614b221414103__p2.jpg

Kendini suçlama tuzağı

22.09.2021

Michael J. Formica

Siz de herkes kadar sevginizi ve şefkatinizi hak ediyorsunuz.

Kendini suçlama duygusal istismarın en zehirleyici biçimlerinden biridir. Gerçekte var olan ya da var olduğunu düşündüğümüz eksiklerimizi pekiştirir ve kendimizi iyileştirmenin önünde engeller yaratır. 

Hristiyanlık, İslam ve Yahudilik gibi dinlerin geleneklerinde ve manevi topluluklarda şefkat ve sevgiye dair çok şey duyarız. Başkalarına sevgi ve şefkat göstermemiz öğütlenir. Kendimize sevgi ve şefkatle yaklaşmakta ise güçlük yaşarız. Bu durum kendini suçlamaya sürükler bizi. 

/website/assets/images/my1/images/614b223cf0f18__p1.jpg
Kendimizi suçlamaya yatkın olmamızın nedenlerinden biri kendimizin insan olduğunu dikkatten kaçırıyor olmamızdır. Hem muhteşem canlılarız hem de insanız. Ruhen mükemmel iken insan olarak mükemmel değiliz. Bu iki durum arasında yer aldığımızı kabul etmek yerine genelde mükemmeliyetçilik arzumuzun yanılsaması ya da haklı olma ihtiyacımız içinde sıkışır kalırız. 

Ne biz ne de çevremizdeki yaşam hayalimizdeki ideali karşılamadığında bizden kaynaklanmayan sorun ve sorumlulukları üstlenmeye meyilli oluruz. Sorumluluk konusunda dengeyi yakalayamadığımızda ise kendimizi yegane suçlu olarak görürüz. 

/website/assets/images/my1/images/614b22530e764__p3.jpg
Kendini suçlama davranışı insanı felç edebilir. Bizi yeni adımlar atmaktan alıkoyabilir ya da tamamen konfor alanımıza hapseder bizi. Sonuçta gelişim fırsatını yakalayamayız.  

Kendini suçlama utanca yol açar. Böylece kendimizden utanç duymaya başlarız. Sonrasında öz değersizliğin ataleti içinde felç olur kalırız. O halde mükemmel değilsek, neyiz biz ? Daha az bir şey miyiz?

Kendini kabul etmek demek olduğumuz halimizle zaten mükemmel olduğumuzun farkına varabilmektir. Bu demektir ki, mükemmellik şaşırtıcı derecede kusurlu olduğunu kabul edebilme becerisidir. Bu karmaşa güzeldir, zira insan olmak budur. 

Kendimizi gerçekleştirme potansiyelimizi fark ettiğimizde kusur dediğimiz şeyler bizim için engele değil fırsata dönüşür. Bu şaşkınlık verici gerçeğe gözlerimizi ve kalplerimizi açmalıyız. 
/website/assets/images/my1/images/614b226d134d5__p4.jpg
Mükemmel değiliz. Her zaman doğru hareket etmeyeceğiz. Her şeye bakışımız bu perspektiften olursa öğrenmeye, iç gözleme, kendini keşfetme ve nihayetinde kişisel gelişime yönelik fırsatlar doğar. Eksiksiz olma arzumuzun peşinden gidersek bu fırsatların hepsi elimizden kaçar ve inşa ettiğimiz duvarların içinde sıkışır, sığlaşırız. 

Kendini suçlamayı bırakmanın ilk adımı sorumluluk alanımızı netleştirmektir. Gücümüz neye yeter? Eğer elimizden gerekeni yaptıysak ve sonuç istediğimiz gibi olmadıysa sonucun ne kadarının bizim gücümüz alanında olduğunu netleştirebiliriz.

Sonraki adım ise sorumluluğa sahip çıkmaktır. Sorumluluk almak bir suçu kabul etmek değildir zira suç kelimesi olumsuz bir yargı taşır. Oysa sorumluluk almak neyin yanlış olduğunu kabul etmektir. Bu yanlış kötü bir yargı taşımaz sadece bizim eylemimiz ya da eylemsizliğimizin yarattığı durumu anlamamızı sağlar. 

Sorumluluğumuzdan kaçmadan suçlamayı reddetmek utanç ve değersizlik gibi duygulara gömülmeden kendimize ve çevremize karşı bizi mesul kılar. Haklı olma çabasından vazgeçtiğimizde saygın ve özgün bir şekilde yanlışımıza sahip çıkabiliriz.

Çeviren: Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz
Eposta: rabia.yavuz@gmail.com
Instagram: @klinikpsikolograbiayavuz
Kaynak: https://www.psychologytoday.com/us/blog/enlightened-living/201304/self-blame-the-ultimate-emotional-abuse

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR