5f9fb488ce811__2.jpeg

Aile Terapisi ve Kur’an Kıssaları

06.11.2020

Yaşam boyunca benliklerimizi oluşturan birçok hikaye vardır. Bu hikayeler bizim benliğimizi ve diğerleriyle kurduğumuz ilişkileri hayat yolculuğumuzda ihtiyacımız olan anlam dünyasını bize verebilir. Kendi hakikatimizi kavrarken, hayatımızdaki meselelerle baş etmeye çalışırken hangi hikayeler bizi biz yapmaktadır? Terapist Rabia Malik bir gün danışanlarından birinin ebeveynlerinden biri ile ilişkisini anlatırken Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in baba oğul olarak yaşadıkları o meşhur kıssadan bahsetmesi ile bu imkanı fark eder. Bu deneyim, bir uzman olarak ona, İslam kültür dünyasına sahip danışanlarla çalışırken danışanla sağlıklı bir iletişim kurabilmek için ihtiyacı olanın bu kıssalardan faydalanmak olduğunu göstermiş. 

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f9fb1071a6fe__0.jpg

Malik’in yaklaşımını daha iyi anlamak için Pakistanlı Müslüman bir ailenin anne-evlat olarak sorunlarını çözmek üzere terapiden faydalanmak için Malik’in ofisine geldikleri o olaya biraz daha yakından bakalım.

Selime hanım 21 yaşındaki oğlu Şehit ile yaşadığı çatışma için destek almak üzere terapiye yönlendirilmiş. Pakistan asıllı olan aile çocuklarını İngiltere’de büyütmüş. Selime aşırı kontrolcü ve ruhsal sorunları olan eşinden 25 yıllık evlilikten sonra boşanmış. Baba ve çocuklar arasında soğuk bir ilişki mevcut. Şehit’in işsiz oluşu ve esrar kullanımı anneyi endişelendiren konu ve bu durum tartışmalarındaki gündem maddesi haline gelmiş. Şehit annesi ile beraber terapi sürecine katılmayı kabul etmiş. Şehit’in müzik ve fotoğrafa olan ilgisi annesi tarafından “haram” olduğu gerekçesi ile onay görmemiş. Şehit’in bıraktığı müzik grubunun başarılı olması neticesinde Şehit kendini depresif hissetmiş ve esrar kullanımını artırmış. 

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f9fb4d8b4732__1.jpg

Boşanma ve bunun sonucunda evin tek erkeği olmanın yarattığı baskıya ek olarak annenin oğlu üzerindeki etkisini terapi sürecinde değerlendirildi. Şehit, seanslardan birinde “İbrahim tarafından kurban edilen İsmail gibi olmadığı sürece annesi için yeterince iyi bir evlat olamayacağını” dile getirdi. Bu kıssada Allah’ın bir koç gönderdiği ve Allah’ın muradının İsmail’in kurban edilmesi olmadığı konuşuldu. İnsanların kurban edildiği bir çağda, Allah bu ilahi müdahale ile bu uygulamaya son vermişti. Bu bilgi Şehit’i yaptığı fedakarlıkların annesi için mi yoksa Allah için mi olduğunu sorgulamaya yöneltti. Devam eden görüşmelerde müzik ve fotoğrafın haram olup olmadığını kendisinin araştırması ve kendi seçimlerini üstlenebilmesi üzerinde duruldu. Şehit, uyuşturucu kullanımının haram olduğuna ve hayatının yolunda gitmesinde engel teşkil ettiğine kanaat getirdi. Sonrasında annenin oğlundan beklediği itaat gündeme geldi. Selime, fotoğrafçılığın haram olup olmadığı ve oğlundan beklediği bu itaatin Allah için mi yoksa kendi için mi olduğu konularında emin olmadığını fark etti. Selime, oğlunu kontrol etme çabalarının eski eşini kaybettiği gibi Şehit’i de kaybetme endişesinden kaynaklandığını gördü. Selime’nin öz annesinden koparılmış, sonrasında üvey anne ve babası tarafından büyütülmüş olduğu gerçeği ise Selime’nin daha derin acılarının ortaya çıkmasını sağladı. 

Sistemik terapi, 1950’lerde psikiyatri ve psikanalize duyulan bir memnuniyetsizlikten doğmuş ve “kişilerarası” bir yaklaşımı benimsemiştir. Ruhsal rahatsızlıkları aile üyelerini de dahil eden ve sıkıntılarla kolektif bir şekilde mücadele etmeyi amaçlayan bir ekoldür(Burnham, 1986). Bir çok psikoterapi yaklaşımı gibi bu yaklaşım da Batı dünyasında ortaya çıkmıştır ve kültürel bağlamı da yaklaşımına dahil etmiştir. Sistemik terapi postmodernizm etkisinde 1970 ve 1980’li yıllarda iktidar ve çoğulculuk konularını ele alır. Postmodernist düşünce, modernizmin “hakikatin” ele geçirilebilir olduğu fikrine meydan okur ve “nesnellik” varsayımını sorgular, buna ek olarak terapistin “öznelliğini” de ortaya koyar.  Odağını kişisel anlamlar ve sosyal olarak inşa edilen inançlara çevirir; özellikle dilin ve terapistin pozisyonuna. 

Sistemik terapide aile ilişkilerinde neler olduğunu anlayabilmek için altı seviye kullanılır. Müslüman ailelerle yaptığı çalışmalar sonucunda din/ahlak katmanını bu modele Malik eklemiştir. Din ya da ahlak sahip olduğu daha yüksek bağlam sayesinde kültürü anlamlandırma ve ona meydan okuma fırsatı sağlar. Dinsel bağlam hem özgürleştirici hem sınırlayıcı olabilir. Dini bağlamda yer alan kıssalar, insanların yaşam deneyimleriyle bağlantılı bir şekilde algılanırsa sınırlandırıcı olmaktan çok terapötik işleve sahip olabilir.

Belirlenebilen yol, ebedi yol değildir. 
Dile getirilen isim, ebedi isim değildir.
İsimlendirilemeyen, ebedi gerçekliktir. 
İsim, her şeyin kaynağıdır.

Müslüman ailelerle yaptığım çalışmalar sonucunda din/ahlak katmanı bu modele ben ekledim. Din ya da ahlak sahip olduğu daha yüksek bağlam sayesinde kültürü anlamlandırma ve ona meydan okuma fırsatı sağlar. Dinsel bağlam hem özgürleştirici hem sınırlayıcı olabilir. Dini bağlamda yer alan kıssalar, insanların yaşam deneyimleriyle bağlantılı bir şekilde algılanırsa sınırlandırıcı olmaktan çok terapötik işleve sahip olabilir.

Selime ve Şehit’in ilişkileri analiz edildiğinde, itaat teması öne çıkmaktadır. “İyi bir evlat” olmak için oğlun verdiği kariyer kararları anneye itaat bağlamında değerlendirilebilir. Ayrıca bu olay oğlun kendi yeteneklerini ve amacını bulmaya çalıştığı bireysel yaşam senaryosu bağlamında da anlaşılabilir. Aile dinamiklerinde ise bu durum baba kaybının neticesinde artan iyi bir evlat olma beklentisinin oluştuğu bağlam içerisinde de ele alınabilir.

İsmail’in kıssasındaki ahlaki derslerin evlatlar ve ebeveynler arasındaki ilişki bağlamında değerlendirilmesi sonucunda ise yeni sorular ortaya çıktı. Selime’nin yeterince iyi bir anne olmak için neler yapması gerekir ya da Şehit’in yeterince iyi bir evlat olması için yapması gerekenler nelerdir gibi sorular. Malik, Terapi sürecinde sık sık ebeveynlerin kendi beklentilerini Tanrı’ya yansıtarak bir kontrol mekanizması geliştirdiklerini görmüş. Şehit’in yaşadığı aile dinamikleri içinde depresyon ve esrar kullanımının bir semptom olduğunu fark etmiş. İtaat etmek için yaptığı davranışların yarattığı öfkeyi dizginlemek yerine iyi bir evlat olmanın alternatif yollarını araştırmaya başlayan Şehit, kendi tercihleri konusunda uzmanlardan görüş alarak bilinçli bir tutum geliştirmiş.  

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5fa4498e4cd6e__4.jpeg

Terapötik alan bünyesinde, ilişkilerimizi birbirimize hükmederek değil de iletişim içinde olarak kurduğumuzda yeni bir sosyal gerçeklik yaratabilmek mümkün olmaktadır. Malik, kültürel ve ailevi inançlara ahlaki bir perspektiften bakmak ve yeniden değerlendirmek için dini bağlamı keşfetmenin hayati bir öneme sahip olduğuna inanıyor. Kurandaki kıssalar, bize insanların Tanrı ile ilişkilerinin daha derin anlaşılmasını sağlayabilecek yeni anlamlar ve olasılıklar kazandırabilir.

Psikoterapi ve İslami kaynakların entegrasyonun getireceği imkanlar ve sınırlamalara bakmak faydalı olacaktır. Sistemik terapinin dini kıssalarla birlikte ele alınması; çokluk içindeki birlik fikri sayesinde daha bütüncül bir bakış açısına bizi taşıyabilir.

Kuran ayetleri çokluktan birliğe işaret eder. 

“Onlara hem iç dünyalarında hem de dış dünyalarında işaretlerimizi göstereceğiz” Fussilet Suresi 53. Ayet. 

Arapça hakk kelimesi hakkaka fiili haline geldiğinde, “gecenin kalbine yolculuk etmek ve aynı zamanda kendini en üst düzeyde gerçekleştirmek” anlamlarına gelmektedir. Psikoterapi süreci de benzer bir mücadeleyi hedeflemektedir. Bu zorlu mücadelede inancımız sınanabilir, yenilenebilir ve güçlenebilir. Bu tür durumlara doğru ve dengeli bir şekilde cevap verebilirsek, “ihsan” makamına yani  iyilik yapma ve güzellikle hareket etme fırsatına sahip olabiliriz. Bu noktada Hz. Muhammed’in bir hadisi hatırlanabilir: “Kur’an’da tek bir ayet yoktur ki, iç ve dış katmanlara sahip olmasın”. Bu bakış açısı, Hakk’ın tek bir formu olmadığını, bunun yerine başka formlara açık olduğunu ve onlara açık olmamız gerektiğini söylemektedir. 

Özetle söylemek gerekirse, her danışanın özelinde gerekli teknik ve müdahaleler geliştirilmelidir. Yeterli güven ve kabulün gerçekleştiği terapötik alanda birey kendini ve Allah’la olan ilişkisini keşfedebilir. Bunu sağlayabilmek  için terapistler zengin İslam geleneğini araştırmalı ve kendilerinin de Allah ile ilişkisini keşfetmeli. İnsan olmanın açmazlarının farkında olarak, hazır cevaplar vermek yerine soruların eşlik ettiği bir çerçevede ahlaki ve güzel olanın varlığı ortaya çıkabilir; böylece siyah-beyaz zıtlığı dışında yeni yanıtlar üretilebilir.  

Dogmatik yaklaşımlar sadece dini alanda karşımıza çıkmıyor. Psikoterapi alanı da farklı dünya görüşlerine mesafeli oluşu ve sekülerizm konusundaki ön kabulü nedeniyle meydan okunması gereken bir alandır. Dinin, kimi zamanlar patolojileri beslemesi mümkündür. Oysa meseleler manevi katmanlarda ele alındığında iyileşme ve gelişim için büyük bir kaynak olabilir.
Din ve psikoterapi insanoğlunun kendi koşulları ile mücadelesi sırasında birçok bilgi sunabilir bize. Yunan felsefesinden yeni fikirler alan Müslüman alimler gibi biz de bugün yeni fikirleri bünyemize entegre etmekten korkmamalıyız. 

Makaleyi hazırlayan: Klinik Psikolog Rabia Yavuz

Kaynakça
Burnham, J. B. (1986) Family Therapy. London: Tavistock Publications.Cronen, V. E. ve Pearce, W. B. (1985). Towards an explanation of how the Milan method works. Edisyon: D. Campbell ve R. Draper Applications of systemic therapy, 69–84. London: Grune & StrattonMalik, R. (2018). Family Therapy and the Use of Quranic Stories. Edisyon: C. York Al-Karam, Islamically Integrated Psychotherapy, 361-406. London: Templeton Press. 

 

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR