6288ae2b447ff__1.png

Zor Tartışmalarda Nasıl Açık Fikirli ve İlgili Kalınır?

21.05.2022

Mónica Guzmán

Farklı görüşlerimiz hakkında daha iyi tartışmalar yapmak için sekiz ipucu.

“Bir konuda yanıldığınızı kabul etmeye hazır mısınız?”

Filozof David Smith'in “Öfke Çağında Medeni bir Sohbet” adlı bir konferansına katıldım. Smith, aşağıdaki soruyla başlayan fikir ayrılıkları arasında köprü kurmak için bir reçete önerdi.  

“Şu anda buradaki 63 kişinin de bir şeyler hakkında yanıldığını varsayabilir miyiz?” 

Smith, bu soruyu pandemi döneminde bir sanal derste sordu. Ekranımdaki Zoom karelerinde katılımcılar başlarını salladılar.
Sonra, “Sanırım öyle, çünkü daha önce pek çok şey hakkında yanılmışız,” diye devam etti. 
Ama bir sorun var: “Ne hakkında yanıldığımızı bilmiyoruz.”
Smith, "Bu basit, 'yanılıyorum, sadece ne hakkında olduğunu bilmiyorum!' gözlemi, insanda biraz alçakgönüllülük ve karşı tarafı dinleme isteği oluşturmalıdır" dedi.

Daha sonra Smith, görüşlerimizden uzaklaşarak onları tekrar ele almamıza yardımcı olmak için ikinci sorusunu sordu:
 "Hangisine daha çok değer veriyorsunuz: gerçeğe mi, yoksa kendi görüşlerinize mi?” 
“Çünkü ikisi aynı olmayabilir.” dedi.

“Birçok konuyla ilgili görüşlerimi dikkate aldığımda, eğer bazı şeyler hakkında yanılıyorsam, görüşlerim gerçekle tamamen örtüşmüyor demektir. Kendi görüşlerime gerçeklerden daha fazla değer veriyorsam, kendimi ölümüne savunurum. Neden seni dinleyeyim ki?” diye devam etti.

Smith, diğer görüşleri gerçekten duyabilme şansına sahip olmak için gerçeğe kendi fikrinizden daha fazla değer vermeniz ve bir miktar alçakgönüllü olmanız gerektiğini anlatıyor. Yalnızca bu iki soruyla, ilgimizin kavramaktaki boşlukları bulmasına ve zihnimizin kesinlikten sorgulamaya geçmesine yardımcı olabiliriz.
/website/assets/images/my1/images/6288af2c45665__2.jpeg
Hiç Böyle Düşünmemiştim adlı yeni kitabımda, büyük fikir ayrılıkları hakkında nasıl daha korkusuzca tartışmalar yapabileceğimizi ele alıyorum. Binlerce insanla röportaj yapma ve Braver Angels için hikaye anlatma deneyimim sayesinde, tartışmalardaki en yaygın tuzakların neler olduğunu ve tartışmaları tekrar rayına oturtmak için alçakgönüllü kalmanın ve yeni fikirlere açık olmanın pratik yollarını öğrendim. 

İlgili Kalmak için Sekiz İpucu

Benim teorim şu: En yararlı ve en aktif olmak için, görüşlerimizin -özellikle de siyasi görüşlerimizin- birbiriyle merak uyandıran bir etkileşim içinde olması gerekir. Ayrıştığımızda, siyaset sadece karşı tarafı durdurmakla ilgiliymiş gibi geliyor. Ancak özünde siyaset; nasıl bilgece bir arada olduğumuzla ve tüm farklı önceliklerimiz ve tercihlerimizde bizi destekleyen toplumları nasıl yarattığımızla ilgilidir.

Toplumumuzu var olan kargaşaya karşı duyarlı tutmak için, bugünlerde yaşamanın nasıl hissettirdiği konusunda birbirimizin görüşlerini tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor. Siyasi normlarımız ve yapılarımız insanlar için hedefi nerede vuruyor veya ıskalıyor? Neden? Sizi ilgilendiren ne? Size umut veren ne? Görüşlerimiz bize şunu sağlar: bakış açımızı birbirimize karşı her ne olursa olsun savunmaya zorlamayı değil, onları hem onurlandırarak hem de dönüştürerek tartışmalarda temsil etmeyi… 
/website/assets/images/my1/images/6288af66c9b2e__3.jpeg
Yine de fikirlerimizi esnek bir şekilde tutma eğiliminde değiliz. Aksine, onları şüpheci olanlara karşı bir kalkan olarak kullanır, hemfikir olduklarımızla paylaşarak korur ve güçlendiririz. Birbirimizin bakış açısını keşfetmemize yardımcı olmaları için değil, kendi düşünce tarzımızda ısrar etmemiz ve karşı tarafa üstünlük kurmamız için…
O halde, insanların uyuma, farklılıklara ve iletişime açık bir dünyada fikirlerini paylaşmalarına yardımcı olmak için ne gereklidir?

İşin anahtarı, ilgiye ve anlamaya odaklanmaktır. 
Diğer insanlara oldukları gibi olmaları için alan vermek ve insan olarak değer veren bir yaklaşım içinde olmak… 
Gerçeği arayan şüphe, onu iddia eden kesinlikten daha hızlı sonuç verir. 
Seattle’lı deneme yazarı Charles D’Ambrosio’ya göre, "Cesurca vardığımız sonuçlardan çok, benzer şüphelerle birbirimize daha sıkı bağlıyız”. 


Farklı fikirlere, ilginizi artıracak kadar esnek bir tutumu nasıl sergilersiniz?
İşte bir dizi ipucu;

Anlık fikirlerinizi paylaşın

Anlık fikirleriniz nihai cevabınız değildir. Sahiplenmeniz ya da savunmanız gereken bir şey bile değildir! 

Bu, zihninizin şu anda nerede olduğunun anlık bir görüntüsüdür.
Fikirlerinizi net ve işe yarar tutmak için yapabileceğiniz en iyi şey, eski, yeni, ilginç ve şaşırtıcı olanla ilgili olmaktır.  
Bir tartışmaya, görüşlerinizi esnek ve değişime açık tutarak girerseniz, bu, sırayla onları sunmak ve savunmak yerine herkesin birbirinin bakış açısını keşfetmesinde kolaylık sağlar. 

Peki bunu nasıl yapacaksınız? 
O anda zihninizde olanları, görüşlerinizin anlık bir görüntüsü olarak paylaşarak…
En başta fikirleri değişime açık halde sunmak, onların başkalarının görüşleriyle birleşmesine imkan verirken, fikirleri tekrar gözden geçirmeye ve yeniden ifade etmeye de alan sağlar. Bu, ihtiyatlı olmak ya da hırsları önemsememek değil, yeni fikirlere açık olmak, sohbetin akışında olmak ve başkalarını da buna teşvik etmek demektir.
Bu yüzden, bir dahaki sefere, size karmaşık bir konu hakkında ne düşündüğünüz sorulduğunda, cevabınıza “kafam şu anda şuna takılmış durumda…” ya da “bunu duyduğumda ilk aklıma gelen şu oldu…” gibi kalıplarla başlamayı deneyin. Bunu eleştirilere biraz esneklik katmak için de kullanabilirsiniz: “bu söylediğini duyduğumda, yalnızca ‘hayır, bu doğru olamaz’ diye düşündüm. Neden bu şekilde düşündüğümü açıklayabilir miyim?"

Soruyu değiştirin

Bir şeyi kanıtlamayı amaçlamaktan, öğrenmeyi amaçlamaya geçmenin kolay bir yolu, tartışma esnasında yoğunlaştığınız soruyu değiştirmektir.

“Kimin bakış açısı kazanır?” diye sormak yerine, “Her bakış açısını anlaşılabilir kılan nedir?” sorusunu sorun. 
Sizden farklı düşünen insanlarla konuşurken ilginizi canlı tutmak istiyorsanız, kazanmaya veya fikir değiştirmeye çalışmayın. Çünkü bu hem sizi ilgi çekici ve üretken bir sohbetten uzaklaştıracak hem de bu şekilde fikir değiştirme olasılığı daha yüksek olacaktır. 

Kazanmaya çalışmak sizi sabırsız ve öfkeli hale getirmeye veya önyargılı olmaya itebilir; bunların hepsi, haklılığınızın kabulu için bir tür çaresizlikten başka neye yarar? 
Bir başkasını kötü hissettirmeye mi?
Bazen yalnızca üstünlük kurmaya çalıştığım bir tartışmada kötü bir kazan ya da kaybet moduna geçerim ve karşı tarafı sabote edebileceğim bir zayıflık ararım. Saldırmak ve fayda sağlamak ile ilgili bir ikilem… 
Zaman zaman retoriği karşımdakinin sözleri ile ilgili aşırı seçici davranarak, yanlış ifadelerine odaklanıp açığını arayarak kullandığımı gördüm. Yalnızca kazanmak için karşımdaki kişinin sözlerine, geçmiş ifadelerine, konuşmalarının iç tutarlılığına ve detaylara aşırı yoğunlaşıp haklı bulduğum ifadelerini de göz ardı ettiğimi fark ettim.

Daha uzun dinleyin

Tartışma kızışıyor ve birinden karşıt görüşleri hakkında daha fazla şey söylemesini istediniz. Detaylandırmaya başladılar ve cevabınızla konuşmaya dahil olmak için sabırsızlanıyorsunuz. Buna rağmen, böyle anlarda, kendinizi karşı tarafı daha uzun dinlemek için biraz dizginlemek yeterli olacaktır. 

Arkadaşım Danny bana babasıyla aşılar hakkında yaptığı bir tartışmayı anlattığında daha uzun dinlemenin önemini hatırladım. COVID-19 salgını şiddetleniyordu, Danny mümkün olan en kısa sürede aşı yaptırmıştı ama babası bunu isteyip istemediğinden emin değildi. Danny ilgiyle dinlemeye çalıştı fakat ikisi de kontrollerini kaybettiler ve babası artık bu konu hakkında konuşmak istemediğini söyledi. Olanlara dönüp baktığında Danny, bu durumun sebebini bildiğini düşündü. “Ona bir soru sorardım, cevap verirdi ve sonra hemen fikrimi söylerdim” dedi. "Çok hızlıydım!”

Daha uzun süre dinlemek uzlaşmacı bir tartışmanın en zor noktalarından biridir. Bunu yeterince yaptığınızdan emin misiniz? Bu gibi durumlar için iyi bir temel kural: 
Birinin fikri hakkında yorum yapmak için sabırsızlanıyorsanız, önce kendinize bir soru daha sorun. 

Uzlaşmayı kabul edin

Sizinle aynı fikirde olmayan biriyle konuşurken, hemfikir olduğunuz bir şey bulmak, bir dağın ortasında kamp kurmaya benzer; bu sayede daha hızlı tırmanabilirsiniz.

/website/assets/images/my1/images/6288afd7434a5__4.jpeg

Hemfikir olduğunuz noktaları dinlerseniz ve tartışmanıza dahil ederseniz, muhtemelen sonuca daha hızlı ulaşırsınız. Belki de Danny, babasına "Biliyor musun, sana katılıyorum. Ben de aşıları test etmek için daha fazla zamanımız olmasını tercih ederdim.” cümlesiyle karşılık vermeliydi.

“Düşünce düğümlerini” çözün 

Bir şeyi çok fazla düşündüğünüzde, fikirlerinizde ve mantığınızda ısrar ettiğinizde, köşeye sıkıştığınızda ve hiçbir şey mantıklı gelmediğinde meydana gelen yorucu şeye “düşünce düğümü” diyorum. 

Aşırı düşünme belirtilerini gözlemlediğinizde; bıkkın iç çekişler, ellerde kafalar ve yuvarlanan gözler olduğunu göreceksiniz. Bu durumda sürekli yaptığım hata, daha çok düşünüp daha çok zorlayarak bu düğümleri çözmeye çalışmaktır. İstediğiniz kadar zorlayın, bu işe yaramıyor. 
Yanlış anlamayın; bu durumdan sıyrılabilirsiniz. Fakat önce “sıfırlamanız” gerekiyor…

Baştan başlayın

Bazen bir tartışma esnasında çıkmaz sokaklardan çıkabilmenin yolu, baştan başlamaktır. Yüz yüze bir konuşmadaysanız; bir nefes alın ve duruşunuzu düzeltin. Bu molalar rahatlamayı sağlar. Öğrendiğim kadarıyla, rahatladığınız ya da duruşunuzda küçük değişiklikler yaptığınız zaman, muhatabınız da aynı şeyleri yaparak rahatlayacak, ve yaptığınız şeyler, önceki hırçın veya yorucu tartışmaya bir tazelik katacak, aranızdaki bu enerji yeniden başlamak için iyi bir fırsat oluşturacaktır.

Yüz yüze bir konuşma içinde değilseniz, “hemen döneceğim” veya “bir bardak su alıp geliyorum” gibi cümlelerle mola vermeyi mesajınızda iletmeyi denerseniz, aynı etkiyi göreceksiniz. Ardından, zihninizin akıl yürütmesine güvenirsiniz ve sezgilerinizin devreye girmesine izin verirsiniz. Deneyin ve sonuçlarını görün. Sıfırlama pit stopa benzer, yarıştan elenmiş olmazsınız, sadece kendinize bir çeki düzen vermiş olursunuz. 

İyi noktaları kabullenin 

İki tarafın da yalnızca haklı olmayı, başka bir deyişle “puan kazanmayı” amaçladığı bir tartışmayı tersine çevirmek istiyorsanız, karşı taraf için “puan kazanmayı” deneyin. Bir tartışmada, söylenenin doğru olduğunu düşünüyorsanız, kendi fikrinizi savunmaya geçmeden önce bu düşüncenizi “İyi bir noktaya değindin” ya da “Haklısın” gibi cümleler ile karşı tarafa söyleyin. Bu sayede, karşıt görüşlerin ortak noktasını daha kolay bulurken, hem tartışmaya karşılıklı bir alçakgönüllülük katar hem de tartışmayı saygıyla dengelemiş olursunuz. Bu davranışınız başka insanlara da yayılacaktır. 

Eğer bilmiyorsanız, “Bilmiyorum” deyin

“Bilmiyorum” ifadesinin bu kadar nadir kullanılıyor olması çok tuhaf…

Bir tartışmada “kazan ya da kaybet” yaklaşımını engellemenin yolu, kendiniz de dahil, hiç kimsenin her şeyi bilemeyeceğini kabul etmektir. İçten bir şekilde “bilmiyorum” diyebilmek, tartışmaya yalnızca kazanmak ya da etkileyici görünmek amacıyla girmediğinizi gösterir. Bu yüzden, uzlaşmacı bir tartışmada bilgi akışının daha fazla olması için en dürüst ve en kritik yanıtın “bilmiyorum” olduğu kanaatindeyim.  
Merak şüpheyi, şüphe de esnekliği gerektirir. Eğer gerçek, görüşlerimizden daha önemliyse, tartışmada bir köprü kurabilmek için cesaretli olmalı ve görüşlerimizi daha esnek tutmalıyız.

“Ya konuştukça doğru olandan uzaklaşıp yanlış olana yaklaşırsam? 
Gerçi, bunun tam tersini daha korkutucu ve daha mümkün görüyorum: 
Ya aslında olmayan canavarlarla savaşmak için kendimi strese sokuyorsam?”

Açık konuşmak gerekirse, anlatmak istediğim; tartışma esnasında görüşlerinizden vazgeçmek değil, yalnızca kısa bir ara vermek… 
Böylece, bir şeyi kanıtlamayı değil, keşfetmeyi ve öğrenmeyi amaçlamış olur, aynı zamanda bunun için karşılıklı bir itici güç oluşturursunuz. 

Çeviren: Şevval Saraç
Kaynak:https://greatergood.berkeley.edu/article/item/how_to_stay_open_and_curious_in_hard_conversations

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR