60572332c048f__1.jpg

Anneler, Kızları Ve Beden Algısı

21.03.2021

Hillary L.McBride

Kendimizi Olduğumuz Gibi Sevmeyi Öğrenebilmek

DÜNYAYA SANDIĞINIZDAN DAHA FAZLASINI SUNMAK İSTEYEN KADINLAR İÇİN:

Eğer bu yazıyı okuyan bir kadınsanız öncelikle aşağıdaki sorulara cevap vermeye çalışın. Zor olsa da içinizin karanlık köşelerinde var olan kelimeler size ışık tutabilir. Sadece durup deneyin. Çünkü yara, ışığın içeri girdiği yerdir.

  • Bugün olduğunuz kadına nasıl ulaştınız?
  • Uyum sağlamak için olmadığınız biri gibi davrandığınız oldu mu?
  • Giydiğiniz bir kıyafette, bu beni şişman gösteriyor mu diye sorduğunuz oldu mu?
  • Hiç daha ince, daha uzun olsaydım diye başlayan cümleler kurdunuz mu; bir çatlak ya da selülit yüzünden daha az sevilebileceğinizden korktunuz mu?
  • Ailenizde bedeniniz hakkında nasıl konuşuluyor ya da neler konuşulmuyordu?
  • Siz büyürken anneniz kendi bedeni ve sizin bedeniniz hakkında neler yaptı ve neler söyledi? Bu mesajlar tutarlı mıydı?

Sorulara cevap bulabildiyseniz eğer annelerimizden aldığımız mirası yeniden yazma vakti. Okuyacağınız bu metinde anne-kız ilişkilerinin evrensel yanının farklı ama bir o kadar da aynı olan hikayelerimizde, özgürlüğün, özgünlüğün, kendimiz olarak yaşamanın yollarını birlikte keşfedeceğiz. Güzellik standartlarının toplum tarafından şekillendiği çağımızda, kadın olmanın ne anlama geldiğini anne-kız ilişkisiyle anlamaya çalışacağız. Bir kızınız yoksa bile içinizdeki kız çocuğunun annesiyle ilişkisi, şimdi olduğunuz kadını nasıl etkilediğini fark etmenizi sağlayacaktır.

Dışarı Uzanan Merdiven: Omuzlarının Üzerinde Durmak:

Kadınlar olarak farklı hikayelerimiz olsa da hepimizin bugünkü kimliklerine nasıl ulaştığımıza dair bir hikayemiz var. Hoşumuza gitse de gitmese de bu hikâye genellikle en azından bazı biçimlerden annelerimiz tarafından şekillendirilir. (Annemiz fiziksel ya da duygusal olarak mevcut olup olmasa da). Çoğumuz tüm hayatımızı ‘’iyi kadın’’ rolü performansını öğrenip sonra bu rolü mükemmelleştirmeye çalışarak geçirdik. Kadın olarak sessiz olmanın, sevimli, küçük ve uyumlu olmanın ve bedenlerimizin giderek daha çekici görünmesi ‘’projesi’’ üzerinde çalışmaya devam etmenin en iyisi olduğunu öğrendik. 

Hem kendi kimliğimizi hem de kızımızın nasıl birine dönüşeceğini düşünürken bu korkutucu gelebilir ancak hatırlatmak isterim ki, annemizin etkisi bize söylendiği kadar sık sık belirleyici değildir. Bizler sadece annelerimizin yaptığı veya bu ana kadar yaptığımız hataların toplamı değiliz.  Şu an kim olduğumuz, kim olmaya çalıştığımız da önemli; kızlarımız ve biz hatalarımızdan, karışıklıklarımızdan ve korkularımızdan daha fazlası olabiliriz. 

https://kemalsayar.com//website/assets/images/my1/images/60572809622e5__1a-dokunma-duyusu.jpg
‘Sıkışıp Kalmak ya da Merdiveni Seçmek’

Bir birey ya da ebeveyn olarak sıkışıp kaldığımızda annelerimizle deneyimlediğimiz kalıpları içimizde, başkalarıyla ve kızlarımızla kurduğumuz ilişkilerde yeniden yaratırız. Çoğumuz, her ne kadar kendimiz ve kızlarımız için çaresizce en iyisini istesek bile bu kategoriye giriyoruz. Bunun nedeni kötü, zayıf ya da sevilmeyen biri olmamız değil; bazen geriye bakmak ve sonra ilerlemek yapılması en zor, zahmetli ve ürkütücü şeydir.

Diğer seçenek olan merdiveni seçmek ise annelerin seçtiği merdivenlerde ‘omuzlarının üzerinde durmak’ olarak ifade ettiğimiz şey, annenin kendi annesiyle yaşadığı olumsuz döngüleri tanımlayıp adlandırabileceği hem kendi hayatında hem de kızı için farklı bir şeyler yapmak için kasıtlı adımlar atma şeklidir. Bu, merdiveni seçen annelerin mükemmel oldukları ya da her seferinde kusursuz şekilde davrandıkları anlamına gelmiyor ancak bu kalıplar yokmuş gibi davranmıyorlardı, kızlarını kendi mücadelelerinden korumak konusunda istekliydiler. Bu anneler hayatlarına dürüstlük ve cesaretle bakabildiler. Bu anneleri gerçekten özel kılan şey, kızların sadece incitici ‘’anne kız’’ ilişkisinin yaralarından değil, aynı zamanda kendi bireysel mücadelelerinde de korumaları: Kaygı, depresyon veya utanç.

Umarım kendinizi ve başkalarını hissetmeyi hak ettiğiniz şekilde sevebilirsiniz çünkü kızınız, çevrenizdeki dünya bunu hakkediyor.

Dürüstlük: Kim Olduğumuz Hakkında Gerçekleri Anlatmak

          ‘’Maskeni yırt, yüzün muhteşem’’-Rumi

Pandemiyle birlikte maskeler hayatımızın merkezinde. Peki ya duygusal maskeler? Hepimiz hayatımızın farklı dönemlerinde maske takıyoruz. Kabul etmek istesek de istemesek de oradalar. Bazen bu maskeler bize ihtiyacımız olan korumayı sağlar. Örneğin, kötü bir haber aldığınızı ve önemli bir toplantıya katılmak zorunda olduğunuzu düşünün. Orada olmak, o anın içinde kalabilmek ve kötü haberle ilgili tüm duygularınızın yüzünüzden okunmasına izin vermemek için ‘’kontrol bende’’ maskesini gibi. Ya da yıllarca derin acılar çekip, yalnız hissediyorken ‘her şey yolunda’’ diyen maskeler gibi. Bu gizlenmelerle ilgili sorunlar, maskeleri ne zaman çıkaracağımızı ya da nasıl çıkaracağımızı bilmediğimizde gün yüzüne çıkmaya başlar.  Bu nokta da dışarıdan bir bütünmüş gibi görünen ama içeriden tamamen farklı bir hayat yaşama riskini alırız. Belki daha da kötüsü, gerçekte kim olduğumuzu asla öğrenememe riskini alırız. Tüm yaralarımızı veya mutluluklarımızı içimizde tutar ve nihayetinde yalnız, izole hissetmeye ve kendimizin yeterince iyi olup olmadığımızdan emin olamamaya başlayabiliriz. 

https://kemalsayar.com//website/assets/images/my1/images/60572842a6e2d__anorexia-4oito_4475.jpg

Doğru zamanda doğru insanlara hayatlarımızla ilgili gerçeği söylemek büyük bir fark yaratabilir. Bu sadece bizim için aynı yollardan aynı zamanlarda geçen kadınlar arasında değil, nesiller boyu kadınlar için de geçerlidir. Bizden önce gitmiş olanların bize neler yaşadıklarını anlatmaları önemli, böylece onlardan bir şeyler öğrenebiliriz. Kadın olarak birbirimize ihtiyacımız var. Bu özellikle anneler ve kızlar için geçerli. Kızlar annelerinin terapisti olamazlar. Ancak kızınızın, hatalarınızdan ve ıstıraplarınızdan bir şeyler öğrenebilmesi için mücadelenizde öğrendiklerinizi sizden duyması gerekiyor. ‘’Yaralardan değil yara izlerinden konuşmak’’. Bununla, çocuklarımıza iyileştirmekten sorumlu olmadıkları açık duygusal yaraları deşmekle bizi şekillendiren ve artık sona erdiğini, aştığımızı bildiğimiz acı verici yolculuğumuzdan bahsetmek arasında bir fark olduğunu vurgulayabiliriz.

Annenin ne kadar derin bir sorunu olduğuna bakmak insana acı verir ama anneyi olduğu gibi görmek iyileşme yolunda atılan bir adımdır. Hayattaki ilk kişilerarası görevimiz, bize bakan esas kişiyle, yani büyük olasılıkla annemizle bağ kurmaktır. Bizler bağlanma ilişkileri kurmak için tasarlanmış varlıklarız. Winnicott bir annenin ‘çocuğun parçalarını bir arada tuttuğunu’ söyler.  Anne çocuğun yapışkanı ve onu muhafaza eden bir şeydir. Anne gerçekten orda olduğunda çocuğunu sevgiyle tuttuğunda çocukta, tutunacak bir şeyi olduğunu hisseder. Sonuçta tutunduğu şey annesinin kalbidir. Bir bebek için en acı verici deneyim ise annenin dikkatini çekememektir. Bu durum kötü muamele görmekten de kötüdür. İlişkinin yani güvenli bir temelin sağladığı bu emniyet hissinin, çocuğun dünyayı keşfetmesini güvenli kılan bir unsurdur. Mutlu bir ailede nefesinizi tutup beklemezsiniz. Rahatlayabilir ve kendiniz olabilirsiniz. Sevgi olmadan hiçbir şey iyi yürümez ancak sevgiyle en beceriksiz ebeveynlikler bile affedilebilir. Yetersiz annelik görmüş bir yetişkin, hissettiği şiddetli sevgi açlığını şöyle dile getirmişti: “Kalbinizde bir boşluk varsa eğer, sevgiye doyamazsınız”

Güvenlik ve Onay: Yeterli Sevgiden Fazlası

‘İnsan sevildiğinden emin olunca, nasıl da cüretkâr oluyor’- Freud

Kendi annenizden hiç duymadığınız bir şeyi kızınıza vermek ister misiniz?

Hepimizin ihtiyacı olan ve hak ettiğimiz şey en başından beri kim olursak olalım, sevildiğimizi ve sevilebileceğimizi bilmektir. 

Kendimiz hakkında nasıl hissediyorsak bu hissi doğrulayan ilişkilere çekilmemiz de mümkündür.  Kendimiz hakkındaki hislerimiz, sadece kendimize yönelik genel duygularımızı(özgüven) değil, beden algımızı ve dünyada nasıl yer kapladığımızı ve nasıl hareket ettiğimizi de etkiler. Sonuçta hem özsaygı hem de bağlılık ilişkileri bir boşlukta var olmaz ve bedenimiz dahil tüm parçalarımızla ilişkilidir. Öyleyse hayatımızın bir bölümünde aldığımız yaralar, hayatımızın başka bir bölümünde incinmeye neden olabilir. Hayatımızın bir bölümünde iyileşmek, hayatımızın başka bir alanında da iyileşmeye yol açabilir. Bir alandaki özgürlük başka bir alandaki özgürlüğe dönüşebilir. Hepsi birbirine bağlı.

https://kemalsayar.com//website/assets/images/my1/images/6057286d9c492__3.jpg

Medya, Görüntü, Mesajların Yorumu ve Etkisi:

Neden biz kadınlar olarak önümüze konulan ideallere uyum sağlamaya bu kadar azimliyiz de aç olduğumuzu, yalnız olduğumuzu fark eden tarafı susturuyoruz ve ideal olana ne kadar yaklaşırsak yaklaşalım, asla tam olarak uyum sağladığımızı hissedemiyoruz? Elimizden alınan veya susturulan ve buna sebep olan şey ne? Onu nasıl ele alacağız ve başından kaybetmemeyi başaracağız?

Apa tarafından 2010 yılında yayımlanan ‘Kızların Cinselleştirilmesine İlişkin APD Raporu’’ adlı belgeye göre medya: Televizyon, müzik klipleri, şarkı sözleri, filmler, çizgi filmler, dergiler, spor medyası, internet, bilgisayar ve video oyunları, ürünler(giyim-kozmetik) ve reklamlar. Bunların hepsi kim olduğumuzu şekillendirmede rol oynuyor, özellikle de gün boyu medyayı düşünmediğimiz anlarda bile onunla etkileşime girdiğimiz için. Güzellik tanımlarımız, medya tarafından doğrudan sürdürülen farklı değer ve normlardan etkileniyor. Bununla birlikte medyanın bize gösterdiği şeyin güzel olmanın ya da güzel hissetmenin tek yolu olduğu fikrine kapıldığımız sürece neredeyse hepimizin sürekli olarak yetersiz kalacağı gerçeği geliyor.

Güzelliğin tüm dünyada önemli bir şey olduğunu ama güzelliğin gerçekten çok özel bir ‘’gerçeklik’’ olsaydı, o zaman tüm dünyada aynı olması gerektiği sorgulamasını yapmalıyız. Bunun böyle olmadığını ise biliyoruz. Farklı kültürdeki kadınlar kısa saçları, büyük vücutları olduğu ya da boyunlarında yüzlerinde ve kollarında kültürel dövmeler olduğu için güzel olarak görülüyorlar. Bunun bize anlattığı şey, güzellik tanımımızı kültürümüze özgü kaynaklardan, anlatılardan ve resimlerden aldığımızdır. Durum bu olduğuna göre sağlıksız veya sınırlayıcıysa, kültürümüzün güzellik tanımını eleştirmeyi de seçebiliriz.

Güzelliği nasıl kültürümüzün gördüğü şekilde değil, Tanrı’nın güzelliği gördüğü şekilde görmeye çalışmalıyız.

Medya Okuryazarlığı:

Apa ‘Kızların Cinselleştirilmesine İlişkin APD Raporu’’ belgesinde medya hakkında çok önemli ifadelerde bulunuyor: Kızların içerine medyadan bilgi aktarılan ‘boş kaplar’ olduklarını varsayamayız, gelgelelim onlar ergenlikten geç döneme kadar olgunlaştıkça artan bağımsızlıklarıyla yaşamlarında medyayı seçme ve yorumlamaya aktif olarak katılıyorlar. 

Görmek istemediğimiz şeylerden kaçamayız. Bize zarar veren şeyler hakkında düşünme yöntemlerine sahip olmalıyız ki onlarla karşılaştığımızda ne yapabileceğimizi ve ne düşünebileceğimizi bilelim. Bu nedenle kendimizi ve kızlarımızı ‘boş bir kaptan’ daha fazlası olarak görmek önemlidir. Amaç medyadan uzak kalmak değil, medyayla kendinizi ve tüm kadınları onurlandıracak şekilde etkileşim kurmaya yardımcı olmaktır.  Medyanın yaptıklarının tuzaklarını görebilecek ve pasif olarak kullanmak yerine medyaya aktif olarak katılacak şekilde eleştirel analiz etme becerisi geliştirmeliyiz.

Bir çalışmaya göre medya okuryazarlığı becerilerine sahip olan üniversite mezunu kadınları, eğitim almayanlara kıyasla medya görüntülerinde zayıf kadın bedeninin gerçekçi olmayan doğasının daha fazla farkındaydı. Başka bir çalışmada, medya okuryazarlığı olan liseli kızların, medya okuryazarlığı olmayanlara kıyasla zayıf olmanın önemi ve ince görüntülerin gerçekçi olmayan doğası hakkında mesajları içselleştirme olasılıkları daha düşüktü. Daha iyi bir medya okuryazarı olmak için gördüğümüz ve görmediğimiz şeyler hakkında daha eleştirel düşünebilmeliyiz.

ÇOCUKLARIMIZA BUNU NASIL KAZANDIRABİLİRİZ?

Yalnızca reklamlarda ve diğer medya türlerinde olanları (çekici, beyaz zayıf kadın)tanımlamayı öğrenmesine değil, aynı zamanda neyin eksik olduğunu öğrenmesine de yardımcı olabilirsiniz. Örneğin; yaşlı kadınlar ya da çeşitli vücut boyutları, şekilleri ve ırkları. Kadınları belirli şekillerde sunmak için kadın fotoğraflarının düzenlendiğini ve şekillendirildiğini nasıl fark edeceğimizi de öğrenmemiz gerekiyor. Örneğin, fotoğraftaki modelin bile o dergide dünyaya sunulmuş gibi görünmediğini gösteren düzenlenmiş fotoğrafların çekimlerinden önce/sonra fotoğraflarını bulun ve çocuğunuza ya da kadın arkadaşınıza gösterin. Mutfakta temizlik ürünlerini kullanarak defalarca gösterilen ancak araba yağını değiştirdiğini ya da odun kırdığını neredeyse hiç görmediğimiz kadın görüntüleri gibi, reklamcılıktaki modalara dikkat etmeye başlayın.

Nesneleşmek: Kendimizi nasıl sunacağımız konusunda seçimler yaptığımızı sanıyoruz ancak aslında kadın olmak üzerine bizim izlemediğimiz medya ürünlerinden etkilendiğimiz bir hikâyeyi oynuyoruz. Kendimize, kadın olarak kim olduğumuzun vücudumuzun bir bölümünden daha fazlası olduğunu hatırlatmalıyız. Bu dünyada bir nesneye veya birinin kolunda gezdirdiği ‘gösterişli bir süse’ indirgenmekten daha fazla var olma nedenimiz var. Arzu edilen ve çekici bir nesne olmaya bu kadar odaklanmak, sizi keşfetmekten, düşündüğünüz, hissettiğiniz ve dünyaya katkıda bulunmak zorunda olduğunuz değerli şeylerin tadını çıkarmayı öğrenmekten alıkoyuyor olabilir.

https://kemalsayar.com//website/assets/images/my1/images/60572897e64f5__kiz-cocuklari-guzellik-algisi.jpeg

Cisimleşme: Benlik (genellikle zihnimiz/duygularımız/düşüncelerimiz/ruhumuz kadar düşündüğümüz) ve beden (insanların dışarıdan gördükleri ve yiyecekle doldurup giydirdiğimiz) hakkındaki ifadeler kafa karıştırmaya ve hızla teorik bir hal almaya başlayabilir. Zihnimiz ve bedenimiz karmaşık şekilde içi içe geçmiş durumda ve ikisin de birlikte kim olduğumuzun parçaları. Bu nedenle bedenlerimizi sevmediğimizde kendimizi kötü hissederiz veya bedenimizde gerçekten güçlü hissettiğimizde kendimizi gerçekten güçlü hissederiz. Kimliğimiz, zihnimiz, düşüncelerimiz kadar aynı zamanda bedenimiz ise, o halde bedenlerimizi de bize kendimizi güçlü hissettiren fikirler, düşünceler ve kelimeler gibi gücü deneyimlemek için kullanabiliriz. Cisimleşme bedenimizi yeni ve daha derin bir şekilde anlamamıza ve deneyimlememize yardımcı olan bir kavramdır. Cisimleşme sadece bedeninizin nasıl göründüğüne odaklanmak kalmayıp, bedenin içinde ve beden aracılığıyla bir benlik olma deneyimidir. Cisimleşme deneyimi bedenimize, kendimize olan sevgimizi bir sonraki seviyeye taşımamıza yardımcı olabilir. “Cisimleşmenin Gelişimsel Teorisi” Dr. Niva  Piran tarafından oluşturuldu. Bedenlerimizi daha da sevmemize ve yeme bozukluklarını önleyebilmeye yardımcı oluyor. Alışık olmadığımız şeyleri yapmak, bize söylenenlere ve bu noktaya kadar hayatımızı yaşama şeklimize meydan okumak anlamına gelir. 

Kaplanı Uyandırmak: Travmayı İyileştirmek kitabının yazarı Dr. Peter Levine, iyileşmeye yardımcı olmak için bedeni kullanma yöntemlerinden bahseder, cisimleşme deneyimine yardımcı olacak bir alıştırma:

Duşa girin, duş başlığını mümkünse tek bir noktadan akacak şekilde ayarlayın. Su soğuk ya da ılık olsun. Bedeninizi mümkünse biraz tazyikli akan suyun altına getirin ve bir süre orada kalın. Oradayken tüm bilinçli farkındalığınızı bedeninizin o kısmına çekip çekemeyeceğini görün.  Bedeninizin parçalarını fışkıran suyun altında hareket ettirirken, odağınızın değişmesine izin verin. Bunu bedeninizin her parçalarıyla yapmayı deneyin. Bunu yaparken: ‘’Bu benim kafam’’, ‘’Ben, şu anda buradayım’’ veya “hoş geldim” gibi şeyler söyleyin.  Levin, bunun benlik duygumuzu, zihnimizi ve bedenimizi nasıl yeniden bağladığını hatırlatıyor. Böylelikle daha somut bir varoluş inşa etmeye başlayabilir, biz olmanın ne kadar güzel olduğunu kendimize hatırlatabilir ya da ilk defa öğrenebiliriz. Biz bedenlerimiziz. Cildimiz, kalp kırıklığımız kadar “biziz”dir. Müzikle birlikte şarkı söyleyen ben kadar karaciğerim ve pankreasım da “ben”dir.

Zihinsel Özgürlük: İlişkisel varlıklar olarak birbirimizin hayatına çok şey katma gücüne sahibiz ve bunu yaparak kendimiz oluruz. Zihinsel özgürlük, kim olduğumuzu keşfetme yeteneğimizdir. Kim olacağımızı belirleyen bizizdir. Zihinsel özgürlük için çalışırken, kendimize, bizden beklenenler neler gibi sorular sormak önemlidir. Hayatımda olması gerekenler neler ve bunları nerede öğrendim? Zihinsel özgürlüğü, ne istediğinizi bulmanın, başkalarının sizin için istediğinden farklı olacağı anlamına gelir. Zorlandığınız anlarda ise aşağıdaki provayı deneyin:

-Moral konuşması provası: Bazen bir şeyin parçası olmak gerçekten iyi hissettiriyor ama o aitliği kazanmak için OLMADIĞIM biri olmayı denememe gerek yok. Başkalarına karşı nazik ve saygılı olmak her zaman iyidir çünkü hepimiz nezaket ve saygıyı hakkederiz.  Ama sadece ait olduğumu hak ettiğimi hissetmek için herkesle aynı fikirde olmak zorunda değilim. Belki şu anda çevremde gerçekten beni anladığını hissettiğim insan yok ama ararsam orada olacaklar ve onları bulduğumda herkesin olmamı istediği kişi değil, gerçekten ben olacağım için çok mutlu hissedeceğim.

Derin ve Yüce: Manevilik ve Büyük Resim:

Her şeyin içindeki güzellik bizi ilahi olana yakınlaştırıyor olabilir mi? Güzellik maneviyata bir davettir. Kadınlar olarak güzelliğimizi nasıl bilebilir ve ilahi olanın kendimizde ve dünyada güzellikte açığa çıktığına, güzelliğin Tanrı demek olduğuna ya da bizim Tanrı’nın bir parçası olduğumuza veya bunun bizim için en önemli şey olduğuna inanmadan, nasıl inanabiliriz? 

Belki de güzellik uğruna yaşadığımız ya da taptığımız yahut bizi, bizim veya diğer insanların az ya da çok değerli olduğuna karar verdiğimiz nesnelere dönüştürmek için değil, bizi merak ve nezaket içine çekmek ve hayatın kutsallığını onurlandırmak içindir. Güzelliğin “genç”, “zayıf”, “seksi” dışında bir anlamı olabilir mi? İşte bu noktada, kendimizle ilgili duygularımızı ve birbirimizle nasıl ilişki kurduğumuzu bize anlatmak için güzelliğin kültürel tanımından çok daha fazlasına ihtiyacımız var.

 

Kendini sevmiyorsan ve nihai sevgiyi bilmiyorsan, olmak için yaratıldığın kişiyi gerçekten sevebileceğini sanmıyorum ve başkalarının yaratılma şekilleriyle gerçekten sevip sevemeyeceğini de bilmiyorum.  Hepimiz birbirimize bağlıyız. Hepimiz birbirimize aitiz. Acımızdan ve savaştığımız şeylerden daha fazlasıyızdır. Sevildiğimize, değerli olduğumuza ve bu dünyada yer kaplamanın bir hata olmadığına inanmalıyız.

 

Duygu Düzenlemeyi Öğrenmek: Duygularımızın bedenlerimizde var olduğunu öğrenmek uzun zaman aldı. Beynimiz ve bedenimiz işlev görme yeteneklerinde birbirine bağlıdır; olduğumuz gibi kişi olmamıza, tepki vermemize ve olduğumuz gibi var olduğumuza yardımcı olmak için her an birlikte çalışırlar. Duygulanımsal sinir bilim ve somatik psikoloji alanlarındaki araştırmalardan öğrendiğimiz şey, belirli bir duyguyu hissettiğimizde bedenimizin buna göre yanıt vermeye hazır olduğudur.  Ne hissettiğimizi bilmek onunla başa çıkabilmenin, onu duygusal olarak düzenleyebilmenin önemli bir parçasıdır. Bedenimizden ayrışırsak, onun kötü olduğuna inanırsak, onu dinlememiz gerektiğine inanmazsak, öğrendiğimiz bilgileri bedenimizden alıp sağlıklı ve canlı olmak için kendimize yardımcı olmak üzere kullanmamız zorlaşır. Brown, çalışmalarında duygularımızın seçici olarak (iyi-kötü) uyuşamayacağını ifade ediyor: Kötüyü uyuşturmak için aynı zamanda iyiyi de uyuştururuz.  Hissetmekten korktuğumuzda, sadece hissettiğimiz acının derinliği değil, aynı zamanda neşenin de yüksekliğini sınırlıyoruz.

Duygu düzenlemeyi öğrenmek kendimize verebileceğimiz en iyi hediyedir, yeme bozukluklarını önlememize ve vücudumuzda kendimiz olma deneyiminden daha çok keyif almamıza yardımcı olabilir. Zor şeyleri hissetmemize, aynı zamanda iyi şeylere yeniden bağlanmamıza yardımcı olur. Duygularımızı uyuşturduğumuzda hepsini uyuştururuz, bu yüzden onları geri aldığımızda iyi olanları da geri alırız.  Duygular bedenimizde olduğu için iyi şeyler hissetmek bedenimizle keyifli ve olumlu bir şekilde bağlantı kurmamıza yardımcı olabilir. 

En derin umudumuz kendini kabullenme dersinin ileri doğru yayılması olmalı; bedenlerimiz, zihnimiz yaşamlarımız için. Acılarımızın sorumluluğunu da annelerimizin omuzlarına yüklemek değil, genç bir kadının kendi olma yolculuğundaki gelişiminde etkili bir kuvvete dönüştürmeliyiz. Kadın olmanın mükemmel olmamız gerektiği anlamına gelmediğini, kabullenmenin mükemmellikle ilgili değil, merhametle ilgili olduğunu hatırlamalıyız.

Düzenleyen: Melike Yücel
Kaynak:
-Anneler, Kızları ve Beden Algısı, Hillary L.McBride, Okyanus Yayınları, Çeviren: Gül Korkmaz 
-Annenin Duygusal Yokluğu, Jasmin Lee Cori, Koridor Yayınları,Çeviren: Belgin Selen Haktanır

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR