5f5f8433b8cd0__resim2_1.jpg

İyi bir hayatın ne olduğunu yeniden gözden geçirmemiz için pandemi bir fırsat

14.09.2020

Kate Soper

Kovid-19 bize daha az iş odaklı bir toplum olma konusunda anlık bir bakış imkânı sundu. Fakat eski normale dönmeyi reddetmek için kararlılığa ihtiyacımız olacak.

Koronavirüs özellikle de hastalığı yaşayan ya da sevdiklerini bu hastalık sebebiyle kaybeden pek çok kişinin hayatını mahvetti. Virüsün yayılmasını önlemek amacıyla günlük hayatta uygulanan kısıtlamalar özellikle dar alanlarda yaşayan, iş hayatı ve çocuk bakımıyla aynı anda ilgilenmek zorunda olan ve işini kaybeden kişiler için büyük zorluklar yarattı. Fakat bütün bu büyük kayıplara rağmen, pandemi dönemi bizim farklı bir ekonomik düzenin ve yaşam temposunun nasıl olabileceğini kısa bir süreliğine düşünmemize olanak sağladı.

Haziran ayının sonunda yapılan bir “YouGov poll” yani kamuoyu yoklamasında şu sonuçlar bulundu: İnsanların 31%’i ekonomide büyük değişiklikler görmek, 4’te 3’ü daha fazla evden çalışabilme imkanına sahip olmak isterken, yalnızca 6%’sı Covid”-19 öncesi ekonomik düzene geri dönmeyi istiyor.

 

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f5f8433b8cd0__resim2_1.jpg

Haziran ayındaki Kovid-19 krizinin zirvesindeyken, 7,5 milyon kişi geçici olarak işten çıkarıldı. Bu oran 1971’de kayıtların başlamasından beri rastlanan haftalık toplam çalışma saatlerindeki en büyük düşüşe (18.4%) tekabül ediyor. Ücretsiz izinlerin düzenlenmesinde devlet eşi benzeri olmayan bir şekilde işinden uzak kalan kişilerin maaşlarını ödeme kararı aldı. Şanslı olan kişiler evlerinden çalıştı. Pek tabi ki bu uygulama eşit olarak uygulanmadı: ön cephelerde çalışan pek çok kişinin iş yerlerine gitmek ve hayatlarını riske atmaktan başka seçeneği yoktu.

Fakat çalışma saatlerindeki azalma ve işe gidiş geliş sürelerindeki düşüş bize daha az iş odaklı bir toplumun neler sunabileceğine dair bir iç görü sağladı. Bunun dışında uzun zamandır değeri yeterince bilinmemiş olan ve aslında düşük ücretlerle çalışılan hemşirelik, market çalışanı ve hasta bakıcılık gibi işler daha iyi para kazandıran “yüksek statülü” işlerden çok daha gerekli ve önemli görülmeye başlandı. Ekonomi yavaşladıkça çılgın bir üretim ve ekonomik büyümeyi anlamsız bir şekilde kovalamaktan ibaret olan eski normali sorgulamak için yeni gerekçelerimiz oldu.

Yıllardır ekonomik büyümenin dayanağı olan tüketici hayat tarzları büyük oranda sorgulanmadı. Yeşil Parti’nin dışında, yaşam tarzları hakkındaki tartışmalarda sol görüş partiler suskun kalmayı tercih etti. Her ne kadar bu tür yaşam tarzları sürdürülebilirlikten uzak olsa bile. Pek çoğumuz petrolle çalışan araçların ve hızlı moda endüstrisinin çevreye verdiği zararın farkında olsak bile tüketici kültürün tüketicilerin kendileri için yarattığı olumsuz sonuçları çok nadiren sorguladık. Bu olumsuz sonuçlardan bazılarını stres, depresyon ve çevre kirliliği olarak düşünebiliriz.

Kovid-19 mevcut düzeni yeniden gözden geçirmemizi sağladı. ONS’a göre, karantina sürecinde ailelere ait harcamalar beşte bir oranında bir düşüş gösterdi. Yıllardır liberal ekonomi düzeni, bizlere çıkarcı tüketimin insan doğasının bir gerekliliği olduğu fikrini aşıladı. Fakat pandemi sürecinde, daha toplum odaklı bir ruhun oluşmaya başladığına tanıklık ettik. İnsanlar sürüler halinde gönüllü çalışmalara katılmak için imzalar verdi ve ortaklaşa yardım gruplarının sayıları arttı. İşe gidiş geliş azaldıkça, insanlar kendi evlerinde ve topluluklarında daha zaman geçirmek için daha fazla imkana sahip oldu.

Yürüyüş yapan ve bisiklet kullanan kişiler normalde araçlarla dolu olan yollarda keyifle dolaşmak gibi ütopik deneyimler yaşadı. Hatta bazı kişiler belki de ilk kez bisiklet kullanmaya başladı. Bir süreliğine, doğal hayat önceki alanlarına yeniden kavuştu ve taşıtların sebep olduğu ölümler önemli ölçüde düştü. Pek çok kişi daha fazla kuş cıvıltısı duyduğunu bildirdi. İnsanlar parklara akın ettikçe neden yeşil alanlarımızı korumamız gerektiği çok daha açıkça anlaşılmış oldu. 

Açık konuşmak gerekirse, pandemi dönemi nasıl çevreci bir ekonomi oluşturabileceğimize dair bir model teşkil etmiyor. Bu değişiklikler karbon salınımını azaltmak için tasarlanmış uzun vadeli stratejilere değil, acılı ve trajik şekilde sonuçlanacak olan ekonomik aktivitelerin dramatik bir şekilde durmasına dayanıyor. Siyasetçiler iş yerlerine dönüşler konusunda teşvik söylemlerine başladılar bile. Hükümetin güvenli bisiklet sürüşü ve daha çevreci ulaşım yöntemleri ile ilgili sınırlı fakat teşvik edici sözleri tam anlamıyla karşılık bulmayacak gibi görünüyor. Uzun dönemde politikacıların ve iş yerlerinin ekonomik iyileşmeyi iklim krizinin önüne koyduklarına, şu anki sözlerinden uzaklaşıp teşvik edici paketlerle karbon emilimini yukarı tırmandırdıklarına tanıklık edebiliriz.

 

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f5f847e1bf01__resim1_1.jpg

Eski normale dönmeyi reddetmek alternatif refah politikalarını gerektirecektir. Daha çok eşitlik baskısı yapan, kişinin iyiliğine ekonomik büyümeden daha fazla öncelik veren ve tüketici vizyona meydan okuyan refah politikaları. Bu amaçlara doğru yol almak için belki de çok geç olabilir. Zaten bu süreç de kesinlikle zor olacaktır. Fakat Kovid-19 bize önceden imkânsız olduğu düşünülen büyük toplumsal değişikliklerin oldukça kolay uygulanabildiğini gösterdi. Pandemi döneminde tecrübe edilmiş olan ağırlıklı olarak evden çalışmak gibi bazı deneyimler kalıcı hale gelebilir.

Belki de enerji ve ilaç alanlarındaki gibi yeni ve çevre dostu teknolojinin nimetlerinden faydalanırken, değiş tokuş yapmak ve zamanı efektif kullanmak için daha fazla beceri geliştirir, daha kısa çalışma saatleri yaratır ya da bir şeyler yapma konusundaki eski metotlarımızı yeniden canlandırır, eski şeyleri yeniler ve çevre dostu tarım faaliyetleri yürütmemiz gerekir. Pek tabii ki, ekonomiyi çevreci hale getirmek kişisel alışkanlıklar geliştirmenin çok daha ötesine uzanıyor. Başka şeylerin yanında, mülkiyetin yeni formları ve ihtiyacımız olan şeyi yapma yolları üzerinde kontrolümüz olması bu vizyonun merkezini oluşturmalı. Örneğin, yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde demokratik kontrol sahibi ve kamu hizmetleri ve servisleri üzerinde de ulusal anlamda kontrol sahibi olmamız gerekiyor. 

Tarihçi, sosyalist ve barış kampanyaları yapan E.P. Thompson “Customs in Common” adlı kitabında şöyle diyor: “İnsanların ihtiyaçlarını ve tatminlerini materyal ve market bazında tanımlamaya hazır oluşları- ve dünyanın bütün kaynaklarını markete dahil etmeleri- insan türünün kendisini ekolojik bir faciayla tehdit edebilir.” Pandemi bize daha yavaş bir yaşam temposu ve market bazında tanımlanmayan doyumlar için kısa ve öz bir iç görü sağladı. Fakat uzun vadeli olarak daha çevreci bir ekonomi geliştirmek çok daha fazla hayal gücü ve siyasal anlamda bağlılık gerektirecek.

Çeviren Yonca Kanburoğlu

Kaynak
https://www.theguardian.com/commentisfree/2020/sep/08/pandemic-covid-19-work-society 

 

 

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR