5da4aff09a514__dijital-gelecekte-bilgi-ve-guc.jpg

Dijital Gelecekte Bilgi ve Güç

14.10.2019

Tamam Değil Değil!

Dijital teknolojideki gelişmeler, yaşadığımız çağı ve geleceğimizi, düşünme ve seçim yapma haklarımızı dikkate almayan, buna zaman bile bırakmayan bir hızla değiştirmektedir; modern zamanın tüm yenilik ve özelliklerini kavrama ve geleceğimizi öngörme becerilerimizin de devre dışı bırakıldığı bu süreçte yeni kaygı, korku ve stres kaynakları karşımıza çıkmaktadır.

Tahmin ya da hayal edemediğimiz, irade ve kontrolümüz ötesinde hızla şekillenen bu yeni gelecekte kendimizi huzurlu yuvamızda hissedebilecek miyiz? 

Sabah alarmınız ajandadaki ilk toplantı saatinden 30 dak. önce çalar, yataktan kalkışınızı algılayan sensörlü kalorifer devreye girerken, termosifon sıcak su ayarına geçer ve tüm bu süreç bir merkezi bilgi bankasına aktarılır. Telefona artarda yeni güncelleme sinyalleri gelirken, her gün “güncellemeleri yapıp yapmadığınız” dikkatle izlenir ve ilgili parametreler buna göre yeniden ayarlanır. Akşam koşunuzda ne kadar uzağa ve ‘nereye’ gittiğiniz, işe giderken hangi toplu taşıma araçlarında, ne tür bilet ve ödeme yöntemleri kullandığınız, attığınız mesajlar, evdeki konuşmalarınız, alış-veriş sepetinizdekiler, dürtüsel alış-verişleriniz (çikolata krizleri, alkol, tütün ürünleri), internette öylesine yaptığınız tüm “aramalar”, sağlık bilgileriniz, çöpçatan sitelerindeki flört tercihleriniz, arkadaş seçimleriniz ve diğer ‘herşey’, sanal platformlara üye olurken verdiğiniz izinlerle, artık sadece “anonim kullanıcı” olarak değil, mevcut kişisel kimlik bilgileriniz (isim, yaş, cinsiyet, tel no.) ile birlikte kaydedilir, veri raporları haline getirilir, işlenir, analiz edilir, satılır-alınır, derlenir ve tekrar satılır, yani; paraya çevrilir.

Teknolojik gelişmeleri kendi amaçları için kullanarak, dijital bilgi ve iletişim ekosisteminde son 10-15 yılda hızla büyüyen ve yakın zamanda, “Cambridge Analytica” skandalı ile gerçek hayatta ilk meyvesini veren bu yeni ekonomik sistem, Prof. Shoshana Zuboff’un “The Age of Surveillance Capitalism” adlı kitabında şöyle tanımlanıyor: “insan deneyimlerinin, açıklanmayan ticari amaçlarla kullanılmak üzere bedava hammadde olarak toplanması, bunlara dayalı ileriye yönelik davranışsal tahminler yapılması ve bu yeni katma değerle satılmalarını hedefleyen asalak ekonomik düzen.”

‘Gözetleme Kapitalizmi’nin ekonomik mantığı, çevrimiçi sanal platformlardan ya da akıllı cihazlar aracılığıyla kişilerin gerçek hayatlarından toplanan bu bilgilerin –çok azı gerçekten ürün ya da hizmetlerin iyileştirilmesinde kullanılırken-, algoritmalarla işlenerek, kullanıcının şimdi, az sonra ya da gelecekte “ne” yapacağının veya “nasıl” davranacağının mümkün olan en isabetli tahminlerle bilinmesi ve bunların “pazar”da şirketlere satılmasına dayalıdır. 

Sistemdeki yüksek rekabet, ticari kazanç sağlamak için davranışsal bilginin “çokluğunu” önemli ama yetersiz bıraktığından, toplanan bilgi kapsamının ‘alanı’ ve ‘çeşidi’ hızla artmıştır. Bu genişleme iki ayrı boyutta ilerler; birincisi sanal dünyadan “gerçek” yaşamınıza uzanırken –kan dolaşımınız, tansiyonunuz, yatağınız, kahvaltı sohbetleriniz, buzdolabınızda neler olduğu, otoparkınız, yaşadığınız sokak– ikinci boyut “derinlemesine” inerek, bireyin, çeşitli seviyelerde, daha kişisel, iç dünyasına ait kalıpların –karakteriniz, duygu durumlarınız, zevkleriniz, yalanlarınız, zayıflıklarınız, korkularınız- elde edilmesini hedeflemektedir.

İçeriklerin bu yolla zenginleştirilmesini takiben, “tahmin” ürününün ‘kalitesi’ (doğruluk ve kesinliği) çok önemli bir rekabet avantajı olarak öne çıkmıştır; tahminin kesinliğinin en garantili yolu ise, davranışın “bilinmesi”nden çok, davranışın “yönlendirilmesi”dir; 

Data-bilimciler bunu ‘izleme’den ‘gerçekleştirme’ye geçiş olarak tanımlıyorlar. Burada plan, davranışlarımızı sadece bilmek değil, ‘tahmin’i ‘kesinliğe’ dönüştürebilecek yolla şekillendirmekti. Artık hakkımızda bilgi akışı otomasyonu kurmak yeterli değildir; şimdi amaç “bizi” otomasyona dâhil etmektir. Bir bilgi-işlem uzmanı bana şöyle açıklamıştı: ‘Belli bir davranışın alt-yapısını (öyküsünü) projelendirebilir ve bu yolla davranışta değişiklik sağlayabiliriz… Biz müziği yazmayı öğreniyoruz, sonra da müziğin onları dans ettirmesini izliyoruz.” (Shoshana Zuboff,  2 Temmuz 2019, The Guardian/Opinions)

Facebook sayfanızda beliren size özel bir slogan, alış-veriş sitesinde belli bir ürünün duygusal durumunuza uygun “zamanlama” ile öne çıkarılması ya da aracınızın sigorta süresi dolduğunda “çalışamaz” hale getirilmesi gibi gerçek müdahalelerle, bunların sonucu olarak yapacağınız “davranışın” kesinliği sağlanabilmektedir.

İnsan davranışlarının kusursuz olarak modellenebileceği, tahmin ve kontrol edilebileceği düşüncesi, beraberinde, toplum bireyleri arasında eşitlik ilkesine uygun ilişkiler kurulmasının ve kurumlara olan güvenin çöküşünü getirir. Olan biteni fark edemeyeceğimiz şekilde tasarlanmış yöntemlerle ve olası sonuçları değerlendiremeyeceğimiz hızlılıkla bilgi toplayan şirketler hakkımızda “her şeyi” bilirken, bizim onlarla ilgili hiçbir bilgimiz olmaması, gittikçe artan güvensiz bir sosyal ortam doğurur. Bu, şimdiye değin hiç olmadığı kadar fazla bilgi ve gücün, belli bir grup kişi, özel kurum ve şirketin elinde toplanması demektir. Bizim dışımızdaki taraflara maddi fayda sağlamak üzere toplanıp biriktirilen bilgi ve bundan doğan gücün böylesine eşitsiz dağılımı, -son derece anti-demokratik olmasının yanı sıra- toplum katmanları arasındaki gelir uçurumunu hiç görülmedik bir hız ve oranda açmaktadır. 

Her tür kişisel bilgiye ilişkin tüm mülki hak ve yetkiler, bunların herhangi bir amaçla kullanılması, –o kişinin yaşamında iyileştirme sağlamaya yönelik dahi olsa- işlenmesi ya da dağıtılması kararı sadece kişinin kendisine aittir.

“Birey”in Ölümü
Modern zamanların kaçınılmazı olan belirsizlik, her zaman kaos değildir. Öncelikle, hukuk, iletişim teknolojileri, siyasi ve sosyal bilimler alanlarındaki meslek uzmanlarının yol göstericiliğiyle sağlanacak sosyal ve bireysel bilinçlenmeyle, bu konuda şu anda nerede olduğumuzun anlaşılması önemlidir. Arka plandaki bilgi toplama faaliyetlerinden haberdar olan ya da geleneksel piyasa demokrasisine bağlı kalarak bu sapmanın dışında olmayı tercih eden şirketlerin ve “kullanıcıların”, korunmaya ve alternatif çözüm yollarına ihtiyacı vardır.

Toplumlar daha önce de kapitalist ekonomik sistemin yoldan çıkmış, yıkıcı türevleriyle karşılaşmıştır; devlet kurumları ve sivil kuruluşlar, bireyin bağımsızlığının ve demokratik insan haklarının tehdit altında olduğu ve korunması gerektiği bilinciyle harekete geçerek, sistemi, tüm insanlığın gerçek faydasına hizmet edecek şekilde düzenleyen yeni kanun ve uygulamalarla bunların üstesinden gelmişlerdir. Bunun tekrar başarılabileceğine inanmamak için bir neden yoktur.

Hayata geçirilecek yasal düzenleme ve gözetimler, bireysel dijital korunmanın resmi dayanağını oluşturacaktır; insanlığın gerçek hayat deneyimlerinin ve geleceğinin ticaretini yapan pazarların, kaçınılmaz olarak anti-demokratik temelli oldukları bilinciyle, kölelik veya organ ticareti faaliyetleri gibi yasadışı ilan edilmeleri yoluyla, sınırsız ve adaletsiz kurumsal kazançların engellenmesi sağlanabilir.

Gelecekte irade özgürlüğümüzü korumanın temelleri, bugün herhangi bir baskın güç ya da plan tarafından empoze edilen koşullandırmalara teslim olmaksızın, çözüm arayışımızı başlatmamıza; bize “kaçınılmaz” gibi sunulandan başka bir yolu ısrarla talep etmemize dayalıdır. 

Kişisel irade ve özgürlüğün olmadığı bir gelecekte, “benlikler (Özneler)” ve “planlar (Eylemler)” değil, sadece “nesneler” var olacaktır.


Shoshana Zuboff’tan özetleyerek aktaran Çiğdem Ergün

 

 

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR