En gencinden en yaşlısına kadar hemen herkes endişe ve korku duygularını hayatlarının belirli dönemlerinde zaman zaman tecrübe ederler. Herhangi bir durum karşısında hissedilen rahatsızlık verici belirli bir endişe, yerini hiçbir zaman rahatlatıcı duygulara bırakmaz. Fobi haline dönebilen bu korku ve endişe hisleri, insanın hayattan en verimli şekilde en fazlasını koparabilme yeteneğini körelten önemli etkenler haline dönüşürler.
Belirli bir noktadan sonra insanın hayatını kontrol altına alabilen stres, korku, endişe gibi duygular, profesyonel doktor tedavisi öncesinde ve ötesinde bireysel çaba, yöntemlerle başa çıkılabilecek olgulardır. Düşünce ve duygularımızı, bizi kısıtladığı noktada kontrol ederek hayattan en iyi şekilde faydalanmamızın yolu ise, ilk olarak korku, endişe, fobi gibi terimleri doğru bir şekilde tanımlayıp kaynak ve teşhis noktalarını doğru bir şekilde değerlendirebilmekten geçmektedir.
Korku nedir? Korkuya sebep olan şeyler nelerdir? Niçin bazı insanlar korkusuzca uç kenarlarda gezinmekten hoşlanırken, bazı insanlar ise en ufak korku yaratıcı noktadan uzak durmaya çalışıyor? Korku ve endişe arasındaki fark nedir? Bir korku ne zaman bir fobi olarak nitelendirilir?
Korku, hepimizin hayatta kalma mekanizmasında var olan, her normal bir insanın sahip olduğu duygusal bir tepkidir. Bebeklikten yaşlılık dönemine kadar hepimiz hayatta kalma içgüdülerimize sahip olduğumuz sürede ve ölçüde, her tehlike hissedişimizde korku ile tepki veririz. Korku, aklı ve bedeni içine alan, tehlikeye karşı oluşan bir savunma mekanizmasıdır. Korku, tehlikeye karşı bizi uyaran ve tehlikeyle başa çıkmamız için bize hazırlık yapma imkanı sunan koruyucu bir amaca hizmet etmektedir.
Korku reaksiyonları, her ne zaman korku duyulacak yada bilinmeyen, yeni bir şeyle karşılaşılacak olunursa olunsun, muhtemel bir tehlike karşısında hemen kendini gösterir. Bu beklenmedik bir balonun aniden patlamasına karşı bir tepki yada bizi şaşırtan yine beklenmedik bir şeye karşı oluşabilen tepkisel bir duygu durumu da olabilir. Bu yoğun duygu durumu, genellikle saniyelerle kısıtlı olup, beyin tehlikenin olmadığını, geçtiğini idrak edecek kadar yeterli bilgiyi almasına dek sürer. Beynin belirli, kesin bir işaret almadığı durumlarda ise, korku daha uzun sürerek daha yoğun hissel bir tepkiye yol açabilir.
Çoğu insan olaylar ve durumlar karşısında, korku beslediği nesne veya durumdan sakınır bir tavır izler. Tabii ki, korkunu yarattığı o heyecan yükleyici aşırı hızdan hoşlanarak korku karışımı heyecan sağlayıcı uç sporlarla ilgilenen istisna tutabileceğimiz insanların varlığından söz etmek de mümkündür. Fakat, hepimiz az yada çok miktarda bir korkuyu, bir parça farklı olarak da olsun hayatlarımızda birebir tecrübe ederiz.
Endişe, görünüşte var olan bir neden olmaksızın oluşan kavrayış, anlama şekli olarak tanımlanır. Endişe genellikle, bir insanın güvenlik ve huzurunu rahatsız edecek, bozacak anlık bir tehlikenin olmadığı, fakat bu duygunun kendini hissettirdiği veya birey tarafından hissedildiği durumlarda ortaya çıkar. Endişe, insanın var olan durumdan kaçarak kurtulmak istemesine sebep olabilir. Kalp hızla atmaya başlar, vücut terlemeye başlar. Ve bunu da, midede oluşabilecek kasıntılar ve midenin içinde uçuşan kelebekler hissi izleyebilir. Bununla yanı sıra, çok az miktarda oluşabilecek endişe, aslında insanların tetikte ve odakta kalmalarına yardımcı olabilir.
Çocuklar, hayata dair yeni tecrübe etmeye başladıkları ve aşina olmaya başladıkları şeylerden etkilenerek, yetişkinlere oranla daha fazla korkuya sahip olma eğilimi gösterirler. Yaşça büyük çocukların korkuları daha küçük çocuklarınkinden farklı bir boyut gösterirken, her çocuğun en az bir nefeste sayabileceği bir dolu korkuya sahip olması da oldukça normaldir. Yaşça küçük çocuklar karanlık, canavarlar, gök gürültüsü, şimşek, kaybolma, iri köpekler gibi şeylere karşı yoğun bir korku duyarken; daha büyük çocukların korkuları ise genellikle incitilme, aşağılanma gibi şeylere karşı oluşabilir. Ayrıca, çocukların belirli şeylere karşı korku ve endişe sahibi olmaları, onları güvenli davranış biçimleri geliştirme konusunda yardımcı olabilir. Örneğin, ateşten korkan bir çocuk, bu korkusundan uzak durmak için kibritlerle oynama alışkanlığından vazgeçebilir.
Çocuklar büyüdükçe, geliştikçe korku ve endişelerinin doğası ve şekli de değişmeye başlar:
Çocukluk döneminden çıkıp, buluğ çağına giren ergenler de, yine yaygın olarak belirli korkulara sahip olma eğilimi gösterirler. Çoğu ergen küçük duruma düşünülme, başarısız olma gibi sosyal korkuları tecrübe ederken, bazıları ise hasta olma veya yara alma gibi endişeler taşıyabilir. Bir kısım ergen yükseklikten, köpeklerden, yılandan, böceklerden veya topluluk önünde konuşma yapmaktan korkabilir. Ayrıca dünya görüşlerinin ve ufuklarının geliştiği bu dönemde, ergenlerin savaş veya şiddet gibi global korkularının da oluşması oldukça muhtemeldir.
Korku, gerçekte var olan tehlike sinyaline karşı bir reaksiyondur ve olan şeye karşı kendini koruma aksiyonuna fiziksel ve beyinsel bir gerilmeyle dahil olma durumunu beraberinde getirir. Vücut aniden savaşım ve uçuş moduna girer. Örneğin, henüz önünden aniden geçmiş, sıyırmış hızlı bir arabadan kendini ucu ucuna kurtarmış kişi, korku anını mutlaka yaşar. Kendini anlık bir refleks ile geri çeken bu kişi, tehlikenin geçtiğini idrak eder etmez, korkusu yok olur- korkunun ardında bıraktığı fiziksel etki olan dizlerinin titremesi bir iki dakika devam etse bile.
Endişe, yine fiziksel ve zihinsel bir gerginlik formu olarak kendini gösterirken, önemli bir noktada korkudan ayrılır. Endişe duygusunun tecrübe edilmesinde, korku anında yaşanan şeyin duygusunun tepkisinden farklı olarak, gelecekte gerçekleşmesi muhtemel bir tehlikenin veya kötü bir şeyin olacağının hissedilmesi yoğun şekilde hissedilen bir duygu durumudur. Yani, endişenin tecrübe edildiği anda aslında olan, gerçekleşen bir tehlike yoktur.
Her insan hafif yada baskı derecesinde farklı endişe şekilleri yaşar. Ufak bir endişe duyumu, bir bakıma insanın ayaklarının ucuna basmasını ve daha iyi motive olmasını sağlayan bir faktör olarak da düşünülebilir. Örneğin, sınavdan kötü sonuç alma kaygısı, kişiyi önemli derecede motive ederken, daha fazla çalışmaya yönlendirir. Orta dereceli, ılımlı miktarda endişe vücuda ve zihne stresli yada ürkütücü bir şeyle başa çıkma konusunda ve buna hazırlanmada önemli derecede yardım edebilir.
Bazen duyulan endişe miktarı, kişinin kontrolünden ve ortalama miktarından uzaklaşarak oldukça yoğun ve uzun süreli bir forma dönüştüğünde ise kişinin normaldeki performans kabiliyeti olumsuz yönde etkilenebilir. Özellikle, her şey hakkında aşırı derecede endişe duyan ergenlerin duygu durumu bir çeşit kaygı bozukluğu (anxiety disorder) olarak da nitelendirilebilir. Bir ergenin yaşayabileceği endişe ve korku bozuklukları, birkaç tip bozukluk şeklinde sınıflandırılmış ve göstermiş oldukları semptomlara göre adlandırılmıştır. Birçok ergenin endişe sorunları ise birden fazla kategoriye girecek şekilde üst üste binmiş halde kendini göstermektedir.
Bir fobi, bir şey yada bir durum karşısında duyulan, gerçekleşmesi uzak bir ihtimal olan tehlike ve zarar görme durumunun aşırı yoğunlukta, anlamsızca, saçma bir şekilde yaşandığı korku durumudur. Bu korku ve sıkıntı durumu çoğu kez kişiyi, nesne ve durumdan uzak durmaya itebilir.
Korktuğu cisim veya durumdan uzak durmaya çalışan bir insan için uçaktan atlama derslerine kaydolmamak bir önlem niteliği taşırken, yüksekten atlamamak şeklinde bir durumu yansıttığı için mantıklı bulunabilir. Fakat, bir fobi, gerçekte olan durum ve nesnelerle ilgili gündelik hayatta ciddi bir bozulma ve aksaklık meydana getiriyorsa ancak mantıksız bulunabilir. Eğer korku, gerçekten mantıksız ve çoğu insan tarafından da tehlikesiz bulunuyorsa, bu korku, muhtemelen bir fobidir. Fobisi olan kişi, korkusunun kaynağı olan madde veya durumla bir araya gelmekten her konumda ince bir titizlikle sakınır. Ve kendisine sunulan her durumda, bu nesneyle veya durumla karşılaşma ihtimalini düşünerek vaktini sıkıntı üretme şeklinde öldürmeye meyillidir. Bir korkuyu fobi olarak adlandırmak için bunun çok uç, aşırı ve kişinin normal hayatını aksatan aşırı stres yaratan bir yönünün olması gerekir. Fobiler, insan hayatının normal akışını bölerek, normalde rahatça yaptığı şeyleri- korku nesne veya durumunda sakında uğruna- kısıtlamasına yol açar. Örneğin, köpek fobisi olan bir genç, evlerinde köpek olan bir arkadaşının evine gitmemeye, bahçesinde arabasını park etmemeye özen göstererek fobisinden sakınmaya, uzak durmaya çalışır. Her ne kadar, iri bir köpekten korkmak bir ergen için oldukça normal bir korku kaynağı gibi dursa da; köpek fobisi olan bir ergen, ufak olsun büyük olsun her türlü köpekten irkilecek, ürperecek ve bu köpek görme korkusunu tekrar yaşama endişesi ile kendini yoğun bir stres ve baskı altına alacaktır.
Bazı insanların fobi geliştirme ve büyütme ihtimalleri, diğerlerine göre daha yüksektir. Her şey hakkında aşırı korku ve endişe beslemeye yatkın olan çocuk ve gençler, genellikle bu huy özelliklerini ebeveynlerinden alırlar. Aile içi süregelen endişe eğilimi genelde, biyolojik ve genetik faktörlerle açıklanır. Nesiller boyu devam eden belirli biyolojik özellikler, beynin kimyasal ruh halini düzenleme fonksiyonunda etkili olurken, kişinin korku unsurlarına ne kadar hassasça veya etkilice tepki verdiğini de önemli ölçüde belirler. Diğerlerine oranla daha tedbirli ve çekingen mizaçla doğan insanların, atılgan ve girişken mizaçlı kişilere oranla, fobi ve endişe geliştirme oranları daha yüksektir.
Fobilere takılıp kalma ve fobi geliştirme de oldukça önemli rol oynayan, izleyerek öğrenme etkisi de en az biyolojik faktörler kadar etkilidir. Dünyayı öğrenme ve anlama sürecinde, neyin ne kadar güvenli yada tehlikeli olduğunu ebeveynlerinin ve çevrelerindeki insanların nesne ve durumlara karşı verdiği tepkileri seyrederek öğrenen çocuklarda ise fobi geliştirme stili çevreyi kopyalama şeklinde kendini gösterir. Tehlikeli şeylere abartarak aşırı tepki gösteren ve bunlar karşısında aşırı tedbir alan anne babaların çocukları dünyayı aynı şekilde yorumlama eğilimi göstereceklerdir.