Kemal-Sayar-Urun-Resim_88545-600X450.jpg

Melekler Katı

İnsan ruhunun kasvetli bir koridora açılan pencereleri olduğu gibi, şefkat ve merhametin ışıklı koridorlarına açılan pencereleri de var. Basında yer alan haberler, insan doğasının karanlık tarafını temsil eden zalimlik, cinayet, hırsızlık, savaş gibi kötücül eylemleri daha fazla bildirir. Aslında insanların özünde, saldırganca duygulardan belki daha fazla olarak, fedakârlık ve diğerkâmlık yeteneği mevcuttur. Yeter ki anlayış ve empatiye hayatlarımızda daha fazla yer ayırabilelim.

Empati başka insanların acılarını, ıstırap ve sıkıntılarını anlayabilmek, hissedebilmek ve onları anlayıp hissettiğimizi onlara da duyurabilmek demek. 'Başkasının acısı benim acımdır' diyebilen insanlar daha yardımsever ve diğerkâm olurlar. Ahlâkın kökleri de empati duygusunda yatar; acı, tehlike ve yoksunluğun yarattığı muhtemel kurbanlara eşduyum gösterebilen insanlar, acıyı sadece kendi bölgelerinden değil insanlığın yanından yöresinden kovmak ister.

Aliya İzzetbegoviç, Tarihe Tanıklığım adlı kitabında şöyle yazar : 'Kurbana duyulan sempati düşünme yetisinde bulunabilecek bir şey değildir; o ancak ruhta, yani 'bu dünyaya ait olmayan' bir ilkede bulunabilir..Ne denli yoğun olursa olsun hiçbir akıl yürütme, düşünme ve basiret, adalet ve hakikat uğruna feda edilmiş bir hayata ilişkin tek bir örneği bile açıklamaya, meşrulaştırmaya yetmez'. Bu sözler uzun zamandır zihnimi tırmalıyor. Hodbinliğin salgın boyutuna vardığı bir zamanda, başka insanların yararı için kendi çıkarlarını feda eden, doğruluk ve hakikat için, özgürlüğün ve adaletin türkülerini söyleyebilmek için kendilerini feda eden insanları nasıl açıklayacağız? Onları esinleyen şey nedir? Hangi psikolojik dürtü veya düzenek 'bu çağın soyluları'nı diğerlerinden ayırıyor?

İnsan doğasına ilişkin karamsar bir görüşü inatla koruyanlar, diğerkâm kişinin evrendeki temel dürtü olan organizmanın kendi öz çıkarlarını kovalama ilkesine aykırı hareket ettiğini, cömert bir edim gibi görünen şeyin aslında size başkalarının yardım etmesini sağlamaya dönük bir hareket olduğunu dile getiriyorlar. Şüpheciler der ki, başkalarına yardım ederiz çünkü etmezsek hissedeceğimiz utanç ve suçluluğu bu eylemle gidermek isteriz veya kendi kendimize daha fazla saygı duymak için, insanlar tarafından hayırsever ve iyi birisi olarak tanınmak için, yardım ederiz.

Oysa kimsenin görmediği, göremeyeceği, görülse, övülmek bir kenara sert bir biçimde cezalandırılacak yardımlar vardır. İnsanlık bu kabîl kahramanlık edimlerine savaş ve buhran zamanlarında tanıklık eder. Nazi soykırımından Yahudileri kurtaran insanlar üzerinde yapılan ruhbilimsel bir çalışma, kurtarıcıları fevkalâde empatik kişiler olarak tanımlıyor. Bu insanlar başka varlıkların acı çektiklerini görmek istemiyor ve hemen o acıyı dindirecek bir şeyler yapmaya soyunuyor. Başkasının çaresizlik ve keder içinde oluşu onlarda empati uyandırıyor, 'başkalarının kederli olduğu bir dünyada ben mutlu olamam' düşüncesi onları eyleme geçiriyor.
Yakın zamanlı bazı çalışmalar başka insanların iyiliğini düşünmenin insan doğasında var olduğunu bize gösteriyor. Diğerkâmlık, sıradan insanlığımızla onu aşan 'meleksi' tarafımızın arasında bir yerde, maneviyat ile bilimin birbiriyle kapıştığı bir alanda duruyor. Manevî disiplinler insanın ahlâken evrilebilir, mükemmele doğru gidebilir bir varlık olduğunu söylerken bilim insana diğer varlıkların arasında daha kutsal, daha özgül bir rol biçmiyor.

İnsanın doğasında hem alçalış hem de yükseliş için imkân var, bencilce yaşamak ile diğerkâmlık arasında yapılacak bir seçim, bizi 'melekler katı'na tırmandırabilir. Ve oradan, Rilke'nin dizeleriyle seslenebiliriz : 'Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından?'

Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş