5fa2e28209d79__aile-01.jpg

Aile içi münakaşa normal; mühim olan onarmak

04.11.2020

Diana Divecha

Pandemide üç ayı geride bırakırken, benden 3200 km uzaktaki 28 yaşında büyük kızımı ve  eşini görmeyi çok istiyordum. Kızım yiyecek dağıtmak ve ortalığı temizlemek üzere, hem kendisini hem de eşini sokağa sürükleyen halk protestolarının hemen akabinde geçirdiği akut bir sağlık problemiyle dağılmıştı. Yaşananlarla başa çıkıyorlardı fakat üst üste yaşadıkları zorluklar içimdeki anneye onlarla iletişim kurma ve destek verme ihtiyacı hissettiriyordu. Bundan dolayı eşim, diğer kızım ve onun eşi olmak üzere altı yetişkin ve iki köpekle, tam da Minneapolis’in buhar tüten sıcağında kızımın evinde yeni bir sürü kurduk.

Toparlanırken bir tutam teredüt de içerime sızdı. Altımız daha önce hiç aynı çatının altında yaşamamıştık. Her şeyi elime yüzüme bulaştırabilir miydim? Bir dostumun dediği gibi, “dilim çarpar/sürçer” de ağzımdan yanlışlıkla yaralayıcı bir şey çıkar mıydı? Daha önce yorgun ve dikkatsiz olduğum bir vakitte damadımı düşüncesizce aşağılamıştım. Kendisi haklı olarak incinmişti ve eskisi gibi olabilmek, aramızda uzun mektuplaşmalar ve telefon konuşmalarına mal olmuştu.

Kardeşlerim ve ben, anne babamızın evliliğinin inatçı kopukluğu içerisinde yetişmiştik. Onların hayat boyu süren çatışmaları, etraflarındaki herkesin içine kavga, gürültü ve ayrılık ekti. Eşim ve çocuklarımızla farklı bir aile iklimi yaratmak için çok çalıştım. Eskiden kalan hayaletlerim bana  musallat oluyordu, yine de güzel şeyleri mahvetmek istemiyordum. 

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5fa2e378e840b__f.jpg

Yine de araştırmalar, ilişkilerimizin daima ahenk içerisinde olması beklentisinin ne gerçekçi ne mümkün olduğunu ve hatta sağlıklı da olmadığını gösteriyor. Gelişimsel bilimden ve aileler üzerine yapılan araştırmalardan bildiğimiz her şey bize çatlakların olacağını ve daha ziyade mühim olanın onlara nasıl cevap verdiğiniz olduğunu telkin ediyor. Her zamankinden daha fazla ailelerin birlikte vakit geçirdiği bugün,  gerilim ve duyguların incinmesi için çok sayıda olanaklar mevcut. Fakat bu anlar aynı zamanda yeniden bağ kurmak için de bol bol davet imkanı sunuyor.

Bağlantının kopması hayatın bir gerçeği

Araştırmacı Ed Tronick,çalışma arkadaşı Andrew Gianino ile birlikte küçük çocukların ve bakım verenlerinin birbirlerine ne sıklıkla uyum sağladıklarını hesapladı. (Uyum sağlamaktan kastedilen, tarafların olumlu duygular paylaştığı etkileşimlerin ileri- geri hareket ritminin süremi). Bunun şaşırtıcı derecede az olduğunu keşfettiler. Sağlıklı ve güvenli bağlanmanın olduğu ilişkilerde bile bakım verenler ve çocuklar zamanın %30’luk bir bölümünde senkronizeydiler. Kalan %70’inde ise birbiriyle uyumsuz, senkronizasyondan uzak yahut birlikte geriye dönerek onarım yapmakla meşguldüler. Sevindirici olan şu ki, bebekler dahi bakışları, gülüşleri, mimikleri, eylemleri, ayak direyişleri ve çağrılarıyla onarıma yönelik rol alıyor. 

Bu uyumsuzluklar ve onarımlar oldukça önemli diye açıklıyor Tronick: Bunlar çocuğun self-regülasyon (kendini düzenleyebilme), başa çıkma ve psikolojik dirençlilik yetilerini  geliştirmesi açısından son derece önemli. Ufak ve idare edilebilir dozlardaki bu uyumsuzluklar üzerinden bebekler ve daha büyük çocuklar dünyanın tam olarak kendilerinin izini takip etmediğini öğreniyor. İstenmeyen duyguların yarattığı ufak dozda strese küçük maruziyetler, onlara dalgalı sularda bile gemilerini su üstünde tutabilmeleri için yönetilebilir bir deneyim imkânı sunuyor. İstenmeyen duyguların ufak ölçekli baskısına yol açan bu küçük maruz kalışları, onarıma yahut yeniden birleşmeye eşlik edecek olan ve sular dalgalı olduğunda bile gemilerini yüzeyde tutmaya yarayacak idare tecrübesini sağlayan güzel duygular takip eder. Bir başka deyişle, eğer bir bakım veren çocuğun tekmil ihtiyaçlarını karşılıyorsa, aslında bu durum çocuğun gelişiminde ayağına dolanacaktır. 

UCLA’de görevli nöropsikiyatrist ve kişilerarası nörobiyoloji alanında çeşitli kitapların yazarı olan Dan Siegel “İlişkideki kopuklukları onarmak ebeveynlikteki en önemli şeydir” diyor. 

Hayatın, uyumsuzluklardan, iletişimsizliklerden ve bunların hızlıca onarıldığı, daha sonra yeniden düzensizleşen, stres yaratan ve beraberinde tekrar onarıldığı dizilerden ibaret olduğunu söylüyor Tronick. Bu durum günde binlerce kez ve bir yılda belki de milyon kez yaşanıyor.

Bir başka araştırma, çocukların arkadaşı olmayan kişilere nisbetle kendi arkadaşlarıyla daha çok çatışma ve onarım yaşadığını söylüyor. Kardeş kavgası efsanevidir ve yetişkinlerin çatışmaları ise ebeveyn olduklarında tırmanır. Eğer kişilerarası çatışma kaçınılmazsa- ve hatta gerekliyse- o zaman önemli ilişkilerimizi sürdürebilmenin tek yolu onları yeniden senkronize etmek konusunda daha iyiye gitmek ve ilişkilerde kopukluk yaşandığında onları onarma girişiminde bulunmaktır. 

Nörobilim ve mutluluk ile ilgili çeşitli kitapların yazarı  psikolog Rick Hanson, “İlişkiler, onarım alanının boyutuna göre küçülerek şekil alır” diyor. “Fakat onarım için bir girişim, insanların birbirine vadedebileceği en hoş, en nahif ve mühim iletişim biçimlerinden biridir.” diye ekleyerek. Bu, “Sen bağ kurmaya layıksın” demektir.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5fa2e42581c70__aile-03.jpg

Aile dokusunu güçlendirmek

Bir çocukla konuşurken, sizin söylediklerinizi onun nasıl algılayabileceği hakkında düşünün. Kelimelerin ve sessizliğin ağırlığı olduğunu hatırlayın. Çocukları “duygusal Geiger sayacı” olarak düşünebiliriz. Sizin kelimelerinizi anlama sürecinden geçirmek yerine sizin duygularınızı okurlar. Eğer onlarla tamamen alakasız duygular ya da travmalarla meşgulseniz, kendi duygularınızın sorumluluğunu almaya ve onlarla konuşmadan önce kendinizi sakinleştirmeye dikkat edin. 

İlişki kurma ve anlama bağlamında kendinize çatlakların, anlaşmazlıkların beklenmesi gereken ve onarılabilir şeyler olduğuna dair bir aile kültürü geliştirebilirsiniz.
Onarmaya dair en küçük çağrıları bile kollayın. Bazen zihnimiz öyle yoğun olur ki bir çocuğun bizimle yeniden ilişki kurmak için attığı bir bakışı, yaptığı bir mimiği ya da ifadeyi kaçırabiliriz. 
“İlişkide bunu onarmaya ihtiyacım var” ya da “Bunu düzeltebilir miyiz?” gibi talepleri normalleştirin. İlişkimiz zarar gördüğünde diğerlerinin bunu anlamasına izin vermemiz gerekir.
Aynı şekilde, birinin damarına bastığınızı düşünüyorsanız, bunu kontrol etmek için geri dönün. Atılan yanlış bir adımı erkenden fark etmek yardımcı olabilir.

Ailenizdeki birinin davranışından rahatsız olduğunuzda, değişim için ileteceğiniz talebi pozitif bir dille yeniden tesis edin; örneğin, birine ondan ne yapmasını istemediğinizi söylemek yerine ne yapmasını istediğinizi söyleyin. “Şöyle bir ricam var...” ya da “… yapmak ister misin?” gibi bir dil kullanmak, buradaki değiş tokuşu daha nötr bir hale getirir ve karşı tarafın savunmaya geçmesindense onun işbirlikçi bir tutum takınmasına yardımcı olur.

Çevrenizdeki insanlarla da sağlıklı onarma girişimlerini modelleyebilirsiniz, böylece onlar bunu normalleştirir ve çocuklar da bunların gerçek hayatta işe yaradığını görebilir. Çocukların, yetişkinlerin çatışmaları yapıcı bir şekilde çözdüklerini görmesi onlara fayda sağlar.

Hakiki bir onarım için gerekli dört adım

İlişkide onarımların sonsuz sayıda çeşidi vardır. Bunlar çocuğun yaşına, mizacına ve çatışmanın ciddiyetine göre çeşitlilik gösterebilir. 

Küçük çocuklar fiziksel temasın yanı sıra sevgi ve güvenlik duygusunun yeniden kurulmasına ihtiyaç duyarlar. Ergenlik çağındaki gençler ise daha karışık konuşmalara ihtiyaç duyabilir. Çocuklar tarzları itibariyle birbirinden ayrılabilirler. Nevi şahsına münhasır çocuklar kendi tarzınca değişiktir, bazıları diğerlerinden daha fazla kelimelere ihtiyaç duyabilir ya da bir çocuk için çok incitici olan bir şey bir başka çocuk için önemsiz olabilir. Buna ek olarak, sizin tarzınız da çocuğunkiyle uyumlu olmayabilir ki bu da sizin daha fazla esneklik göstermenizi gerektirir.

Bazı ufak kusurlar yalnızca göz atmayı gerektirir, ancak daha derin yaralar daha fazla dikkat ister. Özrün yarattığı yarayla orantılı olmasına dikkat edin. Burada önemli olan  birinin nasıl yaralanmış olması gerektiğine dair sizin yargınız değil, çocuğun nasıl yaralanmış hissettiğine dair gerçekteki tecrübedir. Bir kerelik özür yeterli olabilir fakat bazı onarmaların aradaki dokuyu yeniden düzeltebilmek için sık sık gösterilmesi gerektiğini kabullenmek gerekir. Yapılan değişikliklerin işe yarayıp yaramadığını görmek için sonrasında kontrol etmek sıklıkla yararlı olur. 

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5fa2e48b0e7bf__aile-04.jpg

Her onarma kendine hastır fakat hakiki onarmalar genellikle aynı basamaklardan oluşur. 

1. Suçunuzu kabul edin. Öncelikle sebep olduğunuz üzüntüyü anlamaya çalışın. Yaptığınız şeyi istemeden yapmış olmanızın ya da sebeplerinizin ne olduğunun önemi yoktur. Burası savunma sisteminizi kapatma ve diğer kişinin acısını veya öfkesini anlama ve adlandırma zamanıdır. Bazen anladığınızı kontrol etmeniz gerekebilir. Şu şekilde başlayın: “Seni incittim mi? Bunun nasıl olduğunu anlamama yardımcı ol.” Bu biraz mahcup edici olabilir ve karşımızdaki kişinin bakış açısını anlamak için onu açık yüreklilikle dinlememizi gerektirir. Çocuğu hassas, yaramaz ya da başına geleni hak etmekle suçlamak gibi herhangi bir ikazda bulunarak özrü baltalamayın. Yarayı örtbas etmek, önemsememek ya da küçümsemek gibi herhangi bir girişim, hakiki bir onarma olmayacaktır. Çocukların gerçekliğe dair keskin bir algısı vardır. Sahte davranmak ya da onlara galebe çalmak işe yaramayacaktır. Ruhani bir öğretmenim bana şu sözü hatırlatmıştı: “Dikeni çıkaran, yarayı kabul etmektir.” Bu bizi insanlığımızla yeniden bağlayan şeydir.

 

İçten bir “Özür dilerim” yeterlidir. Üzerine başka bir şey eklemeyin. Terapist ve yazar Harriet Lerner’a göre yetişkinlerin sıklıkla yaptığı hatalardan bir tanesi de terbiye unsuru eklemektir: “Bunun bir daha olmasına izin verme,” ya da “Bir dahakine bunun bedelini ödeyeceksin.” Lernera  “Çocukları özrü kendileri için kullanmaktan alıkoyan bu” diyor. Özür dilemek yetişkinler için aldatıcı olabilir. Bize kendimizi yerin dibine girmişiz gibi hissettirebileceği gibi gücümüzü kaybetmekten de korkabiliriz. Yetişkinler olarak daima haklı olduğumuza göre bir çocuktan özür dilememeliyiz değil mi? Tabii ki hayır. Fakat geri dönüşü çetin bir ilişkide çocuğumuzla sıkışmamız kolaydır. Rick Hanson’a göre, başta kadınlar olmak üzere bazı yetişkinler, özürlerini ifade etme çabalarında çok yüzeysel, heyecanlı, aşırı saygılı ve hatta fazla aceleci olabilirler. Bu, özrü, incinmiş kişiden daha ziyade kendinize odaklanmış bir durum kılabilir. Ya da yalnızca kişinin sınırları üzerinde çalışması gerekliliğine dair ihtiyacının bir göstergesi olabilir. Fakat özür ifade edilirken yapılması gereken en önemli şey, ortaya çıkan yarayı fark ettiğini belirtmek ve onarma yapmaktır. Bunu için farklı yollar kullanılabilir. Ailemiz bazen sınırların aşıldığını şakacı bir dille kabul ederken muzip davranmayı tercih eder: “Haklısın, ben haksızdım, haklısın, ben haksızdım, haklısın, ben haksızdım.” Bazen özürler sözel olarak dile getirilmez. Babam çocukluğumda kaçırdığı tüm doğum günlerimi yetişkin olarak kutladığım bir doğum günümde benim için binlerce kilometre uzaktan gelip bana sürpriz yaparak durumu telafi etmişti. Kelimeler onun güçlü yanı değildi, fakat planlaması, çabası ve yanımda bulunması onarımın ta kendisiydi. Özürler her türlü form ve niteliğe sahip olabilir.

 

3. Kısa ve öz bir açıklama sunmayı düşünün. Eğer karşınızdaki insanın dinlemeye açık olduğunu düşünüyorsanız, kendi bakış açınıza dair kısa bir açıklamada bulunabilirsiniz fakat bunun kaygan bir yokuş olduğuna -söylediklerinizin yanlış anlaşılabileceğine- dair dikkatli olun. Ne kadarın yeterli olacağını sezebilirsiniz. Özrün temel odağı incinen kişinin deneyimidir. Eğer bir açıklama yardımcı olacaksa, âlâ, fakat özrün maksadından uzaklaşılmamalıdır. Burası kendi sıkıntılarınızdan bahsetmenin zamanı değil, o başka  zamana bırakılması gereken bir konuşmasıdır. 

4. Durumu düzeltmek ve bunun yeniden olmasını engellemek için sahip olduğunuz niyeti içtenlikle ifade edin. Özellikle bir çocuğa aynı hatanın ileride tekrarlanmasının nasıl engelleneceğini anlatırken somut ve yargılanabilir olun. “Bunun için ben de gerçekten çok çabalayacağım” ve “Bunun nasıl hissettirdiğine yeniden bakalım” gibi cümleler bir başlangıç olabilir. 

Kendinizi de affetmeyi hatırlayın. Bu hassas bir süreç. Hepimiz yapım aşamasındayız diyebiliriz. Yetişkinler de gelişmeye devam eder. Kendimden biliyorum bunu. 

Ziyaretimizden önce ben ve kızım bir telefon görüşmesi yaptık. Birbirimizle bolca zaman geçirmek için yakaladığımız bu nadir fırsatla ilgili heyecanımızı paylaştık. Daha sonra temkinli bir şekilde endişelerimizi dile getirdik. 

“Birbirimizi sinirlendirmemizden korkuyorum” dedim. “Tüm gün temizlik yapmaktan ve yemek pişirmekten korkuyorum” diye cevapladı.

O da bana “Tüm bu zaman boyunca yemek pişirip temizlik yapacak olmaktan korkuyorum” dedi.

Biz de problem yaratabilecek hareketlerimizi önlemek adına stratejiler geliştirdik. Kızım herkesin yemek pişirme ve temizlik yapma sırası için imza atacağı günlük ev işlerinden oluşan bir çizelge oluşturdu. Aynı zamanda çalışmak ve telefon görüşmesi yapmak gibi şeyler için ihtiyacımız olan alanlara dair fikir alışverişi yaptık. 

Daha sonra soluklandım ve bilimden bir sayfa aldım. “Çatışmaların yaşanmasını beklememiz gerektiğini düşünüyorum” dedim.“Önemli olan çatışmalar üzerinde nasıl çalışacağımızdır. Sevgi onarımın içindedir.”

Çeviren: Yonca Kanburoğlu

Kaynak
https://greatergood.berkeley.edu/article/item/family_conflict_is_normal_its_the_repair_that_matters?utm_source=Greater+Good+Science+Center&utm_campaign=dee83cba56-EMAIL_CAMPAIGN_GG_Newsletter_October_22_COPY_01&utm_medium=email&utm_term=0_5ae73e326e-dee83cba56-74628367 

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR