6717ba675b7fe__ego1.jpeg

Egoyu Susturmak

22.10.2024

Scott Berry Kaufman

Egoyu susturmak neden en güzel benliklerimizi güçlendirir?

Değişik bir zamanda yaşıyoruz. Bir yandan her şey hiç olmadığı kadar iyi durumda. Genel olarak şiddet, yoksulluk ve hastalık oranları düşüşe geçti. Eğitim, uzun ömürlülük, boş zaman bulabilme ve güvenlik konularında önemli artışlar var. Öte yandan, tür olarak hiç olmadığımız kadar bölünmüş durumdayız. Kabilecilik ve kimlik politikaları her tarafta yaygınlaşıyor.

Steven Pinker ve diğer entelektüeller çözümün; akıl, bireycilik, mümkün olduğunca çok sayıda fikrin özgürce ifade edilmesi ve bunların doğruluğunu değerlendirmek için etkili bir yöntem gibi görülen Aydınlanma Değerlerine geri dönüş olduğunu düşünüyorlar. Bunun çözümün bir parçası olduğuna ben de katılıyorum, ancak sorunun genellikle yeterince tartışılmayan bir kısmının çok daha temel bir konu olduğunu düşünüyorum: hepimizin egoları çok yüksek. 

Son zamanlarda medyadaki (ve özellikle YouTube'daki) tartışmaları izlemek kafamı beni yoruyor. Çünkü her birinde amacın her zaman kazanmak olduğuna dair artan bir inanç var gibi görünüyor. Diyalektik, iyi niyetli, kapsayıcı ilkeler ve insanlığı geliştirecek üretken yollar için karşılıklı bir arayış değil, sadece kazanmak ve yok etmek.
Şimdi, beni yanlış anlamayın iyi bir entelektüel tahakkümü bir sonraki kişi kadar heyecan verici buluyorum. Ancak ucuz heyecanlar bir yana, gerçekten olumlu bir sonuç olmasını da çok önemsiyorum. Gerçeğe ulaşmak ve toplumu iyileştirmek bir WWE (güreş müsabakası) maçının açık hedefleri olmayabilir, ancak bunlar kesinlikle kamusal söylemin değerli hedefleridir. 

Burada ilginç bir paradoks da söz konusudur: Ego ne kadar susturulursa, kişinin hedeflerine ulaşma olasılığı da o kadar artar. Sanırım kendini geliştirme dürtüsünün kişinin hedeflerine ulaşmasını ne ölçüde engellediğini büyük ölçüde hafife alma eğilimindeyiz, kişinin hedefleri öncelikle eylemsel olsa bile.

Psikologlar ego terimini çok farklı şekillerde kullandıkları için, burada onu nasıl tanımladığımı açıklığa kavuşturmama izin verin. Ben egoyu, benliğin kendisini sürekli olumlu bir ışık altında görme ihtiyacı duyan yönü olarak tanımlıyorum. Hiç şüpheniz olmasın: benlik en büyük kaynağımız olabilir ama aynı zamanda en karanlık düşmanımız da olabilir. Bir yandan, öz-farkındalık, öz-yansıtma ve öz-kontrol için temel insani kapasiteler hedeflerimize ulaşmak için gereklidir. Öte yandan benlik, rol oynamış olabileceği herhangi bir olumsuz sonucun sorumluluğunu reddetmek için her şeyi yapacaktır. Bir araştırmacının ifadesiyle, benlik “kendini savunma mekanizmalarından oluşan bir öz-hayvanat bahçesi” yaratır. Benliği olumlu bir ışık altında görmek için kullanılan bu savunma stratejilerini “ego” olarak adlandırabileceğimize inanıyorum. Gürültülü bir ego, benliği sanki gerçek bir şeymiş gibi savunmak için o kadar çok zaman harcar ve sonra kendini savunmak için ne gerekiyorsa yapar ki, genellikle en çok çabaladığı hedefleri de bu sırada engeller.

/website/assets/images/my1/images/6717bfa5d48ff__ego3.png

Heidi Wayment ve meslektaşları son yıllarda Budist felsefesi ve hümanistik psikoloji ideallerine dayanan ve pozitif psikoloji alanındaki ampirik araştırmalarla desteklenen bir “sessiz ego” araştırma programı geliştirmekte. Paradoksal bir şekilde, egoyu susturmanın esenlik, büyüme, sağlık, üretkenlik ve sağlıklı-üretken bir özsaygı geliştirmede, yüksek sesle kendini geliştirmeye odaklanmaktan çok daha etkili olduğu ortaya çıktı.

 

Egoyu kimliğini tamamen kaybedecek kadar ezmek ne kendinize ne de dünyaya bir fayda sağlar. Bunun yerine, sessiz ego perspektifi denge ve bütünleşmeyi vurgular. Wayment ve meslektaşlarının ifade ettiği gibi, “Egonun sesi kısılır, böylece hayata daha insancıl ve şefkatli bir şekilde yaklaşma çabasıyla kendini olduğu kadar başkalarını da dinleyebilir.” Sessiz ego yaklaşımı, benliğin ve başkalarının çıkarlarını dengelemeye ve zaman içinde benliğin ve başkalarının öz farkındalık, birbirine bağlı kimlik ve şefkatli deneyime dayalı gelişimini geliştirmeye odaklanır.

 

Sessiz ego yaklaşımının amacı, benlik duygunuzu kaybetmek veya başkalarından saygı görme ihtiyacınızı reddetmek değil, kendinize ve başkalarına karşı daha az savunmacı ve daha bütünleştirici bir duruşa ulaşmaktır. Benliğinizi kaybetmeden veya narsisistik kazanma gösterilerine ihtiyaç duymadan başkalarını da kapsayan eşsiz bir kimlik geliştirebilirsiniz. Sessiz bir ego, kişinin kendi sınırlarını kabul ettiği, egosu tehdit edildiğinde sürekli savunmaya geçme ihtiyacı duymadığı ve yine de sağlam bir öz-değer ve yeterlilik duygusuna sahip olduğu sağlıklı bir öz-saygının göstergesidir.
Bauer ve Wayment'a göre sessiz ego, geliştirilebilen ve birbiriyle derinden bağlantılı dört yönden oluşur: bağımsız farkındalık, kapsayıcı kimlik, perspektif alma ve büyüme odaklı olma. Sessiz egonun bu dört niteliği, kendine ve başkalarına karşı genel bir denge ve büyüme duruşuna sahip olmaya katkıda bulunur.
Bağımsız Farkındalık: Sessiz bir egoya sahip olanlar şimdiki ana yönelik meşgul, savunmacı olmayan bir dikkat biçimine sahiptir. Bir durumun hem olumlu hem de olumsuz yönlerinin farkındadırlar ve dikkatleri şimdiki anın daha çok ego güdümlü değerlendirmelerinden ayrılmıştır. Bunun yerine, gerçekliği mümkün olduğunca net bir şekilde görmeye çalışırlar. Bu, kişinin şimdiki anda kendisi veya başkaları hakkında keşfedebileceği her şeye açık olmayı, kabullenmeyi ve anın mümkün olduğunca doğal bir şekilde ortaya çıkmasına izin vermeyi gerektirir. Aynı zamanda, daha önce gerçekleşmiş olan düşünce ve duyguları yeniden gözden geçirme, bunları belki de kişinin o anda yapabildiğinden daha nesnel bir şekilde inceleme ve daha fazla büyümeye yol açacak uygun ayarlamaları yapma becerisini de içerir.
Kapsayıcı Kimlik: Egolarının sesi kısılmış olan kişiler, kendilerinin ve başkalarının dengeli veya daha bütünleştirici bir yorumuna sahiptir. Diğer perspektifleri, başkalarının deneyimleriyle özdeşleşmelerine, engelleri yıkmalarına ve ortak insanlığa dair daha derin bir anlayışa ulaşmalarına olanak tanıyacak şekilde anlarlar. Dikkatli olma becerisi ve bununla birlikte gelen bağımsız farkındalık, özellikle kişinin kimliğine veya temel değerlerine meydan okunması gibi çatışma anlarında kapsayıcı bir kimliği kolaylaştırmaya yardımcı olabilir. Kimliğiniz kapsayıcıysa, yalnızca kendinize yardım etmek için çalışmak yerine başkalarına karşı işbirlikçi ve şefkatli olmanız muhtemeldir.
Perspektif Alma: Sessiz ego, diğer bakış açılarını yansıtarak dikkati benliğin dışına taşır, empati ve şefkati artırır. Perspektif alma ve kapsayıcı kimlik iç içe geçmiştir, çünkü biri diğerini tetikleyebilir. Örneğin, kişinin başkalarıyla karşılıklı oluşan bağımlılığının farkına varması, onların bakış açısını daha iyi anlamasına sebep olabilir.

Büyüme Odaklı Olma: Kendisi ve başkaları için zaman içinde prososyal gelişim ve değişim kaygısı, sessiz bir egoya sahip olanların anlık eylemlerinin uzun vadeli etkilerini sorgulamalarına ve içinde bulunulan anı kişinin kendisine ve varlığına yönelik bir tehdit olarak görmek yerine devam eden bir yaşam yolculuğunun parçası olarak görmelerine neden olur. Büyüme odaklı olma ve perspektif alma birbirini güzel bir şekilde tamamlar, çünkü ana yönelik bir büyüme duruşu, çoklu perspektifleri anlamak için bir alan açar. Her ikisi de nihai ürünün değerlendirilmesinden ziyade dinamik süreçlere odaklandığından, büyüme odaklı olmak bağımsız farkındalığı da tamamlayıcı niteliktedir.

/website/assets/images/my1/images/6717bfe3be382__ego4.jpg

Bu nitelikler birbirinden ayrı olarak değil, bütün bir ego işleyiş sisteminin parçası olarak görülmelidir. Sessiz ego sürekliliğinin neresinde olduğunuzu merak ediyor musunuz? İşte size kabaca bir tahminde bulunmanızı sağlayacak 14 madde. Eğer kendinizi bu maddelerin çoğuna güçlü bir onay verirken buluyorsanız, muhtemelen sessiz bir egonuz var demektir:
Sessiz Ego Ölçeği (QES)
1. Bir şeyler yaparken genellikle dikkat ederim.
2. İşleri veya görevleri otomatik olarak yapmam, ne yaptığımın farkındayımdır.
3. Gerçekten dikkatimi vermeden faaliyetlerimi aceleye getirmem.
4. Tüm canlılarla bir bağ hissediyorum.
5. Yabancılarla bir bağ hissediyorum.
6. Diğer ırklardan insanlarla bir bağ hissediyorum.
7. Birini eleştirmeden önce, onun yerinde olsaydım nasıl hissedeceğimi hayal etmeye çalışırım.
8. Birine kızdığımda, genellikle kendimi bir süreliğine onun yerine koymaya çalışırım.
9. Bir karar vermeden önce veya bir anlaşmazlıkta, olaya insanların bulunduğu yerden bakmaya çalışırım.
10. Olayları bir başkasının bakış açısından görmeyi kolay buluyorum.
11. Benim için hayat sürekli bir öğrenme, değişme ve büyüme sürecidir.
12. Kendiniz ve dünya hakkındaki düşüncelerinize meydan okuyan yeni deneyimler yaşamanın önemli olduğunu düşünüyorum.
13. Zaman içinde bir insan olarak çok geliştiğimi hissediyorum.
14. Düşündüğümde, yıllar içinde bir insan olarak iyi yönde gerçekten çok geliştim.

Sessiz bir ego, sağlıklı bir öz saygı, dayanıklılık ve yaşamın stres faktörleriyle başa çıkmak için sağlıklı stratejilere sahip olmakla olumlu bir şekilde ilişkiliyken, aynı zamanda insancıl tutum ve davranışlarla da ilişkilidir. Bu, sessiz bir egonun şefkat ile kendini koruma ve büyüme hedeflerini dengelediği fikriyle tutarlıdır. Gerçekten de, kişinin büyüdüğünün göstergelerinden birisi egonun sessizleşmesidir. Sessiz bir ego aynı zamanda alçakgönüllülük, ruhsal gelişim, esnek düşünme, açık fikirli düşünme, günlük deneyimlerin tadını çıkarma becerisi, yaşam memnuniyeti, risk alma ve yaşamın anlamlı olduğu hissi ile de ilişkilidir. Sessiz bir egonun tam bir varoluş yaşamaya çok elverişli olduğu aşikârdır. 

 

Kendi araştırmamda, sessiz bir egoya sahip olmak ile narsisizmin gerçek bir yönü olan “kendini feda eden kendini geliştirme” ölçüsündeki puanlar arasında ilişki olmadığını gördüm. Kendini feda eden kendini geliştirme aşağıdakine benzer maddelerle ölçülür:
Başkaları için fedakârlık yapmak beni daha iyi bir insan yapar.
Fedakârlıklarımla ne kadar iyi bir insan olduğumu göstermeye çalışıyorum.
Bana güvenen arkadaşlarımın olmasını seviyorum çünkü bu bana kendimi önemli hissettiriyor.
Başkaları bana güvendiğinde kendimi önemli hissederim.
Bu da egoyu susturmanın herhangi bir tür öteki kaygısıyla (örneğin şefkatli görünmeye yönelik ego güdümlü ihtiyaç gibi) ilgili olmadığını göstermektedir. Görünüşe göre sessiz ego, kendinin ve başkalarının büyümesi ve gelişmesi için gerçek bir endişe ile ilgilidir. Bu doğrultuda, sessiz egonun merhamet ve empati ölçütleriyle olumlu yönde ilişkili olduğunu ve kendini feda ederek kendini geliştirme ile olumsuz yönde ilişkili olduğunu buldum. Önceki araştırmalarla tutarlı olarak, sessiz bir ego ile öz-şefkat arasında da pozitif bir ilişki buldum. O halde, sessiz bir egoya sahip olanların sevgi dolu, verici insanlar olma eğiliminde oldukları, ancak aynı zamanda başkalarıyla ilgilendikleri kadar şefkatli bir şekilde kendileriyle de ilgilendikleri görülmektedir.
Heidi Wayment ve Jack Bauer tarafından yakın zamanda yapılan bir başka çalışma da sessiz egonun gerçekten de kendinin ve başkalarının ihtiyaçlarını dengelediği fikrini desteklemektedir. Sessiz bir egoya sahip olmanın, evrenselcilik ve yardımseverlik gibi kendini aşan değerlerin yanı sıra öz-yönelim ve başarı ile de ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca, sessiz egonun uyumlulukla bir ilişkisi bulunmamıştır.
Bu sonuçlar, büyüme ve denge değerlerinin sessiz ego yapısındaki merkeziliğinin altını çizmekte ve egoyu susturmanın benliği susturmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Tam da bu noktada, aşağıdaki denklemi paylaşmak istiyorum:
Egonun sessizleşmesi = Kişinin en iyi benliğinin ortaya çıkması
Bence toplumumuzun, kendimiz için endişelenmek ya da başkaları için endişelenmek arasında bir seçim yapmak zorunda olmadığımız gerçeğini fark etmesinin (ve uygulamaya koymasının) zamanı geldi. Aslında, bu temel kaygılar arasında sağlıklı bir denge kurmaya çalışmak; sağlık, büyüme, esenlik, yüksek performans, üreticilik ve gerçeğe ulaşma açısından en elverişli yöntemdir.

Okulda matematik, okuma ve sosyal eğitimin yanı sıra sessiz egonun dört özelliğini nasıl geliştireceğimizi de öğrendiğimizi hayal edin. Ya da kamuya açık hararetli bir tartışmadan önce, temel kuralların en azından tüm katılımcıların bu özellikleri uygulamaya çalışmasını içerdiğini hayal edin? Daha da iyisi, tartışmanın amacının “kim kazandı?” olması yerine, her katılımcının tartışma sonucunda diğer kişiden öğrendiği şeyleri belirtmesiyle tartışmanın sona ermesine ne dersiniz? Bu gerçekten çok mu sıkıcı olur? Eğer öyleyse, sanırım sorun düşündüğümden daha da derinlere iniyor.

Toplumumuzda bu becerilerin geliştirilmesinin daha fazla zihinsel sağlığa, faydalı gerçekliğe dayalı bilgiye ve insanlar arasında barış ve birliğe yol açacağını söylemenin abartılı olduğunu düşünmüyorum. Birbirimizi yok etmek yerine birbirimizden öğrenmeye ne dersiniz?

Çeviri: Uzman Psikolog Lamia Kalender Ergül / @uzmpsklamiaergul
Kaynak: https://www.scientificamerican.com/blog/beautiful-minds/the-pressing-need-for-everyone-to-quiet-their-egos/

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR