636227f3d988b__failure1.jpg

Hatalarımızdan Nasıl Ders Çıkarırız?

02.11.2022

Jeremy Adam Smith

Araştırmalar gösteriyor ki, yenilgilerimizden ders almak istiyorsak bazı duygusal ve bilişsel engelleri aşmamız gerekiyor.

Er ya da geç herkes bir konuda hata yapar. Peki herkes hatalarından bir şeyler öğreniyor mu? Aslına bakarsanız kanıtlar çoğu insanın hatalarından ve yenilgilerinden sonra büyümek için mücadele ettiğini gösteriyor. 

Araştırmacılar Lauren Eskreis – Winkler ve Ayelet Fishbach, “Hatalarla Yüzleşme” (Facing Failure) isimli oyunu geliştirdiklerinde, insanların başarısızlıklardan ne ölçüde ders çıkardığını test etmek istediler. Oyun; önceki turlardan alınan geri bildirimlerin sonraki turlarda daha iyi performans göstermeye yardımcı ve daha fazla doğru yanıtla birlikte daha fazla para kazandıran, ardıl çoktan seçmeli sorulardan oluşuyor. 

Bununla birlikte, birçok farklı çalışmada, araştırmacılar insanların başarısızlıktan ne kadar “az öğrendiğini” buldular. Aslında insanların hata yapmama teşvikleri artsa dahi hatalarından ders almadıklarını gördüler. “Katılımcılar, katılım ödemesinden %900 daha fazla öğrenme bonusu kazanma şansına sahipken bile, başarısızlıktan çok başarıdan kazandılar. Yani başarısızlıklarından ders çıkarmak yerine doğru yapmaya odaklandılar.” Bu sonuç farklı çalışmalarda da aynı olmuştur. “Devekuşu Etkisi” yatırımcıların piyasa değeri düştüğünde hisse senetlerini kontrol etmeyi bırakma eğilimini tanımlarken, işler iyi gittiğinde bunu zorunlu olarak yapmalarıdır. 2012 yılındaki bir araştırma, acemilerin genellikle olumsuz performans geri bildirimlerinden kaçındığını buldu. 

İnsanlar başarısızlıklardan ders çıkarmaktan neden kaçınırlar? Eskreis-Winkler ve Fishbach’ın, Psikoloji Biliminde Bakış Açıları (Perspectives on Psychological Science) tarafından yayınlanan yakın tarihli bir makalede araştırdıkları konu tam da bu oldu. Başarısızlıktan ders çıkarmanın önünde bir dizi duygusal ve bilişsel engel tespit ettiler ve bu engellerin üstesinden gelmek için somut adımlar belirlediler. 

/website/assets/images/my1/images/63623c0526309__failure2.jpg

Başarısızlık Duygularının Üstesinden Gelmek

Başarısızlık, özsaygımızın ve özdeğerlerimizin metaforik yeri olan egomuzu zedeler. Hata yaptığımızda kendimiz tehdit altında hissederiz ve bu tehdit hissi savaş ya da kaç tepkisini tetikleyebilir. Başarısızlık bağlamında “savaş”, görev değerinin toptan reddedilmesi, ilgili kişilerin eleştirilmesi veya karşılaştığınız durumun adaletsizliği gibi görünür. Bununla beraber, “kaç” reaksiyonu başarısızlığa karşı daha yaygın bir tepki olabilir. Hata yapmaktan kaçtığımızda kendimizi “etken” insan olarak algılamamızı sekteye uğratan şeylerden dikkatimizi uzaklaştırmış oluruz. 

2020’de yayınlanan altı deneyden oluşan bir dizide, Hallgeir Sjastad, Roy Baumeister ve Michael Ent, katılımcıları bir bilişsel test veya akademik performans hakkında iyi veya kötü geri bildirim almaları için rastgele seçti. Başlangıçta, bir görevde başarısız olan katılımcıların, gelecekte başarılı olmanın onları daha az mutlu edeceğini ve testlerin hedeflerini göz ardı etme eğiliminde olduklarını buldular. Araştırmacılar bu tür bir tepkiyi tanımlamak için “ekşi üzüm etkisi” terimimi kullanmaya başladırlar. Peki başarısızlığı ego için daha az tehdit edici hale nasıl getiririz? Araştırma bu konuda bize birkaç öneri sunuyor.

Diğer insanların başarısızlıklarını gözlemleyin. Eskreis – Winkler ve Fishbach makalelerinde, bir görevi üstlenmeden önce, diğer insanların başarısızlıklarına bakarak egoyu hatadan mümkün olduğunda uzaklaştırmayı öneriyorlar. Çalışmalarından birinde, katılımcıların yarısı Hatalarla Yüzleşme oyununda kendileri oynamadan önce diğer insanların başına gelen olumsuz sonuçlardan ders aldılar ve bu başarısızlıklardan kendi öğrendiklerine oranla daha çok şey öğrendiler. Başka bir deyişle, kayak öğrenmek için yola çıktığınızda, kendi başınıza tırmanış yapmadan önce, yapılan yaygın hatalara dair YouTube videoları izlemek yardımcı olacaktır. 

Biraz uzaklaşın. Araştırmacılar, olumsuz duygular anlayışınızın önüne geçiyorsa, kendi kendine mesafe koyma tekniklerini denemenizi öneriyorlar. Bu teknik, kişisel deneyiminizi tarafsız üçüncü bir şahsın bakış açısıyla görmeyi ve “neden başarısız oldum?” yerine “Jeremy neden başarısız oldu?” diye sormayı içerir. Kulağa sevimsiz gelse de bu yöntem işe yarıyor gibi gözüküyor. 

Amy L. Eva’nın Greater Good’da yazdığı gibi:

Araştırmaya göre, insanlar zor bir olayı tartışırken, mesafeli bir bakış açısı benimsediklerinde, tepkilerini daha iyi anlıyorlar, daha az duygusal sıkıntı yaşıyorlar ve daha az fizyolojik stres belirtisi gösteriyorlar. Uzun vadede, aynı sorunlu olayı haftalar veya aylar sonra hatırladıklarında da tepki verme noktasında azalma yaşarlar ve tekrar eden düşüncelere (veya zihnin geviş getirmesine) karşı daha az savunmasız haldedirler
Üçüncü şahsın başarısızlığı hakkında veya gelecekteki halimiz olarak geçmişteki hatalarımıza bakan birisi olarak yazı yazmak da yardımcı olabilir. 

Kendi başarısızlık hikayenizi paylaşın. İnsanlar kendi hatalarını, başarısızlıklarını saklama eğilimdedir. Bunun sebebi utanç duygusudur. Ancak başarısızlığı bir büyüme hikayesi olarak anlatıp başarıya dönüştürmenin yolları vardır. 

Eskreis-Winkler ve Fishback’ın Angela Duckworth ile 2018-2019 yıllarında yaptıkları bir dizi çalışmada; insanlardan, iş, fitness veya okul hayatı gibi farklı alanlardaki başarısızlıklarını başkaları için ilham verici hikayelere dönüştürmelerini istedi. Bu çalışma başarıyı körükledi. Ortaokul öğrencileriyle başarısızlıklarını paylaşan lise öğrencileri daha iyi notlar almaya başladı. İlkokul öğrencilerine tavsiye veren ortaokul öğrencileri daha sonra kendi ödevlerine daha fazla zaman ayırdı. Peki yetişkinler bu bilgileri gerçek hayata nasıl adapte edebilir? Örneğin, bir yöneticiyseniz, kendi performanslarını iyileştirmelerine yardımcı olmak için hatalarınızı çalışanlarınızla paylaşın. Bu onların (en az sizin kadar) başarısızlıktan ders almalarına yardımcı olacaktır. 

/website/assets/images/my1/images/63623c4c2a195__failure3.jpg

Başardıklarınızın farkında olun. Kendinizi desteklemenin başka yolları da mevcut. Araştırmalar, sürekli olarak uzmanların kendi alanlarındaki hataları daha iyi tolere edebildiklerini, çünkü geçmiş başarılara sahip olduklarını ve geleceğe daha bağlı olduklarını gösteriyor. 2014 yılında yapılan bir deneyde, 7. sınıf öğretmenleri, yapıcı eleştiri ile öğrencilerinin becerilerini hatırlatan güzel notları eşleştirdi. Böylece çocuklar cesaretlendi ve daha iyi notlar alabileceklerine inandılar. Araştırmalar ayrıca, öğretmenlerin, öğrenmeyi hedef haline getirerek başarısızlıkları da başarı olarak yeniden çerçeveleyebileceğini öne sürüyor. Bu içgörü işyerlerinde de uygulanabilir: hataları ortaya çıkarmayı değil öğrenmeyi herhangi bir projenin hedeflerinden biri haline getirebilirler. 

Hayal kırıklığı yaşayın. Başarısız olduğunuzda, hata yaptığınızda üzülmeyi deneyin. Üzüntünün başarısızlığa ve kayba bir tepki olarak evrildiğini ve deneyimlerimiz üzerinde düşünmemizi teşvik için var olduğunu öne süren çok sayıda araştırma var. Pişmanlıklar motivasyonu artırabilir. Üzüntü, gelecekte başarılı olmamıza yardımcı olabilecek hafızayı ve yargıyı geliştirir. 2014 yılında yapılan bir araştırmaya göre, çocuklar pişmanlık yaşayabilecekleri gelişimsel aşamaya geldiklerinde, başarısızlıktan daha fazla şey öğrenme olasılıkları artıyor. 

Hatalarımızın Ötesinde Düşünme

Egomuza yönelik duygusal meydan okumanın ötesinde, başarısızlık aynı zamanda bilişsel bir meydan okuma da sunar, yani başarısızlık sonrası gelen bilgilerin işlenmesi başarılı olduğumuz deneyimlerden daha zor olabilir. Eskreis – Winkler ve Fishbach, “Başarı kazanan bir stratejiye işaret ederken, insanların hatadan ders çıkarmaları da gerekiyor” demektedir. Karmaşık bir 2020 yılı deneyinde; katılımcılara, her biri hayali büyük bir başarı, orta düzeyde bir başarı ve küçük bir başarısızlık içeren ve her seçime gerçek para ödülleri eklenmiş 3 kutu sundular. Oyunu, başarısızlık senaryosunda en büyük para ödülü olacak şekilde tasarladılar. Çünkü başarısızlık daha çok bilgi içerir. “Kaybetme kutusunun yerini istatistiksel olarak öğrenmek, bir oyuncunun kazancını, orta dereceli bir galibiyetin yerini tespit etmekten daha fazla artırır, çünkü bunu bilmek başarısızlıktan kaçınarak daha fazla kazanç elde etmeyi garantiler.” Peki ya sonuçlar nasıl? Katılımcıların üçte biri, hayali başarısızlığın daha iyi bilgiler içerdiğini göremedi ve bu da sonuçta onlar içi dana fazla para kaybına sebep oldu. 

Bu tarz deneylerde neler olduğunu görmek çok zor değil: egomuz bir yana, hepimizin bir görevi zamanımıza ve çabamıza değip değmeyeceğine dair bir değerlendirme yapması gerekiyor. Hatalarımız beyne bir görevin yatırım değeri olmadığına dair sinyaller gönderir. Bu nedenle, başarı öyküsünün bizimle hiçbir ilgisi olmasa bile, doğal olarak başarıya meylederiz. Peki başarısızlıktan alınan derslere daha fazla dikkat etmek için neler yapabiliriz?

Uzun vadeli hedeflere odaklanın. Kendimize sık sık şu soruyu sormalıyız: Hatalarım ileride ödül olarak bana geri döner mi? Bu nedenle, başarısızlıklardan ders çıkarmanın önünde yer alan bilişsel engellerin üstesinden gelmek için hedefler ve taahhütler koymak önemlidir. Doktor olmak veya yelken yapmayı öğrenmek gibi uzun vadeli net bir hedefi kendimize hatırlatmak, kısa vadede başarısızlığı tolere etmemize ve bilgiden kaçınmanın önüne geçmemize yardımcı olabilir. 

Farkındalığı deneyimleyin. Eskreis-Winkler ve Fishbach’a göre başarısızlığın üstün bilgi içermesinin başka bir nedeni de beklentileri ihlal etmesi. İnsanlar neredeyse hiçbir zaman başarısız olmaya niyetlenmedikleri için, başarısızlık şaşırtıcı olabilir, bu da beynimizi uyandıran mutluluk etkisine sahiptir. Uyanık olan bir beyin de uyurgezer bir beyinden daha fazlasını öğrenir. Hatalar karşısında şaşırdığınızda bunu, dikkatli olmak ve onu görmezden gelmek yerine oturup etraflıca düşünmek için bir sinyal olarak görün. Gerçekten de birçok çalışma farkındalık uygulamasının – yani düşünce ve deneyimlerin yargılayıcı olmayan farkındalığını geliştirmenin – başarısızlıktan kurtulmanıza yardımcı olabileceğini öne sürüyor. 

Aldığınız dersleri düşünün. Başarısızlık, eğer bir şeyler öğreneceksek, başarıya oranla daha fazla yorumlama ve düşünme gerektirir. Bu yüzden Eskreis-Winkler ve Fishbach zihinsel yüklerimizi olabildiğince azaltmamızı önerir. Hatalarla Yüzleşme oyununun bir versiyonunda, araştırmacılar başarısızlıktan alınan derslerin altını çiziyor. “Not Alın: Sorunun sadece iki cevap seçeneği vardı. Yukarıdaki geri bildirime dayanarak doğru cevabı öğrenebilirsiniz! Başlangıçta seçmediğin seçenek doğrudur.” Bu uygulamayı kendiniz için notlar alarak kendi başınıza yapabilirsiniz: “Matematik sınavında başarısız oldum çünkü yeterince çalışmadım. Yani daha fazla çalışmalıyım, belki en az 4 saat.”

Daha az yapın. Araştırmacılar son olarak, başarısızlıkla sonuçlanacak gibi gözüken görevlerle daha az meşgul olarak önce öğrenme kapasitemizi artırmayı öneriyorlar. Başka bir deyişle, zor bir şey yapmayı öğreniyorsanız bunu diğer kolay görevlere göre öncelemeniz yerinde olacaktır. Böylece her defasında tek bir göreve odaklanabilirsiniz. Tekrar yapmak da yardımcı olacaktır. Pratik her şeyi mükemmele götürür ya da en azından yeterince iyi olmasını sağlar. 

Öz-şefkat pratiği yapın. Çoğu insan başarısızlıklarının ardından kendisine karşı daha sert davranmaya başlar çünkü ancak böyle gelişeceğine inanır. Aslında, son zamanlarda yapılan birçok araştırma, başarısızlıktan sonra sevdiğiniz birinin sizinle konuşabilmesi gibi, kendinize karşı nazik olursanız gelişme gösterme olasılığınızın daha yüksek olduğunu gösteriyor. Öz-şefkatin kendisinin haricinde bahsetmeye değer bir bileşeni daha vardır: ortak insaniyet. Bu kavram, insanlarla olan bağlantımızın ve insan deneyiminin evrenselliğinin farkında olmaktır. Hata yapmak, bu insan deneyimlerinden biridir, çünkü kaçınılmadır. Başarısız olup olmamak bir soru değildir, aslolan “ne zaman” başarısız olunacağıdır. Cevabı merak edilen tek gerçek soru deneyimden neler öğrenebileceğimizdir. 

Pekala, kendimize sormamız gereken bir soru daha olabilir: başarısızlığı kendimize mi saklamalıyız yoksa başkaları için bir derse mi çevirmeliyiz? Bu soru kulağa korkutucu gelebilir, ancak Eskreis-Winkler ve Fishbach’ın iddia ettiği gibi “hatalarda saklı olan bilgi kamunun yararınadır. Paylaşıldığında toplum adına yarar sağlar. 

Çeviren: Uzman Psikolog Lamia Kalender Ergül
https://www.instagram.com/uzmpsklamiaergul/
https://greatergood.berkeley.edu/article/item/how_to_learn_from_your_failures?

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR