606c9607123f1__1.jpg

Akıl Sağlığından Bahsederken Nerede Yanlış Yapıyoruz?

06.04.2021

Lucy Foulkes

Psikiyatrik dil kullanımındaki artış sıradan bir üzüntüyü bile tıbbi bir boyuta taşırken ciddi rahatsızlıkların duyulmamasına sebep olur. 

Yıllar önce, evde düzenlediğimiz partinin sonuna yaklaşırken, bahçede eski bir arkadaşım ile oturduk. İçeriden gürültülü bir müzik ve bolca kahkaha geliyordu. Yaptığımız sohbetin binlerce kilometre uzağında olan… Arkadaşımın ilişkisi birkaç hafta önce sona ermişti ve kalbinin kırıklığı o gece daha çok taze ve hissedilir durumdaydı. Hayatına baktığında evdeki insanlardan ne kadar uzak hissettiğini söyledi ve içime işleyen bir cümle kurdu. Gözlerini kaçırarak “geleceğime baktığımda önümde uzanan hiçbir şey göremiyorum” dedi. O an bir konudan emin oldum: arkadaşım klinik depresyondaydı. 

Daha sonraki günlerde ve haftalarda, arkadaşıma rahatsızlığı hakkında bilgi sahibi olduğumu söyledim, terapinin ve antidepresanların faydalarını anlattım. Doktora gitmesi konusunda da cesaret verdim. Gönülsüz olduğunu anladım ama kazanacağı faydalardan emin olduğum için ısrar ettim. Aylar sonra onu arayıp kontrol ettiğimde garip bir şey oldu: herhangi bir profesyonel yardım almadan daha iyi hissettiğini fark ettim. Aynı anda, akıl sağlığından anladığımı düşündüğüm dakikayı hatırladım. Açıkça görünüyor ki arkadaşımın akut üzüntüsü birkaç hafta içinde kaybolmuş ve “zihinsel hastalık” dediğimiz bölgeye geçmesine sebep olmamıştı.  Ama o dönemde zihinsel açıdan sağlıklı olduğunu söylemek de yanlış olur. Bunun yerine, anlıyorum ki, tam da bu ikisinin arasındaki gri bölgede kalmıştı. 

Zihinsel rahatsızlıkların semptomu olduğunu düşündüğümüz endişe, düşük mod, aşırı yeme ve vesveseler aslında toplumun çoğunluğunda var olan şeylerdir. Her bir belirtinin ne kadar sıklıkla ve ne kadar ciddi seviyelerde olduğuna, ne derece kontrol edebildiğimize ve ne kadar sıkıntıya sebep olduğuna göre çeşitlilik gösteririz. Akıl sağlığında hastalığın alanını betimlemek adına nesnel sınırlar yoktur. Tüm bunların üzerinde bazı düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız strese karşı verdiğimiz doğal tepkiler olarak ortaya çıkar. Örneğin kalbimiz kırıldığında akıl hastalığı belirtilerine benzeyen durumlar yaşarız. Sınırların bulanık olmasından dolayı bazı psikologlar “hastalık” veya “bozukluk” terimlerinin kullanılmaması gerektiğini savunur ve sadece durumu derecelendirmemiz gerektiğini söyler. 

https://kemalsayar.com//website/assets/images/my1/images/606c96a9742ab__2.jpg

Bu gerçek halk arasında yapılan akıl sağlığı sohbetlerinin bir parçası değildir. Son 10 yılda veya daha fazlasında, akıl hastalıklarında etiketlemeyi kaldırmak ve problemlerimiz hakkında açık bir şekilde konuşmak için büyük bir teşvik söz konusu. Devlet ve hayır kurumları “İyi Hissetmemek Normaldir” ve “Her Ruh Önemlidir” gibi başlıklar ile öncülük etmektedirler. Bu durum genel manada oldukça iyi bir şeydir. Daha geniş ve sıkıntılı bir alana yayılacak sosyal medya etiketleri veya arkadaş canlısı sloganlar ürettiğinizde ana fikir kaybolur ve geri dönülmez zararlar doğurur.

 
Güncel konuşmaları şöyle özetleyebiliriz: negatif psikolojik deneyimlerinizi fark edebilir, irdeleyebilir ve bu konuda yardım arayabilirsiniz. Elbette bazı insanlar için bu mesaj hayati önem taşıyabilir. Örneğin intihara meyilli bir birey için hayat kurtarıcı olabilir. Ancak her bir problemin mutlaka düzeltilmesi gereken bir sağlık problemi olduğunu ima eden bir mesaj yanlış anlaşılmalara sebep olabilir. Hayat böyle yürümüyor. 

Bu demek değildir ki “bozukluk” sınırlarının altına düşen bir insan sessiz kalmalı veya yok sayılmalıdır. Suçlayan veya saygısız her türlü dile şiddetle karşı çıkıyorum. İnsanları gelip geçici olabilecek zorluklar konusunda konuşmak için cesaretlendirmemiz gerekir. Birincisi üzüntünün her şekli yalnız tecrübe edilmek için korkunçtur, ikincisi basit görünen herhangi bir şey daha ciddi problemlerin başlangıcı olabilir. Ancak anlamamız gereken bir şey var, bir kişiyle negatif duygularından bahsederken böyle hissettiği için onda yanlış bir şeyler olduğu mesajını vermekten özellikle kaçınmalıyız. Bu demek oluyor ki tüm negatif duyguları psikiyatrik terminoloji ile etiketlemenin cazibesine karşı koymalıyız. Psikoloji dersleri verdiğim dönemde, öğrencilerimden birisi ile konuşmuş ve hem kendisinin hem de arkadaşlarının kendi akıl sağlıkları ile konuşup konuşmadıklarını sormuştum. O da grubunda yer alan yaklaşık 150 kişinin ya anksiyete ya depresyon ya da her ikisini birden yaşadıklarını söyledi. Toplum temelli çalışmalardan öğrendiğimize göre, bu çocukların her birinin bozukluk kriterlerine uyduğunu söylememiz imkansız. Üniversitelerdeki, okullardaki, online veya özel görüşmelerdeki kişilerden gördüğümüz kadarıyla, akıl sağlığının hastane kısmındaki bireyler sıkıntılarının derinlerinde olan ve terminolojiye ihtiyaç duyan asıl kişilerdir. 

Bu durum kimsenin hatası değildir. Deneyimlerimizi, özellikle de zor olanları, açıklamak için bir dil ve etiket olsun isteriz. Ve şükür ki toplum konuşmalarımız, kullanmamız için depresyon - travma sonrası stres bozukluğu veya sosyal anksiyete bozukluğu gibi psikiyatrik terimlerimiz var. Ve tüm bunlar yeterince güçlüler. Psikolojik üzüntüler, ne kadar yoğun olursa olsun, yeterince zordur ve tanı etiketleri şunu söyleyebilmemizi sağlar: acı çekiyorum, problemim gerçek ve yardıma ihtiyacım var. 

Ama bu çerçeve uygun şekilde kullanılmadığında ironik bir şekilde insanların sıkıntılarını artırır. Psikiyatrik etiketler anlam ve geçerlilik getirirken aynı zamanda ağır gelebilir ve korkutucu da olabilir. Ve devamında geçici olan bir problemi büyütebilir. Düşük modda olduğumuzda bunu dillendirmemiz depresyon belirtisi olabilir ve bizi her zaman korktuğumuz depresyon sarmalına sokabilir. Bu durumu farkındalık temelli terapi araştırmalarından öğreniyoruz. Bu terapiler özellikle tekrarlayıcı depresyon için kullanılıyor. Keyifsizliği “anlık” olarak değerlendirip yeni bir depresif bölümden kaçınmayı ve nüksetme riskini azaltmayı öğretiyor. 

https://kemalsayar.com//website/assets/images/my1/images/606c9738b5ccf__3.jpg

Bahsettiğimiz çerçevenin uygun olarak kullanılmaması gerçekten depresyonda olan insanlar için de bir sıkıntı sebebidir. Çünkü depresyon bedeni ve ruhu esir alan, hayatını istediği şekilde yaşamasını engelleyen ve bazı vakalarda hayatı bütünüyle alt üst eden bir rahatsızlıktır. Her türlü “düşük modu” depresyon olarak adlandırırsak terim anlamını yitirir. 2001 yılında psikiyatr Derek Summerfield şunları söylemiştir: “normalliği ve patolojiyi birleştirmek gerçek bir hastalığın değerini düşürür”. Bu görüş şimdilerde eskiye göre daha da anlam kazanmış durumda.

Aslında ruh sağlığı sorunlarından bahseden birçok insan “ciddi” depresyon veya “uç noktalarda” travma sonrası stres bozukluğu gibi sıfatlar kullanmak zorunda hissediyorlar. Ama bunu derken gerçek manada zorluk yaşıyorlar. Ama gerçek depresyon ciddidir ve TSSB de uçlarda yaşanan bir durumdur. Buradaki aslında üzücü bir ikilemdir. Çünkü aslında tüm organizasyonlar akıl hastalığı olan insanların sesi olabilmek için dizayn edilmiştir. Ama bazen amaçlananın tersi durumlar da ortaya çıkmaktadır ve gerçekten ciddi anlamda iyi olmayan insanlara ulaşılamazken, bazı insanlar da kendilerini hasta olarak etiketler ve bu da onların olduklarından kötü hissetmesine sebep olur. 

Bazı noktaları yeniden ayarlamalıyız. Tüm bunları toplum olarak konuştuklarımıza bir son vermeliyiz diye söylemiyorum. Ama bekleme tuşuna basmalıyız ve kısmen de olsa yönü değiştirmeliyiz. İlk olarak, insanlara ciddi ve araz bırakan zihinsel rahatsızlıklar ile ilgili daha fazla hikaye anlatmalıyız. Böylece tüm bu bozuklukların neler olduğunu daha iyi anlar ve neyin yardımcı olabileceğini konuşabiliriz. İkinci olarak sıkıntı yaratan psikolojik deneyimlerin yönetilebileceğine dair inancı geniş sayıda kitlelere ulaştırmalıyız. Bu yönetimin bazen profesyonel yardımla bazen de psikiyatrik sözlüğe ulaşmadan gerçekleşebildiğini insanlara anlatmalıyız. İnsanların medikal anlamda sıkıntıları olup olmadığını kesin olarak öğrenmeden kendilerine psikiyatrik bir tanı koymalarını engellemek ve bu konuda yardımcı olacak bir altyapı hazırlamak gerekmektedir. 

Akıl sağlığı ve hastalıkları ile ilgili ikilemli değil ama incelikli ve karmaşık bir spektrumda konuşabilmek için gereken güveni kazanmalıyız. Hepimiz basit kategorilerden ve cevaplardan hoşlanırız ama yakın zamanda akıl sağlığı konuşmalarının çok daha iyisi olduğunu anlayacağız. Daha önce bahsettiğim engin gri alanları hatırlayın. Bu alanda olan herkes desteğe, ilgiye ve elbette profesyonel desteğe ihtiyaç duyar. 

Bu durum benim de kendime öğretmem gereken bir ders niteliğinde. Bir dahaki sefere kalbi kırık bir arkadaşım ile karşılaştığımda ona farklı bir şekilde yaklaşacağım. Yine profesyonel bir destek almasının ne kadar kıymetli olduğundan bahsedeceğim. Ayrılığın yol açacağı yıkımların zihinsel bozukluklara ve hatta bazı insanlardan intihara sebep olabileceğini aklımda tutacağım. İyi bir arkadaş olup onu yine kontrol edeceğim. Ama aynı zamanda farklı bir olasılığı da aklımda tutacağım: biraz zaman ve konuşma desteği ile acılarının kendiliğinden geçebileceği. Belki de psikiyatrik bir bozukluğun etki alanında değil de kendi karmaşık ve acılı doğamızda yaşıyoruzdur.  

Çeviren: Uzman Psikolog Lamia Kalender Ergül

Kaynak: https://www.theguardian.com/commentisfree/2021/mar/29/conversation-mental-health-psychiatric-language-seriously-ill

 

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş

ÖNCEKİ HAFTALAR