Kemal-Sayar-Urun-Resim_2628-600X450.jpg

Yeryüzündesin, buna çare yok...

Alin Taşçıyan, Star Gazetesi, 05.10.2010
Yazmak istediğim birçok nitelikli, zihin açıcı kültür sanat etkinliği var... Örneğin Dans... İstanbul'da Ekim ayı boyunca çağdaş dansın yeni ve ilginç örneklerinin sergileneceği, temsillerin sokaklara da taşacağı kıpır kıpır bir etkinlik! Avrupa Birliği'nin Jardin d'Europe / Avrupa Bahçesi ödülünü kazanan koreografler de sergilenecek kozmopolitlik temasını işleyen iDans kapsamında.

9 - 14 Ekim tarihleri arasında Altın Portakal düzenleniyor... Genç sinema Antalya'da Manavgat Şelalesi gibi gürül gürül akacak. Yönetmen koltuğuna henüz oturmuş birçok sinemacıdan umut veren ilk filmler izleyeceğiz. Kısa film ve belgeseller arasından uzun metrajın artık tutturulmuş çizgisine ve dökülmüş kalıplarına sığmayan heyecanlı işler çıkacak. "Çoğunluk", "Gişe Memuru", "Karbeyaz", "Zefir", "Kanatsız Taklalar", "Atlıkarınca" vd. ne güzel sürprizler yapacak!



Sezon açılmış zaten! Yeni oyunlar, yeni opera bale temsilleri, yeni sergiler, konserler sıraya dizilmiş... Evet herkese ulaşamıyor kültür sanat ama kütüphaneler bedava, sergi salonlarının kapıları açık, kültür merkezlerinde birçok gösteri ücretsiz...

Ama herkes bir dertli, bir öfkeli, bir kaygılı ki sormayın gitsin! Güncel ve yerel politikaya saplantılı haldeyiz! Dost sohbetlerimiz bu kaygılar içinde şekilleniyor. Rahat olun, iyimser olun diyorum arkadaşlarıma, ikna edici olamıyorum. Ruhları bu kasvetli atmosferde soluksuz kalanlara psikiyatr Kemal Sayar'ın "Her Şeyin Bir Anlamı Var" (Timaş Yayınları, 2009) adlı kitabını öneriyorum. Herbiri bir yaşam kılavuzu olan, başta edebiyat olmak üzere güzel sanatların aromasıyla zenginleştirdiği denemelerinden özellikle Kaygı Çağı başlığını taşıyanı! Samuel Beckett'ten alıntıladığı "Yeryüzündeyiz, bunun bir şifası yok" cümlesiyle başlayan ve biten o eşsiz denemeyi!

"Modern dünyayı anlamak ve bir hazan yaprağı gibi bizi oradan oraya savuran sert rüzgarları boyunduruğumuz altına almak isteriz. Modern politika tam da bu amaca hizmet eder: Bizi toplum veya millet gibi kurumsal çatılara ait olduğumuza inandırır. Böylece bize özel kaderlerimizi kontrol edebilme hüneri (elbette daha çok yanılsaması) verir. Bahsedeceğimiz ilk endişe de burada belirir. Artık politikanın daha adaletli ve eşit bir dünya yaratma ümidinin kalmamış olması, insanlarda belirgin endişe duyguları doğurur. Geç modernlik / küreselleşme çağında politika iyiden iyiye zayıf düşmüştür ve son sözü küresel iktisadın guruları söylemektedir. Bu da benim aidiyet ihtiyacımın karşılanamaması, bir boşluğa, bir yurtsuzluk hissine teslim edilmem anlamına gelmektedir. Kaygı çağına hoşgeldiniz," diyor Kemal Sayar.

"Kaygılar salgın boyutuna ulaştığında, gelecek bir korku ülkesi olup çıkıyor," diyor... Distopyalardan, toplumların moral panik duygusuna mağlup düşmesinden, kontrol hissimiz azaldıkça emniyetsizlik ve risk algımızın çoğalmasından söz ediyor bu terapi gibi denemede. Mahallemizdeki yabancılardan, işsizlikten, teknolojiden, çevre faktörlerinden korkuların bizi ne hale getirdiğini, yeni hastalıkların ortaya çıkmasını ve onların tedavilerinden de korkarak nasıl bir kısırdöngüye girdiğimizi gözler önüne seriyor.

Başa çıkması kolay olmasa da kabullenmemiz gereken bir çağdayız, Kemal Sayar avutmuyor bizi: "Başımıza kötü bir şey gelecek beklentisiyle hayatı kendimize zindan ediyoruz. Demek istiyorum ki, kaygı aslında yaşadığımız zamanın ruhunda var. Geleceğin istikrarsız bir 'piyasa ekonomisi' ve ilkesiz bir 'laissez-faire' (bırakınız yapsınlar) ahlakı ile biçimlendiği, bir günde binlere insanın işsiz, evsiz ve barksız kalabildiği bir dünyada kaygı kaçınılmaz".

E, ama yeryüzündeyiz ve bunun çaresi yok... Yeni bir gezegen bulundu geçenlerde, ona güvenmeyin!
Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş