63593d7f9f1fb__2.jpg

Bağlanma Stili ve İlişkilere Etkisi

26.10.2022

Çoğu insan için sevgi hissi hayatlarında bulunması gereken önemli bir ihtiyaçtır. Bağlanma biçimimiz de sevgiyi yaşayış biçimimizi direkt olarak etkiler. Güvenli bağlanan biri için sevgi duymak huzur hissini birlikte getirirken, güvensiz bağlanan birini sevginin düşüncesi bile tehdit altında hissettirebilir. Bu durum, romantik olan veya olmayan ilişkilerimiz için ortak olarak geçerlidir. Araştırmalara göre insanların kabaca 55%’i güvenli bir bağlanma stiline sahipken 45%’i güvensiz bağlanma stiline sahiptir. Bağlanma stillerindeki farklılığın kaynağı önemli bir tartışma konusudur ve psikolojinin çoğu alanındaki gibi çevresel ve biyolojik faktörlerin etkileşiminden bahsedebiliriz. Omri Gillath ve meslektaşlarının çalışması (2008) biyolojik etkiye kanıt niteliğindedir. Gillath ve meslektaşları farklı bağlanma stillerinin genlerdeki farklı reseptörlerle ilgili olduğunu göstermişlerdir. Yaptıkları araştırmada kaygılı bağlanmanın Dopamin reseptör geniyle ilgiliyken kaçıngan bağlanmanın Serotonin reseptör geniyle ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Bu yazıda ise biyolojik nedenlerden çok küçüklükteki aile yaşantısıyla bağlantılı kurarak bağlanma biçimine çevresel faktörlerin etkisi üzerinde duracağız.

Ebeveyn/birincil bakıcı tarafından sergilenen tutarsız davranış biçimleri, çocuğun önemsenmediğini hissettiren veya travmatik olabilecek davranışlar çocuğun güvensiz bağlanma stiline sahip olmasına yol açarak yetişkinlik dönemindeki her türlü ilişkisini etkileyebilir.

Bağlanma teoristlerinden olan John Bowlby, Dahili Çalışma Modeli (Internal Working Model) ile, ebeveynle olan ilişkinin gelecekteki ilişkilerde bir prototip görevi gördüğünü öne sürmektedir. Bowlby bu modelde, kişilerin birincil bakıcılarını modelleyerek öğrendikleri üç özellikten bahseder. Bu üç özellik: diğerlerinin güvenilir olup olmadığı hakkında bir model, kendini değerli hissetmek hakkında bir model, başkalarıyla etkileşim içindeyken olan benlik modelidir. Bu model bireyin çocukken kendini nasıl görüyorsa büyüdüğünde de aynı şekilde görmeye devam edeceğini savunmaktadır. Yazıda, bağlanma teorisi ışığında dört bağlanma biçimini çocukluktaki çıkış noktaları ile ilişkilendirerek irdeleyeceğiz. 

/website/assets/images/my1/images/63593db8bec23__1.jpg

Güvenli bağlanma biçimine sahip olan çocuklar yetişkinliklerinde de ‘her şey yolunda giderse’ güvenli bağlanma  biçimine sahip olacaklardır. Peki güvenli bağlanma biçimine sahip yetişkinlerin özellikleri nelerdir? Genel anlamda hem kendileri hem de çevrelerindekiler ile ilgili pozitif düşünceleri vardır ve duygularını kontrol etmekte başarılıdırlar. Bunun sonucu olarak duygusal bağlanma söz konusu olduğunda veya yalnız kaldıkları zamanlarda kendilerini rahatsız hissetmezler. Kendileri hakkındaki olumlu düşünceleri sebebiyle başkalarının onlara verdiği değere bel bağlamazlar. Yakınlık kurduklarında ise duygularını paylaşmakta sorun yaşamaz ve bunun sonucu olarak açık iletişim kurmakta başarılıdırlar. Aynı zamanda duygularıyla iletişim içindedirler ve bu güçlü iletişim sonucu kendilerine neyin iyi gelip gelmediğinin bilincindedirler. Kendilerine iyi gelmeyeceğine inandıkları konularda sınırlar çizmekte (örneğin ‘hayır’ demekte) zorluk yaşamazlar. Kişinin güvenli bağlanma biçimine sahip olması ebeveynlerin sağlaması gereken bazı önkoşullar vardır.

Bu koşullardan bazıları keşfe çıkabilecek alanın çocuklara tanıması, çocukların kendilerini güvende ve değerli hissettirilmesi, ve sıkıntı yaşadıklarında gerekli desteğin sağlanıyor olmasıdır.

Bu koşulların sağlanması durumunda, çocuk ebeveyne ve daha sonrasında da kendine ve dünyadaki insanlara güven duyarak güvenli bir bağlanma stiline sahip olabilir. Bununla birlikte her çocuğun farklı olduğunu hatırlamak gerekir. En önemli kısım iletişimdir ve çocuğunuzun ihtiyaçlarına göre onlarla kurduğunuz sağlam iletişim sayesinde duygusal olarak güçlü bireyler yetiştirebilirsiniz. Güvensiz bağlanma biçimlerinde ise ebeveynler ulaşılabilir değildir ve çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmasında zaman zaman veya tamamen başarısızlardır. Güvensiz bağlanma biçimini kendi içlerindeki farklılıklar sebebiyle üç ana başlık altında inceleyeceğiz: kaçıngan, kaygılı, ve düzensiz korkulu bağlanma. 

Kaçıngan bağlanma stiline sahip yetişkinler ilişkilerinde bağımsız olmaya ve bağımsız olduklarını göstermeye oldukça önem verirler. Sosyal hayatlarında birçok arkadaşa sahip olabilir, mutlu, enerjik ve kolay iletişim kurulabilen insanlar olarak gözükebilirler fakat ilişkilerinde genellikle derinleşmezler. Derinleşmeleri kendilerini tehdit altında hissettirebilir çünkü hayatlarının kontrolünün sadece ve sadece kendilerinde olmasına oldukça önem verirler. Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireylerde derinde yatan bir yakınlık kurma korkusu söz konusudur. Çocukluklarında ebeveyni/ ebeveynleri ihtiyaç ve isteklerine yeterli yanıtı verememiştir. Bunun sonucu olarak kişi kendisini duygusal olarak uzaklaştırmış ve kendi başının çaresine bakmayı bir savunma mekanizması gibi hayatına geçirmiştir. Kişi, çocukluğunda insanların güvenilmez olduğunu görmüş ve sadece kendisine güvenebileceğini öğrenmiştir. Bunun sonucu olarak da özellikle romantik ilişkilerinde hayatlarına giren kişiye bel bağlamadıklarının bilinmesini isterler. İlişkileri derinleşip yakınlaşma arttıkça, kendilerini duygusal dengeye getirebilmek için bağımsız olduklarını vurgulayan davranışlar sergilerler. 

Kaygılı bağlanma stili olan kişiler hayatlarında her insan gibi birine güvenip hayatlarına almak isterler fakat insanlara güvenebileceklerine inanmakta zorluk yaşarlar. Biriyle romantik ilişki kurunca veya yakınlaşınca ise hayatları adeta o kişinin etrafında dönmeye başlar ve kaba tabir ile ‘yapışırlar’. Özgüvenleri düşük olması sebebi ile değerlerini kendileri değil, ilişkideki durumları belirler. Devamlı olarak sevilmediklerinden endişe duyarlar ve birlikte oldukları kişinin sınır koyması kendilerini tehdit altında hissetmelerine yol açabilir.

 

Bunun sonucunda fiziksel veya psikolojik bir uzaklaşma yoğun kızgınlık ve anksiyete hissetmelerine yol açabilir. İlişkileri son bulduğunda ise adeta yıkılmış hissederler çünkü kaybettikleri şey sadece ilişkileri değil aynı zamanda da kendi benlikleriymiş gibi hissedebilirler.

 

Diğer bağlanma biçimlerindeki gibi bu bağlanma biçiminin de sebepleri çocuklukta ebeveynle olan ilişkiye dayanmaktadır. Çocuklukta ebeveynlerinin ihtiyaçlarını karşılamak konusunda tutarsız bir tavır sergilenmesi bu bağlanma biçimine yol açar. Ebeveynler, çocuklarının öngöremeyeceği şekilde hareket eder; örneğin iyi bir gün geçirdiğinde sevgi patlaması ile ilgisini eksik etmezken kötü bir gün geçirdiğinde çocuğunun ihtiyaçlarını görmezden gelir. Bu örnekte görüldüğü gibi kimi zaman aslında ebeveynlerin bu dengesiz yaklaşımının sebebi tamamen kendileri ile ilgili olsa bile çocuk bunu anlamlandıramayabilir. Ancak ve ancak fazla ‘yapıştığında’ ihtiyaçlarının karşılandığı düşüncesini özümsediği için hayatının geri kalanında buna istemsizce devam eder. 
/website/assets/images/my1/images/63593ec6d9063__3.jpg
Düzensiz- korkulu bağlanma stili genellikle travma geçmişi olan bireylerde görülür. Hem kendileri hem de çevreleri hakkında olumsuz düşünce ve duygulara sahiptirler ve en yakınlarındaki insanların kendilerini üzeceğinden korkarlar. Bu bağlanma tipindeki insanlar için bir ilişki içerisindeyken reddedilmek, hayal kırıklığı yaşamak gibi durumlar kaçınılmazdır. İlişkilerine bu beklentiyle başladıkları için de genellikle iki farklı tercih yaptıkları görülür. Bahsedilen beklentilerini karşılamak için farkında olmadan ya onlara acı yaşatacak güvenilmez insanlarla sürekli olarak birlikte olmayı tercih ederler. Ya da güvenebilecekleri biriyle ilişki içindeyken kendi kendilerine ilişkiyi sabote edip sonlandırabilirler. Her insan gibi sevilmek ve değer görmek isterler fakat aynı zamanda da birine güvenip hayatlarına alma düşüncesine katlanamazlar. İnsanların güvenilirliğinin veya iyilik-kötülüğünün ayırt edilebileceğini düşünmedikleri için bu bağlanma stilindekiler için ilişki kurmak birçok belirsizlikle doludur.

Araştırmalar bağlanma stillerinin genellikle kalıcılık gösterdiğini destekler niteliktedir. Bunun yanı sıra hayattaki deneyimlerin bağlanma stillerini etkileyebileceği de bilinmektedir. Bütün bağlanma stillerinde bir döngü söz konusu olabilir.

 

Çözülmediği takdirde nesilden nesle aktarılmaları oldukça olasıdır. Güvensiz bağlanma stillerinde kişinin kendisini tanıması ve değişime ihtiyacı olduğunu kabullenmesi zor olabilir çünkü bu, duyguların yoğun bir şekilde anlamlandırılmaya çalışılmasını gerektirir. Güvensiz bağlanma stillerinde zamanla oluşan koruma mekanizmaları nedeniyle kişi duygularına direkt olarak ulaşamayabilir. Değişimin yakalanması için en önemli adım, kişinin kendisi için değişmeye istekli olmasıdır. Eğer eşinizin güvensiz bağlanma biçimine sahip olduğunu düşünüyorsanız kendisinin de fark etmesini sağlamaya çalışabilirsiniz. Fakat bu kolay olmayacak ve en iyi yöntem bir terapist ile çalışmak olacaktır. Uygun çalışmalar ile kişi, içinde bulunduğu döngüyü kırarak güvenli bir bağlanma stili oluşturabilir. 

Hazırlayan: Zeynep Acar
Kaynaklar:
Gillath, O., Shaver, P. R., Baek, J. M., & Chun, D. S. (2008, July 3). Genetic Correlates of Adult Attachment Style. Personality and Social Psychology Bulletin, 34(10), 1396–1405. https://doi.org/10.1177/0146167208321484
The Attachment Project: Learn Attachment Theory from Experts. (2021, July 28). Attachment Project. Retrieved September 27, 2022, from https://www.attachmentproject.com/
Canpoyraz, L. (n.d.). Yabanci Ortamlar Deneyi ve Bağlanma Stilleri. Retrieved September 27, 2022, from https://www.slideshare.net/LebrizCanpoyrazGerme/yabanci-ortamlar-deneyi-ve-balanma-stilleri
helpguidewp. (2022, August 31). How Attachment Styles Affect Adult Relationships. HelpGuide.org. Retrieved September 27, 2022, from https://www.helpguide.org/articles/relationships-communication/attachment-and-adult-relationships.htm#:%7E:text=People%20with%20an%20ambivalent%20attachment,%2C%20lacking%20in%20self%2Desteem

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR