60bf90317eae7__1.jpg

İnsan İnsana Şifadır

08.06.2021
Brandon Kohrt

Birisi bir sıkıntı yaşarken, ilgi ve alaka göstererek fırtınayı sakinleştirmek için gelişmiş mekanizmalarımızı kullanırız. COVID-19 pandemisi ile ilişkili tüm sıkıntı ve endişeleri dindirmek adına, bir çok kişi şu anda bir çok farkındalık ve meditasyon tekniklerini kullanıyor.

Bunlar iyilik halini büyük ölçüde artırıyor olabilir, ancak duygu düzenleme gerçekten yalnızca tek başımıza yaptığımız bir şey mi? 

Sıkıntıları azaltmak için duygu düzenleme, sadece kendimizle değil, insanlarla aramızda da gerçekleşen temel bir insan davranışı olarak görünüyor. Unutulmaz hayal kırıklıklarından travmalara kadar sürekli olarak kendimizi ve başkalarını teselli ediyoruz.

İnsanlar arasındaki duygu düzenleme, kültürel olarak çeşitlilik gösterirken aslında sayısız tezahürü olduğu tarihe ve antropolojiye dayanarak söylenebilir. Üstelik, her yerde bulunan bir insan davranışı olarak, muhtemelen evrimsel bir bakış açısıyla da incelenebilir. Antropologlar ve ruh sağlığı uzmanları, bu duruma ışık tutuyor. Evrimsel tıp ve evrimsel psikiyatri gibi alanlar, kim olduğumuzu şekillendiren, günlük hayatta bizi etkileyen mevcut çevresel, sosyal ve diğer faktörler arasındaki uyumsuzlukları ortaya çıkararak, fiziksel ve zihinsel hastalıkların kökenlerine iniyor. 

İnsanlar neden her gün dakikalarını, hayatımızın saatlerini ve haftalarını sıkıntı içindeki başkalarını rahatlatmak için harcarlar? İnsanlar olarak neden birbirimizi destekliyoruz ve neden kültürler arasında ve türümüzün tarihi boyunca bu konuda benzerlikler görünüyor? Evrimsel bir bakış açısından neden başkaları için iyi şeyler yaptığımız, popüler kültürde bir hayatta kalma stratejisi olabilir. Bununla birlikte evrimsel biyologlar, yalnızca genetik sebeplerle bile başkalarına yardım ettiğimizi gösteren modeller geliştirdiler. Çağdaş evrim teorisi, sosyal gruplar arasındaki rekabet nedeniyle, paylaşılan sosyal davranışların hayatta kalmak için ne kadar önemli olduğunu da öne sürüyor. 

Ancak evrimsel tarihimizin belirli bir noktasında, diğer insanlar bizim için yırtıcı hayvanlardan çok daha büyük bir tehdit haline gelmiştir. Bu grup içi rekabet, diğer sosyal memelilerde, özellikle insan olmayan primatlarda da görülebilir. Duygular, ister olumlu ister olumsuz olsun, bu sosyal dinamiklerle bağlantılıdır. Öfke, kıskançlık, utanç, suçluluk, yalnızlık ve keder gibi duygular genellikle kişinin bir grup içindeki pozisyonuyla ilişkilidir. Dolayısıyla, eğer duygusal süreçler sosyal yıkımlarla bağlantılı ise, sosyal onarımda da rol oynamaları muhtemeldir. Duygular bizim sosyal bağışıklık sistemimizdir: sosyal ilişkiler, bir şey onları tehdit ettiğinde duygusal bir reaksiyona neden olur. 

/website/assets/images/my1/images/60bf910d0931e__2.jpg

Örneğin, bazı kültürlerde çocuklar askeri görevler üstleniyorlar. Burada en yıkıcı deneyimi, savaş görmelerinden ziyade savaştan sonra eve dönme deneyimleri olarak görüyoruz. Bu çocuklarda sıklıkla suçluluk, utanç ve kalıcı öfke duygularına rastlanıyor. Aileler, öğretmenler ve topluluk üyeleri, geri dönenlerden korkabiliyor veya çocuklarının çatışmaya katılmasını engelleyemedikleri için suçluluk ve utanç duyabiliyorlar. Bazı Afrika ülkelerinde, çocukları yaptıkları eylemlerden sembolik olarak ayırmak için geleneksel şifa ritüelleri kullanılır. Bazı geleneksel şifacılar, sıkıntıyı yatıştırmak için çocuk askerlerin kalplerini ve zihinlerini sembolik olarak sararlar. Ancak burada ebeveynlerin, öğretmenlerin ve diğerlerinin duygusal düzenlemelerinin bazı durumlarda daha büyük önem kazandığı görülmüştür. Sınıfta çocuk asker olmasından korkan öğretmenlerin, çocuklarının iyilik halinden endişeli aile üyelerinin durumla başa çıkabilmeleri için yardım eden topluluklar kurulduğunda bu insanlar kendilerini daha az yalnız hissetmiştirler. Süreçlerinin sonunda duyguları onlara daha mantıklı gelerek çocuklarıyla ilişkilerini yeniden şekillendirmeye başlamıştırlar.

Tarih ve kültürler boyunca, şifacı ve acı çeken kişi arasında paylaşılan bir semboller bütünü gözlemlenmiştir; şifacı, sorunun açıklanabileceğine dair kişiyi ikna eder; acıyı duygu yoluyla işlemsel bir sembole bağlar; duygusal değişim yaratmak ve acıyı hafifletmek için sembolleri manipüle eder. Bu sembolik şifa tanımı, insan olmayan primatlarda da gözlemlenmiştir. Duygu sıkıntı içindeki hayvandan, grubunun başka bir üyesine aktarılır. Bu, tehlike sesleri, yüz ifadeleri veya diğer beden dili ile iletilebilen ve daha sonra ayna nöronlar ve diğer nörolojik süreçler aracılığıyla algılanan bir bulaşma yoluyla olur. Sonuç olarak, sıkıntıda olan hayvan ve teselli eden hayvan aynı duygulanımı paylaşır. Sıkıntıda olan hayvan sakinleştirildikçe, duygusal transfer, teselli edenin de rahatlama yaşamasını sağlar. Bu da yardım davranışlarının bir çeşit kendini ödüllendirme biçimi olduğunun göstergesidir. 

/website/assets/images/my1/images/60bf9139d635d__3.jpg

Bununla birlikte, duygusal ilişkiler daha karmaşık hale geldikçe, grup üyelerinin bu tepkileri sosyal bir bağışıklık sistemi içinde yönetmesi gerekir. Beynimizin daha sonra gelişen ön lobu, amigdala ismi verilen korku gibi ilkel duygularla ilişkili bölgesinde ortaya çıkan duyguların düzenlenmesinden sorumludur. Tıpkı beynimizin ön lobu gibi, sosyal ilişkilerimiz de sıkıntılı durumları azaltma rolünü oynar. Sakinleşmemize ve kayıp, travma ve sıkıntılarla başa çıkmamıza yardımcı olurlar.

Bu süreçleri günlük hayatımızda gözlemleyebiliriz. Başkalarını umutsuzluk içinde görmek bizi gözyaşlarına boğabilir. Korkmuş birini gördüğümüzde, yakınlarda bir tehlike olabileceğine karşı tetikte oluruz. Ancak, çoğunlukla gelişmiş sosyal yetilerimiz sayesinde başkalarının acısını yeniden düzenliyor, anlamlandırıyor ve hafifletiyoruz. Daha sonra sıkıntı içindeki diğer kişiye yanıt veriyor, nasıl sakinleştirilebileceğini arıyoruz. Bu, birlikte oturmak veya sarılmak gibi fiziksel mevcudiyet yoluyla olabilir. Fiziksel temas, stresi azaltan biyokimyasal reaksiyonlara yol açmaktadır. İnsanlar durum hakkında konuşurken, birbirlerine güvence veya umut beslerken, tüm bu etkileşimlerin merkezinde bir arada olmak vardır. Benzer şekilde psikoterapiyi özetlediğimizde, temel mesajı şudur: 'Yalnız değilsiniz.'

/website/assets/images/my1/images/60bf91603d3ac__4.jpg

Pandemi sırasında yaşanan ruh hali bozukluklarındaki artış, muhtemelen bu süreçlerin ve insan ilişkilerimizin dolaylı olarak kesintiye uğramasından kaynaklanıyordu. Sonuçta, fiziksel mevcudiyet ve birlikte olmak, kişilerarası duygu düzenlemenin en temel biçimi olarak karşımıza çıkıyordu. Profesyonel ruh sağlığı hizmetleri söz konusu olduğunda, uzaktan bakım birçok yönden inanılmaz derecede yardımcı olmuştur ve devam ettirilmelidir, ancak aynı odada olmanın bedeni gözlemlemek ve duyguların özgürce akmasına izin vermek için kritik olduğu ise yadsınamaz.

Ancak insanlar arası ilişkilerimiz, Covid-19 pandemisinden önce de tamamen sorunsuz değildi. Duygu düzenleme yetimiz, 'grup içi' üyeler için bağ ve empatide önemli bir role sahipken, 'grup dışı' üyelerin acı çekmesinden rahatsızlık duymama şeklinde su yüzüne çıkmaktadır. Bazı ruh sağlığı uzmanları, Ürdün'de Suriyeli mültecilerin stresi azaltmak için desteklendiği bir programda çalışarak, düşük ve orta gelirli ülkelerde toplum sağlığı çalışanları ve uzman olmayan kişilerle bu girişimler için küresel harekete öncülük ettiler. Başlangıçta zorunluluktan tasarlanan bu programların empatik bakımı teşvik etme avantajına sahip olduğunu fark ettiler. 

/website/assets/images/my1/images/60bf9182b3629__5.jpg

Bununla birlikte, dünyanın öbür ucundaki biriyle, en azından kişisel sıkıntınızla bağlantılı özellikler açısından, komşunuzla olduğundan daha fazla ortak noktanız olabilir. Teselli eden ve teselli edilenin aynı kültürel geçmişi veya benzer fiziksel özellikleri paylaşması gerekmiyor. Sosyal psikoloji ve evrim teorisinin bir araya gelebileceği yer ise burasıdır. Evrim teorisi, belirli grup davranışlarının neden ortaya çıktığını öne sürerken, sosyal psikoloji bu bilgiyi sosyal dinamikleri değiştirmek için kullanmanın bir yolunu sunar. Araştırmalar, grupların ortak bir hedefe sahip olduklarında önyargılarını ve engellerini yıkabileceğini öne sürdüler ve bu işbirliğini inşa etmek için birlikte yapacakları etkinlikler tasarladılar. 

Örneğin, farklı gruplar arasındaki empatiyi artırmak için akıl hastalığına sahip kişileri yaşamlarından çektikleri fotoğraflarla hikayelerini anlatmaları için eğittiler. Bu anlatılar, onlara tanı koyan veya bakım sağlayan sağlık çalışanlarını duygusal bir yolculuğa çıkaran, empati akışını teşvik eden ve hastalarla nasıl bağlantı kurduklarını değiştiren bir yönteme dönüşmüştür. Doktorların ve sağlık çalışanlarının tedavi ettikleri kişilerle ne kadar ortak noktası olduğunu ve aynı şeylere ne kadar önem verdiklerini görmelerine yardımcı olan bu yaklaşım, ortak noktaları artırarak doktorların hastalara yaklaşımını daha empatik bir hale getirebilir. Empati ve duygusal bulaşma arttıkça, ardından doğru çözümler üretmek ve başka birine yardım etmenin psikolojik ödülü takip eder.

Önemli bir adım, başkalarından yardım almanın bir zayıflık işareti olmadığını hatırlamaktır: bu, ne yaptığımız ve kim olduğumuzdan bağımsız bir ihtiyaçtır. İhtiyacımız olduğunda yardım aramaya ve sıkıntıda olan kişilerle bağlantı kurmaya istekli olmalıyız. Başkalarıyla bağlantı kurmak için zaman ayırmak da aynı derecede önemlidir. Hepimizin birbirimize: dinleyerek ve duyguları paylaşarak yardımcı olabileceğimize dair inançlı olmaya ihtiyacımız var. Grup olmak, bizi daha güçlü kılıyor.


Hazırlayan: İlayda Deringör
Kaynak: Kohrt, B. (May 21, 2021). We Heal One Another. Aeon Website. https://aeon.co/essays/we-have-evolved-powerful-mechanisms-for-healing-one-another

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR