677c1c0092f08__bosluk-hissi.jpeg

Boşluk Hissi

06.01.2025

Hiçbir şey hissetmemek, çok fazla şey hissetmek kadar yıpratıcı olabilir.
Christopher J Hopwood 

Duygusal 'boşluk' yıpratıcı ve henüz yeterince anlaşılmamış bir olgudur. Daha iyi anlaşılması, insanların tatmin duygusuna ulaşmalarına yardımcı olabilir.
Zihinsel olarak aşırı yorgun hissettiğinizi hayal etmek aslında hiç de zor değildir. Böyle dönemlerde düşünceleriniz yarışır, duygularınız yükselir ve değer verdiğiniz insanlara çıkışmak, kontrolsüzce ağlamak ya da düşünmeden normalde almayacağınız kararlar almak gibi şeyler yapabilirsiniz. Çoğu insan hayatında en az bir kez, genellikle yoğun stres dönemlerinde bu şekilde hissetmiştir.

Ancak birçok insan daha farklı türde rahatsız edici bir deneyim de yaşamıştır: boşluk hissi. Eğer kendinizi böyle bir boşluk içinde hissediyorsanız, kötü haberlerin sizi üzmediğini, iyi haberlerin de sizi mutlu etmediğini fark edebilirsiniz. Bir parçanız önemli şeyler olduğunda bir şeyler hissetmeniz gerektiğini biliyordur ama siz öyle hissetmezsiniz. Hedeflerinizin peşinden gitmek için ne kadar çaba harcarsanız harcayın, başkaları size ne kadar değer verdiğini gösterirse göstersin ya da normalde birçok insanı rahatsız edecek şeyler yaparsa yapsın, sizin için her şey sanki süzülüp gidiyor gibidir ve siz pek de bir şey hissetmezsiniz. Yalnızca boşluk hissi vardır. Bulaşık mı yıkıyorsunuz, araba mı kullanıyorsunuz ya da bir arkadaşınızla mı konuşuyorsunuz bunları bile zar zor algılayabiliyorsunuzdur. Bu hissin asla kaybolmayacağını ve artık hiçbir şeyin bir anlam ifade edemeyeceğini düşünürsünüz. Dünyadan kopmuşsunuzdur, sanki hiçbir yere gitmeyen bir trenin penceresinden, dünyayı öylece izliyorsunuzdur.

Eğer daha önce böyle bir şey yaşamadıysanız, bunun nasıl bir şey olduğunu hayal etmek zor olabilir. Hatta Budizm gibi dinlerde hedeflenen bir nevi soyutlanma gibi kulağa iyi bir şeymiş gibi bile gelebilir. Ancak tarif ettiğim şey - yalnız kişinin hissettiği bir boşluk veya kendi hayatından mahrum olma hissi, tatmin eksikliği, zoraki bir varoluş ve derin bir yalnızlık - ciddi bir ruh sağlığı belirtisidir. Boşluk hissi yaşayan kişiler iş ve ilişkiler konusunda sorunlar yaşar, intihar davranışı açısından önemli ölçüde daha yüksek risk altındadırlar ve genellikle ruh sağlığı tedavisine katılım sağlamakta güçlük çekerler.

Dingin bir soyutlanma hali de, boşluk duygusu da dünyadan kopuk hissetmekle ilgili olsa da, aslında aralarında önemli farklar vardır. Soyutlanma daha çok sakince deneyimlenen bir teslimiyet ile ilişkili ve insanların meditasyon yoluyla ulaşmaya çalıştığı bir şeyken, boşluk duygusu insanların umutsuzca kaçmaya çalıştığı, hatta kendilerine zarar verme noktasına geldikleri korkutucu bir durumdur.

/website/assets/images/my1/images/677c16cd3f8b5__bosluk.jpeg

Mental sağlık sorunları olan sanatçılar hem boşluk hissini tasvir etmeye hem de sanatlarını bu histen bir çıkış yolu olarak kullanmaya çalışmışlardır. Virginia Woolf 'Hasta Olmak Üzerine' (1926) adlı denemesinde, boşluk hissinin çarpıcı bir tasvirini sunmuştur: “Akıntıdaki dallarla sürükleniyoruz; bahçedeki kuru yapraklarla başıboş savruluyoruz, sorumsuz ve kayıtsız bir halde...” Wolf kocasına yazdığı intihar notunda şöyle demiştir: “Her şeyim gitti, geriye sadece senin iyiliğine olan inancım kaldı.” Kendisi de ruh sağlığı sorunlarıyla mücadele eden ve hayatına son veren Mark Rothko, boşluk hissini tasvir ettiği düşünülebilecek renkli kareler çizmiştir. Rothko, “The Romantics Were Prompted” (1948) adlı denemesinde yaklaşımını açıklarken şöyle demiştir: “Meselenin hiçbir zaman soyut ya da temsili olmak olduğunu düşünmüyorum. Asıl mesele bu sessizliği ve yalnızlığı sona erdirmek, yeniden nefes alıp kollarını açabilmektir.”

Boşluk hissinin şaşırtıcı bir özelliği, boş hissettiğini bildiren kişilerin aynı zamanda tipik olarak bazen çok fazla duygu dolu hissettiklerini bildirmeleri ve genellikle bu iki uç arasında gidip gelmeleridir. Boşluk hissi, tarihsel olarak aşırı öfke, üzüntü ve diğer duyguları, dürtüsel davranışları ve terk edilme endişelerini içeren nispeten ağır bir psikiyatrik tanı olan Borderline kişilik bozukluğunun (BPD) bir belirtisi olarak kavramsallaştırılmıştır. BPD'li kişilerin tipik olarak çok fazla duyguya, çok fazla düşünceye sahip oldukları ve çok aceleci davrandıkları düşünülür. 

Peki aynı kişi nasıl hem çok boş hem de çok fazla duygu hissedebilir? Bunun en olası yanıtı kimlik kavramında ya da kişinin kim olduğuna dair sahip olduğu içsel algıda yatmaktadır. İyi gelişmiş bir benlik algısına sahip olmak hayatımıza anlam katar, davranışlarımızı yönlendirir ve zor zamanlarda psikolojik bir kaynak olabilir. Bir kişi belirsiz, dağınık ve dengesiz bir benlik algısına sahip olduğunda – BPD teşhisi konulan kişilerde sıklıkla olduğu gibi - ne yapmaları ve neyin önemli olması gerektiği konusunda derin sorulara sahip olacaklardır. Kimliği iyi bütünleşmemiş bazı kişiler, kim olduklarını anlamaya yönelik duygusal olarak yoğun çabaların olduğu dönemler ile hissiz geçen boşluk dönemleri arasında gidip gelirler. 

Meslektaşlarım ile beraber klinik çalışmalarımız ve araştırmalarımız sırasında yüzlerce insanla boşluk hissi deneyimleri hakkında konuştuk. Nefes almalarına rağmen ölü gibi hissettiklerini, herkesin sahip olduğu bir şeyin eksikliğini hissettiklerini, kalplerinin olması gereken yerde bir delik olduğunu, hayatın başlamasını beklediklerini, ne için yaşayacaklarını bilmediklerini ve kendilerini dünyanın bir parçası olarak hissetmediklerinden bahsettiler.

/website/assets/images/my1/images/677c16fe7cb9d__boslukta-hissetmek.jpeg

Yakın zamana kadar boşluk hissi hakkında oldukça az şey biliniyordu; genellikle kendi başına önemli bir kavram olarak incelenmiyordu. Ancak, iki araştırmanın bulguları bu kavramın ne kadar önemli olduğuna işaret etmektedir. Birincisi, BPD semptomları arasında bile boşluk hissi, intihar davranışının ve tedavi zorluklarının yegane belirleyicisi olarak öne çıkmaktadır. Üstelik, BPD tanısı olmayan kişiler de kendilerini boşlukta hissedebilmektedir. Örneğin, bu durum depresyon ve şizofreni tanıları olan kişiler arasında yaygındır. Psikiyatrik tanıları olmayan bazı bireyler de boşluk hissiyle mücadele edebilmektedir. Bir çalışmada, üniversite öğrencilerinin yüzde 10'u kendilerini 'kronik olarak boş' hissettiklerini bildirmiştir.


Aklımızdaki sorulardan biri, boşluk hissinin herkes tarafından büyük çoğunlukla aynı şekilde deneyimlenip deneyimlenmediğidir. Bir psikoterapist olarak yaptığım çalışmalarda, danışanlarımın bir kısmı boşluğu bedensel bir his, midede bir tür çukur veya göğüste bir delik olarak tanımlarken bazıları daha psikolojik açıdan, anlam veya amaç yokluğu olarak tanımladı. Bunlar aynı psikolojik fenomenin farklı deneyimleri mi yoksa tamamen farklı fenomenler mi? Benim önsezim, bunların kelimelerle ifade edilmesi zor bir olguyu deneyimlemenin iki farklı yolu olduğu yönünde ancak bu daha fazla incelememiz gereken bir konu.

 

Bir diğer önemli soru da boşluk hissinin ve duygusal yoğunluğun aşırı uçlarının nasıl bir arada bulunduğu ile ilgilidir. Bu hisler eğer bir sarkaç gibi ileri geri sallanıyorsa, bunları bir yönde ya da diğer yönde sallayan şeyin ne olduğunu ve sarkacın nasıl sallanıp durduğunu bilmek faydalı olabilir. Belki de zaman içinde bu tür kalıpları anlamak, insanların neden kendilerini boşlukta hissettiklerini ve bunun nasıl kendilerine zarar veren davranışlara yol açtığını daha iyi kavramamıza yardımcı olacaktır.

Spesifik olarak kendini boşlukta hisseden insanlara yardım etmenin en etkili yollarına odaklanan az araştırma vardır. Ancak BPD için farklı teorik yönelimlere sahip çeşitli tedaviler geliştirilmiştir ve araştırmalar bu tedavilerin hepsinin eşit derecede etkili olduğunu göstermektedir. Diyalektik Davranış Terapisi (DBT), Mentalizasyon Temelli Terapi (MBT) ve Aktarım Odaklı Psikoterapi (TFP) dahil olmak üzere bu tedaviler belirli açılardan farklılık gösterse de, bazı temel ortak hedefleri vardır.


/website/assets/images/my1/images/677c172e6a73c__bosluk-hissi-2.jpeg

Aslında bu tedavilerin her biri, insanların düşüncelerinin, duygularının ve davranışlarının daha fazla farkına varmaları ve bunlar arasında daha iyi bağlantı kurmaları için yavaşlamalarına yardımcı olmaya odaklanır. Örneğin, DDT'de terapist, danışanın duygularını kabul etmesine ve bu duygulara nasıl tepki vereceği konusunda daha iyi seçimler yapmasına yardımcı olmanın bir yolu olarak danışanın duygusal deneyimlerini desteklemeye odaklanır. MBT'de terapist, danışanın şimdi ve burada neler olduğunu, ne düşündüğünü ve hissettiğini ve ayrıca birlikte olduğu kişinin ne düşündüğünü ve hissettiğini düşünmesine yardımcı olmaya çalışır. Amaç, durumun anlam kazanmaya başlaması, danışanın bu şekilde hissetmesinin muhtemelen anlaşılabilir nedenleri olduğunu görmesidir. Ve TFP'de terapist özellikle danışan ve terapist arasındaki ilişkiye odaklanır, ancak danışanın diğer önemli ilişkilerle bağlantı kurmasına da yardımcı olmaya çalışır. Bu, danışanların geçmişteki olumsuz deneyimleri bugüne nasıl getirdiklerini görmelerine, yoğun duyguları daha iyi anlamalarına ve boşluk hissi gibi zor deneyimleri kabul etmeye ve bunlarla çalışmaya daha istekli olmalarına yardımcı olabilir.

Zamanla, bir terapistin yardımıyla bu süreçleri yavaşlatmayı öğrenerek, insanların duygularını daha iyi yönetebilecekleri, bu duyguların nereden geldiğini düşünebilecekleri ve duygularına nasıl tepki verecekleri konusunda sağlıklı kararlar verebilecekleri umulmaktadır. Bahsedilen tedavilerin yaklaşımı bu sürecin destekleyici, empatik ve güvene dayalı bir terapötik ilişki içerisinde gerçekleştirilmesinin önemini vurgulamaktadır.

 

Bir zamanlar burada intihar girişiminde bulunan bir danışanım vardı. Hastanede uyandığında ilk düşüncesi, kendi hayatına bile son veremeyecek kadar başarısız olduğuydu. Hayatında derin bir anlam eksikliği olduğunu söylerdi ve bu hissin dayanılmaz hale geldiği zamanlarda hastaneye gidiyordu. 'İçini bir şeylerle doldurabilmek' için yemek yemek, kendine zarar vermek ve ihtiyacı olmadığını bildiği şeyleri satın almak da dahil olmak üzere her türlü şeyi deniyordu, ancak bunlar işe yaramıyor gibi görünüyordu.

Terapide, kendini boş hisseden ve anlam bulamayan tarafı hakkında konuştuk ve bunu, boş olmayan ve anlam bulabileceği tarafından ayırt etmeye çalıştık. Bunu yapmak için, boşluk hissinden kaçmak yerine bu hisse odaklanmayı öğrenmesi gerekiyordu. Ona bu konuda yardımcı olmak için gevşeme teknikleri kullandık ve ben de onu çok zorlamadan boşluk hissini tam anlamıyla deneyimlemesi için cesaretlendirmeye çalıştım. Zamanla, benimle olan ilişkisinin ona nasıl anlam kattığını anlatmaya başladı ve bu da hastaneye gitmenin 'içine bir şeyler doldurabilecek' türden ilişkiler bulması için bir yol sunduğunu görmesine yardımcı oldu.

İlişkilerin kendisi için anlam bulmanın ve boşluktan çıkabilmenin bir yolu olduğunu keşfettikten sonra, bir çıkış yolu buldu. Bir evcil hayvan sahiplendi. Biraz iyileştikten sonra, ihtiyacı olan çocuklara gönüllü olarak 'ablalık' yaptı ve sonunda kalıcı arkadaşlıklar kurduğu bir sosyal kulübe katıldı. O dönemlerde, kendini boşlukta hissettiği anlarda ne yapabileceğini bildiğinden, ortak bir fikirle sürecimizi sonlandırdık.

Psikologlar boşluk hissini daha iyi anlamaya devam ettikçe, bu çabanın insan duyguları, kimliği ve ilişkilerinin nasıl iç içe geçtiğine dair önemli içgörüler ortaya koyması ve tıpkı danışanım gibi boşluk hissiyle mücadele eden insanlara daha doyurucu bir yaşam sürmeleri konusunda nasıl daha iyi yardımcı olunabileceğini keşfetmeye olanak sağlaması muhtemeldir.

Çeviren: Psikolog Ecem Coşar
Kaynak: https://psyche.co/ideas/feeling-nothing-can-be-as-devastating-as-feeling-too-much

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR