666050ec05510__positive1.jpg

“Toksik Pozitifliği” sağlıklı bir tutumdan farklı kılan şey nedir?

05.06.2024

Lucas Dixon

Influencerlar ve kişisel gelişim guruları, yarardan çok zarar getirme riski taşıyan bir tür pozitif psikoloji vaad ediyorlar.
Kötü bir gün ya da kötü bir yıl geçirdiğiniz bir dönemde, hiç arkadaşlarınıza ya da ailenize ulaştığınızda, yalnızca 'moralini bozma' ya da 'her şeyin bir nedeni vardır' gibi kutsayıcı güvencelerle karşılaştığınız oldu mu? Belki de içinizi dökmek için patronunuzun odasına doğru yürüdünüz, ama kapıda “Sadece pozitif hisler!” yazan yeni bir tabela ile karşılaştınız. Ya da mutluluk dolu bir hayatın sadece olumlu bir onaylama uzaklığında olduğunu vaat eden sonsuz kişisel gelişim kitaplarını, kursları ve Tik Tok gurularını görmüş olabilirsiniz.

Sadece doğru bir zihniyet ve tutumla kendinizi mutlu ve başarılı kılabileceğiniz fikrinin cazibesini hissetmek kolaydır. Kişisel gelişim guruları tarafından ortaya atılan bu tür iddialar size saçma ve abartılı gelse bile, “Ne zararı var ki?” diye düşünebilirsiniz. Ancak tüm engeller karşısında tereddütsüz iyimser olma baskısı, kişisel ve kolektif refahımız için bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle bazı uzmanlar, modern kültürün her durumda neşeli bir uyum içinde olma ısrarını “toksik pozitiflik” olarak adlandırmaya başladı.

/website/assets/images/my1/images/666052d88a2dd__positive2copy.jpg

Stajyer danışmanlık yaptığım dönemde toksik pozitifliğin çarpıcı bir örneğini yaşadım. Olumsuz düşüncenin hastalığı 'ortaya çıkardığına' inanan bir süpervizörüm vardı. İnsanların sağlıklı kalmak için kendilerini olumsuz inanç ve anılardan 'temizlemeleri' ve olumlu bakış açısını korumaları gerektiği konusunda ısrar ediyordu. Bir grup mentorluk seansında, başka bir stajyer kanserinin nüksettiğine dair üzücü haberi paylaştığında, süpervizörümüz küçümseyici bir şekilde bağırdı: “Bu tür şeyleri sürekli ortaya atıp duruyorsun, değil mi!”. Stajyer derinden incinmiş bir halde bir daha dönmemek üzere ayrıldı.

Toksik pozitiflik durup dururken ortaya çıkmadı. Olumlu bir zihinsel tutumun faydalı olabileceği fikrinde doğruluk payından daha fazlası vardır. Aslında, bu faydaları incelemeye adanmış bir alan da var: 'pozitif psikoloji'. Bu alanda yapılan araştırmalar, hayata karşı daha olumlu ve iyimser bir tutum sergileyen insanların genellikle daha az stresli, daha az depresif olduklarını ve genel olarak daha iyi bir düzeyde sağlık ve refaha sahip olduklarını göstermiştir. Ayrıca, pozitif bir insan olmak başkaları için çekicidir ve bundan kaynaklanan sosyal faydalar da refahın anahtarıdır.

Bununla birlikte, akademisyenler pozitif psikolojiden elde edilen bulguları abartılı veya çok basit olmakla eleştirmişlerdir. Pozitif psikoloji müdahalelerinin en çok genel olarak psikolojik açıdan zaten sağlıklı olan kişilere fayda sağlama eğiliminde olduğunu anlamak önemlidir. Başka bir deyişle, yoğun psikolojik sorunlarla veya yaşam koşullarıyla mücadele eden insanlar, bilişsel davranışçı terapi gibi daha yerleşik tedavileri takip etmekle karşılaştırıldığında, pozitif psikolojiden muhtemelen aynı faydaları elde edemeyeceklerdir. Özellikle yararsız ve hatta zararlı olan şey, insanların pozitif düşünceyi aşırıya götürmeleri ve bunun her sorunun cevabı olduğuna inanmalarıdır. Ne yazık ki bu, milyonlarca kişiye verilen aşırı basitleştirilmiş pozitiflik mesajıdır.

İnternetteki influencerlar, en yeni hileleri olan- hayata karşı 'şanslı kız' tavırları- ve sarsılmaz bir kararlılıkla her türlü zorluğun üstesinden gelen kahraman anlatılarıyla, genellikle pozitif psikolojinin bu sığ versiyonunu destekliyorlar. Birçok takipçileri için bu tür tasvirler, hayatta hepimizin hedeflemesi gereken şeyin ölçütü haline geliyor.

/website/assets/images/my1/images/66605345728b1__positive3.jpg

Bu idealize edilmiş pozitiflik normlarını özümseyen insanlar, hayattaki kaçınılmaz zor deneyimlere (yas, iş kaybı, salgın hastalıklar veya ilişki başarısızlıkları) verdikleri doğal tepkilerin bir şekilde yanlış olduğuna inanmaya başlayabilirler. Zor düşünce ve duyguların sürekli inkârı, bastırılması veya bunlardan kaçınılması gibi deneyimsel kaçınma alışkanlıkları geliştirme riskiyle karşı karşıya kalırlar. Elbette zorlu bir toplantıyı atlatmak için mutlu bir yüz ifadesi takınmak ya da anlık sorunlarla başa çıkmak için bir durumu olumlu bir şekilde yeniden yorumlamak iyidir, ancak bir noktada hepimizin durup süregelen çözülmemiş sorunlarımızı ve meselelerimizi ele almamız gerekir.

 

Ancak içsel deneyimlerimizden kaçınmak o kadar kolay değildir. Hiç mor bir fili düşünmemeyi denediniz mi? Deneyler, insanların bunu yapmaya çalıştıklarında, onları daha az değil, daha fazla düşündüklerini ortaya koymuştur. Bu da İsviçreli psikiyatrist Carl Jung'un 'direndiğiniz şey... devam eder' şeklindeki eski atasözüne tekrar anlam kazandırmaktadır.

 

Belirli düşünce veya duyguları 'iyi' veya 'kötü' olarak etiketlemek de gereksiz bir kendini yargılama ve var olmayan günahlar için kefaret döngüsü yaratabilir. Diyelim ki biri hakkında sahip olduğunuz bir düşüncenin 'kötü' olduğuna inanmaya başladınız. Bu durum, davranışlarınız katı ahlaki kurallarınıza uymadığı için kendinizi suçlu hissetmenize neden olabilir. Pozitiflik gurularını takip ederek, bu bilişsel uyumsuzluktan kaçmak için, bu düşüncenin üzerini olumlamalarla boyayabilir, rahatsızlığı azaltmaya ve kendinizi aslında 'iyi' bir insan olduğunuza ikna etmeye çalışabilirsiniz. Yine de tüm bu saçmalıklar aslında 'kötü' düşüncelere sahip olmaları gerekenden daha fazla güç verir.

Nihayetinde, olumlu düşünerek bir şeylerden kaçınmak için harcanan ekstra çaba ve enerjinin strese neden olması muhtemeldir. Paradoksal olarak, bu stres sizi olumlu düşünerek kaçınmaya çalıştığınız aynı zihinsel ve fiziksel sağlık sorunları için ateş hattına sokar! Başa çıkma tarzı sorunlardan kaçınmak olan kişilerle yapılan boylamsal bir çalışmanın sonuçları, dört yıl sonra daha stresli yaşam durumları ve 10 yıl sonra daha fazla depresyon belirtileri bildirdiklerini ortaya koymuştur. Olumsuz duyguları bastırmaya çalışmak da fiziksel sağlık sorunları ve hatta potansiyel olarak daha erken ölümle ilişkilendirilmiştir. 

Hayattaki tüm durumlar olumlu bir bakış açısı gerektirmez. Ayık, rahatsız edici gerçekliğin faydalı olduğu zamanlar vardır. Örneğin, olumsuz duygular veya deneyimler bir kişiyi hastalık teşhisi ve tedavisi aramaya, artan borçlarını ele almaya veya kötü bir ilişkiden ayrılmaya motive edebilir. Bazen kendimizin rahatsız edici yönlerini ele almamız gerekir. Jung, ahlaki mükemmeliyetçilik için çabalamanın kişiliğimizin daha karmaşık, sosyal olarak daha az kabul edilebilir kısımlarını inkâr ettiğini; bunun gerçek kendini kabul etmesini ve büyümeyi engelleyebileceğini öne sürmüştür. 

/website/assets/images/my1/images/6660537425e25__positive4.png

Başkalarına katı pozitiflik standartları uyguladığımızda da benzer sorunlar ortaya çıkar. 'Sadece olumlu hisler' zihniyeti sosyal ve profesyonel ortamlarda açık ve empatik iletişimi engelleyebilir. Örneğin, iş yerindeyken olumlu hislerde ısrar etmek, iş arkadaşlarının endişelerini dile getirme cesaretini kırabilir ve gerçek sorunlarını ele almadan peşini bırakmalarına sebep olabilir. Aynı şey yakın ilişkilerimizde de geçerlidir. Süpervizörümle yaşadığım deneyim bana, başkalarının durumlarına ilişkin 'iyi tarafından bak' gibi iyi niyetli ve görünüşte sıradan değerlendirmelerin faydalı olup olmadığını yeniden düşünmem gerektiğini öğretti. Bazen insanlar sadece iyi bir dinlemeye ihtiyaç duyarlar. Rahatsız edici veya acı verici olanlar da dahil olmak üzere insan duygularının tüm yelpazesini kucaklamak, gerçek bağlantı ve anlayış için hayati önem taşır. 

 

Sosyal medya fenomenleri ve guruları arasında son derece popüler olan pozitif olumlamaları ve görselleştirme tekniklerini ele alalım. Araştırmalar, olumlamaların (kendinize nelerde iyi olduğunuzu veya kendinizde neleri sevdiğinizi tekrar tekrar hatırlatmak gibi) gerçekten de insanların kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olabileceğini ancak,  gerçek faydanın esas olarak zaten daha olumlu bir benlik imajına sahip olanlarda görüldüğünü göstermektedir. Özsaygısı çok düşük olan kişiler için olumlamalar geri tepebilir ve kişinin kendini daha kötü hissetmesine neden olabilir. Bu negatif etki, olumlu ifadeler kişinin öz imajıyla çatıştığında ortaya çıkan bilişsel uyumsuzluktan kaynaklanıyor olabilir. 'Kendimle ilgili her şeyi seviyorum' gibi bir olumlama çok açık bir şekilde yalansa, sadece kendinizle ilgili sevmediğiniz tüm şeyleri hatırlamanıza neden olmakla kalmaz, aynı zamanda kendinizi yalancı gibi hissetmenize de neden olur. 
Benzer şekilde, pozitif görselleştirmenin değeri de farklılaşabilir. Alman psikolog Gabriele Oettingen tarafından yapılan araştırma, sadece geleceğe dair ilham verici bir vizyona sahip olmanın bizi hedeflerimize doğru daha iyi motive etmek için yeterli olmadığını göstermiştir. İlham verici olumlu fantezilere kapılmak ile içinde bulunduğumuz koşulların gerçekleriyle yüzleşmek ve kendimizle olduğumuz yerde buluşmak arasında bir denge kurmamız gerekir. 
Sürekli pozitifliği hedeflemek yerine, kabul - bağlılık terapisi ve diyalektik davranış terapisi gibi birçok modern psikolojik yaklaşımın öğrettiği ders, olayların nasıl olduğunu kabul etmenin ve anlamanın önemidir. Bu yaklaşımlar, içsel deneyimlerimizle daha şefkatli ve kabullenici bir ilişki kurmaya yardımcı olmaya odaklanır. Bu işe yarayabilir çünkü olumsuz yargıları azalttığımızda, 'kötü' düşünceler ve duygular paradoksal bir şekilde üzerimizde daha az güce sahip olur. Bu da onlardan tamamen kurtulmak için enerji harcamak zorunda kalmadan bu içsel deneyimlerden daha hızlı bir şekilde kurtulmamızı sağlar. 

 

Dolayısıyla, iyi hissetmenin anahtarı, olumlu bakış açısını olayların gerçekte nasıl olduğunu kabul etme ve bunlarla ilgilenme ile dengeleme becerisi olabilir. Bu bana Adsız Alkolikler'in huzur duasının geçen yüzyılın ilk yarısında olduğu gibi bugün de geçerli olduğunu hatırlatıyor: “Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için huzur, değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret ve aradaki farkı bilmek için bilgelik ver.” 

 

Bence herkesin kendi yolu var ve bu her zaman devam eden bir çalışma. Ancak burada kendi kendine yardım alanındaki araştırmalarıma ve deneyimlerime dayanan bazı önerilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
Arkadaşlarınız, aileniz, iş arkadaşlarınız veya sosyal medya ünlüleri olsun, başkalarından pozitif olma baskısı hissettiğinizde bunu fark etmeniz faydalı olacaktır. Örneğin, akışlarınızda gezinirken, kendinizi başkalarıyla karşılaştırırken bunu fark edebilirsiniz. Bu gibi durumlarda, gördüklerinizin insanların hayatlarını nasıl yaşadıklarının seçilmiş bir versiyonu olduğunu unutmamak önemlidir. Hikayenin tamamı asla bu değildir.

İnsanlar ya da gruplar pozitifliği yüceltip 'olumsuz' düşünce ya da duyguların ifade edilmesini şeytanlaştırdıklarında bu bir tehlike işaretidir. Bazen bu katı ahlaki kurallar muhalefeti ve eleştirilerin üstünü örtmek için kullanılır. Bu durum, gerçek ifadeyi bastırdığı ve değişimi engellediği için uzun vadede pek sağlıklı değildir. Olumsuz düşüncelerin ve deneyimlerin aslında faydalı olabileceği zamanlar ve yerler olduğunu hatırlamakta fayda var.

Pozitiflik her birimiz için farklı şekillerde kendiliğinden ortaya çıkabilir. Bir yerde gönüllü olarak çalışırken, müzik çalarken, köpeğinizi gezdirirken, doğaçlama dersi alırken, bir arkadaşınızla konuşurken veya çocuğunuza sarılırken olabilir. Sizi neyin iyi hissettirdiğini bulun ve bunu daha sık yapmak için kendinize izin verin. Birçok insan için, her gün daha mutlu olmaya yönelik bu yumuşak yaklaşım, mutlu olmak için belirli bir zihniyeti benimsemek veya 'doğru' düşünceleri aramak zorunda kalmaktan daha etkilidir.

Pozitiflik konusundaki kültürel ısrar karşısında, hayatın sadece sosyal medyada öne çıkan olaylardan ibaret olmadığını hatırlamamız gerekiyor. Bu, filmin tamamı ve hatta kurgu odasında bıraktığımız parçalarla ilgilidir. Aşırı pozitiflik, iyi niyetli olsa da, hepimizin karşılaştığı gerçek mücadeleleri susturabilir ve bizi her zaman uymayan maskeler takmaya zorlayarak, sadece belirli yönlerimize değer verilen bir ortam oluşturabilir. Bireysel ve kolektif esenliğimizi geliştirmek için, insanlığımızın tüm yelpazesini kucaklayalım. Her yerde, “iyi olmanın sorun olmadığı” ve aynı zamanda “iyi olmamanın da sorun olmadığı” alanları teşvik edelim.

 

Çeviren:  Uzman Psikolog Lamia Kalender Ergül  / @uzmpsklamiaergul

Kaynak: https://psyche.co/ideas/what-makes-toxic-positivity-different-from-a-healthy-attitude

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR