da uyuşturucu alacaktır. García gibi diğerleri ise, hızlı bir şekilde iyileşecek ve hatta deneyiminden büyüyerek çıkacaktır. Bu insanlar psikologların ‘psikolojik dayanıklılık’ dediklerini gözler önüne seriyor.

Psikolojik dayanıklılık zorluk, travma, felaket, tehditler veya önemli stres kaynakları karşısında iyi uyum sağlama sürecidir. Ancak, bir insanı psikolojik olarak dayanıklı kılan nedir? García nasıl iyileşip gelişebildi?

Cambridge Üniversitesi'ndeki bir laboratuarda çalışıyorum. Burada, psikolojik olarak dayanıklı insanların strese nasıl tepki verdiklerini ve onları, dayanıklılığı daha az olanlardan, nörobiyolojik düzeyde farklı kılan şeylerin neler olduğunu araştırdığımız yeni bir çalışmaya öncülük ettim. Buna bakmak için, çocuklukta istismar veya ihmal yaşayan insanların beyin tarama çalışmalarını gözden geçirdik ve bu kişilerden, hayatlarının sonraki dönemlerinde psikolojik problemler geliştirenler ile bir şekilde kendisini toparlayan ve duygusal problemler olmadan yaşamını sürdürenleri karşılaştırdık.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/60198d746a22b__3.jpg

 

prefrontal korteks (karar alma ve duygusal kontrol ile ilgili bölüm),  hipokampus (hafıza ile ilgili bölüm), ve amigdala ('duygusal beyin' olarak da bilinen, bedenin korku ve stres tepkileri ile ilişkili bölüm). Beynin bu üç bölümü birbiriyle ilişkilidir ve duygusal tepkilerimizin oluşumunda, işlenmesinde ve düzenlenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Bulgularımıza dayanarak, çalışma arkadaşlarım ve ben, çocukluk dönemi travmaları sonrasında yetişkinlik dönemindeki psikolojik dayanıklılığın, daha büyük bir hipokampusa (hem gri hem de beyaz madde hacmi bakımından), ve prefrontal korteks ile 'dikkat çekerlik ağı (salience network)' olarak bilinen alanların (iç ve dış bilgilerin entegre edilmesi ve duyguların üretimi ile ilişkili olan bir dizi nöral alan) kısımları arasında artmış bağlantısallığa ve bunun yanı sıra,  'yürütücü kontrol ağı (central executive network)' (amaca yönelik davranışlar, dikkat kontrolü ve çalışma belleğinde rolü olduğu bilinen diğer bir nöral alan dizisi) içerisinde artmış ilişkiselliğe sahip olunması ile arttırılabileceğine inanıyoruz.

 

Sonuçlarımız, dayanıklı insanların, prefrontal korteksin kısımları ile duygusal beyin bölgeleri arasında daha fazla nöral bağlantısallığa sahip olduğunu; duygusal yüz ifadelerine karşılık olarak daha düşük hipokampal aktivasyon gösterdiğini ve sahip oldukları amigdalanın strese daha etkin bir şekilde alıştığını gösteren önceki beyin temelli araştırmaların sonuçlarını tamamlayıcı niteliktedir.

Psikolojik dayanıklılığın nörobiyolojik temelini tanımlamak, akademik bir meraktan ötedir- bunun, psikolojik olarak dayanıklı insanların bir takım bilişsel özellikleri ile birlikte düşünüldüğünde, dayanıklılığı ve dayanıklılığın nasıl geliştiğini daha iyi anlamamıza yardımcı olabileceğini umuyoruz.

Örneğin, psikolojik olarak dayanıklı insanların ana özelliklerinden biri, travmatik bir deneyimle ilişkili olumsuz anıları düşünmeyi durdurma yetenekleridir. Bunun aksine, istenmeyen anıları düşünmeyi durdurmakta zorlanan insanlar, depresyon veya TSSB geliştirmeye daha yatkın olabilir. 2015 Paris terör saldırılarından etkilenen bireyler ile yakın zamanda yapılan bir beyin görüntüleme çalışması bunu destekliyor gibi görünüyor. Katılımcılardan – bazıları TSSB geliştirmiş ve bazıları geliştirmemiş- nötr anıları (saldırılara ilişkin olmayan) düşünmeyi durdurmaları istendi.  TSSB olmayan katılımcılar, istenmeyen anıların başarılı bir şekilde durdurulmasıyla bağlantılı nöral değişiklikler (prefrontal korteks ve hipokampus dahil) gösterirken, bu nöral kontrol mekanizması TSSB geliştirmiş katılımcılarda azalmıştır. Bu tür bulgular, istenmeyen anıları düşünmeyi durdurma becerisi geliştirmenin, dayanıklılığı artırmak için bir strateji olabileceğini düşündürmektedir.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/60198dc576984__4.jpg

Aynı zamanda, dayanıklı insanlar duygularını düzenlemede daha iyiler ve onlar için, tehdit ve stresle başa çıkmak daha kolaydır. Bu, dayanıklı bireylerde prefrontal korteksteki bilişsel kontrol alanlarında daha yüksek aktivite ile amigdala gibi duygu işleme alanlarında daha düşük aktivitenin bir arada görüldüğünü ortaya koyan beyin görüntüleme araştırmalarında bulgulanmaktadır. Bunun psikolojik olarak kendisini göstermesinin bir yolu, zor durumlar ve duygular karşısında ‘bilişsel yeniden değerlendirme’ yeteneğinin yüksek olmasıdır. Bilişsel yeniden değerlendirme, bir olayın üzerimizdeki duygusal etkisini azaltmak için stresli bir durum hakkındaki ilk algılarımızı yeniden gözden geçirmemizdir. Örneğin, bir kazada yaralanan bir kişinin resmine baktığınızda, kişinin gerçekten yaralanan birinden ziyade makyaj yapan bir aktör olduğunu farz ederek olumsuz duygusal tepkinizi azaltmaya çalışabilirsiniz. Bilişsel yeniden değerlendirme yapan kişiler, psikolojik iyilik halinin daha fazla olduğunu ve daha kaliteli ilişkilere sahip olduklarını bildirmektedir, bu nedenle belki de bu, psikolojik dayanıklılığın nasıl arttırılabileceğine dair bir başka ipucu sunmaktadır.

 

İnsanlar olarak, olumsuz hislere ve duygulara karşı bir önyargımız var. Bunun, evrimsel bir bakış açısıyla bakıldığında bize yararı var, ancak bazı bireyler için olumsuz anılara ve duygulara çok fazla odaklanmak ruh sağlığını kötüleştirebilir. Buna karşın, belirli olumlu anılara odaklanabilmek ve bunları hatırlayabilmek koruyucu bir işleve sahip olabilir. Bu fikre uygun olarak, yakın zamanda araştırmacılar, depresyon geliştirme riski altındaki gençlerin (hayatın erken dönemlerinde yaşanan stres nedeniyle), kendilerinden belirli olumlu anıları hatırlamaları istendiğinde hatırlayabildikleri takdirde, depresyon geliştirme olasılığının çalışma sırasında daha düşük olduğunu bulmuşlardır. Bu araştırmalar bir kez daha, psikolojik dayanıklılığı geliştirmenin yollarına işaret ediyor. Dikkatimizi, bizi iyi hissettiren anılara, durumlara ve duygulara odaklama yeteneğini geliştirmeye çalışmak etkili bir strateji olabilir.

 

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/60198e0086565__5.jpg

Beynin, duygu düzenleme ve dayanıklı işleyiş ile bağlantılı bazı önemli alanlarını ve bu nöral işlevlerin psikolojik dayanıklılığı arttırabilecek bazı yollarını gözden geçirdim. Bu, dayanıklılığın belli beyin sistemlerinde somutlaştığı anlamına gelebilir. Burada sorulması gereken soru, bu sistemler genetik olarak mı aktarılıyor yoksa bilişsel stratejilerin kullanılmasının bir sonucu mudur? Başka bir deyişle, Cisco García gibi dayanıklı kişiler, zorluklardan kendisini toparlayarak çıkmak için ideal nörobiyolojiye doğuştan sahip olan şanslılar mıdır? Yoksa, dayanıklı bir beynin gelişmesini sağlayacak içsel veya kişiler arası faktörler var mıdır?

İyi haber şu ki, ‘dayanıklı bir beyne’ sahip olmak ile ilişkili olduğu görülen, bilişsel yeniden değerlendirme ve olumlu anılara odaklanma gibi bazı bilişsel stratejilerin öğrenilmesi de mümkün. Zamanla, dayanıklılığı artıran faktörler hakkında daha fazla bilgi edinmek ve bu faktörlerin, daha önce tanımladığımız, beyindeki belirleyicileri değiştirerek dayanıklılığı artırıp artırmadıklarını belirlemek, bu fenomeni daha kapsamlı bir şekilde kavrayabilmemizi sağlayacaktır. Laboratuvarımızda bunun, insanların sıkıntılarla başa çıkmalarına ve iyileşmelerine yardımcı olacak daha fazla yolu ortaya çıkaracağını umuyoruz.
Bu makaleyi hazırlamaya yardım eden doktora öğrencisi Emma Soneson'a teşekkür etmek istiyorum.

Çeviren: Klinik Psikolog İclal Eskioğlu Aydın 
Kaynak: https://psyche.co/ideas/what-the-distinctive-brains-of-resilient-people-can-teach-us


Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR