5ef347dfc785c__metanet.jpg

Metanet

24.06.2020

Bir travma ya da kriz durumunu (koronavirüs salgını da öngörülemez ve kontrol edilemez olması kaynaklı travmanın özelliklerini taşımaktadır) nasıl deneyimlediğimiz büyük oranda güçlükleri yenme yeteneğimizle yani ne kadar metanetli ve elastik olduğumuzla alakalıdır. Burada kastedilen kişinin zor deneyimler ve başarısızlıklar sonrası kendini toparlayabilme, adapte olabilme, hayatta önüne bakabilme ve hatta bazen büyüme gerçekleştirebilme kabiliyetidir.

Bir kişinin güçlükleri yenebilme yeteneği o kişinin genetik özellikleri, kişisel geçmişi, çevresi ve durumsal bağlamının birbiriyle olan kombinasyonu tarafından belirlenir. Fakat bu zamana dek, araştırmalar genetik faktörün rolünün diğerlerine oranla daha düşük olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Güçlükleri yenebilme yeteneğinin en önemli belirleyicisi, ebeveynlerimiz ve birincil bakım verenlerimiz başta olmak üzere yakın kişilerarası ilişkilerimizin kalitesidir. Erken yaşta ebeveynlere bağlanma şekilleri, hayatımız boyunca insanın adaptasyon sürecinde çok önemli bir rol oynar. Bu aynı zamanda son 50 yıldır kişilerin güçlükleri yenebilme yeteneğine dair yapılmış neredeyse tüm çalışmada üzerinde durulan bir faktördür.

Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi psikiyatri profesörü ve aynı zamanda 1970’lerden beri travma sonrası stres üzerine çalışmalar yürüten Bessel van der Kolk diyor ki; “Seni bir çocuk olarak nasıl sevdiğim, ileriki hayatında yaşayacağın her türlü zor durumla nasıl başa çıkacağının en önemli belirleyicisidir.” 

Dr. van der Kolk’un dediğine göre uzun dönemli araştırmalar gösteriyor ki hayatın ilk 20 yılı oldukça kritik. Diyor ki, “Farklı yaşlardaki farklı travmalar algılarımız, değerlendirmelerimiz ve beklentilerimiz üzerinde kendi etkilerini oluşturuyorlar; beyin kullanıma bağımlı bir organ olduğu için, bu erken yaşam olayları da beyni şekillendiriyor.”

Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi fahri profesörü ve “Resilience: The Science of Mastering Life’s Greatest Challenges” kitabının eş yazarı Steven M. Southwick, “Stres tamamen kötü değil” diyor. Bugün etrafınızdaki dünyada yaşananlarla baş edebiliyorsanız, Dr. Sotuhwick’e göre, “yaşananların diğer tarafında olduğunuzda, daha da güçlü olacaksınız.”

Nasıl baş edebildiğimiz güçlükleri yenebilme yeteneğimizin hangi araçlara sahip olduğuyla çok ilgili. Başkaları için bunlar alkol tüketmek, gereğinden fazla yemek, kumar oynamak ya da alışveriş yapmak olabilir. Fakat bunlar bizi güçlüklere karşı daha güçlü yapmaz.

Aksine, metanetli kişilerde ortak olan özellikler iyimserlik (fakat aynı zamanda gerçekçilik), ahlaki pusula, dini ya da ruhi inançlar, bilişsel ve duygusal esneklik ve sosyal bağlılık. Çevremizdeki en metanetli kişiler genellikle olumsuz üzerinde durmayan ve en karanlık zamanlarda bile var olabilecek fırsatları araştıranlardır. Karantina döneminde, örneğin, metanetli bir kişi bu dönemi meditasyona başlamak için ya da online kurslar alıp gitar çalmayı öğrenmek için bir fırsat olarak değerlendirebilir.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5ef348cd264ff__inanc.jpg

Araştırma gösteriyor ki, değerli bir inanca ya da kendinden daha büyük varlığa -dini ya da ruhi anlamda- adamanın metaneti arttırıcı bir etkisi olduğu gibi düşünce yapımızı esnekleştirebilmemiz açısından da olumlu etkileri var.

“Pek çok metanetli insan, bir durum hakkında neyi değiştiremeyeceğini kabul edip kendilerine neyi gerçekten değiştirebileceklerini soruyor” diyor Dr. Southwick. Buna karşılık, kafanızı duvarlara vurup zihninizi sürekli neleri değiştiremeyeceğiniz hakkında zorlamak olaylarla başa çıkabilme gücünüzü azaltır ve tam tersine bir etki yaratır.

Dr. Southwick eski savaş mahkumlarıyla yaptığı pek çok çalışmada şu sonuca ulaştı: Bu kişiler derinlemesine acılar çekmiş olmalarına rağmen, pek çoğu büyüme yolunda kendine yeni alanlar bulmuş ve hayatlarının anlamını keşfetmişlerdir. Bu durum aynı şekilde benim de başıma geldi. Kişisel trajik bir deneyimim sonrası okula döndüm ve sosyal hizmet üzerine yüksek lisansım üzerinde çalışmaya başladım.

Fakat beş yıl önce, bu işin tam ortasındayken; kendimi bunalmış, umutsuz ve endişelerle doluyken buldum. Bunun üstesinden gelebilmemi sağlayan yol düşünce yapımı daraltmak oldu. Hayatın önümüzdeki günlerde ya da aylarda nasıl olacağı hakkında endişelenmek yerine şu ana odaklanmak ve kontrolümün dışında olan geçmiş ya da gelecek üzerine düşünüp durmamak için oldukça çaba gösterdim. 

Bir sosyal hizmet öğrencisi olarak şu an bulunduğum saha çalışmalarında, kanser hastalarına (travmatik deneyim) destek sağlıyor ve sıklıkla onlara ana odaklanıp güçlü yanlarını geliştirmeleri konusunda danışmanlık veriyorum. Çünkü, olabilecek her türlü en kötü durum senaryosunu hayal etmek anlamsız ve yalnıza kaygı seviyemizi arttırıyor.

Kolombiya Üniversitesinde Klinik Psikoloji alanında profesör olan George Bonanno şöyle diyor; “Her birimiz kendimize ait sorunlarımızın ne olduğunu anlamalı ve daha sonra bunları şimdiki zamanda nasıl çözüme kavuşturabileceğimiz hakkında karar vermeliyiz.” İyi haber şu ki, bunu çoğumuz başaracağız. Professör Bonanno’nun direktörü olduğu psikoloji laboratuvarı her türlü travmatik deneyimlerin parçası olan kişilerin olduğu 67 tane çalışmayı inceledi. Kitlelere karşı yapılan silahlı saldırılar, kasırgalar, omurilik yaralanmaları ve bunun gibi durumlardan bahsettiğini söylüyor Bonanno. “Bu kişilerin üçte ikisi metanetli olarak değerlendirildi. Bu kişiler kısa dönemde gayet iyi bir şekilde işlevlerini yerine getirebiliyorlardı.”

Metanet seviyesi oldukça yüksel kişilerle -ciddi anlamda sıkıntılı süreçler geçirip bunların üstesinden başarıyla gelmiş kişiler- yapılan röportajlar onların bazı ortak özellikleri paylaştıklarını gösteriyor.

Bu kişilerin pozitif ve bir o kadar da gerçekçi bakış açıları varı. Kendilerini olumsuz bilgilere hapsetmiyorlar ve aksine, umutsuz dönemlerde fırsatlar yaratıp olumsuzun içerisinde olumluyu bulmak için çaba gösteriyorlar.

Bu kişiler ahlaki pusulaya sahipler. Metaneti yüksek kişilerin neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair somut anlayışları var ve bu doğrular onların davranışlarını yönlendiriyor.

Bu kişilerin kendilerinden daha büyük olan bir şeye dair inançları var. Bunun varlığı sıklıkla dini ya da ruhi olarak kendini gösteriyor. Bir dinin parçası olmaktan gelen toplum desteği de kişinin zorlukları yenebilme becerisini arttırıyor.

Aynı zamanda bu kişiler fedakâr; yani başkaları için endişeleniyor ve sadece kendilerini düşünmüyorlar. Genellikle kendilerine anlamlı gelen ya da onlara amaç hissini veren sebeplere kendilerini adamışlardır.

Değiştiremeyecekleri şeylerin varlığını kabul ederler ve enerjilerini neyi değiştirebilecekleri üzerinde odaklarlar. Dr. Southwick’in dediği gibi metanetli kişiler zorlu durumları yeniden değerlendiriyor ve bunun içerisinde saklı olan anlamlı fırsatları araştırıyor.

Bu kişilerin sahip oldukları bir misyon, anlam ya da bir amaçları var. Kendini hayatta anlamlı bir misyona bağlı hissetmek onlara cesaret ve güç veriyor.

Bu kişiler sosyal destek sistemine sahip ve başkalarını destekliyorlar. “Çok az metanetli insan bunu yalnız kalarak başarıyor” diyor Dr. Southwick.

 

Eilene Zimmerman
NY Times, 21 haziran 2020
https://www.nytimes.com/2020/06/18/health/resilience-relationships-trauma.html

Çeviren: Yonca Kanburoğlu

 

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR