61421f294f468__1.jpeg

Babalık Serüveni

15.09.2021

Dünyaya her gün yeni bebekler geliyor. Bir bebek dünyaya gelince bir kadın anne olur, bir erkek de baba. Oysa bebek denilince sanki eş anlamlı bir kelimeymiş gibi akıllara ilk anne gelir. Ebeveynlik üzerine yapılan çalışmaların, yazılan kitapların, yapılan programların neredeyse tümü annelerin üzerine odaklanmış durumda. Bebekler ya da çocuklar deyince ilk akla gelen babalar değildir, görünen o ki sinir bilim dünyası için de durum pek farklı değil. 

Anneler kıymetlimiz. Anne deyince aklımıza bir sürü kelime gelir. Cefakâr olandır o, fedakardır, en çok da müşfik olandır. Cennet annelerin ayakları altındadır. Peki ya babalar? Babalar söz konusu olduğunda çoğunlukla otoriter, kural koyucu, evdeki disiplinin uygulayıcısı olan kişi gelir akıllara. Az duyulmuş şey değildir bir annenin sözünü dinletemediği çocuğuna “Akşam baban eve gelince yaptıklarını ona bir bir anlatacağım” cümlesi. 

Bir de Yakup vardır hafızalarımızda; o bir peygamberdir ama biz onu Yusuf’un babası olarak tanırız. Babalığıyla biliriz onu. Evlatlarına olan şefkatiyle tanırız. Oğlunun kaybolmasının ardından döktüğü gözyaşlarından görme yetisini kaybeden. Kayıp olan oğlunun kokusunu aldığını iddia eden yufka yürekli bir baba. Peki hangisidir baba? Hepsi mi yoksa hiçbiri mi?

Kadınlar anne olduklarında hamilelik ile başlayan ve annelikleri boyunca devam eden zamanda birçok değişimler yaşarlar. Örneğin, kadınlar anne olduklarında östrojen, progesteron ve prolaktin hormonlarının seviyelerinde ciddi artış meydana gelir. Hormonların biyolojik etkileri, vücuttaki hormon sinyalini algılayan moleküller olan reseptörlere bağlanarak gerçekleşir. Böylece beyindeki reseptörlere bağlanan hormonlar davranışları etkilemeye başlar. Östrojen beynin bir diğer önemli hormonudur. Genel olarak oksitosin hormonunu artırır. Ayrıca doğumla birlikte yüksek derecede oksitosin salınımı algılama kapasitesini etkiler. Emzirme sırasında ise oksitosin ile östrojenin birleşmesi annelerin bebekleriyle bağ kurma kapasitesi ve bebeklerine bakım verme isteklerinin artmasına yardımcı olur. Kadınlar anne olduklarında bu kadar büyük hormonal değişimler yaşarken baba olan erkekler ne yaşamaktadır? 
/website/assets/images/my1/images/6142202295fc2__3.png
Bu soruların yanıtlarının peşinde yol alan James K. Rillings psikiyatri, davranış bilimleri ve antropoloji bölümlerinde profesörlük yapan bir araştırmacı. Babalara dair eksik olan bu ilgiyi fark eden ve çalışmalarının odak noktasını baba olan erkeklere çeviren araştırmacılardan sadece biri. Rillings, amacını gerçekleştirmek için baba olan erkeklerin hormon düzeylerini ve beyin fonksiyonlarını baba olmayan bir grup erkeğinkiyle karşılaştırmaya başlar. Araştırmacı, baba olmayan erkeklerin ve baba olan erkeklerin birincil erkek cinsiyet hormonu olarak bilinen testosteronlarını incelediğinde ilginç bir bulgu ile karşılaşır. Baba olan erkeklerin testosteron seviyeleri baba olmayan erkeklere kıyasla yüzde 20 kadar daha azdır. Bu yeni bulgular alanda başka çalışmalarla da birlikte ele alındığında baba olan erkeklerin nasıl bir değişim yaşadığını büyük resim içinde görmek önemli. 

Rillings ve birçok araştırmacının dikkatini çeken baba olan erkeklerin yaşadığı testosteron değişimi bilgisi kuşlar üzerinde yapılmış bazı deneylerin bulgularıyla harmanlandığında ortaya çıkan resim büyüleyici hale geliyor. Söz konusu araştırmada tek eşli ve ebeveyn olan erkek kuşlara ekstra testosteron verilmiş. Ekstra testosterona maruz kalan baba kuşlar maruz kaldıkları testosteron artışı nedeniyle yavrularına babalık yapmaktan vazgeçmişler. Ayrıca yoğun testosterona sahip baba kuşlar çok eşli olmaya yönelmiş. Bu bulgular, testosteron hormonunun sahip olunan kaynakları ebeveynlikten çiftleşmeye yönlendirebileceği fikrine yol açmış. 2011 yılında Northwestern Üniversitesi'nde biyolojik antropoloji alanında çalışan Lee Gettler ve meslektaşları 4,5 yıl boyunca bir grup Filipinli erkeğin testosteron seviyelerini ölçtüklerinde önemli bir keşifte bulunmuşlar. Bu uzun soluklu araştırma süreci boyunca görülmüş ki, baba olan Filipinli erkekler baba olmayan erkeklere kıyasla testosteronlarında önemli ölçüde düşüş yaşamışlar. Söz konusu bilgiler ışığında görülen o ki, babalığa geçiş erkeklerin testosteron seviyelerini azaltmakta.

Araştırma ekibi baba olan erkeklerin çocuklarıyla olan etkileşimini de incelemişler. Araştırmanın sonucu, çocuklarının bakımına daha fazla dahil olan Filipinli babaların bakım verme sürecine dahil olmayan babalara göre testosteron seviyelerinde daha büyük bir düşüş olduğunu göstermiş. Ayrıca araştırma kapsamında annelere de eşlerinin çocuklarına yönelik davranışlarıyla ilgili sorular sorulmuş. Annelerin cevapları da babaların çocuklarının bakımıyla ilgileniyor olması ile testosteron seviyeleri arasındaki ilişkiyi doğrular nitelikte. Yani yüksek testosteronlu erkeklerin çocuk bakımına daha az ilgili olma eğiliminde oldukları görülmüş. Oysa düşük testosteron seviyesine sahip olan babaların çocuklarının bakımıyla daha fazla ilgili oldukları gerçeği gözlemle de teyit edilmiş. Peki, bu bulgu ne anlama gelmektedir? Daha mı az erkek haline gelir baba olan erkekler?

/website/assets/images/my1/images/6142205de9f8e__4.png

Soru sormaya devam edelim. Örneğin, anne olan kadınlarda oksitosin hormonunun salgılanması doğum sırasında uterus organının kasılması ve emzirme sırasında meme uçlarının uyarılmasıyla ilgilidir. Bu durum şu soruyu da akla getiriyor: Erkeklerde hormonal değişiklikleri tetikleyen şey nedir?

Araştırmacılar bu soruya da yanıt aramışlar. Eşlerinin hamilelik süreçleri sırasında bile baba adayı olan erkeklerin testosteron seviyelerinde bir düşüş olduğuna dair kanıtlar var. Bu nedenle anne ve baba arasındaki ilişki de erkekleri hormonal olarak babalığa hazırlıyor gibi görünüyor. Ayrıca baba olan erkeklerin yaşadığı tek değişim testosteron seviyelerindeki düşüş ile de sınırlı değildir. Bu arada artan bir hormon vardır. Oksitosin. Bu hormon kadın ve erkeğin ebeveynliğe geçişi için ekibe katılanlardan biri. Oksitosin bağ kurma ve bakım verme becerimizi tetikler, ayrıca stres hormonu olarak bilinen kortizol ile de savaşan bir hormondur. Üstelik bu hormonun tetikleyicisi ise dünyaya yeni gelen minik canlılar. 

Yavrular. Bizim dünyaya davet ettiğimiz ve tamamen bizlerin bakımına muhtaç bir vaziyette dünyaya gelen insan yavruları. Yeni doğan bebekleriyle ten tene temas kuran babaların oksitosin seviyelerinde artış görülmüş. Ayrıca bu değişim sadece babalar ile de sınırlı değil. Babalarının tensel temas kurduğu bebeklerinin de oksitosin düzeyleri artmış. Sonuç olarak, bebek dünyaya geldikten sonra kurulan her temasın babaların hem testosteron seviyesini düşürdüğüne dair hem de babaların oksitosin seviyesini artırabildiğine dair kanıtlar mevcut. Belki de bebeğin fiziksel görünümü, kokusu veya bebekle yaşanan dokunsal temas bu hormonal değişimleri tetikliyor olabilir. Bu bulgular, babalar ve çocuklar arasındaki ilişkiyi şekillendirmekte babaların çocuklarına yakın yerlerde daha fazla zaman geçirmelerinin önemine işaret ediyor. Bu durumda babalar ve çocukları daha güçlü bir şekilde bağ kurabilir. Bu bir babanın çocuğuna verebileceği en kıymetli hediye değil de nedir?
/website/assets/images/my1/images/614220acb1119__6.png
Babalık kadınlar ve baba olan erkek arasındaki ilişkiyi de değiştiriyor. Dahası, babalığa geçiş boyunca testosteronu en az düşen babalar en yüksek cinsel ilişki sıklığını bildirdiler ve beklenebileceği üzere testosteraon seviyelerinde yüksek düşüş olan babaların cinsel ilişki sıklığının daha düşük olduğu görüldü. Bu bulgu ile uyumlu olarak, babalar görsel cinsel uyaranlara beyin ödül bölgelerinde baba olmayan erkeklere göre daha zayıf bir tepki gösterdi. Prefrontal korteksimiz, yani akıllıca seçimler yapmamıza yardım eden beynin en gelişmiş kısmı taahhütlerimizi yerine getirme, sosyal normlara uyma ve ahlaki sorumluluklarımızı yerine getirme hizmetindedir. Bu sayede dürtülerimizi kontrol edebiliriz. Bu olağanüstü organa sahip olduğumuz için ayrıcalığımız var ve baba olan erkekler onu gayet iyi kullanmak için gerekli bilişsel donanıma sahip görünüyor. 

Görünen o ki, babalar, çocukların ve insan soyunun devam edebilmesi için o kadar kritik bir role sahip ki, beyinleri bu role uyum sağlamalarını garantiye almış. Anneler gibi babalar da çocuklarının dünyaya gelmesi ile biyolojik, psikolojik ve davranışsal olarak çocuklarına en iyi şekilde ebeveynlik yapmaya hazır hale geliyorlar. Artık sadece anneliğin içgüdüsel olduğunu, babalığın ise öğrenildiğini söyleyemeyiz.

Testosterondaki geri dönüşü olmayan düşüşler ve oksitosin seviyelerindeki değişiklikler, bir erkeği hassas ve duyarlı bir baba olmaya, çocuğunun ihtiyaçlarına uyum sağlamaya hazırlıyor. Üstelik yeni bir eş arayışına motive olmamaları nedeniyle aile birliğinin devamı sağlanıyor. Baba olan erkeklerin ve anne olan kadınların beyin yapıları çocuklarına ebeveynlik yapabilmeleri için gereken bölgelerde değişiyor. Üstelik de bu değişim birebir anne olan kadınların beyinlerindekinin aynısı olacak şekilde baba olan erkeklerin beyinlerinde yaşanmıyor. Aksine, babanın yaşadığı değişim annenin yaşadığı değişimi bütünleyecek ve aile çatısı altında ahengi yaşatacak şekilde gerçekleşiyor. İyi bir baba olup olamayacağından endişe eden erkekler varsa onlara bir haberimiz var. Çocuğunuzun ihtiyacı olan baba olmanız için beyniniz gereken her şeyi yapıyor. Baba olduğunuzda babalık yapmaya da hazır olacaksınız.

Hazırlayan: Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz
Eposta: rabia.yavuz@gmail.com
Instagram: @klinikpsikolograbiayavuz

Kaynaklar:
Karabekiroğlu, K. 2015. Baba Olmak: Babanın Ruhsal Rehberi. Say Yayınları: İstanbul.
https://aeon.co/essays/the-devotion-of-the-human-dad-separates-us-from-other-apes
https://aeon.co/essays/how-raising-children-can-change-a-fathers-brain
https://aeon.co/essays/what-the-childless-fathers-of-existentialism-teach-real-dads
https://core.ac.uk/download/pdf/210584101.pdf
https://www.wired.com/2014/07/how-becoming-a-father-changes-your-brain/

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR