66e2908ee7829__kitap-kapagi.jpeg

Anlam Bulmak

12.09.2024

David Kessler'in Anlam Bulmak: Yasın Altıncı Aşaması adlı kitabı, ilk kez 1969 yılında Elisabeth Kübler-Ross tarafından tanımlanan yasın beş aşaması modeline son bir aşama daha ekleyerek önemli bir katkı sağlıyor. Kübler-Ross'un aşamaları (İnkar, Öfke, Pazarlık, Depresyon, Kabullenme) yaygın olarak kabul görmüş ve insanların karmaşık yas sürecinde yol almalarına yardımcı olmak için kullanılmış olsa da, Kessler bu yolculukta daha fazlası olduğuna inanıyor. Anlam Bulmak isimli kitabında anlamı, bireylerin yalnızca yaslarını atlatmalarına değil, aynı zamanda en yıkıcı kayıplardan sonra bile yeniden tam anlamıyla yaşamanın bir yolunu bulmalarına olanak tanıyan önemli bir altıncı aşama olarak sunuyor.

/website/assets/images/my1/images/66e291e42cb38__anilar.jpg
Yas ve Beş Aşama
Elizabeth Kübler-Ross’un tanımladığı yasın beş evresi şu şekildedir:
1. İnkar: Kişinin kaybın gerçekliğini kabul edemediği ve bu durumu reddettiği evre.
2. Öfke: Kaybın getirdiği duygularla başa çıkmaya çalışırken öfke ve hayal kırıklığı hissedilen evre. 
3. Pazarlık: Kişinin kaybı önlemek veya hafifletmek için kendisiyle veya bir üst güçle pazarlık yapma çabası içerisine girdiği evre.
4. Depresyon: Gerçek kaybın farkına varıldığında derin bir üzüntü ve yalnızlık hissi yaşanan evre.
5. Kabullenme: Son aşama olarak kişinin kaybı kabul ettiği ve bu yeni duruma uyum sağlamaya çalıştığı evre.
Kessler bu aşamaların katı adımlar olarak değil, yas sürecini anlamak için bir çerçeve olarak düşünülmesi gerektiğini vurguluyor. Herkes yas sürecini farklı şekilde deneyimler; aşamalar herhangi bir sırada gerçekleşebilir, iç içe geçebilir veya tekrar edebilir.

Altıncı Aşama: Anlam
Kitabın merkezindeki fikir, yasta anlamın hayati bir aşama olarak ortaya konmasıdır. Kessler, kabullenmenin ardından anlam bulmanın iyileşme için gerekli olduğunu savunuyor. Bu aşama, kaybı haklı çıkarmak veya sevilen birinin ölümündeki anlamsız bir durumu anlamaya çalışmak değil, hayatı sürdürebilmek ve kaybedilen kişinin anısını onurlandırarak yaşamakla ilgilidir.
Anlam, yasın yaşamla bir arada var olabilecek bir hale dönüşmesine yardımcı olur. Kessler, anlam bulmanın kaybın acısını ortadan kaldırmadığını, ancak kişinin bu kaybı yapıcı bir şekilde hayatına entegre etmesine izin verdiğini açıklıyor.

Sevginin Anlam Bulmadaki Rolü
Kessler'in anlam arayışındaki önemli bir tema da, sevginin kalıcı gücüdür. Ölen kişiye duyulan sevginin ölümle sona ermediğini, aksine gelişebileceğini anlatıyor. İnsanlar sevdiklerini eylemleri, seçimleri ve yaşam biçimleriyle onurlandırmaya çalıştıklarından, bu kalıcı sevginin genellikle anlam arayışını yönlendirdiğinden bahsediyor.
Kessler, ister savunuculuk, ister yaratıcı ifade ya da sadece kaybettikleri kişinin değerlerini ve mirasını yansıtan bir hayat yaşamak yoluyla olsun, bireylerin kederlerini olumlu bir şeye dönüştürerek nasıl anlam bulduklarına dair kişisel hikayeler ve örnekler paylaşıyor kitabında.
/website/assets/images/my1/images/66e2921e30c95__destek.jpg
Neden?
Yazar, kayıplarla başa çıkmanın zorlayıcı sorularından biri olan "Neden?" sorusunu da ele alıyor. İnsanlar, sevdiklerinin kaybına dair tatmin edici bir cevap bulmak için yıllar harcayabilirler, ancak kaybın ardındaki anlamı bulmak mümkündür. Sevdiklerimizin yaşamlarıyla ilgili olarak, onlardan aldığımız derslere ve ilişkilerimizin getirdiği iyiliklere odaklanmamız gerektiğini vurguluyor.

Trajik Kayıplar ve Anlam
Kessler, anlam bulmanın trajik, beklenmedik veya anlamsız kayıplarda (çocuğunu kaybetmek, düşük yapmak ve bebeğini kaybetmek, intihar, akıl hastalıkları ve bağımlılık nedeniyle yakınını kaybetmek gibi) özellikle zorlayıcı olduğunu kabul ediyor. Ancak derin acıya rağmen, anlamın bulunabileceğine inanıyor (kaybın kendisinde değil, ona nasıl yanıt verildiğinde). Bu anlamın acıyı bir amaca dönüştürmeyi kapsayabileceğinden bahsediyor; örneğin, topluma hizmet etmek, benzer durumdaki diğerlerine destek olmak veya acıdan güzel bir şeyler yaratabilmek gibi.

/website/assets/images/my1/images/66e292654e1da__yas-.jpg


Kişisel Yansımalar
Kessler kitabında 21 yaşındaki oğlu David'in ölümünün ardından yaşadığı yas sürecini paylaşıyor. Yas üzerine uzun yıllardır olan deneyimlerine rağmen, Kessler kaybından derin bir şekilde etkilenmiş ve anlam bulmakta zorlanmıştır. Kişisel yansımalarını paylaşması da aslında bizlere yas uzmanlarının bile kaybın derin etkilerinden muaf olmadığını gösteren samimi bir bakış açısı sunuyor.
Bu yolculuk sırasında Kessler, anlamın iyileşme için gerekli olduğunu buluyor. Acısının tamamen geçmeyeceğini fark ediyor ama oğlunun hayatını onurlandırmanın bir yolunu bulmak ona ilerlemesine yardımcı oluyor. Kitabın bu derin kişisel yönü, Kessler'in iç görülerini daha da güçlü kılıyor.

Anlam Bulmak İçin Rehberlik
Kessler, kendi yaslarında anlam bulmak isteyenler için kitapta çeşitli tavsiyeler sunuyor. Okuyucuları kendilerine karşı sabırlı olmaya ve anlam bulmanın kişisel bir süreç olduğunu anlamaya teşvik ediyor. Bazıları anlamı duygusal bir miras oluşturarak; örneğin kaybedilen kişinin sevilen özelliklerini onun ardından yaşatarak, bazıları ise sevdiklerini onurlandıran küçücük günlük eylemlerle bulabilir. Önemli olan, yolculuğa açık olmak ve anlamın kendi zamanında ortaya çıkmasına izin vermektir.
Anıların anlam bulma sürecindeki önemine de değiniyor. Ölen kişiyi unutmaya veya "ilerlemeye" çalışmak yerine, Kessler hatıraların bir teselli kaynağı ve kişinin ruhunu canlı tutma yolu olabileceğini öneriyor. Bu anılar, ister hikaye anlatımı, ister çeşitli ritüeller ya da diğer anma biçimleri yoluyla olsun, kayba anlam kazandıran eylemlere ilham verebilir.

/website/assets/images/my1/images/66e292b16cb1a__umut.jpg
Anlamın Daha Geniş Etkisi
Kessler, tartışmayı toplumsal düzeye taşıyarak, toplulukların ve kültürlerin bireylerin anlam bulmalarını nasıl destekleyebileceğini inceliyor. Toplumun yasın hızlıca atlatılması gereken bir şey olarak gördüğü bakış açısının değişmesi gerektiğini, yasın büyüme ve dönüşümle sonuçlanabilen bir süreç olarak görmesi gerektiğini savunuyor.
Aynı zamanda toplumları, destek grupları, anma törenleri veya topluluk projeleri gibi, yasın ifade edilebileceği ve anlamın kolektif olarak bulunabileceği alanlar yaratmaya teşvik ediyor.

Sonuç olarak
"Anlam Bulmak: Yasın Altıncı Aşaması", yas sürecinin şefkatli ve derinlemesine bir keşfidir. David Kessler’in anlamı yasın altıncı aşaması olarak eklemesi, bireylerin kayıplarıyla başa çıkmalarını ve ileriye doğru bir yol bulmalarını sağlayan yeni bir yöntem sunuyor. Kişisel hikayeler, pratik tavsiyeler ve derin empati yoluyla Kessler, okuyuculara yaslarını anlam ve amaç kaynağına dönüştürmeleri için bir yol haritası sağlıyor. Bu kitap, yas tutan veya kayıp yaşayan birine destek olan herkes için değerli bir kaynak olarak iyileşme yolculuğunda umut ve rehberlik sunuyor.

Özetleyen: Psikolog Ecem Coşar

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR