605332b53661f__2.jpg

Cömertliği teşvik etmenin yedi püf noktası

18.03.2021

Jeremy Adam Smith

Şimdi verici olma zamanı. Peki neden verici olmayı bir yaşam biçimi haline getirmeyelim?

Hepimiz armağan vermenin bayramların adet haline gelmiş bir parçası olduğunu biliriz. Peki ya yılın geri kalanı?

Yeni yılı kutladıktan sonra bile cömert olmaya devam etmek için iyi sebepler var. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, verme eylemi beynimizin haz ve sosyal bağlantı ile ilişkili bölümlerini aktive eder; beyinde endorfin salgılanmasına sebep olur ve uzun vadede sağlığa pek çok faydası vardır. 

Fakat her zaman bu kadar verici değiliz. Neyse ki, Greater Good çocuklarda, kurumlarda, toplumda ve hatta kendi içimizde cömertliği nasıl teşvik edebileceğimize dair düzinelerce makale yayınladı. Burada paylaşacağımız yedi ipucu, insanları tüm yıl boyunca verici olmaya teşvik etmek için arşivden seçildi. 

1. Verici olmanın kıymeti hakkında konuşun. Christine Carter’ın Mutluluğu Büyütmek adlı bloğunda yazdığı gibi, “Araştırmalar gösteriyor ki, diğerkâm çocukların, onlara özgecil değerleri aktaran en az bir ebeveynleri var.” Aynı gözlem, verici olmanın ve paylaşmanın kıymeti hakkında konuşup fark yaratan politikacılar, kâr amacı gütmeyen kuruluşların liderleri ve iş insanları hakkında da geçerli.

Tüm iletişimin sözlü olması şart değil. Jason Marsh’ın çalışmalarına göre, Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü araştırmacıları, yüzleri birbirine dönük oyuncak bebeklerin resimleriyle karşı karşıya bırakılmış emekleme çağındaki çocukların, tek başına duran ya da yüzleri birbirine dönük olmayan oyuncak bebeklerin resimlerine bakanlara göre, elindeki çubukları “kazara” düşüren araştırmacılara yardım etmeye daha meyilli olduğunu bulguluyor. Bu, oldukça ufak görsel işaretlerin bile çocukların doğal olarak sahip oldukları başkalarına yardım etme eğilimleri istikametinde harekete geçmelerinde yardım edebileceğini telkin ediyor. 

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/605332e8cf692__1.jpg

Aynı gözlemi yetişkinler için de yapmak mümkün. Pek çok araştırmanın bulgularına göre, insanları bir kelime, bağlam ya da görselle işlemek, onların davranışlarını olumlu yönde etkiliyor. Bir daha bir broşür, ofis partisi ya da oyun evi hazırlarken bu bilgiyi göz önünde bulundurmakta fayda var.

2. Verici olmaya dair model teşkil edin. Nezaketin bulaşıcı olduğuna dair, sayısız araştırmada elde edilen bulgular sizi şaşırtmayabilir. Örneğin, 2009 yılında yapılan bir araştırmanın bulguları, bir grupta bulunan kişilerin %10-15’inin kâr amacı gütmeyen kuruluşlara bağış yaptığını ve bu kişilerin gruptaki diğer kişilere de normalde vereceklerinden daha fazlasını verme konusunda ilham verdiğini ortaya çıkarıyor.

2011 yılında yapılan bir başka araştırmada, katılımcılara hem olağandışı hem de sıradan nezaket davranışlarına dair videolar izletildi ve makaleler okutuldu. Ayrıca bu kişilere ya başkalarına para verebilecekleri ya da parayı kendilerine saklayabilecekleri fırsatlar verildi. Carmen Sobczak diyor ki, “Sonuçların gösterdiğine göre, güzel eylemler hakkında bir şeyler duymak katılımcıları ellerinde bulunan parayı vermeye meyilli hale getirdi. Fakat bu durum kişilerin günlük nezaket davranışlarına maruz kaldıklarında değil, yalnızca olağandışı şekilde iyi bir eyleme maruz kaldıkları durumlarda gözlendi.” Greater Good’da bulunan “Wired to be inspired” adlı makalesinde Psikolog Jonathan Haidt bu duyguyu şöyle tarif ediyor; “İnsanların beklemediği şekilde insanın iyiliğine, nezaketine, cesaretine ve merhametine şahit olduklarında yaşadıkları sıcaklık ve samimiyet hissinin artışı”.

3. Kişisel hale getirin. Doğal ya da insan eliyle meydana gelen felaketlerden sonra bazen sarsıcı derecede kayıp ve yaralı sayısıyla yüzleşiriz. Fakat araştırmalar gösteriyor ki, bu soyut rakamlar insanlara yardım etmeye dair olan içgüdümüzü bastırıyor. 

Naazmen Barma, Greater Good’daki “The Power of One” adlı makalesinde şöyle diyor; “İnsanlar kurbanları soyut birer sayı yerine birer kişi olarak tanıdıklarında genellikle daha verici oluyorlar.” Barma, Psikolog Deborah Small ve çalışma arkadaşları tarafından yapılan; insanların sadece tek bir kızın yaşanmış açlık öyküsünü okuyarak, bu öykünün açlık istatislikleriyle karma şekilde olduğu duruma nazaran, açlıkla savaşan hayır kuruluşlarına daha fazla yardım yapma eğilimde olduklarını gösteren kışkırtıcı bir araştırmayı aktarıyor. “Bir ıstırabı ya da bir trajediyi kişiselleştiren bir gazete haberi, insanların dikkatini çekmek açısından en etkili yol” diyor Small. “İnsanların kurbanlara karşı özel bir bağ hissetmesini sağlamaya dair bir yol bulmak vericiliği arttıracaktır.” 

Christine Carter çocukların yardıma ihtiyacı olan insanlara karşı himaye edilmemeleri gerektiğini hatırlatıyor bize. “Çocuklarımızı sıklıkla acıdan ve ıstıraptan korumaya çalışıyor ve bunu yaparak kendimizi başkalarının ihtiyaçlarından esirgiyoruz” diyor. “Merhametin mutlulukla güçlü bir ilişkisi olan pozitif bir duygu olduğunu söyleyen görüşü göz önünde bulundurun ve onlara merhameti hissetmek için imkanlar sunun. Çocuklara merhametin bir armağan olduğunu; zamanlarını, dikkatlerini ve enerjilerini bir başkasına vermenin bir yolu olduğunu öğretin.”

4. Konumunuzun farkında olun fakat bu konuda aşırıya kaçmayın. Verici olmak saygınlık ve sosyal statü kazandırır. Müzelerin, hastanelerin ve pek çok kâr amacı gütmeyen kuruluşun, kamuya açık bir şekilde bağışçılarına teşekkür etmeleri ve hatta bazen odalara ya da binalara en cömert bağışçılarının isimlerini vermelerinin sebebi budur. Yani araştırmalarla da desteklendiği üzere cömertlik, daima kişinin sosyal statsünün daha iyi görünmesini sağlar. 

Fakat statünün bazı karmaşık ince ayrıntıları da ihtiva ettiğini hatırda tutmak gerek. Her şeyden önce, zengin kişilerin düşük mertebeye sahip yoksul kişilerden daha çok verici olduğu doğru değil. -Jason Marsh’ın, “The Poor Give More,”da belirttiği üzere. Bu, bizim çocuklarımıza anlatmamızın ve hayır kuruluşlarının hatırlamasının da önemli olduğu bir şey. Büyük bağışçılara abartılmış bir güç algısı vermekten geri durup, verici olmanın herkesin yapabileceği bir şey olduğunu kendimize mümkün olduğunca hatırlatmalıyız. Elimizdeki bulgular bize aynı zamanda, varsıl insanların sahip olduklarını paylaşmak için daha fazla hatırlatıcıya ihtiyaçları olduğunu da ihtar ediyor.

5. İnsanlara bölgesel ve küresel olarak birbirlerine bağlı olduklarını hissettirin. Genel olarak, insanlar kendi sülale, kabile, etnisite ya da uluslarının üyelerine vermeye daha meyyaldir.- İnsanların kendilerinin taraftar oldukları takım taraftarlarına karşı, hasım takımın taraflarına  göre daha yardımsever olduklarını söylemek bile mümkün.

 

2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre, ekonomik açıdan daha fazla küreselleşmiş ülkelerdeki insanlar uluslararası gruplara ve amaçlara maddi anlamda daha fazla bağış yapma eğiliminde. Bu durum aynı zamanda yabancı filmler izleyen, başka ülkelerde arkadaşları ve deneyimleri olan kişiler için de geçerli. Bu ve bunun gibi pek çok araştırmaların çıkarımı, küresel anlamda karşılıklı bağımlılığımızı kendimize hatırlatmamız adına çok önemli. -Evde çocuklarımızı, başka kültürleri kucaklayarak ve komşularıyla bağ kurarak büyütmekle başlayan bir vazife.
https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/605333483ff08__3.jpg
6. Kendi muhitinizde gönüllü olun. 2009 yılında yapılan bir araştırma, bir mahallenin dini kurumları ve parkları gibi destek yapıları ve o mahalledeki gençler arasındaki nazik ve yardımsever davranışlar arasındaki ilişkiyi inceledi. Şaşırtıcı olmayacak bir biçimde, kişisel anlamda diğerkamlığın doğrudan mahallenin niteliğiyle ve mizacıyla ilişkili olduğu bulundu. İşte kendi topluluğunuzda verici olmak ve bağış miktarını arttırmak için bir başka yol: Gençlik merkezlerinde, okullarda ya da dini kurumlarda gönüllü olun. Yalnızca iyi hissetmekle kalmayacak, aynı zamanda daha paylaşımcı bir mahalle inşa etmiş olacaksınız.

7. Teşekkür edin. Muhtemelen cömertliği teşvik etmek için yapabileceğiniz en iyi şey hiçbir zaman bir armağanı teşekkürsüz bırakmamak olacaktır. Greater Good Bilim Merkezi’nde bizimle birlikte yeni bir minnettarlık projemizde çalışan Robert Emmons, “Minnettarlık, almak ve vermek arasındaki en kilit bağ görevi görür: Alıcıları paylaşmaya ve aldıkları iyi şeyleri arttırmaya yönlendirir.” diyor. “ Çünkü insan hayatının büyük bir bölümü vermek, almak ve hatta geri ödemek üzerine kuruludur. Minnettarlık, sosyal etkileşimimizde, mihver bir bağlamdır.”

 

Çeviren: Yonca Kanburoğlu
Kaynak: https://greatergood.berkeley.edu/article/item/seven_tips_for_fostering_generosity 


Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR