Kemal-Sayar-Urun-Resim_39571-600X450.jpg

Gevşek vida ödülleri Psikolojinin en zayıf 10 fikri

Robert Epstein dan çeviren Zeren Okçuoğlu

Akıl sağlığı alanı zaman zaman tamamen çılgınca olan bazı fikirler ortaya atmış ve bunları geliştirmiştir. Örneğin, 18. ve 19. yüzyıllardaki doktorlar, acımasız ve tuhaf olan ve yine aynı şekilde insan doğasının tuhaf teorilerine dayanan bazı tedavileri akıl hastaları üzerinde uygulamışlardır. Örneğin, "kendi benliklerini yerine getirmek" amacıyla şizofreni hastalarını şoka sokmak için, doktorlar hastaların bayılana kadar kanlarını alıyorlardı ya da gözlerini bağlayıp bir kapaktan soğuk suya düşmelerine göz yumuyorlardı ki buna "Sürpriz Banyo" denmekteydi. Bu tekniklerin terapötik herhangi bir değerinin olması pek mümkün değildi.

Kendi alanımız güvenilmez değerde teoriler ve teknikler de üretmiştir. Örneğin, 90'lı yıllarda, binlerce psikolog konuşamayan çocukların ellerini , belirli bir metoda bağlı olarak, klavyenin üzerinde gezdirerek "iletişimi kolaylaştırma" yöntemini uygulamaya başlamıştı.

Bu çocuklardan bazıları cinsel anlamda istismar edildiklerini açıklarken, bir tanesi de bu konuyla ilgili bir roman yazdı. Daha sonra araştırmalar bu tekniğin anlamsız olduğunu ve tüm bu düşüncelerin çocuklardan değil, kolaylaştırıcıdan geldiğini gösterdi. Maalesef, kanıt her ne kadar ikna edici olursa olsun insanlar çoğu zaman, kolaylaştırılmış iletişim de dahil olmak üzere, bu kötü düşüncelerine sıkı sıkıya tutundular.

İşte akıl sağlığı uzmanlarından, halen kaybolmamış 10 hatalı kavram. Bazen etkileri tehlikesizdi, diğer zamanlarda ise, pratiğe döküldüğünde, bu düşünceler birçok insana zarar verdi.




Belirsizlik için Jackson Pollock Ödülü
PROJEKTIF(YANSITICI) TESTLER

1930'larda -özellikle fare ve güvercinlerle yaptığı deneylerle bilinen- davranışçı B.F.Skinner, şüphesiz birçok psikanalistin ağzını sulandıran bir aygıt olan sözel toplayıcıyı icat etti. 78-rpm bir kayıt aletinden; belirsiz, boğuk cümleler duyuluyordu ve dinleyiciler bu sesleri yorumluyordu. Eğer annn gssss, annn gsss, annn gsss diye ıslık çalıyormuş gibi olan tuhaf sesler duysanız hangi kelimeler aklınıza gelir? Annenin göğsü mü? Ağız mı? Psikanalistler bu tarzdaki, yani insanları belirsiz ipuçlarını yorumlamaya iten projektif bir teste verilen cevapların, o kişinin bilinçaltı hakkında ipucu verebileceğine inanmaktaydılar. Ne de olsa, "annenin göğsü" diye cevap veren biriyle "ağız" diye cevap veren birinin aklında oldukça farklı şeyler olduğu tahmin edilmektedir. Skinner'ın testi hiçbir zaman tutmadı, ama diğerleri efsaneviydi. En meşhuru, kişilik özelliklerini belirlemek için 1900'lerin başında İsviçreli psikiyatrist Hermann Rorschach tarafından geliştirilen simetrik mürekkep lekeleriydi. Terapistin genel kelimelere olan hızlı tepkileri ölçtüğü eski kelime çağrışım testi bile projektif bir test olarak görülüyordu. Daha önceki değerlendirmeler bu testleri, kişiliğin "güvenilir röntgenleri" gibi görerek övmüştür, ancak sonuçta projektif testlere verilen cevapların duruma, talimatlara ve puanlayıcıya göre değiştiği açık hale gelmiştir. Eğer değişik laboratuar teknisyenleri tamamen farklı röntgenler oluştursalardı, bu testi bırakırdık, ama projektif testler hala terapistler tarafından, çocuk velayeti tartışmaları gibi hayatı değiştiren durumlarda bile sıklıkla kullanılmaktadır Son zamanlarda yapılmış olan projektif testler üzerine olan bir araştırmanın incelemesi göstermektedir ki, bu testler, "danışana sormak" gibi daha başka, ve pratik yollarla elde edilemeyen bilgileri nadiren ortaya koymaktadırlar.

Binlerce Dava Başlatan Fikir
YENİLENMİŞ BELLEK

1980'in ortalarında depresyon tedavisi görüyorken, Patricia Burgus'un korkunç bir buluşu oldu. Psikiyatristi, hem hipnoz hem de ilaç kullanarak, Burgus'a işkence görmüş bir çocuk olarak korkunç bir istismarın,yamyamlığın,ve hatta ayinsel cinayetlerin kurbanı olduğunu hatırlamasına yardım etmişti. Ayrıca, 300'den fazla değişken kişiliği olduğunu öğrendi. Burgus, çoğunlukla deri dizginlerle, iki seneden fazla hastanede yattı. Böylece yenilenmiş belleğinin geçerliliğinden şüphelenmeye başladı. Terapistine, ortağına, ve hastaneye dava açtı, ve sonucunda 10.6 milyon dolar kazandı. Burgus 1980'lerdeki "yenilenmiş bellek" modasının bir çok örneğinden sadece biriydi. Gayretli terapistler, danışanlarına çocukluk dönemlerinde maruz kaldıkları istismarın bastırılmış hatıralarını anımsatmaya çalıştılar, ve bu yüzden 1985-2000 yılları arasında, haklarında bu tarz iddialar olan kişilere 800'den fazla dava açıldı. Bunlardan çoğu hapsetmelerle sonuçlandı. Bazıları da intiharlara neden oldu. Birçok vakada doğrulanmış bir kanıt yoktu, ve dava açanlardan çoğu daha sonra fikrini değiştirdi. Fakat eğer bu bellekler hatalıysa nereden geliyorlardı, ve neden hastalar bunları gerçekmiş gibi kabul ediyorlardı? Kaliforniya Üniversitesi, Irvine'dan Elizabeth Loftus tarafından yapılan laboratuar araştırmaları bu konuya açıklık getirmektedir. Görgü tanığı şahitliğiyle ilgili çalışmaları, belleğin imalardan belirgin şekilde etkilendiğini göstermektedir. Bir suç mahallinin fotoğraflarını görmüş olan katılımcılardan, resimdeki dur işaretini tasvir etmeleri istendiğinde, çoğu dur işaretini orada olmadığı halde "hatırlamıştır". Başka bir deyişle, yenilenmiş belleklerin çoğunun kaynağı terapisttir. Yönlendirici sorular, özellikle de ilaçlar, hipnoz ve imalı rüya analiziyle birleştiklerinde, kolaylıkla hastalara gerçekmiş gibi gözüken yanlış bir bellek üretebilirler. Son yıllarda, yenilenmiş bellek'ten sağ kalan onlarca kişi, eski terapistlerine açtıkları davaları kazanmışlardır; ama Yanlış Bellek Sendromu Kuruluşu'nun direktörüne göre yenilenmiş bellek terapisi halen uygulanmaktadır.

En Zalim
ASKERİ ISLAHEVLERİ

1970'lerin sonlarına doğru, hükümet liderleri devletin yükselmekte olan suç işleme oranı karşısında umutsuzca çareler aramaya başlamıştı. Bunlardan bir tanesi, akıl sağlığı uzmanlarından gelen katı sevgi mesajından esinlenilmiş olan; katı disiplin ve idarenin insanları düzelttiği askeri tarzda acemi birlikleri kurma fikriydi. İlk yetişkin kampları 1983'te kurulmuştu,ve yüzyılın sonuna kadar en az 15 eyalet benzer şekilde yetişkin ya da çocuk kampları açmış veya geliştirmişti. İlk raporlar ümitlendirici olsa da, 1990'ların ortalarına doğru kamplardaki istismar ve sadizm ile ilgili karmaşık hikayeler ortaya çıkmaya başladı. 1998'de Arizona'daki bir askeri birlikteki beş eleman, kampın hemşiresi de dahil olmak üzere, 16 yaşındaki birinin ölümü üzerine sorguya çekildi. Öldüğü sırada vücudu, hepsi 71 adet olmak üzere, kesikler ve çürüklerle doluydu. Sonuç olarak kamp kapatıldı, ve elemanlardan 16 tanesi eyaletin çocuk istismarı kayıtlarına geçti. Öte yandan, askeri birliklerle ilgili en büyük sorun iş yapmadıklarıydı. Yeniden suç işleme oranının yüzde 60 ya da daha fazla olması olağan bir orandı-bu oran, daha yumuşak tarzda olan programların yeniden suç işleme oranları kadar yüksekti ya da onlardan daha yüksekti. Öğrenme uzmanları uzun süre boyunca katı disiplinin öncelikle insanlara katı olmayı ve istismarcılarından nefret etmeyi öğrettiğini düşündüler, ama bu mesaj askeri birliklere gecikmiş olarak ulaştı. Birkaç ay önce, Devlet Sağlık Enstitüleri'nin başı, ülke çapındaki "sertleşme" programlarını incelediği bir panelde şöyle bir özet yaptı: "Yapılan bütün değerlendirmeler programların iyi işlemediğini göstermiştir"

En Fazla Önemsenmiş
BENLİK SAYGISI KÜLTÜ

Mizahçı Garrison Keillor, hayali bir karakter olan Lake Wobegon üzerine olan hikayeleriyle ünlüdür. Bu hikayelerde "bütün kadınlar güçlü, bütün erkekler iyi görünümlü ve bütün çocuklar ortalamanın üzerindedir". Ancak, istatistiksel olarak bakıldığında, benlik saygısı takıntılı olan Amerika'da yetişmediği sürece bütün çocuklar ortalamanın üzerinde olamaz. İyi hissetmek, iyi davranmaya zıt olarak, 1960'larda Nathaniel Brandon'ın Benlik Saygısı Psikolojisi (Psychology of Self-Esteem) gibi yazdığı kitaplarla birlikte moda oldu. 1980'lerden itibaren, birçok okul haftada üç saat kadar danışmanlık ve benlik saygısı üzerine zaman harcadı, ve bazı okullarda bütün öğrenciler "Ayın Öğrencisi" seçildi. Eğitim psikoloğu Michele Borba'nın Değer Yapıcıları gibi müfredat programları "Kendimi Seviyorum" ("I Love Me") gibi, içinde öğrencilerin "Ben …" gibi cümleleri; "güzelim" ya da "özelim" gibi kelimelerle dolduracakları, rafta satılmak için hazır bekleyen binlerce egzersizin gelişimini harekete geçirdi. Ancak, yüzlerce çalışma benlik saygısı eğitiminin sürekli olumlu sonuçlar oluşturduğunu gösteremedi. Başka bir deyişle, sadece kendiniz için iyi hissediyor olmanızın, sizi daha etkin bir insan yapmadığı görüldü. Hatta, birçok öğrencinin kabiliyetini fazla büyütmesine neden olduğu için, son araştırmalar benlik saygısı eğitiminin zararlı olduğunu söylemiştir. Bir araştırma da, benlik saygısı yüksek olan insanların şiddete ya da ırkçılığa daha meyilli olduklarını ortaya koymuştur.

İyi İnsanları En Fazla Kötü Hissettiren
KARŞILIKLI BAĞIMLILIK, MÜMKÜN KILMA VE KATI SEVGİ

Sevgi ve destek genellikle iyi şeyler olarak görülmekteydi, ama 1980'lerde bazı madde bağımlılığı yazarları ve danışmanlar, alkoliklerin aile fertlerinin fazla sevgi dolu olarak alkolizme imkan verdiklerini açıkladılar. "Katı sevgi"nin tek çözüm olduğu konusunda ısrar ettiler. Ayrıca, "karşılıklı bağımlı" olan bu mümkün kılıcı kişilerin, çocukluklarında neredeyse kesinlikle cinsel istismarın kurbanları olduklarını söylemekteydiler. İstismar, benlik saygılarını düşürerek layık olmayan birini sevmelerine ve o kişiye değer vermelerine neden oldu. Bazıları bütün yetişkinlik sorunlarının çocuk istismarının sonucu olduğu konusunda ısrar etmişlerdir, ve bazen "karşılıklı bağımlılık" o kadar geniş bir şekilde açıklanmıştır ki, herhangi bir sevgi ya da fedakarlık göstergesi bu tanıma uyuyor hale gelmiştir. Melody Beattie'nin Artık Karşılıklı Bağımlı Değil (Codependent No More)ve Robin Norwood'un Çok Seven Kadınlar (Women Who Love Too Much) gibi en çok satanları, bugüne gelmiş olan bu fikirleri toplum bilinicinin içine itmiştir. Önemli kanıtlar karşılıklı bağımlılık düşüncesinin oldukça yanlış olduğunu göstermekteydi. 1990'da yayınlanan alkolizm tedavisiyle ilgili geniş çaptaki bir analizde, Stanford Üniversitesi psikiyatristi Rudolf Moos ve arkadaşları, aile desteğinin eski alkoliklerin ayık kalmalarına yardımcı olduğu sonucuna varmışlardır. Bir madde kullanıcısını "katı sevgi" adına terk etmek, bazen bir nükse neden olabilir ve bu kesinlikle aile ilişkilerine dokunacaktır. Çocuk istismarı konusu için olduğu gibi, bu da kanıta ters düşmektedir. Bir yetişkin olarak duygusal ya da davranışsal sorunlar yaşayan her kişi çocukluğunda istismar edilmiş olamaz, ve çocukluğunda istismar edilmiş olan her kişinin de yetişkinliğinde psikolojik sorunlar geliştirmesi beklenemez.

Toplu Pazar Potansiyeli için P.T. Barnum Madalyonu
MOZART BEBEKLERİ 

Bütün ebeveynler çocukları için en iyisini isterler; muhtemelen bu nedenle geçtiğimiz yüzyıl boyunca, milyonlarca anne ve baba bebekleri için özellikle Mozart'ın Do Majör Piyano Sonatını çaldılar. 1993'te Frances Rauscher ve Gordon Shaw isimli araştırmacılar, lise öğrencilerine bu parçayı çalmanın geçici olarak "mekansal muhakeme yeteneği"ni artırdığını belirttiler. Daha net olmak gerekirse, bazı öğrenciler kağıt parçaları katlanıp kesildikten sonra nasıl görüneceğiyle ilgili daha iyi yargılara vardılar. Araştırmacılar, Mozart'ın müziğinin (diğer kompozitörlerin değil) beyin üzerinde olumlu bir etki yarattığını öne sürdüler. Bu mütevazı çalışmadan, büyük bir kısmı "Mozart Etkisi" cümlesini markalaştırmış ve bu düşünce üzerine 1997'de en çok satan bir kitap yazmış olan, müzikolog Don Campbell tarafından yürütülen geniş bir endüstri ortaya çıktı. Yoğun müzik eğitiminin bazı genel bilişsel yararlar üretebileceğine dair kanıtlar olsa da, sadece müzik dinlemenin-Mozart bile olsa- belirgin ya da devamlı etkileri olduğuna dair görünürde olan bir kanıt yoktu. Rauscher ve Shaw'un orjinal araştırması bile kuşkuları kanıtladı; 1999'daki titiz bir çalışma dahil, yapılan bütün tekrar denemeleri başarısız oldu. Bu arada, ülke çapındaki hastaneler Mozart CD'lerini ebeveynlere dağıttılar,Tennessee ve Georgia hükümetleri bu uygulamayı eyaletlerinde zorunlu hale getirdi.

En Bürokratik
ÖLÜM DEVRELERİ

ELISABETH KUBLER-ROSS'un ölüm üzerine bazı spesifik fikirleri vardı. Konuşmasını sadece bir kez dinlemiştim. Unutulmaz bir konuşmaydı; sebebi ise iki saatlik konuşmasının tamamında hiç durmadan sigara içmesiydi,-Ölümden Sonra Yaşam- kitabına da bu adı vermişti. 2004'te ölen Kubler-Ross, 1969'daki Ölüm ve Ölme Üzerine isimli kitabında anlattığı üzere, en çok terminal şekilde hasta olan kişilerin; inkar, öfke, direnme, depresyon ve kabul olmak üzere beş ayrı devreden geçtikleri üzerine olan teorisiyle tanındı. Teorisi kulağa hoş geliyordu: Önce kendimize gerçekten ölmeyeceğimizi söylüyoruz, sonra öfkeleniyoruz; ta ki kaçınılmazı kabul edene kadar. Kubler- Ross'un teorisi gittikçe yayıldı, ve ölmekte olan hastalara bakanlar, hastaları bu yola doğru yöneltmeye başladılar, Kubler - Ross un kitabından çıkarılacak sonuç, onun bu beş basamaklı yolundan, en ufak bir sapmanın, hastalar için zararlı olacağıydı. Sorun, Kubler-Ross'un devrelerini terminal hastalarla yaptığı görüşmelere dayandırması olmuştur. Modelinin evrenselliği hiçbir zaman tam olarak test edilemedi. 1980'in başlarında, George Fitchett ölen hastaların durumlarının kendilerine özgü yollardan geçerek kötüleştiğinin üzerinde duran bir makale yayınladı. En son, Toronto'daki Mount Sinai Hastanesinden Michele Chaban, Kubler-Ross'un görüştüğü hastaların çoğunun öleceklerini bilmediklerinden öfkeli veya inkar içerisinde olmuş olabileceklerini açıkladı.

En Buruk 
YENİDEN DOĞUŞ TERAPİSİ 

10 yaşındaki Candace Newmaker'ın yakın kişisel bağlılıklar kurmasına engel olan "tepkisel bağlanma bozukluğu" sorunu olduğu söylendi. Nisan 2000'de, onu evlatlık alan annesi, yeniden doğuşunu evreleyerek Candace'e yardımcı olabileceğini söyleyen profesyonel bir yeniden doğuşçuya götürdü. Teknik, 1960'larda New Age gurusu olan, Eski Alışkanlığı Kırmak adlı kitabın yazarı Leonard Orr tarafından oluşturuldu. 100.000'den fazla insan, temelde insanları doğum anlarına geri döndüren nefes alma tekniklerini içeren, Orr'un tekniğiyle eğitildi. Yeniden doğuşçular Candace'ı tedavi ederken, Orr'un metodunun tartışmaya son derece açık bir uyarlamasını uyguladılar: Candace, yastıklarla çevrilmiş ve bir battaniyeye sarılmışken, yani geçici bir dölyatağı oluşturulmuşken, dört yetişkin onun üzerine bastırıyordu. Buradaki amaç, kızın oluşturulan yapay doğum kanalı yoluyla, yeni hayatına ve onu evlat edinen ailesine tekrar doğmasıydı. Bunun yerine, Candace boğuldu, ve annesiyle birlikte dört yeniden doğuşçu cinayetle suçlandı. Yeniden doğuşçuluk yasal terapinin kenarından köşesinden bile geçmezken, Atlantalı danışman Kim Waters-Rose gibi lisanlı terapistler bazen buna benzer teknikleri terapötik yöntemlerine uyarlıyorlar. Waters-Rose, yeniden doğuş kullanılarak kişisel gelişimi önemseyen bazı danışanlar için "terapinin daha hızlı gideceğini" öne sürdü. Ayrıca "grup olarak yeniden doğuşlar" teklif etti. 2002'de Amerikan Psikiyatri Derneği, tekniğin terapötik olmadığını ve hatta ölümcül olabileceğini açıkladı. Ancak, terapistler kullanmaya devam ettiği, ve danışanlar buna itiraz etmediği sürece yeniden doğuş ortadan kalkacak gibi gözükmemektedir.

Kahvaltı Kulübü Ödülü
ERGENLİK KAYGISI

Etrafta bu kadar kötü fikirler olduğu sürece, psikolojinin bazı en kötülerinin halen ortaya konulacağı kesindir. Örneğin ergenlik kaygısı buna iyi bir örnektir. Ergenliğin, ister istemez duygusal bir kargaşa zamanı olduğu fikri, 1904'te öncü bir psikolog olan G. Stanley Hall tarafından öne sürülmüş, ve bu zamandan beri de yaygın şekilde kabul edilmiştir. Bu fikir halen Amerika'nın ağır ve oldukça bulanıklaşmış olan ve her yıl 1.5 milyondan fazla ergene dokunan çocuk hukuk sistemi için bir mantıksal temel oluşturmaktadır. Aynı zamanda da ergenlerin geniş çaptaki terapötik tedavilerinin tam ortasında yer almaktadır. Ancak Hall, ergenlik kavramını biyolojinin hatalı bir teorisi olan "özetleme (recapitulation) teorisi" üzerinden kurmuştur; buna göre her bir canlı geliştikçe kendi türünün evrimsel devrelerini yeniden yaşar. Hall, ergenlerin uzak geçmişimizdeki, "eski bir fırtınalı ve sıkıntılı dönem" olan "vahşilik" dönemini yeniden yaşadıklarını ileri sürmüştür. 1930'lardan itibaren, özetleme teorisine(recapitulation theory) olan itibar tamamen azaldı, ama bunun o sürede kendi hayatını ele alan Hall'un teorisine bir etkisi olmadı. Ergenlik kargaşası engellenemez olmaktan uzaklaştı. Günümüzdeki 186 sanayi öncesi toplum üzerine olan son zamanlardaki bir çalışmada, araştırmacılar yarıdan fazlada bunun bir işaretinin olmadığını buldular. Yine de ergenlik kaygısının kaçınılmaz olduğu fikri kültürümüzde oldukça yaygındır. Hall'un teorisi muhtemelen harekete bir kısırdöngü getirdi: toplum ergenlik sorunlarına (alkol, madde kullanımı, gebelik vb…) kısıtlayıcı yasalar ve tedavilerle cevap veriyordu, ancak bu beraberinde ergenlerin daha fazla baş kaldırmasına ve eyleme geçmelerine neden oluyordu. "Ergenlik" dediğimiz hayatın bu gürültülü devresi şüphesiz ki insan gelişiminin engellenemez bir devresi değil; modern kültürün bir ürünüdür, ve belki de psikolojideki hatalı bir fikirden dolayı kendi kültürümüz (Amerikan kültürü) dünyadaki diğer bir kültüre göre bunun fazlasını oluşturmuştur.

Ses ve Öfke Ödülü 
KATARSİS (BOŞALIM) 

Katarsisin ardındaki düşünce, psikolojik acının, çözümlenmemiş travmadan arda kalan hapsedilmiş enerjiden kaynaklandığı üzerinedir. Yüksek basınçta kıstırılmış bir sıvı gibi, birisi eski bir deneyimini yoğun duygularını göstererek tekrar yaşadığında, enerji dışarı çıkmaktadır. 1960'larda aşırı kendini ifade etme modayken, insanların çığlık attığı terapiler (başlıca çığlık terapisi) ya da paniğe yakın devrelere itildiği terapiler (içsel patlama terapisi)ana görüş haline gelmişti. Halen birçok insan öfkenin susturulabilecek bir güç olduğuna ve "koyuvermenin" ya da "dışarı salıvermenin" sağlıklı olduğuna inanmaktadır. Ama 1970 ve 1980'lerde, Elliot Aronson gibi ünlü psikologlar, bastırılmış öfkenin kişiyi daha öfkeli yapacağını öne sürdüler. Iowa Devlet Üniversitesi'nden Brad Bushman'ın ve diğerlerinin yapmış olduğu son çalışmalar da bu görüşü desteklemektedir. Katarsis fikri oldukça şüphelidir, ancak buna karşı olan dava kaybedilemez nitelikte değildir. Kimse, ne zaman hüsranı veya öfkeyi ortaya koymanın daha yardımcı olup olmayacağını tam anlamıyla bilemez, ama bazı danışanlar için terapi boyunca öfkelerini ifade etmeleri, onların olumsuz duygularını öğrenip, kontrol etmelerine yardımcı olur. Benzer şekilde, bazı çalışmalar gösteriyor ki, öfkeyi atletik aktiviteler yoluyla ifade etmek insanların sakin kalmasını sağlamaktadır.

Elbette bu sadece kısa olan liste. Akıl sağlığı alanı, çoğu hala bizi etkilemekte olan, baş döndürücü sayıda kötü fikirler ortaya koymuştur. Bir fikir itibar görmese bile, çok nadiren bırakılmıştır; sadece ihtiyacı olan kişilerin onları kabul etmekten çok mutlu oldukları alanın kenarına itilmiştir. Ve asıl sorun da budur: şimdi çözümler istiyoruz, ve ne alabilirsek onu alacağız. Terapistler ya da davranış bilimciler hayatlarımızı geliştirmek için bize en kabataslak fikirleri sunsalar da, onları kapışıp, en iyisi için umut edeceğiz.

                  
Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş