6285142470c3b__1.jpeg

DALGALARLA BOĞUŞMAK

18.05.2022

Sörf Yapmak Hayat Hakkında Bize Ne Söyler?

Aaron James

Okyanusun derinliklerinden yükselen ve kumsala doğru alçalan bir dalgayı hayal edin. Hız, güç ve akışla dönüşler yapan dalgaların gücü tarafından sürüklenmek nasıl bir histir?

Sörf yapan biri olarak dalgalar üzerinde yolculuk yaparken insanın sınırlı gücünü fark etmesi bilgeliğin başlangıcıdır bana göre. Ben istesem de istemesem de dalgalar bildiğini yapacak. Yine de dalgalarla uyumlu olarak hareket edebilmem için gücüm var. Akışta kalmak için dalganın değişimine dikkat ederim. Dalgaların değişimine eşlik ederek dengede kalabilirim. Dengede olmak için çok çaba harcıyor gibi görünsem de aslında sadece dalgaya kendimi bırakarak ona uyum sağlıyorum. Bu duygu genellikle keyif veren bir gerilim yaşatır insana. Bu coşku kontrolün ötesinde bir yerde yaşanır ve okyanusa uyum sağlayan bedenin kendini bırakabilmesinin kutlanmasıdır. 
/website/assets/images/my1/images/62851547e7c8a__2.jpeg
Anlamsız görünen varoluşla başa çıkmanın birçok yolu vardır. İnsanın sınırlı ömründe sadece yaşıyor olmaktan ötede bir yaşam nedeni sunar sörf insana. Bir insanın kendi için yapabileceği ne muazzam bir şey! Hayattaki birçok şey sörf yapmaya benzemiyor mu? Çocuklarınızla, arkadaşınızla ya da evcil hayvanınızla beraber olmak, dans etmek ya da müzik yapmak sadece hayatta olmaktan daha fazlası anlamına gelmez mi? 

2017 basımlı Sartre ile Sörf adlı kitabımda Albert Camus ve Jean-Paul Sartre gibi hayatın kozmik bir amacı yoksa hayatlarımızın saçma olduğunu var sayan varoluşçu düşünürlere meydan okudum. Anlatmak istediğim sözü edilen önermenin yanlış bir ikilem olduğuydu. Kendimizi içinde bulduğumuz hayatın belki kozmik bir amacı vardır, olmasa bile hayat hiç de saçma değildir çünkü bu sınırlı zamanda yapacak çok güzel şeyler vardır. Aslında çoğumuz için varoluşsal sorun seçeneklerin aşırı bolluğudur. Sartre’ın dediği gibi “seçim yapmaya mahkumuz” ancak çok sayıda ve iyi olabilecek seçeneğimiz olduğunu bilerek bunu yapıyoruz. Mesele hepsini yapmak ya da hepsine sahip olmak zorunda olmadığımızı bilmek. Belki yetersiz güneş ya da egzersiz nedeniyle depresyona girmek gibi bir problemiz var ve bu hayatta olmamaktansa hayatta olmak için iyidir. 
/website/assets/images/my1/images/6285156a769da__3.jpeg
Sörf yapmanın neden sadece hayatı güzelleştirmekten ziyade hayata anlam kattığına dair kitabımda yer almayan bir şey var. Dalgaların üzerinde kaymak, beceri ve koşul arasındaki bu şanslı birleşme bir tür tesadüftür. Tesadüfe açık olmak, onu izlemek, takdir etmek ve hatta onu gerçekleştirmek dünya içre hareket etmenin ve hayatta daha fazla anlam bulmanın bir yoludur. 

Yaşamda anlam olması ya da yaşamın kendisinin bir anlamı olması ne anlama gelir? Yaşamanın tecrübi bir doyum verdiği ya da hayatın nimetlerinin gerçekten iyi olduğu da doğrudur, ama kastettiğim bu değil. Filozof Susan Wolf’un ifadesiyle söylersek yaşamın içindeki güzellikler yaşama anlam katmak için yeterli değildir. Bana göre, anlam hakkında konuşmak size bir anlatı olanağı sunar. Yaşadıklarını anlatırken bu ihtiyaca göre onu yeniden şekillendirirsiniz. Filozoflar bu fikrin farklı versiyonlarını önerdiler. 

Mesela, Helena de Bres’in 2018 yılında yayınlanan “Anlatı ve Hayatın Anlamı” makalesine bakılabilir. Hikayelerin hatalar, mutlu getiriler ya da tesadüf gibi mecazlarla nasıl anlam kazandığını hatırlayın. Sörf yapanların dalgaların kabarması, rüzgâr ya da gelgitin nasıl bir araya geldiği ve bu serüvenden nasıl çıktıkları hakkında tesadüflerle dolu anlattıkları hikayeler gibi. Bu deneyimlerde hayatın anlamı hakkında bir şeyler olduğunu düşüyorum. 

Aristoteles kazara ya da tesadüfen birbiriyle pazarda karşılaşan iki arkadaş hakkında bir örnek paylaşır. Eğer iki kişi de orada ekmek alıyor ve biri diğeri ile kazara çarpışıyorsa karşılaşmanın tamamen şans olduğunu söyleyebiliriz. Ya da karşılaşmadan önce arkadaşlardan biri ya da ikisi de diğerini merak ettiyse karşılaşma bize daha çok tesadüf gibi görünür. “Vay be! Ben de seni düşünüyordum” diyebilir biri diğerine. 
/website/assets/images/my1/images/628515829043c__4.jpeg
Karşılaşmanın şans eseri olabilmesi için karşılaşmanın iki arkadaşın da kontrolü dışında olması gerekir. Görüşme planlı değildir, bekledikleri bir durum da değildir. Diğer yandan arkadaşlardan biri diğerini onu beklemeksizin görmeyi umut ettiyse bu karşılaşma tesadüf eseri olur. 

Filozof Michael Duncan doktora tezinde şansın nedenleri dışarıda bırakan anlatısal bir kavram olarak görülebileceğini açıklar. Piyangoda karısının ona aldığı bilet ile büyük ikramiyeyi kazanan adamın hikayesini ele alalım. Bu hikâye iki olayı içermektedir. Kadının bilet alması ve biletin çekilişi. İki ayrı olay ortak bir neden olmaksızın ayrı nedensellik zincirlerinin kesişimi olarak ilişkilendirilir (Her şeyin nedeni olduğu için Büyük Patlama Big Bang ilginç değildir).

Tesadüf şans değildir, özel bir şans biçimidir ve aynı zamanda bir anlatıdır. İlginç hikayelerin bileşenidir. Serendipity (2001), Seinfield (1989-98) ya da Curb Your Enthusiasm (2000-) bu bileşeni içeren yapımlardandır. Aynı zamanda gerçek olaylarda anlamlı bir hikâye bulmak için kullandığımız türden bir kavramdır. Bu olaylar pazarda, postanede ya da başka bir yerde spontane karşılaşmalar gibi şeylere kesişen ilişkiler eklendiğinde hayatın anlamlı gibi görünür bize. 

Dünyayı birçok tesadüften ibaret görsek anlamın görünüşü kaybolabilir. Rastgele olaylar dizisi tıpkı tekrarlanan zar atışları gibi tesadüften ibaret hatta tahmin edilebilir modeller sunar. Tesadüfler ise inanmak isteyeceğimizden daha fazladır aslında. Bizim ilgimizi çektiğinde onları fark edebiliriz. Kırmızı bir araba aldığınızda her yerde kırmızı arabaları fark etmeye başlamanız gibi. Aslında birçok insan kırmızı arabaları sever bu nedenle araba üreticileri çok sayıda kırmızı araba üretmektedir. 

Örüntü saptama konusunda doğal yeteneklerimiz var. Bu yeteneğimizi merakla bir oyuna dönüştürebiliriz. Gizemli sırları çözmeye çalışan bir dedektif gibi dikkatle bakabiliriz. Abraham Lincoln ve John F. Kennedy’nin katillerinin üç kelime ve 15 harften oluşan isimlere sahip olmaları yanında birçok benzer tuhaflığa da sahip olduklarını biliyor muydunuz? Bazıları astrolojiyi yaşam ve aşktaki bazı kalıpları görmenin eğlenceli bir yolu olarak görüyor. Yıldızların talihimizi yönettiğini düşünüyor değiller (Uzak ve soğuk galaksilerdeki ateş toplarının Dünyadaki olayları belirliyor olması hayatı daha anlamlı kılar mıydı acaba?). 
/website/assets/images/my1/images/6285159f7df9d__5.jpeg
İlginç olan tesadüf hikayeleri değil, koşulların nasıl çalıştığı ve bizim planlarımızla nasıl birleştiğidir. Örneğin, seyahat etmeyeceğinizi düşünüyordunuz ama yine de nasıl olduğunu bilmeden ölmeden önce yapmak istediklerinize bir Alaska seyahati eklediniz. Şimdi ise indirimli fiyatlarla seyahate çıkmayı düşünmenizi teklif eden bir reklam gördünüz. 

Tesadüfler üzerinde bir örüntü keşfetme beceriniz hayatınıza rehberlik eder, dikkatinize bazı şeyler dahil olur ve hiç niyetlenmeseniz kaçıracağınız bir eylem için bir fırsat görürsünüz. Bu kısmen sizin yeteneğiniz kısmen niyetiniz ve kısmen de koşullar ile ilgilidir. Sanki dünya sizin lehinize çalışıyormuş gibi, size gülümsüyormuş gibi geldiğinde bir anlam bulursunuz.

Sörfçüler de böyledir. Elbette dalgalar ve doğru zaman hakkında bazı tahminleri vardır ancak şanslarına güvenerek üzerlerine düşeni yapmaları gerektiğini de bilirler. Bu, zamanla kazanılan bir beceridir. Sadece üzerinize düşeni yapmaya devam ederseniz dünyanın sizin lehinize çalışacağına olan inanç becerisi.

Sigmund Freud, dinin temeli olduğunu düşündüğü “okyanus hissi” konusunda bir bakıma haklı olabilir. Görkemli ve güzel okyanuslarımız da dahil olmak üzere dünyada evimizde olabileceğimiz hissi hayatta da sörf yapmayı denersek uzakta değildir. 

Çeviren: Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz
Eposta: rabia.yavuz@gmail.com
Instagram: https://www.instagram.com/klinikpsikolograbiayavuz/
Kaynak: https://psyche.co/ideas/what-surfing-says-about-the-importance-of-serendipity-in-life

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR