Seth J. Gillihan
Duygusal ve ruhsal iyilik halini yeniden oluşturabilmek adına 5 ilke
Kendimize anlattığımız hikayelerin her zaman bir önemi vardır, özellikle de kronik bir sağlık sorunumuz varsa. Kendi adıma, bu hikayelerin ne kadar büyük bir yere sahip olduğunu anladığım dönem sebebi belli olmayan bir düzine semptom ile mücadele ettiğim dönemdi. Bu esnada şiddetli yorgunluk, geceleri uykusuzluk, sindirim problemleri, depresyon, liderlik yapma hissiyatı, strese karşı tahammülsüzlük ve üşüme hissi ve daha birçok problem ile başetmeye çalışıyordum. Birçok uzmana gittim, beyin taraması yaptırdım, sayısız tahlil verdim ancak hiçbir zaman hastalığımın kaynağını öğrenemedim. Problemlerimin varlığından, ancak hiçbirinin cevabının olmamasından duyduğum hayal kırıklığını söylememe gerek yok sanıyorum. İyi olduğum dönemde de tek yaşadığım şey semptomların geri gelmesi oldu. Tüm bunlar olurken sürekli kendime söylediğim bir şey vardı “Hala hasta olduğuma inanamıyorum”.
Semptomları yaşarken bu cümleyi nasıl kurduğumu ve iyi olmak için neler denediğimi fark edemedim. Hastaydım ve doğru doktoru bulmaya, doğru teşhise, doğru tedaviye ve doğru beslenmeye ihtiyacım vardı. Böylece iyi olabilirdim. Sonra bir gün fark ettim ki “ben hala iyileşiyordum”. Bu farkındalık nereden geldi bilmiyorum ancak yaşadığım problemi görmemdeki bu ufak değişim semptomlarım ile olan ilişkimi tamamen değiştirdi. Sadece yardım almak konusunda gözden kaçırdıklarımı değil iyileşme sürecinde bedenimi ve ruhumu da destekleyecek bir vurgu ile karşı karşıya kalmıştım.
Bu tecrübe, bir psikoterapist olarak iş hayatıma da yansıdı. Tedavinin “aktif bileşenleri” konusunda daha geniş bir bakış açısı kazanmamı sağladı. Sadece terapi -bazen de ilaç- gibi olağan yöntemleri değil, sağlık ve bütünlük açısından gerekli olan tüm durumları görebilir hale geldim. Tedavinin, danışanın odaya girmesiyle ne başlayan ne de biten, çok daha büyük bir sürecin sadece bir parçası olduğunu anlamama yardım etti.
Bu sebeple Kaliforniya’da görev yapan psikiyatrist Omid Naim’in yaklaşımları dikkatimi çekti. Kendisinin tamamlayıcı tıp ile ilgilenen bir doktor olduğunu duyduğumda anksiyete ve depresyonun temel sebeplerini bulabilmek adına zihin diyetine odaklanacağını düşündüm. Çok farklı ve daha da önemlisi ilham veren bir şey öğrendim. Dr.Naim’in yaklaşımı, benim “anlamlı ve tatmin edici bir hayat için temel elementleri bulmak” ve “iyi olmak gerçekte ne demek” konularındaki düşüncelerim ile aynıydı. Kendisinin “ekolojik model”i aldığımız bir bitkinin gelişmesi için en iyi ortamın nasıl olduğunu bulmak ile ilgilidir. “Üzerindeki kart bitkinin ihtiyacı olan doğal şartları bize söyler” der. “Ne kadar sulamalıyız, ne kadar güneş ışığı istiyor ve ne tür bir toprak kullanmalıyız gibi”. Bu durum psikiyatrist olarak onun dikkatini çekmiş ve aklına şu soruyu getirmiş “biz bunu ilaç konusunda neden yapmıyoruz?”.
Aslında, hayatlarımız hiç kolay değil ve depresyona sebep olacak durumlar ile dolu gözüküyor. Diğer insanlardan kopuk haldeyiz, diyetlerle meşgulüz, hareketsiz hayatlarımız var ve anlamını yitirmiş işlerde çalışıyoruz. Bu açıdan bakıldığında zihinsel ve duygusal iyilik hali için gerekli olan temel besleyicilerden yoksun olduğumuz için tedavinin de hiçbir şansı kalmıyor. Tıpkı kötü durumda olan bir bitkiye gübre verip, sulamadan veya güneş ışığından mahrum ederek toparlanmasını beklemek gibi.
Bu yüzden iyileşmekte zorlanıyoruz çünkü yaşamak için ihtiyacımız olan hayati elementleri gözden kaçırıyoruz. Ne yazık ki bu temel ihtiyaçlar fiziksel olanlar gibi kendilerini açık etmiyor – karın açlığı gibi- veya biz onları duyamıyoruz. Örneğin; bilinçli bir şekilde acıktığımızı hissetmeyiz. Midemizin kazınmasını hayal edemeyiz çünkü yemeye ihtiyacımız olduğunu bilemeyiz. Belki de zihnimiz ve ruhumuz da açlık çekiyor ve farkında değiliz.
Şimdi bahsedeceğim 5 ilke Dr.Naim ile yaptığım söyleşi sonrası oluştu ve benim kendi iyileşme sürecimin de parçası oldu.
Dr.Naim, insanların genç yaştan itibaren kendilerine nasıl daha iyi bakacaklarıyla ilgileniyor, bunun için de insanlar için “kullanım kılavuzu” fikrini aşılamaya çalışıyor. Kılavuzun en önemli kısmı iyileşme ve psikolojik sağlamlığın kendi içimizde olduğunu anlamak ile ilgili. “Psikolojik sağlamlık kendimiz uygulayabileceğimiz bir şey değil.” diyor Dr.Naim. “Daha doğru olan içimizdeki dirençliliğin fark edilmesi süreci”. Bunu da “bedenin kırılan bir kemiği nasıl onaracağını bilmesi” şeklinde açıklıyor.
Tam tersine, Batıda gelişen baskın medikal bir model “sende yanlış bir şeyler var ve ben de çözümü bulacağım. Ve bu senin dışında” der. Bu sebeple depresyon “kimyasal dengesizlik” olarak tedavi edilir ve nörotransmiterlerin (nöral taşıyıcılar) çalışma seviyelerini artırmak için ilaca ihtiyaç duyar. Bazı insanlar SSRI gibi ilaçları çok faydalı bulurken, en önemli iyiliğin hayatlarını büyük oranda değiştirecek bir şeyler olmadığında gerçekleşeceğini bilmezler.
Dr.Naim ayrıca tamamlayıcı tıpa olan ilginin artış gösterdiğini de belirtmektedir. “Batının ilaç kültürü ile ilgili olan problemler de aynı ruhla devam etmektedir” demektedir. “Kimyasal dengesizlik veya nörotransmiter testleriyle alakalı da olsa aynı fikre sebep olmaktadır”. “Psikolojik sağlamlık araştırmasına baktığımızda, sağlıklı olan toplumların çok tahlil yaptıranlar veya takviyeler kullananlar olmadıklarını görüyoruz. Bütün gün kişisel gelişim kitapları okumuyorlar veya sürekli olarak kendilerinde bir sorun olduğunu düşünmüyorlar. Bilge toplumların medikal modelleri sağlığın ne olduğunu öğretir, başlangıç noktaları -hastalık- değildir.”
Ayrıca “1980lere kadar kaygı veya depresyon birçok insan açısından azalma gösteren durumlardı. Ancak şimdi ikisi de kronik rahatsızlıklar olarak görülüyor ve bu insanlara -hayatın boyunca ilaç kullanmalısın- deniyor.” Dr.Naim bazı durumlarda ilaç kullanımını destekliyor. “Ortopedistler alçı veya koltuk değneği tavsiye edebilir. Alçı takıldığında koltuk değneği kullanmanızda abes bir durum yoktur. Bazen ciddi yaralarımız olur ve dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duyarız. Kırık ayakla yürürsek kırığımız daha da kötüleşir.” Bunun gibi, Dr.Naim de bedenin doğal iyileşme sürecinde ihtiyaç olması durumunda ilaç yazıyor ancak bunu ihtiyaç devam ettiği süreç boyunca yapıyor.
Dr.Naim’in yaklaşımında yer alan “anlamlı ilişki”den kastedilen maneviyatı da hayatlarımıza dahil etmemizdir. Bu, “reçete edilen, empoze edilen veya baskı yapılan” bir şey değildir ve tüm bu yanılgılardan daha basittir. Anlam üzerine kurulan hayatımızı içerir, aile ve toplumun önemini anlamamızı sağlar. Ayrıca içinde yaşadığımız ve hayatımızın bağlı olduğu doğallığın bağlantısına da sahiptir.
Dr.Naim’e göre kişisel gelişim yalnızca kendimize iyi hissettirdiği için geçici bir süreliğine duygusal doyum sağlar. Ancak ne zaman çabamız daha anlamlı şeyler için olursa – önemsediğimiz insanların iyi olması gibi – hareketlerimiz de o kadar derin anlamlar taşır. “Dışarıdaki dünya bize ilham verir. Kısa vadede dürtülerimizi tatmin etmekle meşgul olurken uzun vadedeki davranışlarımız daha derin ilişkilere ve amaca yönelik duygular ile örülü hale gelir.”
İyileşme en çok, meşgul olduğumuz hayatta bir süreliğine durmakla olur. Birçoğumuz üretici olmak konusunda takıntılı hale geldik – ben de öyleyim. Boş zamanlarımızda bile önüne geçemediğimiz bir “daha çok şey yapma” hissine sahibiz. Dr.Naim bu durumun tarihin başlangıcından itibaren insanoğlunun ikilemi olduğunu söylemektedir. “Eğer üreticilikten veya eğlenceden bir süreliğine uzak kalmak için yollar üretmezsek harekete geçme ihtiyacımız devam edip gidecek.”
“Yavaşlayacağımız” ve kendimizle, etrafımızla ve de doğa ile tekrar iletişime geçebileceğimiz alanlara ihtiyacımız var. Hayatı durdurabilmek için birçok yol var; esnek çalışma saatlerini ortadan kaldırmak, manevi ortamlarda bulunmak, sevdiklerimizle birlikte olmak, ilahi yazıları okumak veya zihin-beden ilişkisi üzerine olan aktiviteleri yapmak (ibadet, yoga, vb) gibi. Tüm bu “duraklama” aktivitelerinden sonra sinir sisteminizde olup bitenleri fark edeceksiniz.
Yaşanan birçok şey akıllı telefonlarımızın ve ekranların “zamansız ve uçsuz bucaksız alanı” içinde meydana geliyor. Her gün ortalama 10 saatimizi ekran başında “aslında zaman ve mekan kavramından bağımsız olarak” geçiriyoruz. Bazı şeylerin nasıl da kökten değiştiğinin farkında değiliz. “Bu durum çok aleni bir şekilde gerçekleşmese de hayatı yaşama şeklimizi büyük ölçüde değiştiriyor.”
Aktivitelerimiz dijitalleştikçe tecrübelerimiz kısıtlanıyor. Ekranda neye baktığımızı önemi yok çünkü sonuç olarak o bir ekran. Yani gerçek manada teknolojiyi kullanırken manzara asla değişmiyor.
Aktivitelerimizi durdururken ekranlarımızla da aramıza mesafe girmeli. Düşünün ki iş yaparken telefonunuzu evde bırakıyorsunuz (nerede!) veya mağazada sıradayken çantanızda tutuyorsunuz. Zaman geçsin diye telefonunuza dokunmadığınızda etrafınızda neler olup bittiğine bir bakın. İlişkilerinizin nasıl değiştiğini görecek veya önünüzde bekleyen insanın özelliklerini fark edeceksiniz.
Tüm bunların yanında doğada da vakit geçirmeliyiz. Ulusal bir parka gidin demiyorum ama evinizin etrafında yürüyüşe çıkabilir, ayaklarımızın altında uzanan yerküreyi ve üstümüzdeki sonsuz gökyüzünü hissedebiliriz. Doğal yaşamın iyileştirici özelliğini yok saymamız mümkün değil.
Birçok araştırma beslenmenin psikolojik sağlık üzerindeki önemli rolünü gözler önüne seriyor. Örneğin, iki yeni çalışma gösteriyor ki diyete bağlı değişimler depresyonun azalması yönünde anlamlı etkilere sahip. Dr. Julia Rucklidge ve arkadaşları tarafından yapılan farklı bir çalışmanın sonuçları, mikrobesinlerin travma sonucunda ortaya çıkan kaygıyı azalttığını ve psikolojik sağlamlığı artırdığını gösteriyor (Micronutients in Psychiatry).
Dr.Naim bu noktada tüm besinlerin tüketilmesini öneriyor ”atalarımızın yaşadıkları doğal hayat şartlarına biz de uyum sağlıyoruz.” Ekolojik modelinde amaç “hikayende eksik kalanları anlat veya sana daha iyi hissettirecek özel bir diyet mevcut” şeklinde cümlelere başvurmamak. Çünkü herkes için ortak olabilecek bir beslenme şekli de yok iyileşme şekli de.
Peki besin hassasiyeti ve alerjileri olanlar ne yapacak? Dr. Naim “bazı insanlar için glüten, süt ürünleri veya başka şeyler büyük fark yaratır.” demektedir. Önerisi ise “deneme yanılma” yaklaşımıdır. Ancak toplumun büyük bir kısmı enfeksiyon oluşturmayacak şekilde beslenebilir. Bunun anlamı sebze-meyve, balık, sağlıklı yağlar, rafine olmayan şeker ve işlenmemiş gıdaları içeren dengeli bir diyet ile beslenmektir.
Dikkat etmemiz gereken son önemli nokta ise zorluklarla mücadele etmenin varoluşun kaçınılamaz bir parçası olduğudur. Dr.Naim’in söylediği gibi “aslolan zorluklara karşı yürümek ve büyümektir.” Çoğu zaman kendimizi problemlerimize karşı barikatlar kurarken buluruz “bu olmamalı” deriz. Doğru olan, yaşadığımız her şeyin bir sebebi var, biz anlasak da anlayamasak da şeklindeki düşüncedir. Yaşadığımız semptomlar bedenimizin ve zihnimizin kendilerini ifade etme şeklidir. Gerçeğe karşı savaşmayı bırakarak enerjimizi iyileşmek adına daha üretici yollara kanalize edebiliriz.
Çeviren: Uzman Psikolog Lamia Kalender Ergül
Depresyonun ne olduğunu ve nasıl yönetileceğini bilmek depresyona girmeyi önlemeye yardımcı olabilir...
DevamıBir demokrasi ya da bir gözetim toplumu olabiliriz, ama ikisi birden olamayız...
DevamıTravma yaşantısının insanlık tarihi kadar eski olduğunu biliyoruz. İnsanoğlu yeryüzünde var olduğu günden beri mutlaka...
DevamıGeçtiğimiz yıl içerisinde COVID-19 virüsüne yakalandıktan bir süre sonra psikolojik yardım arayan kişilerin öykülerine bakıldığında...
DevamıMüzisyen Balthazar Much Ado About Nothing'de kadınların erkeklerin sadakatsizliğinden bıktıklarında nasıl iç çektiklerini anlatıyor
DevamıVerici bir yapıya sahip olan insanların hâl üzere kalırken, aynı anda zamanlarını ve enerjilerini nasıl koruyacakları bu yazıda.
DevamıKristin Neff ve Christopher Germer ile Röportaj
DevamıBunu nasıl fark edebilir ve neler yapabilirsiniz?
DevamıAileler pandemi döneminde stresle başa çıkmak, aile içi sağlıklı iletişim kurmak ve ruh sağlıklarını korumak için neler yapabilir?
DevamıKarmaşık gerçekliklerle karşı karşıya kaldığımızda beynimizin bizi güvenli bir limana çekmeye çalışır. Gerçeklik gizleme ise...
DevamıŞayet kulak vermek için vakit ayırırsak, kişisel kriz dönemi bilgelik sunabilir...
DevamıBu, onun ilk kar kayağı (snowboard) atlaması ya da yaptığı en kötü atlayış değildi. Havalı bir dönüş ya da bir çalım denememişti. Ancak...
Devamıİzmir Depremi 'nin maruz kalanlarda bireysel ve toplumsal olarak yaratacağı travma nedir? Covid'in yarattığı korku ortamı...
DevamıKelime olarak elem, ızdırap, gam gibi duygular sadece ölüme verilen bir tepki olarak anlaşılabilir...
DevamıYeni bir araştırma bu sorunun cevabını bulmak için kişiliklerimiz ve evde kalma kararımız arasındaki bağlantıyı inceledi...
DevamıOlumsuzluk düşünceler nedir ve zihnimizi daha olumlu düşünmek için nasıl değiştirebilirsiniz? Olumsuz düşünceler bizi üzgün, şüpheci ve ...
DevamıBardağın dolu tarafından bakarken ipin ucunu kaçırıyor olabilir miyiz? Bazen olaylara iyimser yaklaşırken...
Devamıİnsanlık yolunun önü de ardı da kanla ıslanmış. Dikkat et de kayma! Bu zamanda insan çalanlar altın çalanlardan daha fazla...
DevamıHem psikiyatrist hem de hasta olarak tanı koymanın ne kadar hassas bir durum olduğunu biliyorum. Zihinsel rahatsızlıkları adlandırmak...
DevamıRuh sağlığı uzmanlarının ruminasyonu azaltmak için sundukları öneriler...
Devamı2010'da bir yaz günü Cambridge'deki Christ’s College'da yaptığım bir konuşmadan sonra, Daniel Berg adında İsveçli bir yüksek lisans öğrencisi...
DevamıCovid-19 hayatlarımıza davetsiz bir misafir gibi girdiğinden bu yana, aşina olduğumuz yaşam pratiklerimiz ve dünyayı algılama biçimimiz...
DevamıCOVID-19 salgınının insan hayatı üzerindeki korkunç sonuçlarından sonra belki de en güçlü etkilediği alanlardan biri özgürlüğümüz oldu. Dünyanın her yerinde...
DevamıMutluluk: amaç belirlemek ile anlık hazzın muhteşem dengesi...
DevamıPandemi sürecinin akıl sağlığı alanında bir krizi tetiklemesi bekleniyor, ama belki de bu süreç hayata yeni bir şekilde...
DevamıDepresyon sanki kendimize karşı giriştiğimiz bir savaştır ve biz ufacık bir negatif propaganda parçasını bile kendimize karşı cephanelik kullanmak için...
Devamıİstenmeyen duyguları uzaklaştırma çabası her zaman ters teper...
Devamıİnsanlar “hikâye-anlatan” yaratıklardır: dünyamızı inşa etmek için hikâyeler üretiriz...
DevamıÖz farkındalık, herkesin doğru egzersizler ve alışkanlıklar ile geliştirmeyi öğrenebileceği bir beceridir. Hayatınızın veya kişiliğinizin anlayamadığınız...
Devamıİyiye tanıklık etmek bizi nasıl ve ne kadar etkiler? Kibar veya cömert davranışlarla karşılaştığımızda...
DevamıGeleceğe ait kaygıları anlayabilmek özellikle Covid-19 pandemisi sürecinde önemli bir hâl aldı...
DevamıBu kitap insanların zamana paradan daha çok değer vermelerinin daha iyi hissettirdiğini öne sürüyor. Eski bir söz vardır: Vakit nakittir...
DevamıHastalık hayatlarımıza girdiğinden beri hepimizi bir korku kapladı. Dışarı çıkma yasaklarının yanı sıra izin verilse de...
DevamıDisosiasyon, herkesin duyduğu ancak çok az kişinin tanımlayabildiği şeylerden biridir. Zihniniz başka bir yerde olduğu için...
DevamıCovid-19 ile çevrelenmiş hayatınız ile ilgili çok fazla düşünmek sağlığınız ve iyiliğiniz adına zararlı olabilir...
DevamıPsikolojik dayanıklılık, stresli durumlara uyum sağlayabilme ve değişen koşullara psikolojik olarak ayak uydurabilme kapasitesi olarak tanımlanabilir...
DevamıVe daha nazik olan iç sesimize nasıl yer ayırırız?
DevamıYaşam boyunca benliklerimizi oluşturan birçok hikaye vardır. Bu hikayeler bizim benliğimizi ve diğerleriyle kurduğumuz ilişkileri hayat yolculuğumuzda ihtiyacımız olan...
DevamıPandemide üç ayı geride bırakırken, benden 3200 km uzaktaki 28 yaşında büyük kızımı ve eşini görmeyi çok istiyordum...
DevamıHerkes korkutucu olan travmatik bir deneyime karşı sabırlı olamaz. İyileşmek için önemli olan acı veren duyguların tamamen irdelenmesidir...
DevamıKırgınlığa yol açmış biri özür dilediğinde bazen, bu özür af dilenilen taraf için çok da rahatlatıcı veya ikna edici hissettirmeyebilir...
DevamıCOVID-19 Virüsüne Yakalanmak Hayatımı Yeniden Gözden Geçirmeme Neden Oldu. Yavaşlamak, Radha Ruparell’in gerçekte neyin önemli olduğunu...
Devamıİkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonraki aylarda, Albert Einstein Amerikalıları üçüncü bir dünya savaşını hayal etmeye teşvik etmek için bir röportaj verdi...
DevamıYakınların kaybı her insanda farklı, ancak derin bir psikolojik sürecin başlangıcına işaret eder. Kırık bir kalpten ölecek gibi olma hissini hayatımızda en az birkaç kere duyarız, ancak araştırmalar...
DevamıGünlük stres etkenleriniz kaygınızı artırıyor mu? Kendinizi endişe, öfke ve geçmeyen bir suçluluk duygusu ile boğulmuş halde buluyor musunuz?
DevamıÖz-şefkat: Temel insani kavramlardan biri olarak taşıdığı önem üzerine yeni bir araştırma...
DevamıAraştırmalara göre, günlük sosyal etkileşimler iyilik halimiz için önemli...
DevamıZihin kolaylıkla yeni fikirlere kapalı hale gelebilir. ‘Başlangıç seviye’ aklını canlandırıp sürdürmek, öğrenmenin keyfini yeniden keşfetmemizi sağlar...
DevamıKalıcı olan OKB ümitsizliğe sebep olur bu şekildeki depresif düşünceler de kaygı üretir. Obsesif Kompulsif Bozukluk, anksiyetenin...
DevamıCovid-19 zamanında utancın oynadığı oyunlar hem karmaşık ve hem de artmaya devam ediyor. Pandemi döneminin kafa karıştıran yönlerinden biri, büyük ölçüde kapalı kapılar arkasında...
DevamıDonald Winnicott’a göre, ruh bizlerin içerisinde değil fakat bizlerin arasında... Aslen çocuk doktoru olan Donald Winnicott (1896-1971) 20. Yüzyılın ortalarında psikanalizin ana figürü haline gelmiştir...
DevamıÖz bilinç kaynaklı bir duygu olan utanç, kişiye içsel olarak değersizlik, yetersizlik, lekelenmişlik, pişmanlık hisleri aşılayarak olumlu duyguların...
DevamıÜnlülere taptığımız, özçekim kültürünün bir norm olduğu ve sosyal medyanın kendimizin “kusursuz” imajını oluşturmak için...
DevamıVerimliliğe adeta tapıyoruz. Daha fazla almak için daha az kullanın. Aynı gün teslimat. Aynı anda birkaç işi birlikte yapmak; bir yandan e-posta gönderirken, bir yandan da mesaj...
DevamıKovid-19 bize daha az iş odaklı bir toplum olma konusunda anlık bir bakış imkânı sundu. Fakat eski normale dönmeyi reddetmek için kararlılığa ihtiyacımız olacak...
DevamıDikkat hırsızlığına karşı ne yapmalıyız? Dikkati dağıtan şeyler için teknolojiyi suçlamayı bırakın...
DevamıFarklılıklar arasında köprü kuranlardan biri misin?
DevamıZorbalık, Dünya Sağlık Örgütünün tanımı ile kasti fiziksel veya sözel şiddet, ve göz korkutmaya karşılık geliyor...
DevamıOkul yöneticileri – bölüm başkanları, müdürler – büyük bir zorlukla karşı karşıyalar: Covid19 döneminin ortasında okul topluluklarını birleştirmek ve yeniden canlandırmak...
DevamıYaralarınız – kendinizin ya da size yapılmış olanlar- sizi hapseder...
DevamıCovid-19 krizinin ortasında korkularınız ile başa çıkabilmek...
DevamıHızlı tempolu ancak sıklıkla hareketsiz yaşam tarzımızın diğer birçok yönü gibi, ekran süresi da sağlık denklemine yeni değişkenler getirdi...
DevamıYalnız değilsiniz. Dünyanın farklı yerlerindeki pek çok insan depresyonda, kaygılı ya da stresli...
DevamıYeni araştırmalar; çocukların minimum risk altında olduğunu ancak eğitimlerinin büyük ölçüde zarar gördüğünü gösteriyor.
DevamıBu bir ebeveynden gelen alışılmadık bir terapi isteğiydi. Sekiz yaşındaki bir çocuğun annesi ve babası şu an her şeyin yolunda gittiğinden bahsetti fakat...
DevamıAnlamlı ve uzun vadeli hedefler sağlığınız ve mutluluğunuz için iyidir. Burada bunlara ulaşabilmek için bazı yöntemlerden söz edeceğiz...
DevamıYapışkan, korkutucu, takıntılı ve rahatsız edici düşüncelerin nasıl üstesinden geleceğiz?
DevamıHer şey kontrolden çıkmış gibi hissettiğimizde ne yapmalıyız?
DevamıIrkçılık bir psikolojik olgunluk ve bütünlük eksikliği işaretidir. Irkçılık, insan topluluklarında her zaman göze çarpan bir unsur olduğundan ...
DevamıPanik atak, bedende ve zihinde panik ya da korku olarak kendini belli eden düzenli bir yanlış alarm verme halidir. Bunun farkında olmak, onu kontrol altına...
DevamıBizi mutlu eden aktiviteler keyifsiz halimizin hem ürünü hem de sebebidir. Davranışlarımızla harekete geçerek bu döngüyü bozabiliriz...
DevamıPandemi sürecinde neler yaşadığımızı unutmayalım. Etrafımızdaki pek çok kişi karantina süreci bittikten sonra nasıl bir hayatın bizi beklediği konusunda merak duymaya başladı...
DevamıZamanınıza değerli bir eşyanız muamelesi yapın. Covid-19 pandemisi başladığından beri, pek çok kişi gibi siz de kendinizi...
DevamıSokağa çıkamazken kendinizi bunalmış hissediyorsunuz ve birdenbire elektronik öğrenme ve çalışma süreçlerine ayak uydurmak zorunda mı kaldınız? ...
DevamıCovid-19 ile başlayalım; yeni koronavirüs sebebi ile başlayan korkutucu hastalık. Hızlı yayılıyor, belli bir aşısı veya koruyucu tedavisi yok ve gerçekte...
DevamıSon birkaç haftadır hemen hemen hepimiz endişeliyiz ve bazılarımız günlük aktivitelerinden kendilerini korumak için uzaklaştılar...
DevamıDaima mutluluğun peşindeyiz; oysa asıl berraklığa, depresyon ve varoluşsal korkulardan ulaşıyoruz. Hayatın cehennem olduğunu itiraf ettiğinizde...
DevamıSabah uyandınız ve adeta otomatik bir şekilde banyoya yönelerek diş fırçasını elinize aldınız. Sabah kalkar kalkmaz dişinizi fırçalamak yıllar içinde...
DevamıDijital teknolojideki gelişmeler, yaşadığımız çağı ve geleceğimizi, düşünme ve seçim yapma haklarımızı dikkate almayan...
DevamıSosyal medya platformlarının, bağımlılığa benzer zararlı sonuçlar doğuran, kompülsif kullanımları bir tıbbi hastalık...
DevamıBu seküler teknik ve ahlaki temellerinden göreceli noksanlığıyla, karşıtları tarafından ‘McFarkındalık’ ...
Devamı“Bilinçli Farkındalık”, tek başına 1 Milyar USD’dan fazla hacimli ve –biraz paradoksal olarak- gittikçe çoğalan...
DevamıHayatta kötülüğün her zaman karşımıza çıkabileceği bilgisini hatırda tutarak mı yaşamalıyız ...
Devamı