60b39f8c68ad7__1.jpeg

Tolstoy’dan mutlu bir hayat için tavsiyeler

30.05.2021

Tolstoy'un, ‘Savaş ve Barış’ romanından yaşama sanatı hakkında çok şey öğrenebiliriz. Kitap, kibir ve aptallığı, cinsel kıskançlığı ve aile ilişkilerini keskin bir şekilde gözlemler. Ancak, Roman Krznaric, usta romancının kendi hayatından da öğrenebileceklerimiz olduğunu yazıyor.

Roman Kznaric


1828'de doğan ve 1910'da ölen Tolstoy, mülkler ve yüzlerce köle sahibi bir aileden gelen, Rus soylu sınıfının bir üyesiydi. Genç kont, hayatının ilk döneminde, fırtınalı, zevk ve eğlenceye düşkün, şiddet de içeren bir yaşam sürdü.

Kendisi, "Savaşlarda adam öldürdüm ve daha başkalarını da öldürmek için düellolarla meydan okudum", "Kumarda kaybettim, köylülerin emeğini tükettim, onları cezalandırdım, başıboş yaşadım ve insanları aldattım... on yıl böyle yaşadım." diye anlatır.

Ancak bu çökmüş, müstehcen yaşam tarzından zamanla sıyrıldı ve akranlarını şok eden radikal, alışılmadık bir dünya görüşünü benimseyerek, aristokrat geçmişinin kabul görmüş inançlarını reddetti. Öyleyse, Tolstoy’un bu kişisel yolculuğu, kendi yaşam felsefelerimizi yeniden düşünmemize tam olarak nasıl yardımcı olabilir?

https://kemalsayar.com//website/assets/images/my1/images/60b3a00875291__2.jpeg

1. Açık Fikirli Olun

Tolstoy'un sahip olduğu en iyi özelliklerden biri, yeni deneyimleri doğrultusunda görüşlerini değiştirme becerisi ve istekliliğiydi. 1850'lerde katıldığı Kırım Savaşı'nda tanık olduğu korkunç katliamlar, onu ömür boyu pasifist yaptı. 1857'de Paris'te, halka açık bir giyotin infazı gördükten sonra, –ki kesilen kafa aşağıdaki kutuya düştüğünde çıkan sesi asla unutmadı- hükümetlerin sadece acımasız olmakla kalmayıp, nihayetinde sadece zengin ve güçlülerin çıkarlarına hizmet ettiğine inanarak, devlet ve yasalar karşıtı kesin bir muhalif oldu.
Bir arkadaşına "Devlet bir komplodur." diye yazdı. "Bundan böyle, hiçbir yerde hiçbir hükümete hizmet etmeyeceğim." Tolstoy bir anarşist olma yolundaydı. Bizi, uyarınca yetiştirildiğimiz temel inançları ve dogmaları sorgulamaya teşvik eden ilk kişidir.

2. Empati Yapın

Tolstoy, kendini hayatları onunkinden çok farklı insanların yerine koyabilmesiyle, sıra dışı bir duygudaşlık kabiliyeti sergiliyordu. 1860'larda, artık köylülerle aynı giyinmekle kalmayıp, mülkünde yeni özgürleşmiş işçilerle birlikte çalışmaya, tarlaları sürmeye ve onların evlerini kendi elleriyle onarmaya başladı. Mavi-kanlı (soylu) bir kont için, bu tür eylemler son derece dikkate değerdi. Şüphesiz bunda biraz Paternalizm etkisi sezilse de, köylülerin arkadaşlığından keyif alıyordu ve şehirlerdeki edebi ve aristokrat seçkinlerden bilinçli olarak uzak duruyordu. Tolstoy, başka insanların hayatlarının gerçekliğini, kendiniz o hayatı tatmadıkça asla anlayamayacağınıza inanıyordu.
https://kemalsayar.com//website/assets/images/my1/images/60b3a035629de__3.jpeg

3. Fark Yaratın

Ayrıca, diğer insanların acılarını hafifletmek için tatbiki adımlar da atarak, kendisini üst sınıf çevresinden ayırdı; bu, en çok açlık yardımı çalışmasında açıkça görülüyordu. 1873'teki mahsul kıtlığından sonra, Tolstoy açlıktan ölmek üzere olanlara yardım organize etmek için Anna Karenina romanını yazmayı bir yıllığına bıraktı ve bir akrabasına şöyle söyledi: "Hayali yaratıklarla uğraşmak için, kendimi canlı olanlardan koparamam." Arkadaşları ve ailesi, dünyanın en iyi romancılarından birinin deha ürünü eserlerinden birini arka plana atmasının çılgınlık olduğunu düşünüyordu. Bunu, 1891'deki kıtlığın ardından tekrar yaptı, iki yılını çorba mutfaklarında çalışarak ve para toplayarak geçirdi.

Bugün çok satan bir yazarın son kitabını, iki yıl boyunca insani yardım çalışmaları yapmak için bir kenara bıraktığını hayal edebiliyor musunuz?

 

4. Basit yaşam sanatında ustalaşın

1870'lerin sonunda geçirdiği bir zihinsel buhran ardından Tolstoy, içinde büyüdüğü Ortodoks Kilisesi de dâhil olmak üzere tüm organize dini reddetti. Ruhani ve maddi sadeleşmeye dayanan devrimci bir Hıristiyanlık tarzını benimsedi. İçkiyi, sigarayı bıraktı ve vejetaryen oldu. Ayrıca mülkiyetin ortak tutulduğu basit, kendi kendine yeten yaşama sahip ütopik toplulukların yaratılmasına da ilham verdi. Bu "Tolstoy" toplulukları tüm dünyaya yayıldı ve Gandhi'nin 1910'da Tolstoy Çiftliği adında bir ashram (Hinduizm’de inziva ve yoksullar evi) kurmasında etken oldu.

5. İkilemlerinizin farkında olun

Bu yeni, daha basit yaşam, mücadele ve çelişkiler de barındırmıyor değildi. Tolstoy, evrensel aşka dair öğütleriyle biliniyordu, ama karısıyla sürekli kavga ediyordu. Dahası, bu eşitlik önderi, servetinden ve ayrıcalıklı yaşam tarzından asla tam olarak vazgeçemedi. Yaşlılığına kadar, büyük bir evde, hizmetçilerle yaşadı. Ancak 1890'ların başında -ailesinin isteklerine karşı durarak- edebi eserlerinin büyük bir kısmının telif hakkından feragat edebildi ve böylece aslında bir serveti feda etti. Tolstoy'un hayatına başladığı ayrıcalıklı konumu göz önüne alındığında, kişisel dönüşümü, tamamlanmamış olsa bile, yine de hayranlığımızı hak ediyor.

https://kemalsayar.com//website/assets/images/my1/images/60b3a06e200b9__4.jpeg
6. Zanaat edinin

Tolstoy, zihin ve beden arasında bir denge kurmanın, yaratıcı sürecinin önemli bir parçası olduğunu fark etti. Tarlalarda saban sürmek üzere düzenli olarak yazmaya ara veriyor, aynı zamanda yazı masasının yanındaki duvara yaslanmış bir tırpan ve testere duruyordu. Son yıllarında, yazarlar ve gazeteciler sakallı bilgeye saygı sunmaya geldiklerinde, dünyanın bu en ünlü yazarlarından birini, ayakkabı tezgâhına eğilmiş, bir çift bot yaparken gördüklerinde şaşırıyorlardı.

Tolstoy bugün yaşıyor olsaydı, hiç şüphesiz, boş zamanımızın çoğunu tweet atmak ve mesajlaşmaya ayırmaktansa, hayatımıza biraz zanaat katmamızı önerirdi.

 

7. Sosyal çevrenizi genişletin

Tolstoy'dan çıkarılması gereken en önemli yaşam dersi, onun liderliğini takip etmek ve varsayımlarımıza ve önyargılarımıza meydan okumanın ve dünyaya yeni bakış açıları geliştirmenin en iyi yolunun, görüşleri ve etrafımızı yaşam tarzları bizimkinden farklı olan insanlarla çevrelemek olduğunu kabul etmektir. ‘Resurrection' (Diriliş) adlı romanında, çoğu insanın -ister politikacı, ister iş adamı ya da hırsız olsun- "içgüdüsel olarak, kendi yaşam görüşleri ve yaşamdaki yerlerinde paydaş oldukları insanların çevresine bağlı kaldıklarına" işaret etti. İhtimam gördüğümüz bu kendi akran grubumuz içinde bazı şeylerin tamamen normal ve meşru olduğunu düşünebiliriz. Bazı  görüşlerimizin adaletsiz veya yanlış olabileceğini göremeyiz, çünkü kendi yarattığımız çevreler içindeyiz.

 

Burada üstesinden gelinmesi gereken zorluk, etkileşim kanallarımızı genişletmek ve değerleri ve deneyimleri bizimkilerle çelişen kişilerle zaman geçirmektir. Nihai görevimiz, Tolstoy'un da bize tavsiye edeceği gibi, çemberin sınırlarının ötesine seyahat etmektir.

Türkçesi : Ç. Ergun

 

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR