5f8e90d38db27__1.jpeg

Yavaş Güzeldir

20.10.2020

Radha Ruparell

5 Nisan 2020'de kendimi yorgun hissetmeye başladım. Birkaç gün sonra kendimi bir konferans görüşmesinde nefes alıp vermekte zorlanırken yakaladım. İşte o zaman herkesin bahsettiği yeni virüsü kapmış olabileceğimden şüphelendim; COVID-19’u. Altı ay geçti ve ben hala bu virüs ile mücadele ediyorum.

Bu hastalığın ilk birkaç haftası bir hız treni gibiydi. İlk günlerde uyku haplarıyla uyuşmuş olduğumu ve yataktan çıkmak için bile enerjim olmadığını hissettim. Geceleri korkunç halüsinasyonlara yol açan baş ağrıları ve yüksek ateş ile karşılaştım. Birkaç saat uyuyakalıyordum ve genellikle nefes nefese kalkıp uyanıyordum. Yediklerim vücudumda durmadığı için bir ayda 10 kilo verdim.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f8e91556b225__2.jpeg

Kısa süre sonra semptomlar hayati bir noktaya geldi. Yanıt almak için doktorlara gittim ama onlar bile ne olduğundan emin değildi. Beynimde bir lezyon bulduktan sonra bir nörolog bana şunları söylediğinde kalbim sıkıştı: "Üzgünüm. Bazı şeyleri deneyebilir ve işe yarayıp yaramadığına bakabiliriz ancak şu an sahip olduğumuz bilgiler yetersiz. "

Neyse ki, o üzücü haftaları atlattım. Yine de takip eden haftalarda uzun süreli bir post-viral sendroma sahip bir "taşıyıcı" olduğumu öğrendim. Aylar sonra bile yeterince dinlenemezsem vücudumu işgal eden yorgunluk dalgalarıyla uğraşıyorum.

Bu virüsten önce hem zihnim hem de bedenim sağlıklıydı. Meditasyon yaptım, sörf yaptım, tenis oynadım ve her New York'lunun yaptığı gibi telaşlı bir şekilde Manhattan'da koşturdum. Hızlı tempolu bir hayat yaşadım. Sonra COVID-19 beni yakaladı. Şimdi ise yavaşlamak zorunda kaldım.

Yavaşlamak kolay değildi ama inanılmaz bir hediyeye dönüştü.

Ne olduğunu fark etmek


Bu hastalığın erken dönemlerinde evde yalnızdım. Sürekli fiziksel ağrı, yorgunluk ve zihnimdeki bulanıklık yüzünden çalışamıyordum. Benim bir şey yapmak için enerjim yoktu. Okuyamadım, TV izleyemedim, egzersiz yapamadım, diğer normal aktivitelerimi de yapamadım.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f8e91ed7bd90__3.jpeg

Hiçbir uyaran olmadan evde tek başına oturmak sinir bozucuydu çünkü başıma gelen her şeyle gerçekten baş başa kalmaktan başka seçeneğim yoktu. Yatalak bir halde kendimi hayatım üzerine düşünürken buldum, başarılarımı değil, yol boyunca kim olduğumu düşündüm. Aileme ve arkadaşlarıma karşı nazik miydim? Hatalarımın tüm sorumluluğunu almış mıydım? Kendimi tam olarak ifade etmiş miydim ve dünyanın gerçekte kim olduğumu görmesine izin vermiş miydim?

14. günde çöküş yaşadım ve bir arkadaşıma hayatım boyunca hiç bu kadar korkmadığımı itiraf ettim. İki haftadır korkuma direniyordum; ölme korkuma. Sevdiklerimi bu hastalığa kaptırma korkuma. Ama sonunda sadece o korkuyla birlikte olabilmeye izi verdiğimde aniden korkumun o kadar dehşet verici olmadığını fark ettim. Arkadaşım acımı dindiremedi ama hissettiklerimi paylaşmam için bana güvenli bir alan yarattı. Bazen zor zamanlarda ihtiyacımız olan tek şey tanık olunmak ve duyulmaktır.

Ayrıca yavaşlamaya başladığımda ve kendime tüm duygularımı kucaklamama izin verdiğimde ortaya çıkanın sadece korku, endişe veya üzüntü olmadığını da keşfettim. Sevmeyi, bağ kurmayı ve beni çevreleyen tüm güzellikleri yeni gözlerle görmeye başladım.

Büyük bir kutlama olmadı. Yine de şimdiye kadarki en güzel doğum günümdü. Dünyanın her yerinden arkadaşlarımdan ve ailemden samimi notlar alırken inanılmaz bir şey oldu. Her zamanki gibi hızla geçen bir gün yerine içime doğru akan tüm sevgiyle kalabildim. Her şeyi içime çekmiştim. Derin ve dokunaklı bir deneyimdi.

Yavaşlamak aynı zamanda hafife aldığım şeyleri yeniden keşfetmeme yardımcı oldu. 27 gün tecritte kaldıktan sonra dairemden çıktığımda ilk fark ettiğim şey binamın dışında küçük bir alanda büyüyen güzel lalelerdi. Beş yıldır bu dairede yaşıyorum. Bu çiçekleri neden daha önce ilkbaharda hiç fark etmemiştim? Ah, bir de temiz havayı solumak, rüzgarın esintisi ve bir aylık karantinadan sonra ağaçları tekrar görmek. Sanki bunları ilk kez yaşayan bir çocuk gibiydim.

Dünyaya her zaman çocuksu bir merakla yaklaşsaydık hayat nasıl olurdu acaba? Ya yeryüzündeki ilk ve sonuncu kişiymişiz gibi her anın büyüsüne kapılsak? Bu basit zevkleri hafife almak yerine gerçekten var olabilseydik?

Bu kulağa aptalca gelebilir, ancak hayatta iyi deneyimlerin tadını çıkarmayı ve takdir etmeyi öğrenmek iyi bir ruh halinin en önemli unsurlarındandır. Ve bize zor deneyimlerle yüzleşmek için daha fazla enerji ve güç verir.

 

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f8e92d166a78__5.jpg

Ancak sürekli meşgul olmak normal bir yaşam tarzı haline geldi. Aslında onu sanki övünülecek bir şey gibi yaşıyoruz. Öylesine otomatiğe bağlanmış bir şekilde yaşıyoruz ki genellikle hemen önümüzde olanı kolayca gözden kaçırabiliyoruz. Sadece dışarıda yürüyüşe çıkmanın veya sevdiklerinizle yemek yemenin sihrini ıskalıyoruz.

Yavaşlamak, duraklamama ve fark etmeme yardım etti. Şimdi başından beri gözümün önünde neler olduğunun çok daha fazla farkındayım.

Kötü alışkanlıklardan vazgeçmek

Yavaşlamak sadece hayattaki küçük şeylerin tadını çıkarmama yardımcı olmadı. Ayrıca beni dinlenmenin önemini anlamaya da zorladı. Hastalık sonrası yorgunluk sendromuyla savaşırken düzenli olarak durup dinlenmezsem hastalığın hızla tekrar edeceğimi öğrendim.

Bu yüzden işe döndüğümde, tamamen yeni çalışma yöntemlerini öğrenmek zorunda kaldım. Böylece üstleneceğim toplantı ve projelere hayır dedim. Ağrıların ve yorgunluğun artmasını önlemek için günün ortasında dinlendim. Başarmak istediğim şeylerin etrafında hırsla dönüp dolaşmak yerine aynı gün her şeyin yapılması gerekmediğini öğrendim. Çoğunlukla yavaş çalıştığım için suçluluk duymayı bırakmam gerektiğini de öğrendim, çünkü suçluluk sadece zihinsel ve fiziksel acıyı daha da kötüleştirirdi.

Buzdolabıma kendine şefkat göstermenin günlük bir hatırlatıcısı olarak "kendine karşı nazik ol" diye bir not  yapıştırdım. Kısa süre sonra kendime karşı nazik ve saygılı olduğumda çevremdeki diğer insanlarla olan etkileşimlerimde çok daha iyi ve cömert olduğumu keşfettim. Örneğin bir iş arkadaşım toplantıya stresli bir şekilde geldiğinde, kendime "aynı benim gibi onlar da zor şeylerle uğraşıyorlar" diye hatırlattım. Tetiklenerek stresi arttırmaktansa yargılamadan dinlemeye çalıştım. Bu toplu travma zamanlarında hepimiz biraz merhameti hak ediyoruz.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f8e9371754e4__6.jpg

Kendine şefkatin “kendini işten sıyırmak” anlamına geldiğine dair bir efsane vardır. Ancak deneyimlediğim üzere öz-şefkat uygulamak aslında sizi daha fazla motive ediyor ve aksiliklere karşı dirençli hale getiriyor. Çünkü öz-şefkat erteleme, stres ve aynı konuya saplanmamızı sağlayan öz-eleştiriyi ortadan kaldırıyor.

Birçoğumuz için yavaşlamak zordur çünkü varsayılan normlar yavaşlamamamızı söyler. Başlangıçta yorgunluk ve acıyı güçlü olmaya çalışarak atlatmaya çalıştım. Ama hayatımda ilk defa bu strateji işe yaramadı. Yavaşlamakla ilgili keşfettiğim şey bunun gerçekten yeni bir beceri öğrenmekle ilgili olmadığı, daha ziyade vazgeçmekle ilgili olduğu idi.

Rutinlerimizin alt üst olması göz korkutucu olabilir, bu kesin. Yine de salgın gibi zor zamanlarda varolmanın bize dayatılan yollarından kurtulmak için mükemmel bir zaman olabilir. Otomatik olarak yaptığımız şeyleri sorgulamaya başlayabilir ve gerçekten önemli olan şeylere odaklanabiliriz.

Benim için aileden yakın arkadaşlara ve ait hissettiğim topluluklara kadar gerçekten önemli olanın bağlantı olduğunu anladım. Tüm bu etkileşimlerde daha bilinçli ve tam olarak orada olma konusunda yeni keşfettiğim bir arzum var. Ömrün sonuna geldiğimizde hayattaki “küçük şeyleri” (bir çocuk ya da sevdiğimiz biri ile günlük kucaklaşma gibi)  kaçırdığımızı ve aslında bu küçük şeylerin ne kadar “büyük” olduklarını fark etmek ne büyük bir acı olurdu. 

Hep beraber yavaşlama zamanı

Hep beraber yavaşladığımızda birbirimizle daha derin bağlantı kurmak için bir alan yaratırız. Salgının dünya çapında yayılmasına iş yerim olan Teach For All'da şahit oldum. Çalıştığım kurum 58 ülkede toplu liderliği geliştirmek için çalışan küresel bir organizasyon ağıdır ve tüm çocukların potansiyellerini gerçekleştirme fırsatına sahip olmasını hedefler.

Pandeminin ilk günlerinde dünyanın dört bir yanından meslektaşlarımızın bir araya geldiği Zoom video görüşmelerine ev sahipliği yaptık. Bu görüşmelerin başında küçük gruplar halinde kişisel olarak birbirimizle görüşmek için birkaç dakika ayırdık.

Bu dakikalarda bazı meslektaşlarımın COVID-19'dan mustarip aile üyeleri olduğunu öğrendim. Bir kısmı evden çalışırken çocuklarına ebeveynlik yapmaya çalışıyordu. Birçoğu belirsiz okul düzenlemelerinin ardından ülkelerindeki eğitimi yeniden tasarlamanın göz korkutucu zorluğuyla karşı karşıya kalmıştı. Durmak ve birlikte olmak için bu değerli anlar birbirimizin saf gerçeklerine tanıklık etmek için bir şanstı.

Zorluklarımızın doğası farklı olsa da ortak noktamız hepimizin bazı karışıklıklar ve belirsizliklerle karşı karşıya kalmasıydı ve bu da birbirimizden öğrenebileceğimiz anlamına geliyordu. Örneğin pandeminin ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra dünyanın dört bir yanındaki sınırlı internet erişimine sahip yüzlerce öğretmen okulların kapanması sırasında öğrencilerin eğitimini nasıl destekleyeceklerine dair fikirlerini paylaşmak için bir WhatsApp grubunda bir araya geldi (bu oluşum İnternet Olmadan Eğitim Birliği olarak biliniyor).

Yavaşlamak aynı zamanda duraklamak ve daha büyük soruları sormak için bir fırsat yarattı. Birçok gece hasta yatarken protestocuların sokakta “Siyahilerin Hayatı Önemlidir” sloganları attığını duyardım. Dinledikçe pek çok soru ortaya çıktı: “Neden toplum olarak bu kadar uzun süredir siyahi kardeşlerimizin gördüğü bu korkunç muamelelere sessiz kalıyoruz? Sessizliğimle ve eylemsizliğimle bu haksızlıklara ne şekilde suç ortağı oldum? Ve şimdi daha fazla insan fakında olduğuna göre neler yapılabilir? " Bu sorular belirli topluluklarda uzun süredir gündemdeydi. Ama topluca bir yavaşlama olmaksızın meselelerimizi daha geniş ölçeklerde değerlendirme fırsatı bulamayabiliriz. 

Aklımı meşgul eden diğer sorular ise eğitimle ilgili. Artık daha fazla ebeveyn çocuklarının eğitimine dahil oluyor ve öğretmenler uzaktan öğrenmeyi yeniden tasarlıyor. Kendi kendime soruyorum: "Eğitimin amacı nedir? Çocukların öğrenmesi için en önemli olan nedir? Çocuklarda merak, şefkat ve bilinci nasıl besleriz? Bu zamanı, tüm çocuklar için daha adil sonuçlar sağlamak amacıyla eğitimi yeniden tasarlamak için nasıl kullanabiliriz? " Benzer değerlendirmeler sağlık hizmetlerinden gıda sistemlerine ve işyerlerimize kadar diğer alanlarda da gerçekleşebilir.

 

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5f8e9258d0711__4.jpg
Bu küresel salgın herkesi etkilediği için duraklamak, kendimizle ve birbirimizle bağlantı kurmak ayrıca gerçekten önemli olan soruları sormak için eşsiz bir fırsat. Bu fırsatın açtığı alanda belki de hayal gücümüzü ve kolektif sorumluluğumuzu ortaya çıkarabilir ve en büyük toplumsal sorunlarımızın üstesinden gelmenin yeni yollarını bulabiliriz.

Kişisel olarak, yavaşlamaktan çok şey öğrendim. Şimdi hep beraber biraz yavaşlarsak insanlık için neler yapılabileceğini merak ediyorum. Sanki hiçbir şey olmamış gibi telaşlı hayatlarımıza geri dönmemeyi bilinçli olarak seçersek? Bir düşünsenize ne güzel olurdu bizi bekleyen bağlantı fırsatlarını, anlam ve neşeyi keşfetmek?

Çeviren: Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR