6206759e303ba__ilac3.jpeg

Antidepresan Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler

11.02.2022

Stephen Lawrie

Antidepresan kullanımı konusunda farklı görüşler olsa da ilaçların birçok insana fayda sağladığı bir gerçek. İlaç kullanımının gerekli olup olmadığını anlamak için dikkat edilmesi gereken kriterler vardır. 

Kendinizi uzun süredir üzgün hissediyorsanız ve bu durum bir türlü geçmiyor ise siz de antidepresan kullanmayı aklınızdan geçirmiş olabilirsiniz. Doğru kararı vermek kolay değildir zira antidepresanlar tıp dünyasındaki en tartışmalı ilaçlardır. Ayrıca basın ve sosyal medyada antidepresanlara karşı bazı önyargılar vardır. Antidepresanların plasebo etkisi, bağımlılık yapma ihtimali, aşırı düzeyde reçete ediliyor oluşu ya da salgın döneminde artan depresyona karşılık yeterince reçete edilmediği gibi birbiriyle çelişen birçok şey okumak ya da işitmek mümkün. Eğer her duyduğumuza veya okuduğumuza inanacak olsaydık bu ilaçlardan uzaklaşmamız gerekirdi. 

Bu makalede antidepresanların artı ve eksileri hakkında bütüncül bir açıklama bulacaksınız. 

Antidepresanlar, klinik anlamda teşhisi konulan depresyon tedavisi için kullanılır. Hepimizin zaman zaman zor günlerden geçerken yaşadığı üzüntüyü gidermek için kullanılmaz. Psikiyatrik bir tanı olarak depresyon teşhisi konulabilmesi için her zaman ya da günün çoğunda üzgün olmak ve bu durumun en az iki hafta boyunca sürmesi gerekir. Ayrıca süregiden bu üzüntünün yanı sıra başka semptomlar da görülmektedir. Hastanın yaşadığı bu semptomların onun işlevsel hayatını engellemesi beklenir. İki hafta veya daha fazla sürmesi beklenen bu belirtiler; üzüntü, enerji eksikliği, daha önce keyif veren şeylerden keyif alamama, harekette yavaşlama, iştahta ve uykuda azalma ya da artma, odaklanma güçlüğü, intihar düşünceleri, benlik, gelecek ve dünya hakkında olumsuz düşüncelerde görülen artıştır. Psikiyatrik tanı koyma kriterleri Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayımlanan DSM-5 kitapçığında ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan ICD-11 kitapçığında yer almaktadır. İki yaklaşımında ortak noktası majör depresyon teşhisinin koyulabilmesi için en az iki hafta boyunca depresyon semptomu olarak sayılan bu 10 semptomdan en az 5 tanesinin mevcut olma gerekliliğidir. Geleceğe dair umutsuzluk semptomu ise Amerikan Psikiyatri Birliğinin tanı kriterlerinde yer almazken Dünya Sağlık Örgütünün tanı kriterleri arasında yer almaktadır. DSM-5 ve ICD-11 kılavuzlarındaki bazı farklılıkların olması verilecek son kararın depresyonu deneyimleyen kişiye ait olduğunu hatırlatmaktadır. Resmi tanı kriterlerinin olması hastalığın dünya çapında yaygınlığı konusunda bilgi toplayabilmek gibi bazı avantajlar sağlar. Son rakamlar yetişkinlerin yüzde beşinin depresyon hastalığına sahip olduğunu göstermektedir. 

Siz de belki yaşamış ya da şahit olmuşsunuzdur ki, anksiyete depresyona eşlik edebilir, hatta %50 oranında bu iki hastalık beraber görülebilmektedir. Bu durum depresyonun ikincil bir anksiyeteye neden olabilmesi ya da tam tersinin de yaşanabilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu iki hastalığın semptomları zaman zaman örtüşebilmektedir. 

Antidepresanlar işe yarıyor ise neden bu ilaçlar hakkında bu kadar çelişkili bilgiler yer alıyor? 

İlk olarak 1951 yılında depresyona karşı mücadele sırasında antidepresanların yararları keşfedildi ve 1957 yılında da bu ilaçlar tıbbi olarak uygulanmaya başlandı. O zamandan beri, rastgele, çift kör ve plasebo kontrollü klinik çalışmalarda tekrar tekrar işe yaradıkları ispatlandı. Genel olarak birçok insanın bu ilaçlardan fayda gördüğüne dair kanıtlar çok güçlü. O halde neden bu ilaçlar bu kadar tartışmalı?

Yıllar boyunca klinik deneylerde antidepresanların anksiyete, ağrı ve diğer problemler için de faydalı olduğu görüldü. Bu nedenle İmipramin gibi ilaçlar antidepresan olarak sınıflandırılır, ancak diğer hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır.

Lisanslı tüm antidepresanlar beyindeki sinir hücrelerinin iletişim kurmasını sağlayan bazı kimyasal nörotransmitterlerin (serotonin ve/veya norepinefrin gibi) işlevini arttırmaktadır. Antidepresan tedavisine başladıktan kısa bir süre sonra depresyondaki insanlar, mutlu anıları daha kolay hatırlar, olayları daha olumlu bir şekilde deneyimleye başlar. Moleküler düzeyde antidepresanlar sinaptik plastisiteyi ve sinir hücresi büyümesini uyarır, böylece stresin zararlı etkilerini tersine çevirmeye yardımcı olur. Bu farmakolojik, psikolojik ve moleküler değişikliklerin hepsi depresyondan kurtulmayı desteklemek için beraber çalışmaktadır. 

Etkinlikleri göz önüne alındığında antidepresan kullanımının neden bu kadar tartışmalı olduğu konusuna dönersek akıl hastalıklarına yönelik çok fazla toplumsal önyargı var ve bu şüphesiz birçok insanın antidepresanlara karşı tutumunu etkiliyor. Depresyonun "sadece bir tür üzüntü hali" olduğuna ve fiziksel olmaktan çok "zihinsel" olduğuna dolayısıyla tedavi gerektiren "gerçek" bir tıbbi durum olmadığına dair yaygın olarak kabul edilen bir inanç var. Diğer yanda ise depresyonun tedavi edilemez olduğuna ya da ömür boyu tedavi gerektirdiğine dair yanlış görüşler yer almaktadır. İki yaklaşımda da antidepresan alan insanlar ilaç kullanımlarından dolayı rahatsızlık duyuyor. Sonuç olarak insanlar genellikle bu ilaçları kullanmaktan ve iyileşmelerine nasıl katkıda bulunduğundan bahsetmek istemiyor. Yine de birçok insan için bu ilaçlar oldukça faydalı ve bazı durumlarda kelimenin tam anlamıyla hayat kurtarıcı olmaktadır.
/website/assets/images/my1/images/62067943d6d41__ilac.jpeg
Peki, bir tedaviye ihtiyacım olup olmadığını nasıl anlayabilirim?

Çoğu depresyon ve anksiyete rahatsızlığı hafif seyreder ve zamanla geçer. İnsanların dediği gibi zaman harika bir ilaçtır. ABD psikiyatrisinin tanı el kitabı olan DSM-5, majör depresyondan iyileşme sürecinin insanların yüzde 40'ı için üç ay içinde ve insanların yüzde 80'i için ise bir yıl içinde başladığını söylemektedir.

Stresli bir yaşam olayı gibi kronik üzüntüyü tetikleyen durumlar varsa eğitim, finansal veya barınma desteği gibi pratik çözümler aramak daha iyi olabilir. Benzer şekilde ilişki sorunlarınız varsa çift terapisinden en iyi şekilde faydalanmak mümkündür. Asıl probleminizin başlı başına depresyon değil, stresli durumlar olduğunun alameti depresyon veya anksiyete ile ilgili herhangi bir semptomdan ziyade stresli bir durumla meşgul olup olmadığınıza bakarak anlaşılabilir. 

Bununla birlikte zorlu hayat koşulları sizi bunalttığında antidepresanlar uykusuzluk ve yorgunluk gibi sıkıntılarınızı rahatlatarak size fayda sağlayabilir. Bu durum özellikle daha önce antidepresanlara ihtiyaç duyduğunuz bir depresyon deneyiminiz varsa veya semptomlarınız hala devam ediyorsa geçerlidir.

Psikoterapi benim için daha iyi olabilir mi?

Hafif ila orta derecede depresyon ve anksiyete durumu genellikle en iyi terapi seçenekleri arasında yer alan bilişsel davranışçı terapi (CBT) veya kişilerarası terapi (IPT) gibi kanıta dayalı, yapılandırılmış bir psikoterapi ile tedavi edilebilir. Bilişsel davranışçı terapi olumsuz düşünce kalıplarını ele almanın yollarına odaklanırken kişilerarası terapi daha çok diğer insanlarla yaşayabileceğiniz zorlukları merkeze alır. 2021 yılında İngiliz hükümetine kanıta dayalı rehberlik sağlayan bağımsız Ulusal Sağlık ve Bakım Mükemmelliği Enstitüsü yetişkinlerde depresyon tedavisi için yenilenmiş bir kılavuz yayınladı ve konuşmaya dayalı psikoterapilerin hafif ila orta dereceli depresyonu tedavi etmek için ilk seçenek olması gerektiğini vurguladı. 

Sorun şu ki, sizi tedavi edecek eğitimli bir terapist bulmak kolay değildir. Benim de çalıştığım ve verilen hizmetlerin uluslararası standartlara göre gayet iyi olduğu İskoçya’nın Edinburgh şehrinde bilişsel davranışçı terapi (CBT) veya kişilerarası terapi (IPT) sağlamak üzere eğitilmiş az sayıda klinik psikolog, hemşire veya diğer sağlık uzmanı vardır. Her yıl depresyon ya da anksiyete hastalığına yakalan tahmini 50.000 kişiyi tedavi etmeye bu sayıdaki uzman yeterli değildir. Her uzman ancak yaklaşık 3 ila 6 ay boyunca haftada 10 ila 20 kişiyi tedavi edebilir. Yani yılda en fazla yaklaşık 100 kişiye yetişebilir.

Dünyanın neresinde yaşıyor olursanız olun, hafif ila orta şiddette depresyon için psikoterapist arıyorsanız ve bunu karşılamaya paranız yetiyorsa muhtemelen özel psikoterapist bulmanız gerekecek. Tecrübelerime göre, çoğu özel terapist, genellikle psikodinamik bir yönelimle danışmanlık veya destekleyici psikoterapi hizmeti vermektedir. Bu yaklaşım bilişsel davranışçı terapi (CBT) tercih etmeyenlere yardımcı olabilir, ancak muhtemelen bu faydanın çoğu sorunların paylaşılmasından doğan yarardan, genel olarak destek almak ve umut aşılanması gibi spesifik olmayan faktörlerden ileri gelmektedir. Tecrübelerime göre antidepresanlar gibi bu spesifik olmayan terapötik faktörler de, bilişsel davranışçı terapi (CBT) veya kişilerarası terapi (IPT) gibi yapılandırılmış psikoterapilerin sunduğu kanıtlara dayalı olan faydaları karşılama konusunda yetersiz kalabilir. 

Bilişsel davranışçı terapi (CBT) veya kişilerarası terapinin (IPT) antidepresanlardan daha uzun vadeli faydalar sağlayabileceğine dair bazı kanıtlar vardır. Sebebi ise bu yaklaşımların insanlara ihtiyaç duyduklarında tekrar başvurabilecekleri depresyon veya endişe ile başa çıkma yolları sağlamasıdır. Bununla birlikte, psikoterapinin faydalarının abartmaması da önemlidir. Örneğin, şiddetli depresyondan mustarip olan hastalarım genellikle psikoterapinin etkilerinin zamanla azalma eğiliminde olduğunu ve takviye veya "destekleyici" seansların gerektiğini ya da tamamen yeni bir terapi sürecine ihtiyaç duyulduğunu söylemekte.

Psikoterapinin devamlılık gerektiren doğası depresyonun ilaç tedavilerinin yapamayacağı şekilde sorunun köküne ineceğine dair yaygın fakat yanlış algı karşısında kaybolacaktır. Belki de aynı arzu kişinin sorunlarıyla yüzleşemediği için antidepresan alacak kadar zayıf biri olduğu yönündeki zararlı efsaneyi beslemektedir. Birçok insan için depresyonunun çocukluktaki cinsel veya fiziksel istismar gibi tarihsel kökleri olabileceği doğrudur, ancak psikoterapi genellikle bu sorunları iyileştirmese de hastalara fayda sağlamaktadır. Psikoterapi orta ve şiddetli depresyonu olanlar için yardımcıdır ancak bu faydanın gerçekleşmesi tecrübeli bir uzman terapist desteğine bağlıdır. 

Ayrıca, insanların yüzde 30 ila 40'ının psikoterapiden fayda görmediğini de unutmamalı. Bu durum antidepresanların yardımcı olamadığı hastaların oranıyla hemen hemen aynıdır. Neyse ki, çoğu insan birine veya diğerine veya ikisine birden yanıt vermektedir. Elbette her müdahale gibi psikoterapiler de iyi olduğu kadar zararlı da olabilir. Bu, psikoterapi araştırmalarının ihmal ettiği bir alandır. İngiltere'de Sağlık Sistemi aracılığıyla depresyon veya anksiyete için terapi alan yüzlerce kişiyle ilgili yakın tarihli bir araştırma yapıldı. Elde edilen verilere göre danışanların sadece yüzde 14'ünün terapiden sonra kötüleştikleri bildirilmiş. Travmatik yetiştirilme tarzlarından çok zarar görmüş kişilerin terapiden faydalanmak yerine buna tahammül edemeyecek kadar zarar görmüş olabilecekleri unutulmamalıdır. Bu yüzden sizin için uygun terapisti bulabilmeniz için ilk seansta neler konuşmanız gerektiğine dair kılavuzlardan yararlanmalısınız. Kaynakça kısmında bu konuda kılavuzluk sağlayabilecek bir yazının linkine ulaşabilirsiniz.

Ne zaman antidepresan almalıyım?
Depresyonunuz veya kaygınız hafif ila orta düzeydeyse zaman ve psikoterapi de iyileşmenize yardımcı olmadıysa o zaman antidepresan seçeneğini düşünmelisiniz. Ayrıca, depresyonunuz veya kaygınız orta ve şiddetli aralıkta yer alıyorsa tedavi şekli olarak bilişsel davranışçı terapi ile antidepresan kullanımını birlikte uygulamak yararlı olacaktır. Bu durumda şu soruyu sormakta fayda var: Orta derecede veya şiddetli bir depresyonda olup olmadığınızı nasıl anlarsınız? Belirtiler için makalenin başında yer alan semptom listesine bakmak iyidir, ancak teşhis eğitimli bir klinisyen tarafından konulmalıdır. 

Genel olarak, ne kadar depresif olursanız antidepresanlardan yararlanma olasılığınız o kadar artar. Şiddetli bir depresyonun diğer belirtileri arasında keyif alamama, duygusal olarak uyuşukluk hissetme veya isteksizlik, aşırı heyecan veya aşırı yavaşlama hali yer alır. Eğer uyku ya da iştah bozuklukları, özellikle sabah erken uyanma ve günün erken saatlerinde kendini kötü hissetme gibi biyolojik ya da melankolik belirtiler varsa antidepresanların faydalı olma ihtimali daha yüksektir. Bu tespit kabul görmektedir, ancak bu durum için araştırma kanıtları yetersizdir ve bu yüzden dikkatli olmakta fayda vardır. 

İlaç kullanmak için birçok nedeniniz olabilir; belki net bir şekilde düşünemiyor, psikoterapinin gerekliliklerine uyamayacak kadar kendinizi hasta hissediyor veya sadece ilaç tedavisini tercih ediyor olabilirsiniz. Bir başka husus ise çabucak iyileşmeye ihtiyacınız olup olmadığıdır. Örneğin, bir kişi intihara meyilliyse veya depresyon çalışamamasına ya da ilişki sorunlarına neden oluyorsa antidepresanlar genellikle haftalar içinde önemli faydalar sağlayabildiği için tercih edilebilir. Çünkü psikoterapi bazen hızlıca sonuç verse de anlamlı bir iyileşme için aylarca devamlılık gerektirir. 

/website/assets/images/my1/images/6206799132cba__ilac4.jpeg
Hangi antidepresanı kullanmalıyım?

Bu sorunun yanıtını doktorunuzla birlikte dikkatli bir incelemeden sonra vermelisiniz. Aşağıda verilen seçenekler hakkında bazı temel bilgilerle bu süreci başlatmanız faydalı olabilir. Şu anda depresyon veya anksiyete için kullanılan tüm antidepresanların klinik deneylerde plasebo hapına oranla daha iyi sonuçlar alınmasına yardımcı olduğu bilinmektedir. 

Depresyon için etkili olan ilaçlar, amitriptilin (kimyasal yapısına bağlı olarak “trisiklik” olarak da adlandırılır) ve esitalopram ve paroksetin (seçici serotonin geri alım inhibitörleri veya SSRI'lar olarak bilinir) gibi eski ilaçlardır. Mirtazapin (diğerlerinin çoğundan farklı çalıştığı için "atipik bir antidepresan" olarak bilinir) ve venlafaksin (beyindeki kimyasal etkilerine dayalı olarak bir serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörü veya SNRI olarak anılır) gibi yeni ilaçlar da mevcuttur. Fluoksetin ve sertralin gibi diğer SSRI'lar biraz daha az etkilidir, ancak daha az yan etkiye sahiplerdir. 

Anksiyete için ise duloksetin ve venlafaksin (her ikisi de SNRI türlerindendir) ve esitalopram (SSRI) benzer şekilde etkilidir ve çoğu insan bunları sorunsuz bir şekilde kullanabilir. Mirtazapin, sertralin ve fluoksetin dahil olmak üzere diğer seçenekler ise daha az soruna neden olur ve mevcut bulgular küçük örnek gruplarıyla sınırlı olsa da etkili ilaçlardır Sakinleştirici antipsikotik ilaç ketiapin de anksiyete ve depresyon tedavisinde etkilidir, ancak kilo alımı gibi bir yan etki gösterebilir.

Yan etkiler nelerdir?

Antidepresanların birçok potansiyel yan etkisi vardır, ancak çoğu nadir olarak görülür. Bununla birlikte, bazıları "çok yaygın" (insanların yüzde 10'undan fazlası) veya "yaygın" (insanların yüzde 1 ila 10'unu etkiler) olarak sınıflandırılır. Bu nedenle, antidepresan kullanan kişiler, özellikle tedavinin erken aşamalarında hekim kontrolü altında ilaçlarını kullanmalıdır.

SSRI türü ilaçlarda yaygın yan etkiler arasında iştah azalması, mide bulantısı, karın ağrısı ve 30 yılı aşkın süredir tedavi ettiğim hastaların çoğunda gördüğüm gibi cinsel işlev bozukluğu yer alıyor. Benim deneyimime göre çoğu insan bu yan etkileri hafif buluyor ve ilk birkaç haftadan sonra yaşadıkları yan etkiler azalıyor. SSRI'lar ilk alındığında kendinizi gergin veya sinirli hissetmenize neden olabilir, bu nedenle genellikle sabahları yemekle birlikte alınması en iyisidir.

Hastaları yaygın yan etkiler ve bu yan etkilerle nasıl başa çıkılacağı konusunda önceden bilgilendirmenin hastaların ilaçları tolere etmelerine yardımcı olduğunu hem de ilacın etkisinin artmasına katkıda bulunduğunu gözlemledim. İnsanlara ilk birkaç hafta içinde ne olacağını söylediğimde iyi bir doktor olduğumu düşündüklerini sanıyorum. Onlara 2 ila 4 hafta içinde kendilerini daha iyi hissedeceklerini söylediğimde iyileşmenin gerçekleşmesi daha olasıdır. Bunu plasebo yanıtının bir parçası olarak düşünebiliriz, ancak iyi bir doktor veya terapist olmanın bir parçası olan sorunları paylaşmak ve umut aşılamak tedavinin spesifik olmayan unsurlarındandır. Ayrıca depresyon ve/veya anksiyetesi olan hastalarıma iyileşeceklerini, bunun sadece bir zaman ve doğru tedaviyi bulma meselesi olduğunu ve neredeyse hastalarımın çoğunun iyileştiğini söylüyorum.

Mirtazapin, duloksetin, amitriptilin ve klomipramin gibi uykulu halin artmasına neden olabilen sedatif antidepresanlar söz konusu olduğunda yan etkiler oldukça farklıdır. Uyumakta zorlanıyorsanız sedasyon aslında iyidir, ancak ertesi gün akşamdan kalma gibi hissederseniz doktorunuz alınan dozun tolere edilebilir olması için saat 18:00 ve 22:00 olmak üzere ilacı dozlara bölebilir. Başa çıkması daha zor olan yatıştırıcı antidepresan ilaçların gazlı içecekler, bisküvi, kek ve şekere yönelik arzunuzu artırması mümkündür. Bu yüzden bol su içip meyve yemek tavsiye edilir. 

Antidepresanlar psikoterapiyi nasıl etkiler?

Hem ilaç hem de psikoterapi birlikte uygulandığında her ikisinin de tek başına uygulanması durumuna kıyasla daha iyi sonuçlar alındığına dair güçlü kanıtlar vardır. Bu kanıtlar özellikle bilişsel davranışçı terapi (CBT) veya kişilerarası terapi (IPT) için geçerli olsa da genel olarak bu durumun tüm ilaç tedavisi ve psikoterapi kombinasyonları için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Bu durum o kadar da şaşırtıcı değildir zira psikoterapi düşünme şeklimizi değiştirerek işlev gösterir. İlaçlar ise önce nörobiyolojiyi etkiler. İngiliz sinirbilimci Camilla Nord hem antidepresan ilaç ve hem psikoterapi tedavisi öncesinde ve sonrasında beyin aktiviteleri üzerine yaptığı araştırmalarının sonucunda oluşan beyin değişikliklerinin farklı olduğunu gösterdi. Bu da iki yaklaşımın farklı ve tamamlayıcı olacak şekilde çalıştığını göstermektedir.

Antidepresanların, depresyon veya anksiyetenize katkıda bulunabilecek veya bunlardan kaynaklanabilecek herhangi bir psikososyal sorunla başa çıkma yeteneğinizi bozacağına dair hiçbir kanıt yoktur. Yas sonrası doğal iyileşme sürecine müdahale edebileceklerine dair teorik bir endişe vardı, ancak benim klinik deneyimlerime göre durum böyle değil. Aksine, insanların genellikle stresten bunaldığının, uykusuzluktan bitkin düştüklerinin ya da depresyonla boğuştuğunun fazlasıyla farkındayım ve antidepresan kullanımı aslında psikoterapi adımlarını takip etmek için gereken enerji ve motivasyonu kazanmaya yardımcı olmaktadır.

Antidepresan ilaçlar işe yaramadığında ne yapmalıyım?

Antidepresan alarak depresyon veya anksiyete tedavisine başladıktan sonra hemen rahatlama yaşamanız ve birkaç hafta sonra biraz daha iyi hissetmeniz beklenir. Bununla birlikte genellikle depresyonun tamamen geçebilmesi için 2 ila 3 ay gerekir ve kaygı tedavisi için ise bu süre daha uzun olabilir. Bu nedenle, ilk başta ilaç kullanımından fayda göremezseniz yan etkiler tolere edilebilir olduğu sürece ilaçları biraz daha kullanmaya devam etmeniz gerekir. 

Hala ilaç etkisini göstermediyse almakta olduğunuz ilacın dozunun artması konusunda doktorunuzla görüşmeniz gerekir. Aynı ilacın dozunun artırılması işe yaramazsa doktorunuz farklı tipte başka bir antidepresan kullanmayı önerebilir. Kişisel deneyimime ve bazı sınırlı verilerime dayanarak söyleyebilirim ki, hastaların yaklaşık yüzde 10'unun kendilerine uygun olanı bulmadan önce üçüncü hatta dördüncü bir antidepresanı denemeleri gerekebilmektedir. Bu aynı zamanda bilişsel davranışçı terapi (CBT) veya kişilerarası terapi (IPT) gibi yapılandırılmış bir psikoterapi sürecini tedaviye eklemek için de iyi bir zamandır.

Çoğu insan bu düzenlemelerden fayda görür. Lakin hala iyileşme belirtisi göstermiyorsanız, danıştığınız tüm ruh sağlığı uzmanları durumunuzu gözden geçirmeli ve teşhisinizi yeniden değerlendirmelidir. Belki de hala bir stres kaynağı veya ele alınmamış psikososyal bir sorun vardır. Dikkate alınması gereken diğer bir konu ise alkol veya uyuşturucuların depresyon süresini uzatabileceği ve antidepresanların potansiyel yararlarını olumsuz etkileyebilmesidir. 

Antidepresan almayı nasıl ve ne zaman bırakmalıyım?

Hiç kimse ilaç kullanmayı sevmez veya gereğinden fazla uzun süre kullanmak da istemez. Ancak antidepresan tedavisinden fayda gördüyseniz bu ilaçları bir yıl veya daha uzun süre kullanmanın tekrar aynı hastalığa yakalanma olasılığını önemli ölçüde azaltacağına dair birçok kanıt vardır. 4.410 kişiyi içeren 31 adet rastgele ve kontrollü çalışmanın sonuçlarına göre plasebo alan kişilerin yüzde 41'i ile antidepresan alan kişilerin yüzde 18'i karşılaştırıldığında kişilerin tekrar depresyona girdiği görülmüş. Antidepresan kullanımı hastalığın tekrar görülme riskini yarıdan fazla azaltmaktadır. Ancak çoğu insan iyileştikten sonra antidepresan haplarını bir an önce bırakmak ister. Özellikle orta ve şiddetli depresyon durumunda yüksek nüksetme riski nedeniyle ilaçları hemen bırakmak doğru olmaz. Hastalarımdan bazıları, tekrar depresyona girme riskindense yıllarca antidepresan kullanmayı tercih ediyor. Onlara söylediğim gibi, uzun vadede antidepresan kullanmanın bilinen hiçbir olumsuz fiziksel etkisi yok. Bir hastamın dediği gibi: Yeniden depresyonun bana hissettirdiği kadar kötü hissetmek istemiyorum. Bir daha asla. Bu yüzden hapları almaya devam edeceğim.

Siz ve doktorunuz hapları almayı bırakmanın güvenli olduğu konusunda hemfikir olduğunuz zaman “antidepresan yoksunluk sendromu” yaşayabileceğiniz gerçeğine hazırlıklı olmalısınız. Paniğe kapılmayın çünkü bu durum bir bağımlılık değildir ve antidepresanlara da özgü değildir. Beta-bloker propranolol ve steroid prednizolon gibi yavaş kesilmesi gereken birkaç ilaç vardır, ancak hiç kimse hastaların bunlara bağımlı olduğunu iddia etmez. Genellikle, antidepresanların yoksunluk etkisi hafif yaşanır ve sadece birkaç gün sürer. Devam ederse bu durumun hastalığın semptomları mı yoksa yoksunluk belirtisi mi olduğunu ayırt etmek zor olabilir. Doktorunuzla durumunuzu tekrar gözden geçirmeniz gerekir. Benim görüşüm ise tedaviden önce hissettiğiniz gibi hissetmeye başladıysanız bunun nedeni muhtemelen ilacın yoksunluk etkisinden dolayıdır. Özellikle anksiyete veya depresyondan ziyade elektrik çarpması hissi, grip benzeri semptomlar veya terleme gibi belirtiler varsa ilacın yoksunluk etkisi ile karşı karşıya olabilirsiniz. 

Aylar veya yıllar boyunca antidepresan kullandıysanız doktorunuz dozu yavaş yavaş azaltmanız gerektiğini söyleyecektir. Dozun nasıl azaltılacağını doktorunuzla planlamalısınız. Özellikle diğer antidepresanlardan daha fazla yoksunluk reaksiyonlarına neden olan paroksetin veya venlafaksin kullanıyorsanız dozun azaltılmasını doktorunuzla beraber takip etmeniz gerekir. Ayrıca hastalarıma antidepresanları hayatlarının nispeten iyi ve stresten uzak bir döneminde belki de bahar ya da yaz gibi herkesin biraz daha iyi hissetme eğiliminde olduğu bir zamanda bırakmalarını tavsiye ediyorum.

Antidepresan kullanımı hakkındaki önyargılar ile nasıl başa çıkmalıyım?

Pek çok bilgisiz kişi antidepresan kullanımının duygusal zayıflıktan ya da sorunlarla başa çıkamamaktan kaynaklandığını ve depresyonu olan kişilerin bir şekilde kendilerinin bundan kurtulması gerektiğini düşünür. Bu tür yanlış fikirler bazen, aksi yönde çok büyük kanıtlar olmasına rağmen, antidepresanların terapötik etkinliğine olan inanç eksikliğini de kapsar. Antidepresan kullanan kişilerin arkadaşları, aileleri ve meslektaşları zaman zaman yargılayıcı olabilir. Benim tavsiyem, sakin bir şekilde depresyonun sizi nasıl etkilediğini, ilaçların işe yaradığını, yan etkilerin kontrol altına alınabileceğini ve bu ilaçları sonsuza kadar kullanmayacağınızı ve iyileşince aşamalı olarak ilaç kullanımını bırakacağınızı açıklamak olacaktır.

Bana göre, antidepresanlar hakkındaki önyargılar depresyon da dahil olmak üzere tüm akıl hastalıklarına yönelik olumsuz etiketlemeyle yakından ilişkilidir. İnsanlar hastalık ve ilaç tedavisinin nasıl işe yaradığı konusunda ne kadar açık olabilirlerse depresyon ve antidepresan kullanımına yönelik önyargılar o kadar azalır. Antidepresan kullanımı hakkında olumlu deneyimleri açıklıkla paylaşan insanlar da yok değil. Örneğin, ünlü biyolog Lewis Wolpert Malign, yazar Andrew Solomon, bilim insanı Alex Riley, aktris Annie Murphy ve şarkıcı Selena Gomez bu isimlerden bazıları.
/website/assets/images/my1/images/620679c4cd293__terapi.jpeg
Terapi ve ilaç tedavisinin yanı sıra başka neler yapabilirim?

Eminim sizin de denediğiniz birçok şey olmuştur. Daha fazla uğraşmanızı söyleyen yorumlar depresyon ve kaygı bağlamında çok sık görülen zararlı ve klişe yaklaşımların sadece bir parçasıdır. Zaten kendinizi bir şekilde iyileştirebilseydiniz, bunu yapardınız! Gerçekten de tedavi ettiğim çoğu insan daha çok çabalamayı denedi ancak hepimizin sınırları vardır. Ne kadar zor olursa olsun yapmanız gereken şey depresyonunuzdan veya endişenizden kurtulmak, kendinizi bu konuda fazla düşünmekten alıkoymak ve başka şeyler yapmayı denemektir. Tüm hastalarıma söylediğim gibi, iyileşmeyi desteklemek için hemen herkesin benimseyebileceği bazı değişiklikler vardır. Bizler rutinlere ve sosyal bağlara ihtiyaç duyan canlılarız. Örneğin, düzenli bir saatte kalkmak, biraz egzersiz yapmak ya da mahallede bir tur bile olsa dolaşmak için evden dışarı çıkmak ve biriyle buluşup sohbet etmek gibi rutinler bize iyi gelir. 

Depresyonla mücadele ederken kanıta dayalı yaklaşımlar arasında fiziksel aktivite ve meditasyon gibi zihinsel egzersizler başta gelir. Ayrıca kaygı için çeşitli rahatlama ve diğer endişe yönetimi gibi yaklaşımlar da kullanılabilir. Farkındalık meditasyonunun, insanların tekrar depresyona girme ihtimalini azaltmada özel bir rolü var gibi görünüyor. Fiziksel egzersizin ise orta düzeyde bir tedavi etkisine sahip olduğu biliniyor. Ayrıca depresyona girme ihtimalini azaltıyor. Yoga ve tai chi gibi yöntemler de dikkate alınmaya değer, önemli olan ise egzersiz yapıyor olmaktır. 

Önemli Noktalar

Depresyon günlük hayatta hissettiğimiz üzüntüden daha fazlasıdır. Çoğu zaman iki hafta ya da daha fazla süren bir üzüntü hali depresyonun belirtilerinden biridir.

Antidepresan kullanımı konusunda farklı görüşler olsa da işe yaradıkları bir gerçek. İlaçların işe yaradığını destekleyen araştırmalar mevcut.

Çok yoğun stres altındaysanız stres kaynaklarını çözmek önceliklidir. Bu durumda tedaviye ihtiyacınız olup olmadığını netleştirin.

Depresyon hafif ila orta düzeyde seyrediyorsa ilk olarak psikoterapiyi denemek iyi bir adımdır. Bu durumda yetkin bir uzmandan destek alın. Psikoterapi işe yaramazsa veya depresyonunuz orta ila şiddetli düzeyde seyrediyorsa antidepresan kullanmak gerekir.

Depresyonunuzun şiddeti ne kadar yüksekse antidepresanlardan fayda görme ihtimaliniz de o kadar yüksek olacaktır. Antidepresanlar hakkında bilgi edinin. Mevcut ilaçlar etkinlikleri ve yan etkileri bakımından çeşitlilik göstermektedir.

Çoğu yan etki ender yaşansa bile yan etkiler hakkında bilgili olun. Mide bulantısı gibi yan etkiler genelde hafif düzeyde seyreder ve kısa süre sonra geçer.

Antidepresan kullanımı psikoterapi sürecine zarar vermez. Hatta iki yaklaşım beraber kullanıldığında daha etkili olmaktadır.

Anında iyileşme beklemeyin. Düzenli etkinin gerçekleşmesi için genellikle birkaç hafta hatta birkaç ay gerekebilir.

İlaçları bırakmak konusunda acele etmeyin. Yoksunluk belirtileri ya da hastalığın tekrar nüksetmesi ihtimalini dikkate alın. Aylar ya da yıllar boyunca antidepresan kullandıysanız dozun azaltılmasında acele etmeyin.

Önyargılara karşı hazırlıklı olun. Depresyonun zorluğunu ve ilaç kullanmanın yardımcı olduğu bilgisini paylaşın.

İyileşmenize katkı sağlayacak yaşam tarzı değişikliklerini benimseyin. Düzenli egzersiz ve sosyalleşmenin iyilik halimize katkı sağladığını unutmayın.

Ek Bilgiler
Yukarıdaki öneriler çoğu insan için geçerlidir, ancak çocuk, hamile, yaşlı veya fiziksel olarak hasta olanlar için bazı özel hususlar vardır.

Çocuklar ve gençler

Bütün doktorlar haklı olarak gençlere herhangi bir ilaç, özellikle de psikoaktif ilaçlar yazma konusunda isteksizdir. Ergenlerde ve yetişkinlerde olduğundan daha nadir de olsa depresyondan mustarip çocuklar için tüm aileyi kapsayan tedavilerin bireysel terapiden daha etkili olduğuna dair bazı kanıtlar vardır. Depresyondaki ergenler için ise çalışmalar genellikle bilişsel davranışçı terapi (CBT) veya kişilerarası terapinin (IPT) genel psikoterapi tedavilerinden daha etkili olduğunu göstermektedir. Antidepresan kullanımı gerekli olduğunda en etkin antidepresan fluoksetindir. Herhangi bir tedavi genellikle intihar ihtimalini azaltır, ancak gençlerin küçük bir kısmında (25 yaşına kadar) SSRI'ların intihar düşüncelerini ve kendine zarar verme olasılıklarını artırabileceğini de dikkate almak önemlidir. Bir gence antidepresan reçete edildiğinde intihar riskinin olmadığından emin olabilmek için takip altında olmaları ve uygun önlemlerin alınması hayati önem taşımaktadır.

Hamilelik ve emzirme

Hamile kalmak ve doğum yapmak genellikle mutluluk verici olaylardır, ancak annelik toplumda bir şekilde idealize edilebilmektedir. Hamilelik ve doğum sırasında tıbbi komplikasyonlar yaygındır, ancak bu komplikasyonlar oluşmasa bile birçok kadın hamilelik sırasında ve sonraki aylarda depresyona girer veya endişe yaşar. Hiç kimse hamile kadınları ve doğmamış çocuklarını herhangi bir ilaca maruz bırakmak istemez, ancak bazen ilaç kullanımı gerekir. Kadınların yaklaşık yüzde 10'u, doğumu takip eden haftalarda, çocuklarıyla sağlıklı bağ kurmayı engelleyebilecek veya çocuğun gelişimine zarar verebilecek kadar şiddetli bir depresyon yaşayabilir. Böyle bir durumda depresyon tedavi edilmelidir. Doğru karar vermenin yolu ilaç kullanımının anne ve fetüs için taşıyacağı risklerin tedavi olmama durumundaki risklerden daha az olduğunda ilacın kullanılmasından geçer. Hamileliğin erken döneminde SSRI almanın bebekte kalp sorunları, spina bifida veya yarık dudak geliştirme riskini çok az da olsa artırdığına dair bazı kanıtlar vardır. Çoğu antidepresanın, özellikle hamileliğin ilk üç ayından sonra hem anneler hem de bebekler için güvenli bir şekilde kullanıldığından emin olunmalıdır. Anne karnında SSRI'lara maruz kalan bebekler doğumdan sonraki birkaç gün biraz gergin olabilir, ancak bu uzun vadeli sorunlara neden olmaz. Sitalopram veya sertralin kullanırken emzirmenin güvenli olduğu düşünülmektedir ve anne sütünde zararlı olamayacak kadar az doz olacağından paroksetin veya amitriptilin veya klomipramin kullanmak da güvenlidir.

Yaşlılar ve hastalar

Aile hekimleri uzun süredir yaşlı insanlara kas ve eklem ağrısı gibi çeşitli sorunlar nedeniyle trisiklik türü antidepresanları, özellikle de amitriptilini düşük dozlarda reçete etmeye yatkındır. Bu şekilde daha düşük dozlarda antidepresan kullanımı klinik araştırmalar tarafından güçlü bir şekilde desteklenmese de yaşlıların uyumalarına yardımcı olur ve ağrı duyarlılığını azaltabilir. Bununla birlikte, eğer yaşlıysanız veya fiziksel bir hastalığınız varsa antidepresanlar ve özellikle amitriptilin gibi trisiklikler alırken özellikle dikkatli olmalısınız, çünkü bunlar daha fazla yan etkiye sahiptir. Bazen de almakta olduğunuz diğer ilaçlarla etkileşim görülebilir. Yaşlıysanız veya fiziksel olarak hastaysanız doktorunuzla görüşmeniz gereken konulardan biri de antidepresanların az da olsa yan etkileri arasında yer alan düşük tansiyon ve düşme riskinizi artırabilecek olan diğer kardiyovasküler sorunlardır. 

Ek okuma önerisi: https://psyche.co/guides/how-to-pick-the-therapist-who-is-right-for-you

Çeviren: Klinik Psikolog Rabia Yavuz
Eposta: rabia.yavuz@gmail.com
Instagram: @klinikpsikolograbiayavuz
Kaynak: https://psyche.co/guides/how-to-decide-whether-to-start-taking-antidepressant-pills?utm_source=Aeon+Newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=HTLGI22

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR