Kemal-Sayar-Urun-Resim_12418-600X450.jpg

Kör oldum doktor! Duyamıyorum...

Gülizar Baki
Duygularınızı tanımlayamadığınız anlar olmuştur mutlaka; hislerinizin ne olduğunu kelimelerle anlatamadığınız, hatta ne hissettiğinizi anlayamadığınız zamanlarınız.

Sevindiniz mi, üzüldünüz mü, yoksa hayretler içinde mi kaldınız bir türlü çözemezsiniz. Anlayamadığınız gibi hangi kelimelerle anlatacağınızı, nasıl ifade edeceğinizi de bilemezsiniz. Bir de sebepsiz sağlık sorunları vardır; durduk yere başlayan baş ağrısı, halsizlik ve sebepsiz karın ağrıları. İşte o tanımlanamayan duygular ve sağlık sorunları birbirleriyle ilintili olduğu gibi ‘aleksitimi’ olarak adlandırılan bir durumun da nedeni ve sonuçları. 1970’li yılların başında psikanalist Bsifneos tarafından geliştirilen aleksitimi kavramının Türkçe karşılığı ‘duygu körlüğü’ ya da ‘duygu sağırlığı’. Aleksitimi, kişilerin kendi ve diğer insanların hislerini algılama yetisinden yoksun olmasına deniyor. Aleksitimi konusunda Türkiye’de çalışmalar yapan az sayıdaki uzmandan birisi olan Dr. Kemal Sayar, aleksitiminin üç boyutu olduğunu söylüyor. Birincisi, duygularını tanıma ve ayırt etme konusunda zorluk yaşamak; ikincisi duyguların ifade edilmesinde zorlanmak, üçüncü boyutu da düşlem yaşamında kısırlık ve somut düşünmek. Aleksitimiyi üç boyuta ayıran Sayar’a göre duygularının ne olduğunu anlamadığı gibi ayırt etmede de zorluk yaşayan bireylerin yanı sıra, duygularını karşı tarafa ifade etmede kelimelere dökmede zorluk yaşayanlar ve hayal dünyası kısır olan bireylerin aleksitimik olma olasılığı çok yüksek.

Aleksitimikler ne tür bir duygulanım içinde olduklarını fark edemedikleri için hislerini bedensel duyumlarından da ayırt edemiyorlar. Sayar, buna öfke nedeniyle içinde kabarma hisseden aleksitimiklerin bu durumunun öfkesinden olacağını anlamadığı için midesinde bir sorunu olduğunu düşünerek doktora gitmesini örnek gösteriyor. Aleksitiminin neden olduğu sağlık sorunlarını; strese bağlı rahatsızlıklar başta olmak üzere; baş dönmesi, ülser, yüksek tansiyon, spazmik bağırsak sendromu, karın ağrısı ve kaynağı bilinmeyen ağrılar olarak sıralayabiliriz. Uzmanlar tarafından çok kesin olarak söylenmese de aleksitiminin insan ömrünü kısaltıcı etkiye sahip olabileceği konuşuluyor. Peki aleksitiminin ortaya çıkış sebepleri nelerdir? Aleksitiminin tedavisi var mıdır? Birisi aleksitimik olduğunu nasıl anlar? Bireylerin duygularını ifade edebildiği ölçüde onların kendisine verdiği yükten, kasvetten, gerilimden kurtulduğunu söyleyen Sayar, psikiyatristler olarak herkese her fırsatta duygularını paylaşmalarını önerdiklerini belirtiyor. Sayar, insanların duygularını ifade etmediği zaman o duygunun bir kar topunun dağdan yuvarlanması gibi giderek büyüyeceğini ve bir çığa dönüşebileceğini söylüyor. Bu durum sevinç için de öfke için de geçerli. Paylaşılmayan, içe atılan duyguların insanlara fiziksel ve ruhsal hastalıklar olarak aksedeceğinin altını çizen Sayar, duyguların uygun üsluplarla ifade edilmesi gerektiğini söylüyor. Duyguların ifade imkanı bulmadığı durumlar duygulara karşı bireyin sağırlaşmasına neden oluyor. Bu da duyguları tanımayı, ayırt etmeyi engelliyor. Yani birey aleksitimik oluyor.

İnsanların kalabalıklar içinde tek başlarına yaşadıklarına ve gerçek anlamda kimseyle hiçbir paylaşımları olmadığına dikkat çeken Sayar, duygularını tek başına kimseyle paylaşmadan yaşayan bireylerin giderek kendi duygularına karşı sağırlaştığını söylüyor. Bu durumda insanlar öfkesiyle sevincini ayırt edemez duruma geliyor. Bu da her türlü psikolojik ve psikosomatik sorunlara zemin hazırlıyor. Hiper tansiyon, kalp krizi, sebepsiz ağrılar, bağırsak ve astım hastalıkları...

Sayar, aleksitiminin başlı başına bir hastalık olmadığını vurgulayarak, ruhsal ve fizyolojik birçok rahatsızlığın tetikleyicisi olduğunu belirtiyor. Bu sorunun çözümünün psikoterapiyle olabileceğini söyleyen Sayar, ehil birisi ile, bireyin sorunlarını tartışarak konuşmasının tedavi edici olduğunu belirtiyor. Bireye içgörü kazandıracak bir psikoterapiyle duygu sağırlığından kurtulabileceğini söylüyor.

Sayar, toplumumuz için şu tespiti yapıyor: “Erkeklerinin ağlaması ayıplanan, kadınlarının ise sünger gibi her derdi emen, bütün sıkıntıları sinesine çeken ama bunu asla dışarı aksettirmeyen, ailenin temel direği olduğu bir doğu toplumuyuz. Paratoner gibi sıkıntıları çeken ama hislerini dışarıya asla yansıtmayan bay ve bayanların buna karşılık nedensiz sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Sık sık depresyona giriyor, panikatak oluyor. Ülkemiz de ani kalp krizi oranı oldukça yüksektir.” Aleksitimi oranı psikiyatrik hastalıklarda % 31. Sayar, buna ek olarak sokaktaki her 10 kişiden birinin aleksitimik olduğunun altını çiziyor. İlginç olan nokta ise aleksitimide eğitim seviyesinin önemli bir etken olması. Bireyin kelime haznesi ne kadar düşük ise aleksitimik olma ihtimali o kadar yüksek oluyor. Çünkü duyguların ifade edilmemesi ve duyguların ayırt edilememesi olarak tanımlanan aleksitimi, duygularını anlatacak ne kadar çok kelime bilinirse o kadar duygular ifade imkanı bulur. Dolayısıyla aleksitimide eğitimsizlik daha baskın bir etken. Sayar, ailelerin çocuklarının aleksitimik olmaması için duygularını ifade edebilecekleri imkan ve ortamları sağlaması gerektiğini söylüyor. Sayar, “eğer anne çocuğun duygusal ihtiyacına karşılık ver(e)meyen bir anne ise örneğin altını ıslattığında, karnı acıktığında ya da okşanmak istendiğinde hemen karşılık vermiyorsa çocuk bir süre sonra anneye karşı güvenli bir bağlanma duymuyor ve anneye karşı duyarsızlaşıyor. Çocukluk döneminde sevilme ihtiyacı yeterli ve iyi karşılaşmamışsa çocukların aleksitimik olma ihtimali fazla. Çocuklukta travma yaşayan ya da yeterli ilgi ve sevgi gösterilmeyen çocuklar bu duygusal örselenmelerle baş edebilmek için duygu dünyasının kepenklerini indiriyor. Duygusal açıdan dünyaya kapalı bir birey oluyor.

Eyvah ben duygu körü müyüm? 

Duygu körü yani aleksitimik olup olmadığımızı nasıl anlarız? Bu konuda hazırlanmış 20 sorudan oluşan bir test var. Bireyin duygularının farkında ve ayırımında olup olmadığını ölçen Toronto Aleksitimi Skalası dünya genelinde kullanılan ve her geçen yıl geliştirilen bir test. Sorulara uygulanan kişinin 1’den 5’e kadar puan vermesi isteniyor. 20 soruya verdiği puanlar 62’den fazla ise aleksitimi teşhisi konuyor. Sorular duygularının farkındalığını ölçme ve duyguların ifade edilip edilememesi üzerine kurulu. Örneğin “duygularım için uygun kelimeleri bulmak benim için zordur” ifadesine kendinizi baz alarak 1’den 5’e kadar kaç puan verirsiniz? “Sorunları yalnızca tarif etmektense onları çözümlemeyi yeğlerim; ...keyfim kaçtığında, üzgün mü, korkmuş mu; yoksa kızgın mı olduğumu bilemem.”

Hiçbir çağda olmadığı kadar iletişim kanallarının açık olduğu bir çağı yaşıyoruz. Mesafeler kısaldı ve herkese her an ulaşabilme imkanları doğdu. Aynı zamanda insanların en fazla yalnızlaştığı ve giderek kendi adacıklarına çekildiği bir zamanı da yaşıyoruz. Dr. Kemal Sayar, modern çağın toplumları olarak yalnızlaştığımızı ve paylaşımlarımızın her geçen gün azaldığını söylüyor. Gündüz işte kısır iletişim ortamında geçen hayat gece ise televizyon karşısında yine duyguların ifade edilme imkanı bulamadığı bir ortamda geçiyor. İnsanlar kalabalıklar içinde tek başlarına yaşıyorlar ve başkalarıyla hiçbir paylaşımları olmuyor. Sayar, duygularını tek başına paylaşmadan yaşayan bireylerin giderek kendi duygularına karşı sağırlaştığını belirtiyor. Bu durumda insanlar öfkesiyle sevincini ayırt edemez duruma geliyor. Bu da her türlü psikolojik ve psikosomatik sorunlara zemin hazırlıyor. Hiper tansiyon, kalp krizi, bağırsak ve astım hastalıkları, nedensiz baş, sırt, karın ağrıları, baş dönmesi... Henüz 30 yıllık bir kavram olan aleksitimi (duygu körlüğü) uzmanların tahminine göre dünyada yaygınlığı son derece yüksek olan bir sorun. Yani dünyada her 10 kişiden birisi aleksitimik.
Facebook
Facebookta Paylaş
Twitter
Twitterda Paylaş
Twitter
E-Posta ile Paylaş
Whatsapp
Whatsappta Paylaş