5f2aff92e4e5c__uncertainty1.jpg

Belirsizlikle Başa Çıkmak için 7 Yöntem

06.08.2020

Christine Carter

Her şey kontrolden çıkmış gibi hissettiğimizde ne yapmalıyız?

Çok fazla belirsizlikle yaşamak gerçekten zordur. İnsanlar nasıl yemek, cinsellik ve diğer birincil ihtiyaçlarına karşı güçlü bir ihtiyaç duyuyorlarsa, geleceğe dair bilgilere de duyarlar. Beynimiz belirsizliği tehdit olarak algılar ve kesinlik yaratan şeyler dışındaki her şeye odaklanmamızı engelleyerek kendini korumaya çalışır.

Bir örnek vermek gerekirse, araştırmalar gösteriyor ki, iş/istihdam belirsizliği kişilerin sağlığında işini gerçekten kaybetmeleri durumundan daha büyük bir etki yaratıyor. Benzer olarak, bir araştırmada bir grup katılımcıya elektrik şokuyla karşılaşma ihtimallerinin %50 olduğu söylenirken bir grup katılımcıya da kesinlikle elektrik şokuyla karşılaşacakları söylenir. Yapılan gözlemler sonucu şokla karşılaşma ihtimallerinin %50 olduğu söylenen grubun, kesinlikle şokla karşılaşacaklarının söylendiği gruptan çok daha endişeli ve ajite bir durumda olduğu görülür.

Örneğin, yönetim danışmanlıklarının kendilerini stratejik planlamaya adamış olması bir prestij kaynağıdır. Bir başka örnek olarak da astroloji uygulamalarının günümüzdeki popülerliğini düşünebiliriz. Tutucu dinler ise net kurallar ve mutlak doğruları öne sürerek endişeyle başa çıkarlar. Komplo teorilerini düşündüğümüzde kompleks ve karmaşık fenomenler hakkında ileri sürdükleri basit açıklamaları görürüz.

Fakat bazen, hatta belki sıklıkla, kesinliği yaratmak için bir girişimde bulunmamak daha iyi bir yoldur. Evrimsel sürecimiz boyunca beyinlerimiz belirsizliğe direnmeye hazır halde bulunmuşsa bile, hiçbir zaman geleceğin bize ne getireceğini bilemeyiz. Pandemi gibi olası olmayan ve rutinlerimizi ve planlarımızı tahmin edemeyeceğimiz şekilde etkileyen durumlarda belirsizlikle yaşamayı öğrenmeliyiz. Matematikçi John Allen Paulos şöyle der; “Belirsizlik burada kesin olan tek şey”. “Tek güvenlik hali, güvensizlikle yaşamayı bilmektir.”

Peki her şey bu kadar kontrolden çıkmış gibi hissettiriyorken, bu durumla nasıl başa çıkabiliriz? Size şaşırtıcı gelebilecek yedi farklı strateji sunuyoruz.

 

1. Direnç göstermeyin

Oldukça zorlu zamanlardan geçtiğimiz su götürmez bir gerçek. Fakat şu anda mevcut olan bu gerçekliğe direnç göstermek bizi iyileştirmeyeceği gibi öğrenmemize, büyümemize, gelişmemize ve daha iyi hissetmemize de engel olur. İronik olarak, direnç göstermek, hissettiğimiz duyguları büyüterek çektiğimiz acıları ve zorlukları sürekli hale getirir. Direnç gösterdiğimiz şey ısrarcı olur ve devamlılık gösterir.

Alternatif bir yol var. Direnç göstermek yerine, kabul etmeyi deneyebiliriz. Kristin Neff ve çalışma arkadaşları tarafından yürütülen bir çalışmanın gösterdiğine göre, kabul- özellikle kendini kabul etme- mutluluğun arkasındaki sır. Kabul etme, aslında hayatın nerede olduğuyla ve bulunduğu yerden nereye gideceğiyle tanışma hali.

Kabul içerisinde bulunduğumuz zamanın gerçekliğini görmemize imkân sağladığı için, bizi belirsizlik ya da korku karşısında paralize olma hali yerine geleceğe dair ilerlememiz için bizi özgür kılar. Kabulü deneyimlemek için, problem yaratan duruma karşı olan direncimizden ve o duruma karşı olan duygularımızdan vazgeçmeliyiz.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f2b031419e6f__uncertainty3.jpg
Bir örnek üzerinden düşünelim. Şu anda evliliği oldukça zorlu bir süreç olarak görüyor olabilirsiniz. Eşinizi eleştirmek ve suçlamak yerine (direncin en önemli iki taktiği), sakince evliliğinizi şu an için kabul etmeyi tercih edebilirsiniz.

Tabi ki, bu durum bundan sonra artık yaşanan olaylarla ilgili kızgın, üzgün ya da hayal kırıklığı gibi duygular hissetmeyeceksiniz anlamına gelmiyor. Kabul etmenin büyük bir kısmı hayatlarımızdaki zorlu durumlara karşı nasıl hissettiğimizi kabul etmekten geliyor. Evliliğinizi şu an olduğu gibi kabul etmek ve ona dair duygularınızı farkına varmak sizi bu durumda yol alma konusunda daha iyi bir yere koyuyor.

Şunu belirtmemiz gerekir ki, kabul etmek vazgeçmekle aynı şey değildir. Bir durumu kabul ediyor olmak o durumun hiçbir zaman düzelmeyeceği anlamını taşımaz. Durumların sonsuza kadar aynı kalacağını kabul etmeyiz. Yalnızca, şu anda olanları tüm gerçekliğiyle kabul ederiz. Şu anda var olan gerçekliğe izin verirken; evliliğimizi, ilişkilerimizi ya da problemli durumları daha iyi hale getirmek için çabalayabiliriz. Belki daha iyi olacak, belki de olmayacak. Zorlukların olduğu yerde kabulü gerçekleştirebilmek zor fakat aynı zamanda kabul etmek, ilerlemenin en etkili yolu.

2. Kendinize yatırım yapın

Şu anda, dünyaya yapabileceğiniz en büyük katkı kaynağı kendinizsiniz. Bu kaynak tükendiğinde, en değerli varlığınız zedelenmiş olur. Bir başka deyişle: bedenimize, zihnimize ve ruhumuza yeterince yatırım yapmadığımızda, yaşayabileceğimiz güzel hayatımızın en gerekli araçlarını harap etmiş oluruz.

İnsanlar olarak, konu kendimize bakım ve şefkat vermeye geldiğinde pek iyi bir performans sergilemeyiz. Bize bağlılık ve anlam getiren ilişkilerimizi sürdürmemiz gerekir. Gerekli uykuyu alıp yorgun olduğumuzda dinlenmeyi bilmemiz önemlidir. Yalnızca keyif almak için eğlenceye ve keyifli aktivitelere vakit ayırmamız gerekir.

Bencillik kişinin kendisine sıkıntılı bir şekilde odaklanması halidir. Bencil kişiler genellikle “ben” ya da “benim” kalıplarını fazlasıyla kullanarak kendilerini ifade ederler. Bu kişiler, gençlik ve güzelliklerini korumak ya da sosyal medyada kendilerine olduklarından farklı profiller yaratmak gibi dış güdümlü amaçlar edinirler. Sıklıkla paraya, güce ve başkasından gelecek övgülere karşı bir açlık halindedirler. Genellikle başkalarının zararına dahi olsa amaçladıkları bu şeyleri elde etmek isterler. Bu şekilde bir kendine odaklılık hali ise kişilerde stres, kaygı, depresyon ya da kalp rahatsızlığı gibi sağlık problemlerine sebep olabilir. 

Şunu söyleyebilirim ki; bencil olmayı kesinlikle önermiyorum. Kendine bakım ve şefkat verip kişisel gelişim sağlamayı öneriyorum.

 

3. Sağlıklı konfor alanları bulun

Kendimize yatırım yaparken kullanabileceğimiz en önemli yöntemlerden biri de kendimize sağlıklı konfor alanları yaratmak.

Eğer esnekliğimizi korumak istiyorsak, kendimizi rahat ve güvende hissetmeliyiz. Belirsiz ya da güvensiz hissettiğimizde, beynimiz dopamin sistemlerini aktive ederek kendini korumaya almaya çalışır. Hızlı dopamin salınımı ise kişileri ödüllere teşvik ettiği gibi cezbedici şeyleri daha da çekici kılar. Bu durumu beyninizin sizi bir konfor yöntemine teşvik etmesi gibi düşünün. Örneğin, zamanında uykuya dalmak yerine bir bardak daha fazla alkol tüketmeye yöneltmesi gibi. Ya da bir büyük tepsi tatlı gibi.

Fakat sosyal medyaya dönmek, zararlı besinler tüketmek ya da gergin sinirlerinizi rahatlatmak için daha fazla alkol tüketmek yerine, kendimizi sağlıklı yöntemlerle rahatlattığımızda daha iyi durumda oluyoruz.

Bir arkadaşınızla doğa yürüyüşü yapmaya çıkabilir misiniz? Ya da belki sevdiğiniz birisiyle bir görüşme ayarlamak sizi rahatlatır mı? Hayatta varlığına minnettar olduğunuz şeyleri listenize yansıtın. Bazen kısa bir gündüz uykusu size iyi gelebilirken bazen de bir kucaklaşma sizi içinde bulunduğunuz zor durumdan uzaklaştırabilir.

Bazı şeyler küçük ya da lüks gözükebilir. Fakat bunlar bizim olmak istediğimiz insanlar olmamıza yardımcı olur. 

 

4. Düşündüğünüz her şeye inanmayın

Muhtemelen şu zamana kadar bana hemen hemen herkesin öğrettiği stres azaltma taktiği “her düşündüğüne inanma” olmuştur. Belirsizliğin hâkim olduğu zamanlarda, en kötü senaryolara dair düşüncelerimize inanmamak özellikle büyük önem taşır.

Riskleri öngörebilmemiz ve olumsuz sonuçları önceden önleyebilmemiz açısından en kötü senaryoları göz önünde bulundurmak yararlı olabilir. Fakat bu stres verici düşüncelere inanırsak, bu düşünceler yalnızca kafamızda yer alıyor olmaktan çıkar ve bu en kötü senaryolar gerçek hayatta yaşanıyormuşçasına duygu yüklü tepkiler verme eğilimimiz artar. Gerçekte kaybetmemiş olduğumuz şeylerin yasını tutar ve aslında gerçekleşmeyen olaylara tepki veririz. Bu durum, yalnız başımıza kaldığımızda bizim tehdit edilmiş, korkmuş ve güvensiz hissetmemize yol açar.

Olumsuzluk önyargımız başarısızlıklara da zemin hazırlayabilir. Beklentiler kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşebilir. En kötüyü beklediğimizde, zorluklara yaratıcılık ve metanetle cevap vermek için fırsatlar kovalamakta çok korku duyarız. 

Her bir stres verici düşünceyi almak yerine, aslında aktif bir şekilde olabilecek en iyi senaryoyu hayal edebiliriz. Uzun uzadıya düşünmemizin yerini alabilecek umut ışıkları bulabiliriz. Bu bizim riskleri ve olumsuz sonuçları olduğundan kötü olarak algılama eğilimimize karşı koyar. 

5. Dikkat verin

Belirsizliğin zıttı belirlilik değil, mevcudiyettir. Korkutucu ve bilinmeyen geleceği düşünmek yerine, dikkatimizi aldığımız nefese getirebiliriz. Burada kendimizle iletişim kurabiliriz. Örneğin, her ellerimizi yıkadığımızda kendimize şunu sorabiliriz: “Şu anda nasılsın?”

Hissettiğiniz duyguları ve onları bedeninizde nerede hissettiğinizi fark edin. Bu deneyime merak ve kabulle yaklaşın.

Her şey kontrolden çıkmış gibi hissettirse dahi, neye dikkat verebileceğimizin kontrolü halen bizim elimizde. Farkındalığımızdan bizi uzaklaştırabilecek uyarıcıları kapatabiliriz. İç dünyamızda şu anda ve burada neler olup bittiğine odaklanarak olumsuz düşünceler üzerinde uzun uzadıya düşünmekten kurtulabiliriz. 

İçimizde ne olup bittiğine kulak vermek, bizi dışarıdaki üzücü gerçeklikle kendi içimizdeki doğruları belirlememizden uzak tutar. Sükûnetimizi, açık fikirliliğimizi besler ve tepkisellikten uzak durmamızı sağlar. 

6. Sizi kurtaracak kişilerin arayışına girmeyin

Güçsüzmüş gibi davrandığımızda, bizi öfkeli, çaresiz ve kapana kısılmış hissettiren söylemler tarafından kıstırılmış hale geliriz. Bununla beraber, bizi acılardan kurtaracak insanların arayışına gireriz.

Başkaları üzerimize titrediğinde bu iyi hissettirse olsa bile çoğu kurtarıcı bize gerçek anlamda yardım edemez. Dostlarımız ya da sevdiklerimiz bize yardım etmek isteyebilir ve niyetleri de yüce olabilir. Fakat, kurtarıcılar hayatlarımızda daha çok kolaylaştırma rolü oynarlar. Cankurtaran rolü değil. Eğer çıkmaza girersek ya hayatımızın kahramanı rolünü alırlar ya da kendi hayatlarındaki problemler tarafından dikkatleri dağılır.

Kurtarıcılar, bize hayatımızın sorumluluğunu almamamız konusunda izin vermiş olurlar. Bunun dışında, duygusal açıdan destekleyici dostlar (ya da terapistler) bizi kendi problemlerimizi çözebilme konusunda yetkin görürler. Bize ne istemediğimiz hakkında sorular sormak yerine ne istediğimize odaklanmamıza yardımcı olan sorularla yaklaşırlar.

Bir problemde takılı kalmayı bıraktığımızda, arzu ettiğimiz sonuçlara odaklanabiliriz. Bütün bu kargaşadan nasıl en iyi sonucu çıkarabiliriz? Bu durumdan nasıl kazanç sağlayabilir ya da neler öğrenebiliriz?

Hayatlarımız için sorumluluk aldığımızda, mağdur psikolojisinin yarattığı sahte güçten uzaklaşıp kendi istediğimiz hayatı yaratmak konusunda gerçek anlamda güç kazanırız.

 

7. Karmaşada anlam bulun

Sosyal psikologlar yaşam açısından anlamı şu şekilde tanımlar: “hayatlarımızın ne kadar amaç, değer ve etki sahibi olduğunun entelektüel ve duygusal açıdan değerlendirmesi”. İnsanlar olarak, bizi en çok motive eden şey başkaları için önemimizdir. Birisi bizim çabamızı takdir edip ondan fayda sağlayabildiğinde, daha çok ve iyi bir biçimde çalışır ve yaptığımız işten de daha çok keyif alırız. Araştırmalar gösteriyor ki, kendimiz hakkında düşünmeyi bırakıp başkalarına destek sağlayabildiğimizde iyi hissediyoruz.

Gelişmesi gereken bir şey gördüğümüzde, bir sonraki hamlemiz amaca ulaşmak için kişisel olarak ne yapabileceğimizin farkına varmaktır. Hangi beceri ya da yeteneklerimizi bu konuda kullanabiliriz? Bizim için asıl önemli olan şey, nasıl fayda sağlayabileceğimizi bilmektir.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f2b035ee6388__uncertainty4.jpg

Anlam ve amaç umudun kaynaklarıdır. İçerisinde yaşadığımız dünya korkutucu ve belirsiz bir hal aldığında, başkaları için ne anlam ifade ettiğimizi bilmek ve bir hayat gayesine sahip olmak bize her şeyden çok daha iyi bir zemin yaratabilir. 

Dolayısıyla, yalnızca içerisinde bulunduğunuz çetin sınavın bitmesini beklemeyin. Aşıyı beklerken, ıstırabınıza teslim olmayın. Her zaman ne yapmak istemişsinizdir? Nasıl bir sonuç umut ediyorsunuz? Bunun içerisinde gerçek bir yaşamı nasıl gerçekleştirebilirsiniz? O hayatı yaşayın.

Çeviren Y. Kanburoğlu

Kaynak : Greater Good

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR