60118e1c2f59c__1.jpg

Evde Kal Çağrısına Kimler Uyuyor?

27.01.2021

Jill Suttie

Yeni bir araştırma bu sorunun cevabını bulmak için kişiliklerimiz ve evde kalma kararımız arasındaki bağlantıyı inceledi. 

Dünya genelinde koronavirüs enfeksiyon oranları yeniden artışa geçti. Başlangıçta virüsü denetim almak konusunda başarılı olan yerler bile virüsü kontrol altında tutmak için sınırlarını yeniden kapatmak zorunda kaldı. 

Sürekli evde kalmak gerçekten zor. İnsanlar ailelerini ve arkadaşlarını özlüyor ve kendilerini hüsrana uğramış hissediyor. Virüsle mücadele etmek ve sağlık sistemlerimizin aşırı yüklenmesini önlemek için evde kalmak gerekli ancak bu herkesin bu kurala uyacağı anlamına da gelmiyor.

Peki, insanları doğru şeyi yapmaya teşvik eden nedir? Yeni bir çalışma hükümet politikalarının büyük bir fark yaratabileceğini ancak bireylerin kişiliklerinin de şaşırtıcı derecede önemli bir rol oynadığını iddia ediyor.

Araştırmada Friedrich Götz ve meslektaşları, 55 ülkede insanların karantinaya karşı tutum ve davranışlarını izleyen bir araştırma projesinden elde edilen verileri kullandı. Yüz binlerce kişi anketleri doldurdu, demografik bilgilerini paylaştı ve geçen hafta evde ne kadar kaldıklarını bildirdi. Pek çok ülkeden çok sayıda katılımcı sayesinde araştırmacılar insanların tepkilerinin farklı ülkeler arasında nasıl değiştiğine bakabildi ve hükümet politikalarının etkisini değerlendirdi.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/60118f4de3c5b__2.jpg

Kişilikleri ölçmek için araştırmacılar tarafından "Beş Faktör Kişilik Envanteri” kullanılmış. Söz konusu envanter; sorumluluk/dağınıklık, uzlaşılabilirlik/hırçınlık, gelişime açıklık/gelişmemişlik, dışadönüklük/içedönüklük ve duygusal tutarlılık/nevrotiklik gibi kişilik özelliklerini tespit etmek için tasarlanmıştır. Hükümet politikalarının katılığını karşılaştırmak için ise COVID-19 Devlet Müdahale Sıkılığı Endeksi kullanılmış.

Verilerin analizinden sonra hükümet politikalarının ve kişiliğin her ikisinin de insanların ne kadar evlerinde kaldıkları konusunda bir rol oynadığını görüldü. Belki de şaşırtıcı olmayan bir şekilde insanların daha sıkı politikaların olduğu ve virüsle ilgili yayılmanın azaldığı bölgelerde kendilerini daha çok karantinaya aldıkları tespit edildi.

Götz, "Ekonomik sonuçlar dahil olmak üzere hükümetlerin yapması gereken seçimler kolay değil ancak ülkeler kuralları sıkılaştırdıkça insanlar daha fazla karantina kurallarına uyuyor ve bu durum aslında cesaret verici bir bulgu" diyor. Ancak kişilik özelliklerinin de bir rol oynadığını ekliyor. Spesifik olarak dışa dönük insanlar dışındaki kişiliklerin karantinaya uyma davranışı daha yüksek. "Dışadönükler kısıtlanmalardan en çok etkilenen grup çünkü bu adapte olunması gereken yeni bir durum ve eski sosyal ilişkilerini özlüyorlar". Götz, bu durum için “dışa dönüklerin yeni sürece ayak uydurmakta güçlük çektiklerini zira kuralları çiğnemek için güçlü bir dürtüye sahip olduklarına” dikkat çekiyor.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/60119009e501b__4.jpg

Şaşırtıcı bir bulgu ise yeni deneyimlere açık olmanın kimin evde kalıp kalmadığının en güçlü belirleyicisi olduğu. Gelişime açık insanların daha az geleneksel ve daha az kurallara uymaları nedeniyle kısıtlamalara daha az uyacakları düşünebilir. Ancak Götz'e göre açık insanlar aynı zamanda daha fazla seyahat etmeyi ve daha fazla uluslararası bir bağlantıya sahip olmaya yatkınlar. Bu nedenle salgın hakkında erken dönemde bilgi almış ve diğer ülkelerdeki insanların tecrübelerinden öğrenmeye daha açık hale gelmişler. Götz, "Yeniliklere açık bir insansanız başka bir ülkede arkadaş edinme olasılığınız daha yüksek ve bu da yaşanılanları sizin için daha kişisel kılıyor. Böylece COVID 19 salgınının insanların abarttığı bir şey olmadığını ve gerçekten yaşanmakta anlıyorsunuz" diye ekliyor. 

Götz ve meslektaşları hükümetlerin kısıtlamaları artırdığında kişiliğin etkisini de ayrıca değerlendirdiler. Gelişmelere açıklık ve nevrotikliğin önemi azalırken insanların davranışları sorumluluk, uzlaşılabilirlik ve dışa dönülük özellikleriyle bağlantılı bulundu. Götz, "En katı politikaların uygulandığı tam tecrit günlerinde bile dışadönük insanların dışarı çıkma olasılığı daha yüksek. Uzlaşılabilirlik ve sorumluluk kişilik özelliklerine sahip olanların evde kal çağrısına uymaları daha yüksek bir ihtimal" diye ekliyor.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/6011904756785__3.jpg

Peki, bunu bilmek neden önemli? Götz, sosyal çevremizin ve kişilik özelliklerimizin seçimlerimizi nasıl etkilediğine dair bilimde uzun süredir devam eden bir tartışmaya katkıda bulunduğunu söylüyor. Çalışması kişilik özellikleri ya da hükümet politikalarının birinden ziyade, her ikisinin de önemli bir rol oynadığını öne sürüyor: “Kişiliklerimiz bize zaman içinde kalıcı olan düşünme, hissetme ve hareket etme biçimlerimizi kazandırır ancak davranışlarımızı etkileyecek güçlü durumsal faktörler de vardır”.

Ayrıca Götz, bu bulguları hükümet ve sağlık liderlerinin de dikkate almasını istiyor. Virüsün yayılmasıyla etkin bir şekilde mücadele edilmek isteniyorsa yalnızca katı sınırlandırma politikaları oluşturmak yeterli değil aynı zamanda kişilikleri nedeniyle herkesin buna uymayacağının farkında da olunmalı. Örneğin, karantina kurallarına uymakta sorun yaşayanlara özellikle de bu durumda en çok zorlanan dışa dönüklere şefkat gösteren "Sizi duyuyor ve görüyoruz; arkadaşlarınızı özlediğini biliyoruz ancak salgın gerçek ve sevdiğiniz insanları korumak için kurallara uymanız gerekiyor” içerikli mesajlar üretilebilir. 

Ayrıca liderlerin kişiliklerinden bağımsız olarak daha birleştirici mesajlar ve sosyal dayanışma üretmeleri gerekli. "Bir tür olarak bir arada yaşayabilmemiz ve birbirimize değer verdiğimizi tüm gücümüzle göstermemiz için çok önemli bir zamandan geçtiğimiz kesinlikle belirtmeli."

Çeviren: Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz
Kaynak: https://greatergood.berkeley.edu/article/item/who_stays_home_during_the_pandemic_and_who_doesnt

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR