Yara Şifayı Çağırır
Milli Gazete - Nihat Dağlı 05.06.09
Hayatın dertleriyle yaralanmış çocuklarla hem ofisinde hem de yazı üzerinde buluşmayı gerçekleştiren psikiyatrist, yazar ve şair Kemal Sayar'in Timaş Yayınları'ndan çıkmış "Her Şeyin Bir Anlamı Var" kitabı, yaranın ve yaralıların şifaya işaret oluşunu gösteriyor.
Yaşadığımız günlerde mutluluk pazarlanırken, yaşanan mutsuzluk oluyor. Peşinde koşulan hedefler, sahip olunan o kadar şey mutluluğu getiremiyor. Tatminsizlik duygusu her gün biraz daha büyüor, tedarik edilen o kadar şey içteki boşluğu dolduranııyor. Mutluluk getirmeyen 'şey'lerin değersizliği ayan beyan olurken, değersiz şeylerin temini için koşturan insan da anlamsızlaşıyor. Albert Camus şöyle demişti: "Gerçekten ciddi olan tek bir sorun vardır; yaşam, yaşamaya değer mi değmez mi?' Bugünlerde daha bir önem kazanan bir sorudur bu. Zira anlaşılmıştır ki, anlamsızlıkta mutluluk mümkün değildir. Ki, 'anlam yoluyla iyileşmek' anlamına gelen 'logoterapi'nin kurucusu Victor E. Frankl'ın da söylediği gibi insan sürekli bir anlam arayışı içindedir.
Geçmiş zamanlarda insanlar bu kadar imkân ve araca sahip değillerdi. Kıt imkânlar ve zor şartlar içinde hayata yetişmeye çalışıyorlardı. Yaşama savaşı şiddetliydi. Belki de içinde oldukları bu yaşama savaşı şiddetinden dolayı *ne için yaşam?' sorusunu soramıyorlardı. Ama bugün imkânlar ve sahip olunan araçlar çoğalmış, insanların uğraşı azalmış, boş vaktin süresi uzamış. Yaşama savaşı şiddetini kaybedince, 'ne için yaşam?' sorusu daha çok soruluyor. Ayrıca geçmiş zamanlarda insanlar bu soruya geleneğin içinde cevap bulabiliyorlardı. Çünkü insanların aidiyetleri vardı, 'bütün'den kopuk insan tekleri değillerdi. Ait oldukları 'bütün'ün ruhu yaşamın türlü sorularına cevap olabiliyordu. Oysa insan bugün, aidiyet hissettiği bir 'bütün'den mahrumdur, modern zamanların rüzgârıyla 'bütün'ünden kopmuş bir 'parça'dır. Uzak düştüğü 'bütün'ün ruhundan ve hafızasından yoksundur. 'Yaşam nedir, nasıl yaşamalıdır?' sorusunun cevabını bilmemekte, bunu kendi başına bulmak durumundadır.
Zaman, sorularına cevap bulamayan insanın açılarıyla lekelenmiştir. Cahit Zarifoğlu 'Yaşamak'ın ilk cümlesinde, 'ne çok acı var' diyordu. Bu cümlenin üzerinden yıllar geçti, dünya daha da yaşlandı ve bu çok acı azalmadı. Aksine dünyanın ve hayatın türlü yaralarına iyi gelen sesler bir yığın kakofoninin içinde duyulamaz oldu. Şimdi psikiyatrların daha çok kazandığı bir dönemdeyiz. Çok, ne çok acı var şimdi! Sayıya gelmez hedeflerin peşinde koşturulan, yığınla ihtiyacın önüne bırakılan gencecik insanlar yetemedikleri bir hayatı yaşamakta zorlanıyorlar. Kendilerini hayata ilikleyecek bir anlam bulamıyorlar. Ellerine tutuşturdukları ve sahip oldukları o kadar şey kendilerine yaşanası bir hayat armağan edemiyor.
Yaşanası bulmadıkları hayattan öç alırcasına kendilerini vuruyorlar, sevgililerini boğazlıyorlar, annelerinin katili oluyorlar.
Acı çeken, epey yaralı çocuklar Çok acı çeken, epey yaralı bu çocukların içleri şifanın da işaretidir. Bu çocuklara kalplerimizde yer ayırırsak, onlara kulak olursak, inanıyorum ki derde deva ilaçlar bulmuş olacağız. Hayatın dertleriyle yaralanmış bu çocuklarla bir vesileyle buluşmuş olanlar bunu iyi bilirler. Hem ofisinde hem de yazı üzerinde bu buluşmayı gerçekleştiren psikiyatrist, yazar ve şair Kemal Sayarın Timaş Yayınlaırndan çıkmış ''Her Şeyin Bir Anlamı Var" kitabı, yaranın ve yaralıların şifaya işaret oluşunu gösteriyor. Sayar kitabına şu cümlelerle başlıyor: "Arada mektuplar geliyor. Kitaplarımı okumuş insanlardan, bazen elektronik bazen de bildiğimiz posta yoluyla mektuplar alıyorum. İçli ve güzel satırlar. Nazenin ruhlar. Tam da ulaşmaya çalıştığım, dertleşmek, içimi dökmek istediğim türden ateşin sineler. Onları çok öteden beri tanıyor gibiyim.
Hani karşı karşıya gelsek, birbirimizi zaten ezelden biliyormuşçasına uzun bir sohbete başlayacağız. Bu kitabı oluşturan yazıları hem kendime iıern de kendim gibi ruhlara bir şifa mektubu niyetine yazıyorum."
Düşmüşseniz ayağa , kalkarsınız. İnsan, dert sahibi olandır. Bir yaranız varsa, yaranın içinde büyüyen bir dert sahibi iseniz, inanın ki bir hikâyeniz de vardır. Düşmüşseniz ayağa i kalkarsınız. Ayağa kalktığınız o yerde düşmeniz üzerine düşünür, ne üzere düştüğünüzü merak edersiniz. Durup düşündükten sonra başka türlü yürümeye koyulursunuz. Düşerken aldığınız yaralar size bir hikâye, bir dil armağan eder. Kemal Sayar'a ulaşan mektupların her biri bu armağandan haber veriyor.
Açılan her mektup psikiyatrist yazara bir soru, bir yara bırakmıştır. Başkasının yarası yazarın da olmuştur. Yara ki şifayı çağırır. Yazar da aldığı yarayla şifaya gitmiştir. Kemal Sayar da bunu diyor: "Bana iyi yazıları iyi insanlar yazdırır. Derdi olan insanlar, o derdi benim içime taşır ve ben o dertle bazen zihinsel düzeyde baş edemem. O zaman yazarak şifa ararım." Günümüz ruh bilimi ve insan anlayışında güzel olanın izini sürmek davasında olan "Her Şeyin Bir Anlamı Var" kitabı şu soruların cevabını arıyor: İnsan, varoluşa sinmiş olan güzelliği nasıl ortaya çıkarabilir? Kendinde saklı duran ve modern medeniyet tarafından adeta baskılanan merhamet, şükran, cesaret gibi olumlu özelliklerini bilince nasıl taşıyabilir? Hayatın türlü dertlerine ve sorularına şifa ve cevap arayan Kemal Sayar, bunu düşüncenin, edebiyatın ve irfanın rehberliğinde yapıyor. Sahih arayış, her şeyin bir anlamı olduğuna götürüyor. Ve ancak anlamı bulunmuş bir hayatta insan teselli bulabiliyor.