5ff5714582dbd__1.jpeg

Korona virüs sürecinde farklı baş etme yolları: Narrative Grup Projesi

06.01.2021

İclal Eskioğlu Aydın/ Klinik Psikolog 

Covid-19 hayatlarımıza davetsiz bir misafir gibi girdiğinden bu yana, aşina olduğumuz yaşam pratiklerimiz ve dünyayı algılama biçimimiz büyük bir değişikliğe uğradı. Herkes kendi içinde bulunduğu şartlara göre kendine özgü zorluklarla yüz yüze geldi. Kimi için hastalık ve/veya yas süreci, kimi için var olan kaygılarının artması, kimi için geleceğin belirsizliği hayatın merkezini işgal etmeye başladı. Veya bazılarımız eğitim hayatında büyük aksaklıklar yaşadı; bazılarımız yalnızlık duygusunun içine çekildiğini hissetti veya bazı kişiler, şiddet uygulayan bir aile üyesiyle aynı evde uzun zamanlar geçirmek zorunda kaldı. Bu ve benzeri birçok yaşantı işitiyoruz. Kıyas kabul etmeyen bu zorluklarla mücadele etme yollarımız ise kendimize özgü. 

Pandemi sürecinde zorluk yaşayan kişilere gönüllü psikolojik destek vermek isteyen bir grup klinik psikoloji yüksek lisans öğrencisinin gönüllü çalışmaya başlamadan önce, ilk olarak kendi yaşadıkları zorlukları aşmaları için 4 ayrı grup çalışması yürüttük. Grup çalışmalarında, kendi yaşamlarında bir yolculuğa çıkan katılımcılar kendilerine özgü baş etme yollarını keşfettiler. Grup çalışmalarında keşfettikleri, zorlu hayat deneyimlerinden edindikleri ve bugünlerde kendilerine yardımcı olduğunu fark ettikleri bilgi birikimlerini, becerileri ve değerleri başka insanlarla da paylaşmak istediler. Bu çalışmayı farklı kılan, kitabi ve dışarıdan gelen bir “uzman” görüşü yerine bizzat kendi deneyimlerini, yaşadıkları zorlukları, edindikleri bilgi birikimini ve tutundukları değerleri bu sürecin içinden geçen insanlar olarak, içten ve samimi bir şekilde paylaşmalarıdır. Bu nedenle, hazırladıkları kolektif dokümanlar, bir tavsiye, “sağlıklı” veya “doğru” olanı gösterme gayretiyle değil; yaşanmış, sahici, bireysellikten birlikteliğe evrilen bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Vermek istedikleri başlıca mesajlar: “yalnız değiliz”; “zorluklarla baş etme gücüne sahibiz”; “bu süreçte elimizde sıkı sıkıya tuttuğumuz değerlerimiz bize bugünlerde yol gösteren rehberimizdir”.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5ff57204424d1__2.jpeg

Projeye Rehberlik Eden Fikirler

Covid-19 ile birlikte belirgin olarak karşımıza çıkan hususlar arasında hayatımıza bir anda, beklenmedik bir şekilde girmesi ve ne zaman son bulacağını bilemiyor oluşumuz göze çarpacaktır. Dünya çapında yaşanan bir zorluk olduğunu da buna eklediğimizde pandemiye kolektif bir travma olarak bakabiliriz. Bu kolektif travmayı çalışırken, Narrative fikirler bize yol gösterdi. Projeye yön veren bu Narrative fikirler çerçevesindeki yaklaşımımızdan bu kısımda kısaca bahsedeceğim.

Çifte-hikayeler 

Michael White (2006), “hiç kimse pasif bir travma alıcısı değildir” der. Bu ifadesiyle White, her insanın karşılaştığı travmadan korunmak veya travmadan kurtulmanın mümkün olmadığı durumda ise travmanın etkilerini azaltmak için mutlaka bir şeyler yaptığını ve bunu yaparken hayatında değer verdiği ne varsa, onunla bağını koparmamak adına yaptığını söyler. Bu önermeye dayanan Narrative çalışmalar, travmayı çifte-hikaye etrafında ele alır. Çifte-hikaye, travmanın yarım bıraktığı hafızayı tamamlamaktır. Diğer bir ifadeyle, travma yaşantısı sonrasında, travmanın kişi ve hayatı üzerindeki etkileri baskın bir şekilde görünür hale gelir. Kişinin travmaya verdiği tepkiler ise travmanın etkisi ile silikleşir, görünmez olur. Çifte-hikaye, travmanın hem etkilerini, hem de kişinin travmaya verdiği yanıtları bir arada konuşmakla kurulur. Çifte-hikaye, danışan travmadan bahsederken terapistin anlatılana terapötik bir duruş olan çifte-dinleme ile kulak kesilmesiyle ortaya çıkarılabilir. Bunun için terapist travmanın etkilerinden bahseden kişinin travmaya verdiği küçük veya büyük bir yanıtı duymak için dikkatle dinler. 

Pandemi süreci, bir anda hayatlarımızın alt üst olduğu ve bizim herhangi bir etkimizin olamadığı izlenimi veriyor. Bu da insanda bir mağduriyet hissi yaratıyor. Diğer bir deyişle, insan kendisini pasif, etkisiz, kıstırılmış gibi hissedebiliyor. “Hiç kimsenin pasif bir travma alıcısı olmadığı” önermesini ve çifte-hikaye yaklaşımını değerlendirmeye aldığımızda, süreçte yaşanan zorluklarla baş etmenin yolları olduğuna inanarak bu projede, terapötik duruş olarak çifte-dinlemeyi merkeze aldım ve katılımcıların pandemi günlerinde yaşadıkları zorlukların yanı sıra bu zorluklarla baş etmelerinde onlara yardımcı olan, kendi hayat deneyimlerinde içkin bulunan bilgi birikimi, beceriler ve değerlerini birlikte keşfetmeye çalıştık. 

Eşik Aşaması: Covid-19’u bir süreç olarak düşünmek

Eşik aşaması (liminal phase), hayatta bir "geçiş ritüeli" dönemidir ve şöyle tanımlanır:
"... insanın bugüne dek aşina olduğu dünyada bulunma duygusunu artık taşımadığı ve hiçbir şeyin daha önceki anlamlara gelmediği yerdir. Bu aşama sürekli bir kafa karışıklığı yaşama dönemi ve ciddi çaresizlik zamanları olarak tanımlanır" (White, 1997).

Bu bağlamda düşünecek olursak, pandemiyi bir eşik aşaması olarak ele alabiliriz. Pandemiden önce, dünyaya ilişkin algımız ve olağan yaşam pratiklerimiz corona virüsün hayatımıza girmesi ile sert bir virajla, büyük ölçüde değişti. Öncesinde, sosyalleşme, iş yerlerinde çalışma, maskesiz yürüyüşler, yüz yüze eğitim bizim günlük yaşantımızı tarif eden öğelerdi. Ancak pandemiyle birlikte aşina olduğumuz yaşamdan geri kaldık ve karantina günleri, evden çalışma, online eğitim vb. durumlar hayatımızın merkezine oturdu. Bu değişen hayatlarımızda belirsizlik, gelecek kaygısı, kafa karışıklığı ve umutsuzluk baş gösterdi. 

Grup çalışmalarında katılımcıları, pandemiyi bir eşik aşaması olarak düşünmeye davet ettim. Bunun yanı sıra, hayatlarında daha önce içinden geçtikleri başka bir eşik aşaması düşünmelerini de önerdim. Bu bağlamda sorduğum sorular kendi hayatlarında daha önce de bu kafa karışıklığını ve umutsuzluğu, belirsizliği hissettikleri, sebepleri farklı fakat sonuçları yani hissettirdikleri benzer süreçleri (eşik aşamalarını) fark etmelerini sağladı. Bu konuşmanın onlar üzerindeki etkisini şu geri bildirimle özetleyebilirim: “aslında bugünlerin bir süreç olduğunu fark ettim. Hayatımda daha önce de içindeyken hiç bitmeyecekmiş gibi gelen ama artık bitmiş olan, atlattığım diğer zorlu süreçler gibi bu da geçecek”.  

Çözmek Yerine Sürdürmek/Ayakta Kalmak/Güçlü Kalmak

Bir durumu, çözülmesi gereken bunaltıcı bir sorun olarak düşündüğümüzde, onu sonlandırmanın, değiştirmenin veya ondan kurtulmanın yollarını deneriz. Bu bir süre sonra bizi fazlasıyla yorabilir. Fakat, bu durumu bir süreç olarak gördüğümüzde, bizi bu süreçte ayakta tutacak, devam etmemizi sağlayacak ve bizi bu zorlu süreçte destekleyecek olanlara (becerilerimiz, bilgi birikimimiz ve değerlerimiz) odaklanmamız mümkün olur. 

Özetle, projede yürüttüğümüz grup çalışmalarında, pandemiyi kolektif bir travma ve içinden geçtiğimiz zorlu bir süreç olarak ele aldık ve bu durumdan nasıl kurtulacağımızı değil, bizi bu süreçte ayakta tutacak değerlerimizi ve birikimlerimizi keşfetmeye çalıştık.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5ff5725ab56af__3.jpeg

Kolektif dokümanlar

Grup çalışmalarında katılımcılar, yaşadıkları zorluklar ve keşfettikleri özgün baş etme yollarının bireysel hikayelerden kolektif yani ortak bir hikaye içerisinde harmanlanmasını ve bu hikayelerin başka insanlarla paylaşılmasını sağlayacak kolektif (ortak) dokümanlar geliştirdiler. Bu kolektif dokümanların her biri farklı yollarla hazırlandı. Bir grup, şiirle; bir grup düz yazıyla; bir grup video hazırlayarak; bir grup da matematik formülü oluşturarak hikayelerini aktarmayı tercih etti. Baş etme yolları gibi ifade etme şekilleri de özgün oldu.

Kolektif dokümanlar, İbn Haldun Üniversitesi’nin ve Narrative Terapi Türkiye Topluluğu’nun web sitelerinde Türkçe olarak yayınlandı. Aynı zamanda, kolektif dokümanlar İngilizceye çevrilerek Re-authoring Teaching web sitesinde yayınlandı. Projenin ilgi görmesi üzerine University of Mumbai tarafından yayınlanan Sambhāṣaṇ Journal’ın ‘Global Responses to Covid-19’ konulu özel sayısında yayınlanması için aldığım davet mektubu üzerine projenin detaylarını yazdığım makale, Türkiye’yi temsilen dergide yayınlandı. Makalenin tamamına bu yazının sonundaki linkten ulaşabilirsiniz. Ayrıca kolektif dokümanlara yapacağınız geribildirimleriniz ile bu projenin büyümesine katkı sağlamak isterseniz, her bir dokümanın sonundaki ‘katkıda bulunmak için’ kısmına tıklayabilirsiniz. Katkılarınızı duymak, hikayelerimizin büyüyerek zenginleşmesi bizim için çok kıymetli. Sizden gelecekleri duymayı heyecanla bekliyoruz. Kolektif dokümanlara aşağıda yer verilmiştir:

1. Kolektif Video: Bugünlerden Yarına
Video linki: https://youtu.be/a5veKRiwnGQ 
Katkıda bulunmak için lütfen buraya tıklayın


2. Devam etmeyi sağlayan bağlarımız

Birlikten kuvvet doğar

Bazılarımız bugünlerde etrafı sessizliğe boğmaya çalışan ve bizi yalnızlaştıran bir karadeliğin içine çekildiğimizi hissediyoruz. Bu karadeliğe karşı, sevdiklerimle bağımı daha da kuvvetlendirmeye, beraber olduğumuzu hissetmeye ve hissettirmeye çalışıyorum. Bu süreçte, ailemi, akrabalarımı ve sevdiklerimi daha sık arıyorum, onlarla hala bir bağımızın olduğunu ve birlikte bu sürecin üstesinden gelebileceğimiz mesajını kendime ve çevreme vermeye gayret ediyorum. Anneannem ve dedemin düzenlediği, tüm sevdiklerimi bir araya getiren bayram sofralarında, herkesin yüzündeki tebessümü hatırlamak huzurlu hissettiriyor. Büyüklerimizin dediği gibi, “birlikten kuvvet doğar”. Etrafı sessizliğe boğmaya çalışan karadeliğe karşı tek ve güçlü ses olmak bize iyi hissettiriyor.

Yapışkan kırmızı sakızı dışarı atmak

Son zamanlarda daha iyi fark ediyoruz ki kaygılarımızla ne kadar çok uğraşırsak kaygılarımız o kadar çok yayılıp artıyor. Aramızdan biri yaşadığı kaygıyı yapışkan bir sakıza benzetiyor ve “bu sakızın midemde bir yerlerde olduğunu ve kırmızı renkte olduğunu düşünüyorum. Yukarı doğru genişleyen, düşündükçe daha da rahatsızlık oluşturan bir şey” şeklinde tarif ediyor. Bu yapışkan sakız için yapılacak şeylerden birinin insanlarla duygularımızı açık bir şekilde paylaşarak sakızı dışarı atmak ve sakızla uğraşmak yerine yapılacak başka şeylere odaklanmak olabileceğini düşünüyoruz. Çoğumuzun bildiği gibi, dertler paylaştıkça azalır, mutluluk ise paylaştıkça çoğalır.

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5ff572ad51c6f__4.jpeg

Hayat dursa da ilerleyebilmek

Bugünlerde, sevdiklerimize bir şey olması ihtimali bizi endişelendiriyor. Bazı sabahlar, üzerime bir beton blok düşüyor ve ben o ağır bloğun altında kalıyor gibi hissediyorum. Sorumluluklarımı aksatmamak, beton bloğun ağırlığını hafifletiyor. Her günün sonunda ertesi gün için bir liste yapıyorum, ve gün sonunda tamamladıklarıma tik atıyorum. Bunu yapmak, günlük rutinlerime tutunarak hayatı devam ettirmemi sağlıyor. Sorumluluklarıma sarılmayı bir aile büyüğümün yapması gerekenlere ara vermediğini görerek öğrendim. Toplumumuzda sık kullanılan bir atasözü var: "işleyen demir ışıldar". Bu atasözü, bugünlerde göreceli olarak duran hayatlarımızda, bize ilerlediğimizi hissettirecek şeyleri hayatımızda tutmayı hatırlatıyor.

Mutfaktaki gelenek

Bu sıralar, kaygının hayatlarımızda kendinden başkasına söz vermemek için elinden geleni yaptığını düşünüyoruz. Ne zaman yoğun bir duygunun içine girsem, nefes almak için yaptığım şeylerden biri mutfağa girmek olur. Ailede herkes yeni tarifler denemeyi sonra onu diğer aile üyelerine tattırıp yorumlatmayı sever. Hatta bazen bu denemeler üzerinden aramızda espriler döner. Yani bu ailemizin ortak bir geleneğidir. Mutfakta olmak, hem aile geleneğini sürdürmemi sağlıyor, hem de mizahı hayatıma dahil ederek kaygı dışı konuları konuşmak için bana ve aileme alan açıyor. Aile geleneklerimizi sürdürmek, bize zor zamanlarımızda yol gösterebilir.

Gölgeyi geride bırakmak

Bu sıralar, geleceğimizin belirsiz olması ile ilgili kaygılar taşıyoruz. İçimizden biri bu kaygısını şöyle tanımlıyor: “bu kaygı, hayatımın hiçbir döneminde ne yaparsam yapayım kurtulamayacağım gölgem gibi”. Gölgenin gölgesindeki bu zaman diliminde, sosyal medyaya bakmaya vakit kalmayacak kadar çok kitap okuyorum. Kitap okumak bu dünya ile bağlantımı kesiyor, kaygılarımı unutmamı sağlıyor ve en önemlisi zihnimi berraklaştırıyor. Annem de, gün içinde kendisini bunaltan bir şey olursa eline kitabını alır ve köşesine çekilirdi, yanımıza geldiğinde olumsuz ruh halinden arınmış olurdu. ‘Her kitap bir dünyadır.’ Okuduğumuz kitaplarla kapısı aralanan her dünya, gölgeyi geride bırakmamızın mümkün olduğunu ve kontrolün elimizde olduğunu hissetmemizi sağlıyor. 

Katkıda bulunmak için lütfen buraya tıklayın

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5ff5730f31b8a__stones-5.jpeg

3. Kolektif Şiir: Denize Atılan Ufak Bir Taşa Dair

Bu şiir denize atılan ufak bir taştır
Etkisinin halka halka genişlediği.
Veya bir süredir karaya vuran
Milyonlarca deniz yıldızından birkaçına aittir
Ait olduğu sulara kavuşmak için yol alan.
Deneyimlerimizle yoğrulmuş, 
Hayat kazanımlarımıza dair birkaç kelamdır
Yalnızlığa, belirsizliğe, sevdiklerimizi kaybetme kaygılarına söylenen:

Göğsümüze yerleşen o ağırlık bizi durdurmaya çalışsa da,
Biliyoruz ki hayat yaşanmayı beklemez,
Sevdiğimiz ne varsa tekrar tekrar yaparız
Mesela romanlarımızı okur, dostlarımızı ararız
Ya da annemizden kalma bir alışkanlıkla 
Çiçeklerimizi sularız.

Aralanır belirsizlik perdesi
Olumlu duygular bir el gibi uzandığında 
Duyguların bulaşıcı olduğuna inanırız 
Bundan sebep, olumlu duyguları paylaşırız 

Bu gülle gibi ağır belirsizlik 
Yuvarlanarak büyüyor sanki bugün ve yarın. 
Hatırlamamız gereken şey: 
Bir hayat var önümüzde 
Atlanması gereken değil, yaşanması gereken 
Ardında bir iyi ki bırakmak niyetiyle. 

Değişim bu sıralar kollarımıza dolanan bir kemer gibi 
Bizi birbirimizden alıkoymaya çalışsa da 
Şifayı birbirimizde buluruz. 
Ne de olsa insan temas etmeyi sever  
Eskilerden hatırlarız: derdini söylemeyen derman bulamaz. 

Yeter duyduğumuz “krizi fırsata çevirin!” diye,
Günler yuvarlanıp giderken,
Fırsatlar listesi krize dönerken
An, avuçlarınızdan kayıp gider.
“Yetişemiyorum” düşüncelerindense
Az da olsa yaptığımız işe değer vermeyi yeğleriz

Kaygılar boğazımızda birer düğüm 
Anlam kazanıyor düğümlerin her biri  
Yaklaştıkça Allah’a. 
Fısıldar tanıdık bir ses:  
O, her gün yeni bir şey öğretecek, dinle! 

Hava bulutlu, gökyüzü gri 
Karıncalar adım adım yürüyor etrafta 
Belirsizlik bir zehir gibi dolanıyor damarlarımızda 
Bizi uyuşturmaya çalışan zehrin şifası, karıncalarda
Küçük küçük adımlarla ilerleyelim yolumuzda

Karaya vuran deniz yıldızlarına benziyoruz bugünlerde ancak
Vatanımız o engin, hayat vadeden sulardır
Bizi o sulara ulaştıracak olan
Umutlarımız, hayallerimiz ve sevdiklerimiz vardır.
Denize attığımız bu taşın harekete geçireceği halkaların
Çok damlalara karışarak büyümesi dileğimizdir.

Katkıda bulunmak için lütfen buraya tıklayın

4. Zorluklara karşı güçlü hissedebilmenin kolektif formülü

https://kemalsayar.com/website/assets/images/my1/images/5ff56c2ed9caf__11.jpg

Kolektif formülün açılımı için lütfen buraya tıklayın


Kolektif formüle katkıda bulunmak için lütfen buraya tıklayın

Bu yazı, “A Narrative Group Project from Turkey: Exploring Diverse Responses to Covid-19” makalesinden İclal Eskioğlu Aydın tarafından özetlenerek çevrilmiştir. Makalenin tamamına ulaşmak için: https://mu.ac.in/wp-content/uploads/2020/11/27-41-A-Narrative-Group-Project-from-Turkey.pdf

Dokümanların daha detaylı okuması için lütfen buraya tıklayın

Referanslar
White, M. (2006). “Working with people who are suffering the cınsequences of multiple trauma: A narrative perspective.” In Trauma: Narrative responses to traumatic experience, edited by David Denborough, 25-85. Adelaide: Dulwich Centre Publications
White, M. (1997). "Challenging the culture of consumption: Rites of passage and communities of acknowledgement". First printed in “New perspectives on ‘addiction’,” special issue of Dulwich Centre Newsletter, 1997, no: 2 & 3, 38-47. 
https://dulwichcentre.com.au/articles-about-narrative-therapy/deconstructing-addiction/challenging-the-culture-of-consumption/ 


         
Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR